İKV Forum

Her güne bir caps

Retaliation yazdı: ↑18 Ağu 2018 19:29
Her güne bir caps

Ah bu...

Reta ile bunları biliyor muydunuz?

Yeraltı'nda yer alan Meran ırkının kenti Sstanss, insanlıktan kaçınmak için yapılmıştır. Daha önce Tarshass kenti onların başkentiyken yıkılmıştır. Yıkımı ateş ile gelişmiştir. Sadede gelirsek, Yeraltı Tarshass olabilir. Yeraltı'nda yaşam kurmayı hedefleyen Domuz acaba yabancıladığı topraklarda zor kullanmış ve Yılankavilerin ana vatanını yıkmış olabilir mi?

Domuz, George Orwell'ın meşhur romanı Hayvan Çiftliği'ndeki Napeleon adlı domuzdan esinlenilmişti. Orwell ise bunu Sovyet Sosyalist lideri Stalin'den esinlenmiştir.

Gümüş ve Bronz Akreplerin attığı katalizör etkisi, kimyada tepkimeyi hızlandırmak için tepkimeye ilave eden kimyasalların; tepkimeye etki etmeden başarıyla sonuçlanması demektir.

Hepimizin bildiği gibi Hidra, mitolojik canlıdır.

Oyundaki Yılankavi ırkı da Türk mitolojisine bir atıftır. Mitolojideki Şahmeranlara bir göndermedir.

Oyunda yer alan Elektromanyetik Spektrum [45] görevinde Meranların güç kaynağını keşfediyoruz. Bu güç kaynağı aynı şekilde Çemberlitaş'ta kullanılan Erg ile aynı kuvvete sahiptir.

Gelelim Sığınaklara... Sığınaklardaki isimlerle başlayalım işe. Zahir; belli, açık demektir.

Kenan ise cennet ve vaat edilen ülke anlamlarına gelir. Hatırlarsanız Kenan'ın Teşkilat'a savaş açma gayesi de dış şehirli biçareleri daha düzgün bir yerde daha düzgün koşulda yaşatmaya çalışmaktır.

Kenan'ın eski gözdesi Lamia'nın Arapçada manası parlayan, parıldayan demektir. Kenan'ı Öldür görevinde ne hikmettir ki bize 'parlak çocuk ' diye hitap eder. Lakin Klasik mitolojide de manası çocukları yiyen iblis demektir.

Ayrıca bu ikilinin yaşadığı aşkın ve isimleri nereden geldiğini biliyor musunuz? Bir Reşat Nuri Güntekin romanı olan Dudaktan Kalbe'den esinlenilmiştir.

Oyunda Cehennemin Dönen Şeysi görevini veren Neşe de bir ironidir. Aslında kederden kavrulan bir kimsedir ve isteği biraz ritim işiterek huzura kavuşmaktır.

Ek olarak Neşe'nin aynı görevde bir cümlesi dikkatleri çekiyor. "Kocamın sesine benzer. Kocam kim mi? İblisin tekidir o." Şimdi size şu linkten ulaşacağınız videodaki Neşe'ye iyi bakmanızı istiyorum. Gördüğünüz üzere kadın kızıl saçlı, orta yaşlı biri. Karaköy'deki Kerime'yi hepimiz biliyoruz. O da kızıl saçlı ve çilli bir yüze sahip. Babasının Zahir olduğunu öğrendiğimizde kahroluyoruz ancak annesini bilmiyoruz. İşte size annesi.

Yusuf Ağabey'in Merakı görevini okuyanlar bilir. Kısaca özet geçecek olursak, Sivri Ada'da eskiden beri Roma askerleri olduğunu kayalar altında geçitler olduğunu söylüyor ve bir pehlivan arkadaşının define bulma umuduyla buralarda dolanmaya başladığını hatta bir şey bulduğunu ancak bir çeteci tarafından öldüğünü söylüyor. Çeteci de birkaç yüz metre ileride bir komodo tarafından ölüyor. Sonra bulunan şey kayboluyor. Sadede gelirsek bu gizemli olay şu sıralar yeni bitirmekte olduğum İhsan Oktay Anar'ın Suskunlar adlı kitabındaki gizemle örtüştüğünü düşünüyorum. Zira orada da birkaç çapulcu, halk hikayesi olduğu mu bilinmez boş bir sokağa girerek hırsızlık yapmaya çalışırken, arkalarında işittikleri ürperti ile baktıklarında karşılarında Mevlevi hayalet Asım'ı görürler.

Migrat'taki Centurion, geçmiş zamanlarda eski Roma lejyonerlerinin rütbelisi olarak bilinir.

Zindandaki Beyaz Şapkalı Adam, daha Labirent zamanlarından beri bizden bir adım önde olan şahsın ta kendisidir.

Beyaz Şapkalı Adam lanetlenip taş kesildiğinde Arzuhalci'ye gidiyor ve Tükeniş görevini teslim ediyoruz. Arzuhalci görevin sonunda bir gazete haberini gösterip bize Teşkilat'ın 50 yeni üye aradığını gösteriyor. Bu sayının bir hayli yüksek olduğunu da belirtiyor. Burada sayın yöneticiler Çemberlitaş'a atıfta bulunarak kocaman bir GB'nin geleceğinin ipucunu veriyorlar.

Çemberlitaş'taki tüm kurgu 1963 yılından beri yayınlanan Doctor Who dizisinden esinlenilmiştir.

Bölgedeki şef yaratıklardan Yol Savaşçısı, yine Mad Max filminin ikincisi olan Mad Max: Road Warrior yani Çılgın Max: Yol Savaşçısından esinlenilmiştir.

Stuart Efendinin esin kaynağı ise aylar önce vefat eden Stephen Hawking'dir.

Çemberlitaş'taki santral bir paravandır.

Gaffar ismi Allah'ın isimlerinden biri olan el-gaffar'dan gelmektedir. Günahları örten ve bağışlayan manasındadır.

Gaffar'daki Ruh taşını kullandıktan sonra Karabasanların altındaki ışımada Arzuhalci, Yasemin, Işık gibi karakterleri görebilirsiniz.

Eline sağlık Furkan, çok açıklayıcı olmuş.

Bu arada Selami Kelaynak denilen şahsı aramadım değil.

BayTerapi yazdı: ↑19 Ağu 2018 16:37 Eline sağlık Furkan, çok açıklayıcı olmuş.

Bu arada Selami Kelaynak denilen şahsı aramadım değil.

Teşekkür ederim Murat.

Selami Kelaynak'ı ne sen sor ne ben söyleyeyim...

Eline sağlık,çok güzel bilgiler için teşekkürler.

ejedrogl yazdı: ↑19 Ağu 2018 17:25 Eline sağlık,çok güzel bilgiler için teşekkürler.

Teşekkür ederim.

Merhabalar;

Reta için bir şeyler toplama gayretine girişiyorum. Ah kel kafa, sürekli bir büyü konusunda devrim peşinde. Onun için sorup soruşturuyorum, soruşturduğum şey Saf Krom. Neyse ki loncadaşlarım bu konuda bana yardımcı oluyorlar.

*

Loncadaşım Özkan Ağabey'in araması üzerine Reta'ya çağrıda bulunuyor ve Alaska Modeli Kare Bulmaca Sentetik Lifli ceketi vermesini rica ediyorum.

Ardından bendeniz YollugTigin, tank olmak için gerekli tüm eşyalarını tamamladığı için uzun süreden sonra Mısır Çarşısı'na gidiyor ve GBM-0'la yeteneklerimizi revize ediyoruz. Lakin öncesinde ustam Demirci Rüstem'e selam veriyorum. Beni görünce hemen çay ısmarlamak istiyor ve teklifini kabul ediyorum. Bir yandan işçiliğini yaparken bir yandan da hal hatır soruyor bana. Fazla laklak yapamıyoruz, acelem olduğunu söylüyorum ve müsaade istiyorum.

Gece sonu bendeniz Reta, soluğu Yüce Komiser'de alıyorum. YollugTigin'i de burayı getirmek isterdim ama loncadaşlarım bahtlarının kapanacağını söyleyerek istemediler. Onun için üzülüyorum ama kerata ilk kesiminde pantolon almış. Bundan mütevellit yalnızız. Kesim sonucu bir şey alamıyoruz.

Bugün hızla geçiştiriyorum çünkü baldırlarımı güneşte yaktım. Daha fazla acı çekmemi ve bir başka günlükte görüşmeyi temenni ediyorum.

Her güne bir caps

Merhabalar;

Güne umutlu başlıyoruz ve bölge kanalından ticarete oturuyoruz. Son 2 Erbium'a bu iş tamam diye düşünüyorum, lakin ucuzdan veren zor. Piyasası bir hayli yüksek olan ve rağbet gören bu materyal cebimizi mazot gibi yakıyor. Lakin şair demiyor mu "Azimle unutup sadakatle geleceğe emin ol, Başta zor gelir adım atılmış her yol, her yol!" diye. Şimdi daha iyi anlıyorum. Sonuçta derdime deva olacak fiyatları buluyor ve satıcılarla anlaşmaya vararak satın alıyorum.
Ben Agop'un oyduğu değerli Akik taşıyım.

*

Bir soluk alıyoruz ve Derin'in ofisinden çıkıyoruz. Bankalar Caddesi önüne konuşlanmış lonca arkadaşlarımla anlaşıyor ve bir baskın düzenlemeye karar veriyoruz. Hedefimiz Yüce Komiser. YollugTigin'e haber salmak istiyorum ama Ferromanyetik Pantolon'un düşeceğini hissediyorum. Haydi diyorlar, ben zaten hazırım. Elimle kavradığım kürdan asayı tutmaktan el ayam ter içinde. Arada parmaklarımı kaldırıyorum ve hafif meltem parmaklarıma az serinlik veriyor. Bu bile bana yetiyor. Sonrasında herkes harekete geçiyor, ben de geçiyorum. İşte geldik gidiyoruz. Akabinde başarılı bir kesimi geride bırakıyoruz.
İçime güneş gibi doğan şey gecemi aydınlatıyor ve Komiser'in kurşunla dağıttığı bedenimi yere atarak paketten çıkan o Ferromanyetik Pantolonu kucaklıyorum. Hoş geldin elektrik, hoş geldin ta kendim!

*

Komiser bayıyor bizi ve güneş görmek istiyoruz. Tıpkı laboratuvardaki çalışanların dışarıda tek görmek istedikleri gibi. Bu yüzden geriye adımlıyor ve Çare Hastanesinin çelik merdivenlerinden çıkarak rögar kapağını iteliyor ve dışarıya çıkıyoruz. Gözümüzü öyle bir hırs bürümüş ki saate bakmıyoruz. Beni başlarda uyku tutsa da 6.5 saat ayakta kalmayı başarıyorum. Sonra ise GBZ denilen zamazingoya geçiyoruz. Karaköy'deki 4 GBZ'den, 3'ünde arkamızda ölü fareadamlar bırakıyoruz.