Lanetli Kukla
(Resim, 8.Yıla Özel Sizden Gelenler Etkinliği Birincisine aittir.)
"Anlatın bakalım şu 'İnsanlık ve Eminönü' adına olan planınızı." Mansur Bey elindeki kaşığı ağzına götürdü ve yemeği çiğniyordu.
Kuklacı ağzını bir peçete ile silerek konuştu. "Bir büyü... Karışık bir büyü. Celp büyüsü. Celp nedir bilir misiniz?"
Mansur Bey kafasını aşağı yukarı sallayarak kikirdedi. "Ben sanatçıyım yahu, nereden bileyim böyle şeyleri."
Kuklacı şimdi yemeği bir kenara bırakmış, ellerini masanın üzerine koymuş ve birleştirmiş konuşuyordu. "Celp büyüsü, bir bağlama büyüsü. Bir kişiyi veya şeyi, bir şeye veya bir kişiye bağlamak. Onunla özdeşleştirmek. Yapılabilmesi için iki farklı şey yada kişi gerekli. Çoğunlukla aşıklar için uygulanan bir yöntem. Ancak ben saçma." Kuklacı şimdi kafasını sağa doğru öfke ile döndürerek yan taraftaki denizi izliyordu. Bir ara yutkundu. Yutkunurken adem elması kısa süreliğine şişti. Sonra Mansur Bey'e tekrar dönerek konuştu. "Eminönü'nde çok sayıda fare mevcut, değil mi?"
Mansur Bey, hâlâ tabağından yemeğini yemeğe devam ederken şaşkınlıkla cevap verdi. "Evet."
"İyi." dedi gözlerini kısarak.
Mansur Bey hâlâ şaşkındı. Kısa bir sessizlik olmuştu ortamda. Sonra Mansur Bey sessizliği bozdu. "Bunun neresi iyi?"
"Celp büyüsü için iyi Bey'im, yoksa elbette ki tehlike saçmaktadırlar."
"Peki farelerle ne yapmayı düşünüyorsun?"
"En az Jandarmalar kadar güçlü, fare adam ordusu."
Mansur Bey'in gözleri yuvasından fırlayacaktı. "Ne diyorsun be adam!"
"Bakın, daha fazla kanın dökülmeyeceği huzurlu ve refah bir ortam istiyorsunuz öyle değil mi?"
"Evet!" dedi sesini yükselterek Mansur Bey.
"O halde size bu öneriyi sunuyorum. Bir celp büyüsü yaparak, farelerle insanları birleştirecek ve ortaya yeni bir tür çıkartacağız."
"Bu iş çok riskli."
"Biliyorum. Ancak etraf da çok riskli." Kuklacı elleriyle, gözleriyle, kafasıyla Eminönü'nü ve çevresinde yaşanmış Kıyamet izlerini işaret ediyordu.
"Bilemiyorum..."
"Bana sadece bir şans verin. Sadece bir! Size ne yapabileceğimi göstereceğim."
"Peki ya insan? Bir tane kobay mı getireceğiz sana? Kim böyle bir şeye kalkışmayı cesaret eder?"
"Mühim değil. Siz bana 'Sizde kuklacılıktan daha fazlasını görüyorum' demiştiniz. Haklısınız. Elimde insanlara ait hücre modülleri mevcut. Sadece bana bunları yapabileceğim bir çalışma ortamı sağlayın. Size sadık bir ordu yaratacağım!"
(10 ay sonra)
Mansur Bey, Kuklacı'nın fikirlerinden ötürü ona gizli kalması şartıyla bir atölye hazırlatmıştı. Kuklacı, buradan doğru dürüst hiç ayrılmıyor, gününün dörtte üçünü burada geçiriyordu. Ancak geçen on ay içerisinde ciddi bir ilerleme yoktu. Sadece birkaç ufak tefek ilerleyişler vardı. Mansur Bey, Kuklacı'nın projesine güvendiği için maddi manevi desteğini esirgememişti. Ancak işler beklenildiği gibi gitmemişti. Mansur Bey, ahşap merdivenlerinden inerek bodrum kattaki Kuklacı'ya verilmiş gizli atölyeye varmıştı. Kapıyı tıklayarak içerinin müsait olup olmadığına baktı. Kuklacı, Mansur Bey'in geldiğini anlamış ve ona kapıyı açmıştı. İkisi beraber atölyede dolaşıyor, üzerinde çalıştıkları projeye bakıyorlardı.
"Sanırım başaramayacağım. Üzgünüm. Sizin güveninizi boşa çıkarttım." diyordu Kuklacı hafif ağlamaklı.
"Hayır! Henüz daha bir şey bitmedi. Tamamıyla başaramasak da ilerleme kaydettiğimiz doğru."
"Ama..."
"Aması yok! Bana söylediğin o güven dolu sözleri, şimdi de ben sana söylüyorum. Bunu başaracağız. Bak, geçen yine o lanet yaratıkların saldırısına uğradık ve altı Jandarma erini yitirdik. Şimdi senin bu projen, bana daha da güven veriyor."
"Öyleyse tamamdır."
"Güzel. Şimdi ben de sana yardımcı olacağım. Taslaklarında, çizimlerinde hatta yanında çıraklık bile!"
Mansur Bey ve Kuklacı azimle çalışmaya devam etmişlerdi. Ressamlığından ötürü çizimi bir hayli kuvvetli olan Mansur Bey, Kuklacı'ya mükemmel bir taslak hazırlamıştı. Taslakta her detay harfi harfine yazıyordu. Şimdi proje daha da ivme kazanmıştı. Önü durdurulamayacak lokomotif tren düzeyindeydi. Ve 11. ayın sonunda ilk fare adam-insan benzeri yeni ırk, bu ikilinin çalışması sonucunda yaratılmıştı.
Testleri başarı ile geçen bu Fare Adam, Mansur Bey'i ve Kuklacı'yı çok etkilemişti. İkili bu yaratığın gücüne, bağlılığına ve azmine hayran kaldı. Yaratığın en büyük özelliği ise üreyebilmesiydi. Bu, daha fazla atölyede kafa yormadan Fare Adam ırkının zamanla çoğalabileceği demekti. O gün, bu başarılarından ötürü ikili büyük sevinç yaşamışlardı.
Tarihler 1962 yılını gösterdiğinde Mansur Bey ve Kuklacı, ellerindeki birkaç fare adam-insan ırkını Eminönü'nün ileri gelenlerine tanıttı. Başta çok garipsenseler de zamanla Eminönü içerisinde yaptıkları hizmetlerden ötürü çok sevilecek olan bu yaratıklar, Kuklacı'nın şaşırtıcı ikna kabiliyeti ile onaylarını aldı. Ardından Mansur Bey ve Kuklacı, Beyaz Köşk oluşumunu kurarak Eminönü için hizmet vermeye başladılar. Başta gizli gizli, daha sonra halka açık olarak sunulan Fare Adamlar, başta garip karşılansalar da, zamanla Eminönü içerisinde yaptıkları hizmetten ötürü refah sağlamış ve güven kazanmışlardı.