Azap Süvarileri (Styl + Araf)
- StylxZorabi
- Cin Avcısı
- Mesajlar: 194
- Kayıt: 04 Eki 2010 04:23
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
Re: StylxStyl Bilgilendirme Sayfası
:idea: :arrow: Stylx loncası ile olan tek ilişkimiz arkadaşlarımızın olmasıdır... lonca dahilinde olmadığımızı belirtmek istiyorum... bizim yaptığımız davranışlardan kimse sorumlu değildir... yolunuz açık olsun...
öLüMsÜz bİR AşK İçİn.... SiAnFeAm
Re: StylxStyl Bilgilendirme Sayfası
[
angelife yazdı::idea: :arrow: Stylx loncası ile olan tek ilişkimiz arkadaşlarımızın olmasıdır... lonca dahilinde olmadığımızı belirtmek istiyorum... bizim yaptığımız davranışlardan kimse sorumlu değildir... yolunuz açık olsun...
Ölümsüz bir aşk için..

Safa Öztürk

Safa Öztürk
Re: StylxStyl Bilgilendirme Sayfası
Yolunuz açık olsun .... Selametle
Stylx olmak ayrıcalıktır....
Stylx olmak ayrıcalıktır....
STYLX OLMAK AYRCALIKTIR...
Re: StylxStyl Bilgilendirme Sayfası
Görüyorum... Bu kocaman dünyada kaybolmuşsun. O savaştan bu savaşa koşturmaktan bitkin düşmüşsün. Ama senin için bir sığınak var, görüyorum... Orada dostların arasında olacaksın. Orada seni besleyecekler, eğlendirecekler, dinlendirecekler... Orada tüm zırhlarını soyacaksın, silahlarını yere bırakacaksın. Aşağıdaki listeyi takip et, bizi bul, kardeşliği gör... Sana öğreteceğimiz şeyler var...
Loncamız İle İlgili Bİlgiler
*Loncamızda kopyala yapıştır kurallar yoktur...
*Loncamızda olan kardeşlerimiz; sedece Loncamızın içindeki diğer kardeşlerimize karşı sorumludur. Loncamızdaki herhangi bir kardeşimizin Loncamız dışındaki bir arkadaşımızla olan diyaloğu sadece kardeşimizin kendisini ilgilendirir.
*Loncamızdaki bütün kardeşlerimiz İKV'nin bir oyun olduğunun farkındadır.
*Loncamıza gelecek olan herhangi bir şikayeti Lonca başkanına iletebilirsiniz... Ama Loncamızdaki tüm kardeşlerimizin Lonca başkanı konumunda olduğu unutulmamalıdır..
*Loncadaki hiçbir kardeşimiz gereksiz yere polemik içeren konuşmalara girmez..
*Her ne polemik içerecek diyalog olursa olsun Stylx kardeşimiz her zaman haklıdır..
*Loncamız Lodos klanına bağlı bir Loncadır..
*Loncamıza üye alımı için başvuru yapmayınız.. İstek üzerine Loncamıza üye alımı yoktur.. Kardeşliğimize layık olarak gördüğümüz dostlarımızı eğer bir Loncaya üye değillerse biz kendimiz davet ederiz...!
KARDEŞLER
Stylxexpresyon
Stylxwolveri
Stylxelectraa
Stylxkcalbx
Stylxserkan
Stylxemre
Stylxfrankensten
Stylxzorabi
Stylxabsint
Stylxzeitgeist
Stylxserserim
Stylxbartuc
Stylxbaron
Stylxenes
Stylxelectra
Stylxkcalb
Stylxsrkn
Stylxmagician
Stylxkanuykusu
Stylxdumanyak
Stylxfırtına
Stylxroze
Stylxthallasso
Stylxditcher
Stylxoceans
Stylxhealer
Stylxwolver
Stylxgeel
Stylxwolverr
Stylxdeniz
AYRICA AŞAĞIDAKİ KARAKTERLER BİZLERE AİTTİR...
Wolverinenes
Benserkan
Evox
Womenofstyl
Kadimxlider
Bluexzombie
Zorabi
Dumanyak
Sebepsizxfırtına
Göktürkxalpar
Cengaverxx
Bigbaronx
Kcalb
Xxsüperxx
Manofmystery
Amfxakdenizli
Dumanyakxbüyü
Sebepsizfırtına
Kürsadd
Gİzz
Bartuc
Xılgınx
Oceansss
Sifacıserkan
Kadimxyaren
Sochi
Imkansızsevgi
Gardian
Zombie
Kıyamet Kopar...
Çöker Karanlık...
Kuklacı Bizi Affetmez Çok GÜnah Aldık...
Kardeşler Ayrılmaz...
Biz Bir Plan Yaptık...
Tüm Stylx Cehennemden Kombine Aldık...(Alıntıdır..)
Loncamız İle İlgili Bİlgiler
*Loncamızda kopyala yapıştır kurallar yoktur...
*Loncamızda olan kardeşlerimiz; sedece Loncamızın içindeki diğer kardeşlerimize karşı sorumludur. Loncamızdaki herhangi bir kardeşimizin Loncamız dışındaki bir arkadaşımızla olan diyaloğu sadece kardeşimizin kendisini ilgilendirir.
*Loncamızdaki bütün kardeşlerimiz İKV'nin bir oyun olduğunun farkındadır.
*Loncamıza gelecek olan herhangi bir şikayeti Lonca başkanına iletebilirsiniz... Ama Loncamızdaki tüm kardeşlerimizin Lonca başkanı konumunda olduğu unutulmamalıdır..
*Loncadaki hiçbir kardeşimiz gereksiz yere polemik içeren konuşmalara girmez..
*Her ne polemik içerecek diyalog olursa olsun Stylx kardeşimiz her zaman haklıdır..
*Loncamız Lodos klanına bağlı bir Loncadır..
*Loncamıza üye alımı için başvuru yapmayınız.. İstek üzerine Loncamıza üye alımı yoktur.. Kardeşliğimize layık olarak gördüğümüz dostlarımızı eğer bir Loncaya üye değillerse biz kendimiz davet ederiz...!
KARDEŞLER
Stylxexpresyon
Stylxwolveri
Stylxelectraa
Stylxkcalbx
Stylxserkan
Stylxemre
Stylxfrankensten
Stylxzorabi
Stylxabsint
Stylxzeitgeist
Stylxserserim
Stylxbartuc
Stylxbaron
Stylxenes
Stylxelectra
Stylxkcalb
Stylxsrkn
Stylxmagician
Stylxkanuykusu
Stylxdumanyak
Stylxfırtına
Stylxroze
Stylxthallasso
Stylxditcher
Stylxoceans
Stylxhealer
Stylxwolver
Stylxgeel
Stylxwolverr
Stylxdeniz
AYRICA AŞAĞIDAKİ KARAKTERLER BİZLERE AİTTİR...
Wolverinenes
Benserkan
Evox
Womenofstyl
Kadimxlider
Bluexzombie
Zorabi
Dumanyak
Sebepsizxfırtına
Göktürkxalpar
Cengaverxx
Bigbaronx
Kcalb
Xxsüperxx
Manofmystery
Amfxakdenizli
Dumanyakxbüyü
Sebepsizfırtına
Kürsadd
Gİzz
Bartuc
Xılgınx
Oceansss
Sifacıserkan
Kadimxyaren
Sochi
Imkansızsevgi
Gardian
Zombie
Kıyamet Kopar...
Çöker Karanlık...
Kuklacı Bizi Affetmez Çok GÜnah Aldık...
Kardeşler Ayrılmaz...
Biz Bir Plan Yaptık...
Tüm Stylx Cehennemden Kombine Aldık...(Alıntıdır..)
Thre are the norml( . )( . )the silicone ( + )( + )the perfct(o)(o).Some are cold(^)(^)some belong to grndmthers\./\./And let’s nt forgt the very large(o Y o)the very small(.)(.)and the asymmetrical(•)(.)We love them all! Say FCK to breast cancer!
Re: StylxStyl Bilgilendirme Sayfası
Ashab-ı Kehf
Geleneksel anlamda hikâyeye göre Ashab-ı Kehf denilen gençler, bugün yeri konusunda çeşitli rivayetler bulunan Efsus şehrinde yaşıyorlardı. Bunlardan altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşavere heyetindeydiler. Onun sağında ve solunda bulunurlardı. Sağındakiler Yemliha, Mekselina ve Mislina idi. Bunlara “Ashab-ı yemin” denmiştir. Hükümdarın solunda bulunanlar ise, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş'tur. Bunlara da “Ashab-ı yesar” denmiştir.
Hükümdarın Roma imparatorlarından Dimityanus veya Dokyanus olduğu düşünülmektedir. Kesin olan şey imparatorun putperest olduğudur. Putperestliği kabul etmeyen az sayıdaki insanları yakalatıp öldürtmüştü. Hükümdar bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendi. Onları çağırıp tehdit etti, onlar inançlarından ayrılmak istemediler, aksine Dokyanus’u inançlarına davet ettiler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanıdı. Gençlerde inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne gittiler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban onların inancına katıldı ve yedincileri oldu. Çobanın köpeği Kıtmir de onlara katılıp, arkalarından takip etti. Dağa yaklaştıklarında çobanın gösterdiği bir mağaraya girdiler. Mağarada dua ederek merhamet dilediler. (İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'daki Kehf suresinin 10. ayetinde bu kişilerin duaları belirtilir.)
Hikayenin devamına göre hükümdar, Efsûs’a gelip, onları sorar. Kaçtıklarını haber alıp saklandıkları mağrayı öğrenince adamlarıyla mağaraya gider ve mağaranın ağzını onları öldürmek maksadıyla kapattırır. İnanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Sonunda ise ilahi bir şekilde uyandırırlar. Ne kadar süre kaldıkları tam olarak bilinmemekle birlikte Kehf suresinde bu süreyi 309 sene olarak belirtir.
Ashab-ı Kehf uyandıklarında geçmiş olan zamanında farkında olmadıkları belirtilir. Uykudan kalkmaları, birbirleriyle konuşmaları ve içlerinden birini şehre göndermeleri Kur'an'da geçer. Bunlar şehre gidip yiyecek getirecek kimsenin (Yemliha’nın) elbise değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini uygun görürler. Yemliha, bunu kabul edip şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Farklı yorumları mevcut olan bir hadiseyle bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına götürülür. İnanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar.
Bazıları sahabelerden Ali'nin, Ashab-ı Kehf’e gittiklerini ve Ashab-ı Kehf'in uykudan uyanıp onları gördüklerini ileri sürmüştür. Ayrıca bu söylenceye İslam dininin son peygamberi Muhammed’e iman ettiklerini bildirip ve selâm gönderip dua istedikleri de eklenir. Bunların dışında bazı kişiler Ashab-ı Kehf'in Mehdi geldiğinde uyanıp ona katılacağını ileri sürmüştür. Yine de bu iddiaların, veya hikâyede genelde geçen isim, yer, zaman ve bazı olayların gerçek temelleri tartışmalıdır. Kur'an'da ise bu yorumlara dair hiçbir şey yoktur.
Hristiyanlık'ta Yedi Uyurlar
Bu efsane Hristiyanlık'ta "yeniden dirilme" inancının kanıtı olarak gösterilmektedir.
Efsane
Yedi Uyurları tasvir eden bir orta çağ el yazması.
Efsane'ye göre 250 yılları civarında Dakyus (Dakyanus veya Decius) adlı bir kral'ın yönettiği putperest bir ülkede 7 genç Hristiyalık'la suçlanır. İnançlarını değiştirmeleri için bir süre verilir fakat, onlar dünyevi eşyalarını bırakıp dağa ibadet etmeye giderler. Putperestliğe karşı bu tavrı gören kral öldürülmelerini emreder. Gençler ve köpekleri mağaraya sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar.
Yıllar sonra, (genelde 379-390 yılları) ağıl yapmak isteyen bir çiftçi mağara girişini açar ve Yedi Uyurlar'la karşılaşır. Şehir'de haçlı bir sürü bina görüp hayrete düşerler. Dakyus zamanında kalan altınları harcamaya çalıştıkları zaman Psikopos'un karşısına çıkarılırlar. Hikayelerini dinleyen psikopos bunun bir mucize olduğunu söyler.
Bunlar Hristiyanlıkta Malta, Malchus, Martinianus, Dionysius, Joannes, Serapion, ve Constantinus adındaki azizlerdir. Başka kaynaklar başka isimler verir.
Efsanenin bu sürümü ise Kuran'da ki Kehf suresinde(18. sure) anlatılanlara benzemektedir. Bahsi geçen kişiler Philedelphia (Bugün Ürdün'deki Amman şehri) şehrinin soylularıdır. Liderleri Maximillian (Yemliha), o sırada şehri ziyaret eden Roma İmparatoru "Haderanius" (Hadrian)'a başkaldırır ve put tanrıları inkar ederek sadece Nuh'un, Musa'nun, İbrahim'in ve İsa'nın Tanrı'sının tapılamaya değer olduğunu söyler. İmparator idam edilmelerini emreder.
Kapatıldıkları zindandan kaçarlar ve sığınacakları bir mağara bulurlar. Yedisi ve bir köpek (Kitmir veya Kıtmir) mağarada uyuya kalırlar. Bu mağaraya gelen askerler şaşırmış ve isteri içinde geri dönerler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harçla kapatılmasını emreder. Yedi kafir'in buarada ölüme terkedildiklerini anlatan bir levha bırakarak giderler.
300 yıl kadar sonra uyandıklarında, Maximillian'ı şehre yiyecek almak üzere gönderirler. 300 sene önceki paradan şüphelenen fırıncı onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler. Askerler gelir Maximillian'ı yetkililere götürürler. Yetkililer ilk önce ona inanmasalarda daha sonra ikna olurlar ve bunu bir mucize sayarlar.
Efsanenin birkaç değişik sürümü bulunmaktadır. Bunlardan birinde kaçan beş genç vardır, yolda bir çoban ve çobanın Kitmir adındaki köpeği de bu beş gence katılır. Çoban onları saklanmak üzere bu mağara götürür. Başka bir sürümde ise çoban bu yedi genç ve köpeğin bulunduğu mağaranın yerini kralın askerlerine göstermiştir.
Mağara
Ashab-ı Kehf mağarası, Efes.
Ashab'ül Kehf ile ilgili mağaranın ise sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kentin dördü Türkiye'dedir: Afşin, Efes, Lice ve Tarsus.
Hıristiyanlar tarafından kabul edilen sürümdeki mağara Efes şehrinin yakınlarındaki Panayır Dağı eteklerinde bulunmaktadır.Bu mağaranın üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarılmış, kazı sonucunda 5 ve 6. yüzyıla ait olan mezarlar da bulunmuştur. Yedi Uyurlar'a ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır.
Türkiye'de mağaranın yeri hakkındaki tartışma daha çok Afşin ve Tarsus ilçeleri arasında olmaktadır. Yedi Uyurlar mağarasının Afşin ilçesinde olduğunu kanıtlamak için Afşin Eshâb-ı Kehf Derneği bilim adamlarından oluşan bir heyete rapor hazırlatmış ve bunu yerel mahkemede açtıkları keşif davası ile karara bağlatmıştır. Tarsus da Bencilüs veya Encilüs denilen dağda Tarsus'a iki saat uzaklıktaki mağarayı tefsirler, tarihi kaynaklar ve arşiv belgelerine dayanarak Eshâb-ı Kehf mağarası olarak göstermektedir.
Ashab-ı Kehf, Diyarbakır'da da bir mekâna isim olmuştur. Kuranda mağara ile ilgili Kehf süresinin 17. ayetinde 18:17Tan ağardığında, onlar mağara boşluğunda iken, mağaralarının üzerinden Güneşin sağa doğru hareket ettiğini, battığı zaman da onları yalayıp sola doğru kaydığını görürdün. Bu, ALLAH'ın işaretlerindendir. ALLAH kime yol gösterirse o kişi doğruyu bulmuştur; kimi de saptırırsa onun için aydınlatıcı bir dost bulamazsın. şeklinde yapılan tasvire göre yön tespitinin de uyduğu Licedeki mağara diğer kitaplarda da tasvir edilene en çok benzeyen mağaradır. Yerden yüksekte ve üzerinde gölgelik şeklinde çıkıntı olan bu yer içeriye doğru girintili bir mağaradır ki tanıma en çok uyan mağaradır.12.yy civarlarında Artuklu hükümdarı Melik Adil burayı restore ettirip bir kitabe yaptırmıştır. Ünlü tarihçi Abdulrezzak Semerkandi'nin 527 yıl önceki bir eserinde şöyle bir ifade geçmektedir; "(Sultan Üveys, Lice'deki Ashab-ı Kehf'e Bingöl üzerinden sefer düzenledi ve Muş Ovası'na vardı)". Buna karşın Ashab-ı Kehf tartışmalarında Lice Deyr-i Rakiym (Duru Köy) adının fazla yer almaması eleştiri konusu olmaktadır.
İslam'da Ashab-ı Kehf
Mağara Halkı manasına gelen, Ashab-ı Kehf okunuşu ile Kur'an da yer alan hikâye, 18. sure olan Kehf (Mağara) suresinin 9 ile 21. ayetleri arasında bahsi geçer..
* 18:9Mağaradakilerin ve onlarla ilgili rakamların ilginç kanıtlarımızdan başka bir şey olduğunu mu sandın?
Kur'an'a göre bu insanlar Allah'ın birliğine inanıyorlardı.
* 18:10Gençler mağaraya sığındıklarında, "Rabbimiz bize merhametini yağdır ve bu durumdan bize bir kurtuluş yolu göster," demişlerdi.[5]
Fakat dini inançlarına karşı baskıyla karşılaşınca yurtlarından göçerek bir mağaraya saklanmışlardır. Söz konusu mağaranın neresi olduğu hakkında çeşitli iddialar olsa da Kur'an da bu detay net olarak verilmez. Sadece mağara 17. ayette tasvir edilir.
* 18:17Tan ağardığında, onlar mağara boşluğunda iken, mağaralarının üzerinden Güneşin sağa doğru hareket ettiğini, battığı zaman da onları yalayıp sola doğru kaydığını görürdün. Bu, ALLAH'ın işaretlerindendir. ALLAH kime yol gösterirse o kişi doğruyu bulmuştur; kimi de saptırırsa onun için aydınlatıcı bir dost bulamazsın.
Yedi kişi olduklarına ve yanlarında bir köpekleri olduğu inanışı hakim olsa da Kehf Suresi 22. ayeti, bu inanışın aleyhindedir. Keza yedi kişi oldukları ve köpekleri dahil toplam sekiz kişi oldukları inancı 22. ayette reddedilir.
* 18:22 Tahminde bulunanların bazıları, "Onlar üçtür, dördüncüleri köpekleridir," derken diğerleri de, "Beştir, altıncıları köpekleridir," diyecekler. Başkaları ise, "Yedidir, sekizincileri köpekleridir," diyecekler. De ki, "Onların sayısını en iyi bilen Rabbimdir." Onları bilen azdır. Onlarla yüzeysel olması hariç tartışmaya girme ve onlardan hiç kimseye de bu konuyu danışma.
Aslında Kur'an'daki Kehf suresinde kaç kişi oldukları net olarak belirtilmez. Ayette yalnızca Allah dışında çok az kişinin bildiği belirtilir. Fakat Kur'an mağara hakının yanından bir de köpek olduğu ve bu köpeğinde onlarla beraber uykuda oldukları söylenir.
* 18:18Uykuda olmalarına rağmen onları uyanık sanırsın. Onları sağa ve sola doğru çeviririz. Köpekleri de kollarını eşikte uzatmıştır. Onlara baksaydın onlardan dönüp kaçardın ve onlardan dolayı korkuyla dolardın.
Yine de genel görüş 7 kişi olduklarıdır. Hristiyan betimlerinde de 7 kişi olarak tasvir edilmiştir. Hikayeleri İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an'da geçmektedir. Kehf suresinde mağara halkının Tanrı'ya seslenişleri ve duaları detaylıca anlatılır.
Mağara halkının, mağarada ne kadar süre ile kaldıkları 25. ayette açıklanır. Devamın olan 26. ayette ise üzerinde çelişkilerin olduğu bu sürenin yalnızca Allah tarafından bilinebileceği belirtilir.
* 18:25Mağaralarında üç yüz yıl kalıp dokuz arttırdılar.
* 18:26"Onların orada ne kadar kaldıklarını ALLAH daha iyi bilir," de. Göklerin ve yerin tüm gizemleri O'nundur. O ne güzel Görendir! O ne güzel İşitendir! Onların O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, hükmüne kimseyi ortak etmez.[8]
Fakat 25. ayette "300 yıl kalıp 9 yıl arttırdılar" cümlesini farklı yorumlara sebep olmuştur. 300 yıl güneş yılı olarak nitlendirimiş ve arttırılan 9 yılın ise 300 güneş yılının denki olan ay takvimine göre 309 yılına gönderme olarak belirtildiği iddia edilmiştir.
Geleneksel anlamda hikâyeye göre Ashab-ı Kehf denilen gençler, bugün yeri konusunda çeşitli rivayetler bulunan Efsus şehrinde yaşıyorlardı. Bunlardan altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşavere heyetindeydiler. Onun sağında ve solunda bulunurlardı. Sağındakiler Yemliha, Mekselina ve Mislina idi. Bunlara “Ashab-ı yemin” denmiştir. Hükümdarın solunda bulunanlar ise, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş'tur. Bunlara da “Ashab-ı yesar” denmiştir.
Hükümdarın Roma imparatorlarından Dimityanus veya Dokyanus olduğu düşünülmektedir. Kesin olan şey imparatorun putperest olduğudur. Putperestliği kabul etmeyen az sayıdaki insanları yakalatıp öldürtmüştü. Hükümdar bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendi. Onları çağırıp tehdit etti, onlar inançlarından ayrılmak istemediler, aksine Dokyanus’u inançlarına davet ettiler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanıdı. Gençlerde inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne gittiler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban onların inancına katıldı ve yedincileri oldu. Çobanın köpeği Kıtmir de onlara katılıp, arkalarından takip etti. Dağa yaklaştıklarında çobanın gösterdiği bir mağaraya girdiler. Mağarada dua ederek merhamet dilediler. (İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'daki Kehf suresinin 10. ayetinde bu kişilerin duaları belirtilir.)
Hikayenin devamına göre hükümdar, Efsûs’a gelip, onları sorar. Kaçtıklarını haber alıp saklandıkları mağrayı öğrenince adamlarıyla mağaraya gider ve mağaranın ağzını onları öldürmek maksadıyla kapattırır. İnanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Sonunda ise ilahi bir şekilde uyandırırlar. Ne kadar süre kaldıkları tam olarak bilinmemekle birlikte Kehf suresinde bu süreyi 309 sene olarak belirtir.
Ashab-ı Kehf uyandıklarında geçmiş olan zamanında farkında olmadıkları belirtilir. Uykudan kalkmaları, birbirleriyle konuşmaları ve içlerinden birini şehre göndermeleri Kur'an'da geçer. Bunlar şehre gidip yiyecek getirecek kimsenin (Yemliha’nın) elbise değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini uygun görürler. Yemliha, bunu kabul edip şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Farklı yorumları mevcut olan bir hadiseyle bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına götürülür. İnanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar.
Bazıları sahabelerden Ali'nin, Ashab-ı Kehf’e gittiklerini ve Ashab-ı Kehf'in uykudan uyanıp onları gördüklerini ileri sürmüştür. Ayrıca bu söylenceye İslam dininin son peygamberi Muhammed’e iman ettiklerini bildirip ve selâm gönderip dua istedikleri de eklenir. Bunların dışında bazı kişiler Ashab-ı Kehf'in Mehdi geldiğinde uyanıp ona katılacağını ileri sürmüştür. Yine de bu iddiaların, veya hikâyede genelde geçen isim, yer, zaman ve bazı olayların gerçek temelleri tartışmalıdır. Kur'an'da ise bu yorumlara dair hiçbir şey yoktur.
Hristiyanlık'ta Yedi Uyurlar
Bu efsane Hristiyanlık'ta "yeniden dirilme" inancının kanıtı olarak gösterilmektedir.
Efsane
Yedi Uyurları tasvir eden bir orta çağ el yazması.
Efsane'ye göre 250 yılları civarında Dakyus (Dakyanus veya Decius) adlı bir kral'ın yönettiği putperest bir ülkede 7 genç Hristiyalık'la suçlanır. İnançlarını değiştirmeleri için bir süre verilir fakat, onlar dünyevi eşyalarını bırakıp dağa ibadet etmeye giderler. Putperestliğe karşı bu tavrı gören kral öldürülmelerini emreder. Gençler ve köpekleri mağaraya sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar.
Yıllar sonra, (genelde 379-390 yılları) ağıl yapmak isteyen bir çiftçi mağara girişini açar ve Yedi Uyurlar'la karşılaşır. Şehir'de haçlı bir sürü bina görüp hayrete düşerler. Dakyus zamanında kalan altınları harcamaya çalıştıkları zaman Psikopos'un karşısına çıkarılırlar. Hikayelerini dinleyen psikopos bunun bir mucize olduğunu söyler.
Bunlar Hristiyanlıkta Malta, Malchus, Martinianus, Dionysius, Joannes, Serapion, ve Constantinus adındaki azizlerdir. Başka kaynaklar başka isimler verir.
Efsanenin bu sürümü ise Kuran'da ki Kehf suresinde(18. sure) anlatılanlara benzemektedir. Bahsi geçen kişiler Philedelphia (Bugün Ürdün'deki Amman şehri) şehrinin soylularıdır. Liderleri Maximillian (Yemliha), o sırada şehri ziyaret eden Roma İmparatoru "Haderanius" (Hadrian)'a başkaldırır ve put tanrıları inkar ederek sadece Nuh'un, Musa'nun, İbrahim'in ve İsa'nın Tanrı'sının tapılamaya değer olduğunu söyler. İmparator idam edilmelerini emreder.
Kapatıldıkları zindandan kaçarlar ve sığınacakları bir mağara bulurlar. Yedisi ve bir köpek (Kitmir veya Kıtmir) mağarada uyuya kalırlar. Bu mağaraya gelen askerler şaşırmış ve isteri içinde geri dönerler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harçla kapatılmasını emreder. Yedi kafir'in buarada ölüme terkedildiklerini anlatan bir levha bırakarak giderler.
300 yıl kadar sonra uyandıklarında, Maximillian'ı şehre yiyecek almak üzere gönderirler. 300 sene önceki paradan şüphelenen fırıncı onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler. Askerler gelir Maximillian'ı yetkililere götürürler. Yetkililer ilk önce ona inanmasalarda daha sonra ikna olurlar ve bunu bir mucize sayarlar.
Efsanenin birkaç değişik sürümü bulunmaktadır. Bunlardan birinde kaçan beş genç vardır, yolda bir çoban ve çobanın Kitmir adındaki köpeği de bu beş gence katılır. Çoban onları saklanmak üzere bu mağara götürür. Başka bir sürümde ise çoban bu yedi genç ve köpeğin bulunduğu mağaranın yerini kralın askerlerine göstermiştir.
Mağara
Ashab-ı Kehf mağarası, Efes.
Ashab'ül Kehf ile ilgili mağaranın ise sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kentin dördü Türkiye'dedir: Afşin, Efes, Lice ve Tarsus.
Hıristiyanlar tarafından kabul edilen sürümdeki mağara Efes şehrinin yakınlarındaki Panayır Dağı eteklerinde bulunmaktadır.Bu mağaranın üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarılmış, kazı sonucunda 5 ve 6. yüzyıla ait olan mezarlar da bulunmuştur. Yedi Uyurlar'a ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır.
Türkiye'de mağaranın yeri hakkındaki tartışma daha çok Afşin ve Tarsus ilçeleri arasında olmaktadır. Yedi Uyurlar mağarasının Afşin ilçesinde olduğunu kanıtlamak için Afşin Eshâb-ı Kehf Derneği bilim adamlarından oluşan bir heyete rapor hazırlatmış ve bunu yerel mahkemede açtıkları keşif davası ile karara bağlatmıştır. Tarsus da Bencilüs veya Encilüs denilen dağda Tarsus'a iki saat uzaklıktaki mağarayı tefsirler, tarihi kaynaklar ve arşiv belgelerine dayanarak Eshâb-ı Kehf mağarası olarak göstermektedir.
Ashab-ı Kehf, Diyarbakır'da da bir mekâna isim olmuştur. Kuranda mağara ile ilgili Kehf süresinin 17. ayetinde 18:17Tan ağardığında, onlar mağara boşluğunda iken, mağaralarının üzerinden Güneşin sağa doğru hareket ettiğini, battığı zaman da onları yalayıp sola doğru kaydığını görürdün. Bu, ALLAH'ın işaretlerindendir. ALLAH kime yol gösterirse o kişi doğruyu bulmuştur; kimi de saptırırsa onun için aydınlatıcı bir dost bulamazsın. şeklinde yapılan tasvire göre yön tespitinin de uyduğu Licedeki mağara diğer kitaplarda da tasvir edilene en çok benzeyen mağaradır. Yerden yüksekte ve üzerinde gölgelik şeklinde çıkıntı olan bu yer içeriye doğru girintili bir mağaradır ki tanıma en çok uyan mağaradır.12.yy civarlarında Artuklu hükümdarı Melik Adil burayı restore ettirip bir kitabe yaptırmıştır. Ünlü tarihçi Abdulrezzak Semerkandi'nin 527 yıl önceki bir eserinde şöyle bir ifade geçmektedir; "(Sultan Üveys, Lice'deki Ashab-ı Kehf'e Bingöl üzerinden sefer düzenledi ve Muş Ovası'na vardı)". Buna karşın Ashab-ı Kehf tartışmalarında Lice Deyr-i Rakiym (Duru Köy) adının fazla yer almaması eleştiri konusu olmaktadır.
İslam'da Ashab-ı Kehf
Mağara Halkı manasına gelen, Ashab-ı Kehf okunuşu ile Kur'an da yer alan hikâye, 18. sure olan Kehf (Mağara) suresinin 9 ile 21. ayetleri arasında bahsi geçer..
* 18:9Mağaradakilerin ve onlarla ilgili rakamların ilginç kanıtlarımızdan başka bir şey olduğunu mu sandın?
Kur'an'a göre bu insanlar Allah'ın birliğine inanıyorlardı.
* 18:10Gençler mağaraya sığındıklarında, "Rabbimiz bize merhametini yağdır ve bu durumdan bize bir kurtuluş yolu göster," demişlerdi.[5]
Fakat dini inançlarına karşı baskıyla karşılaşınca yurtlarından göçerek bir mağaraya saklanmışlardır. Söz konusu mağaranın neresi olduğu hakkında çeşitli iddialar olsa da Kur'an da bu detay net olarak verilmez. Sadece mağara 17. ayette tasvir edilir.
* 18:17Tan ağardığında, onlar mağara boşluğunda iken, mağaralarının üzerinden Güneşin sağa doğru hareket ettiğini, battığı zaman da onları yalayıp sola doğru kaydığını görürdün. Bu, ALLAH'ın işaretlerindendir. ALLAH kime yol gösterirse o kişi doğruyu bulmuştur; kimi de saptırırsa onun için aydınlatıcı bir dost bulamazsın.
Yedi kişi olduklarına ve yanlarında bir köpekleri olduğu inanışı hakim olsa da Kehf Suresi 22. ayeti, bu inanışın aleyhindedir. Keza yedi kişi oldukları ve köpekleri dahil toplam sekiz kişi oldukları inancı 22. ayette reddedilir.
* 18:22 Tahminde bulunanların bazıları, "Onlar üçtür, dördüncüleri köpekleridir," derken diğerleri de, "Beştir, altıncıları köpekleridir," diyecekler. Başkaları ise, "Yedidir, sekizincileri köpekleridir," diyecekler. De ki, "Onların sayısını en iyi bilen Rabbimdir." Onları bilen azdır. Onlarla yüzeysel olması hariç tartışmaya girme ve onlardan hiç kimseye de bu konuyu danışma.
Aslında Kur'an'daki Kehf suresinde kaç kişi oldukları net olarak belirtilmez. Ayette yalnızca Allah dışında çok az kişinin bildiği belirtilir. Fakat Kur'an mağara hakının yanından bir de köpek olduğu ve bu köpeğinde onlarla beraber uykuda oldukları söylenir.
* 18:18Uykuda olmalarına rağmen onları uyanık sanırsın. Onları sağa ve sola doğru çeviririz. Köpekleri de kollarını eşikte uzatmıştır. Onlara baksaydın onlardan dönüp kaçardın ve onlardan dolayı korkuyla dolardın.
Yine de genel görüş 7 kişi olduklarıdır. Hristiyan betimlerinde de 7 kişi olarak tasvir edilmiştir. Hikayeleri İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an'da geçmektedir. Kehf suresinde mağara halkının Tanrı'ya seslenişleri ve duaları detaylıca anlatılır.
Mağara halkının, mağarada ne kadar süre ile kaldıkları 25. ayette açıklanır. Devamın olan 26. ayette ise üzerinde çelişkilerin olduğu bu sürenin yalnızca Allah tarafından bilinebileceği belirtilir.
* 18:25Mağaralarında üç yüz yıl kalıp dokuz arttırdılar.
* 18:26"Onların orada ne kadar kaldıklarını ALLAH daha iyi bilir," de. Göklerin ve yerin tüm gizemleri O'nundur. O ne güzel Görendir! O ne güzel İşitendir! Onların O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, hükmüne kimseyi ortak etmez.[8]
Fakat 25. ayette "300 yıl kalıp 9 yıl arttırdılar" cümlesini farklı yorumlara sebep olmuştur. 300 yıl güneş yılı olarak nitlendirimiş ve arttırılan 9 yılın ise 300 güneş yılının denki olan ay takvimine göre 309 yılına gönderme olarak belirtildiği iddia edilmiştir.
Thre are the norml( . )( . )the silicone ( + )( + )the perfct(o)(o).Some are cold(^)(^)some belong to grndmthers\./\./And let’s nt forgt the very large(o Y o)the very small(.)(.)and the asymmetrical(•)(.)We love them all! Say FCK to breast cancer!
Re: StylxStyl Bilgilendirme Sayfası
Hidra (efsanevi yaratık)
Argolis'antik şehrinde,Lerna bataklıklarında yaşayan dokuz başlı bir canavarın adıdır.Hydra nın nefesi bir insanı öldürecek kadar zehirliydi. Bu canavarın öldürülmesi Herkül'ün on iki görevi arasında 2 sırada yer alan vazifedir. Babası Titan (Typhon) ve annesi canavarların tanrıçası Ehidna olan Hidra'nın Lerna gölündeki yuvası, ölümden sonraki dünya ile insanların dünyası arasındaki kapının tam ağzında yer almakta olup, Hidra ise bu kapının bekçiliği görevini üstlenmekteydi. Hidra'nın öldürülmesinin çok zor olmasının sebebi kesilen her bir başın yerine iki tanesinin çıkması idi.
Herkül bu canavar ile karşılaşmadan önce bataklık içerisindeki zehirli gaz ve dumanlarla kaplı Hidra yuvasının girişinde, ağzını ve yüzünü bir örtü ile örterek kendini korumuştur.İolaus tan kalmasını istedi.Canavar ile karşılaşıp savaşmaya başlayan Herkül bir süre sonra, kestiği kafaların yerine devamlı yenilerinin çıktığını görünce aslında boşuna savaşıp yorulduğunun fark etmiş ve tam umutsuzluğa kapılmaya başladığı anda yardımına İolaus (Herkül'ün yeğeni) yetişir.
Sanıldığına göre, o anda Athena'nın da yardımı ile canavarın kesilen başlarının bir daha çıkmaması için boyunlarının meşale ile yakılmasını akıl eder ve hemen orada yaktığı meşaleyi Herkül'e uzatır. Bu meşale sayesinde kestiği başların yerini dağlayarak canavarı öldürmeyi başaran Herkül, Hidra'nın kestiği başlarından birini bir kesede saklayarak, onun zehirli kanını daha sonraki görevlerinde oklarında kullanmış böylece bu okların açtığı yaraların kapanmaz bir hale gelmesini sağlamıştır.
Argolis'antik şehrinde,Lerna bataklıklarında yaşayan dokuz başlı bir canavarın adıdır.Hydra nın nefesi bir insanı öldürecek kadar zehirliydi. Bu canavarın öldürülmesi Herkül'ün on iki görevi arasında 2 sırada yer alan vazifedir. Babası Titan (Typhon) ve annesi canavarların tanrıçası Ehidna olan Hidra'nın Lerna gölündeki yuvası, ölümden sonraki dünya ile insanların dünyası arasındaki kapının tam ağzında yer almakta olup, Hidra ise bu kapının bekçiliği görevini üstlenmekteydi. Hidra'nın öldürülmesinin çok zor olmasının sebebi kesilen her bir başın yerine iki tanesinin çıkması idi.
Herkül bu canavar ile karşılaşmadan önce bataklık içerisindeki zehirli gaz ve dumanlarla kaplı Hidra yuvasının girişinde, ağzını ve yüzünü bir örtü ile örterek kendini korumuştur.İolaus tan kalmasını istedi.Canavar ile karşılaşıp savaşmaya başlayan Herkül bir süre sonra, kestiği kafaların yerine devamlı yenilerinin çıktığını görünce aslında boşuna savaşıp yorulduğunun fark etmiş ve tam umutsuzluğa kapılmaya başladığı anda yardımına İolaus (Herkül'ün yeğeni) yetişir.
Sanıldığına göre, o anda Athena'nın da yardımı ile canavarın kesilen başlarının bir daha çıkmaması için boyunlarının meşale ile yakılmasını akıl eder ve hemen orada yaktığı meşaleyi Herkül'e uzatır. Bu meşale sayesinde kestiği başların yerini dağlayarak canavarı öldürmeyi başaran Herkül, Hidra'nın kestiği başlarından birini bir kesede saklayarak, onun zehirli kanını daha sonraki görevlerinde oklarında kullanmış böylece bu okların açtığı yaraların kapanmaz bir hale gelmesini sağlamıştır.
Thre are the norml( . )( . )the silicone ( + )( + )the perfct(o)(o).Some are cold(^)(^)some belong to grndmthers\./\./And let’s nt forgt the very large(o Y o)the very small(.)(.)and the asymmetrical(•)(.)We love them all! Say FCK to breast cancer!
Re: StylxStyl Bilgilendirme Sayfası
Arkadaşlar iyi aksamlar... Bunu defalarca kez hem oyunda hem forumda tekrarlamaktan sıkılmadan yazıcagım ... STYLX adı altında herhangi bir karakter tarafindan sizden şifre ve benzeri şahsınıza ait bir soru gelirse kesinlikle yanıtlamayın... Oyun içinde STYLX adını kullanarak sahte (çakma) karakter açıp oyundaki diğer arkadaşlarımızdan bilgi almak isteyen çok kişilere hala rastlıyoruz ve sizleri bu konuda bilgilendirmek istiyorum .... Herkese iyi oyunlar...
STYLX olmak ayrıcalıktır...
STYLX olmak ayrıcalıktır...
STYLX OLMAK AYRCALIKTIR...
- StylxZorabi
- Cin Avcısı
- Mesajlar: 194
- Kayıt: 04 Eki 2010 04:23
- Sunucu: Tılsım
- Klan: Lodos
Re: StylxStyl Bilgilendirme Sayfası
Zorabi ile birini kestim adam bölgeden hirsiz dedi Kürsad cari ile biri isgina davet etti bana dün küfür ediyordun simdi siginak yapalim Diyorsun dedim adam TüM sülalem adiNa kArekter acti yani mileti anlamak zor oyundaki amac beli iki klan var sen onu kesersin o seni laf yapmaya hakin yok laf yapmaya hakim yok adam cikiyor oyundan hemen cakma bi car ya sifreni versene diyor kirli oyunlar bunlar gencler ypmayin biz stylx ler yemeyiz bu bayat numaralari :mrgreen:





Re: StylxStyl Bilgilendirme Sayfası
ÇEMBERLi EFSANELERİ HİÇ BİTMEZ...
Bir Fransiz arastirmaci “Istanbul ve Çevresi” adli yapitinda Çemberlitas’tan ve altinda oldugu iddia edilen haç parçalarindan söyle söz ediyor: “Üst üste konulmus yedi adet somaki tastan olusan sütunun tepesinde basi hâleli tanri Apollon görünümünde Konstantin’in heykeli bulunuyordu. Heykelin içinde Isa’nin çarmiha çakilmasinda kullanilan çivi parçalari ile gerçek haçtan bir parça yerlestirilmisti...”
1968 yilinin Nisan ayinda tarihçi ve yazar Sevket Rado’nun “Hayat Tarih Mecmuasi”nda yayimlanan bir yazisi, basta Yunanistan olmak üzere dünyayi heyecanlandirmisti. Yazida, Isa Peygamber’in üzerine çakildigi iddia edilen haçin parçalarinin Istanbul’da Çemberlitas’in altinda oldugu öne sürülüyordu. Rado, kendi kütüphanesinde bulunan ve 17’inci yüzyildan kalma eski bir elyazmasi yapitta, haçin parçalarinin Bizans Imparatoru Konstantin’in annesi Helena tarafindan, Kudüs’ten Istanbul’a getirilerek ve Çemberlitas’in altina gömüldügüne iliskin anlatimlara rastladigini belirtiyordu. Rado’nun degindigi yapit, tip, cografya ve dil konularinda kitaplariyla taninan Hezârfen Hüseyin Çelebi’nin “Tenkiyhü’t–Tevârih” adli kitabiydi.
Yazinin uluslararasi bir heyecan uyandirmasinin ardindan yapilan arastirmalarda daha baska birçok kitapta da benzeri anlatimlara rastlandi ve Isa Peygamber’in üzerine çakildigina inanilan haçin parçalarinin Çemberlitas’in altinda özel olarak hazirlanmis bir hücreye yerlestirildigi inanci yaygin bir kabul gördü.
Çemberlitas’in asil adi Konstantin Sütunu’dur. Istanbul’un, 11 Mayis 330 tarihinde Roma Imparatorlugu’nun baskenti ilan edilmesinin anisina Imparator Konstantin tarafindan bugünkü yerine yerlestirildi. Bizans döneminde “Somaki Sütunu” da denilirdi. Birçok kez yangin geçirmis olmasindan ötürü kimi Avrupalilarca “Yanik Sütun” adiyla da anilir.
Bir Fransiz arastirmaci “Istanbul ve Çevresi” adli yapitinda Çemberlitas’tan ve altinda oldugu iddia edilen haç parçalarindan söyle söz ediyor: “Üst üste konulmus yedi adet somaki tastan olusan sütunun tepesinde basi hâleli tanri Apollon görünümünde Konstantin’in heykeli bulunuyordu. Heykelin içinde Isa’nin çarmiha çakilmasinda kullanilan çivi parçalari ile gerçek haçtan bir parça yerlestirilmisti...”
430 yilinda Imparator II. Teodosyus saglamligindan kuskulanarak sütunu demir çemberlerle güçlendirdi. 1105 yilinda çikan bir firtinada Apollon heykelinin devrilmesinden sonra, heykelin yerine, üzerinde altin yildizli bir haç bulunan bir sütun basligi yerlestirildi. Heykelin içindeki parçalar da sütunun altina bir hücre yapilarak buraya yerlestirildi.
Istanbul’un 1453’te ele geçirilmesinin ardindan Fatih Sultan Mehmed sütünun tepesinde haçi indirtti. 1779’da çikan bir baska yangin sonrasinda I. Abdülhamid bugünkü demir çemberleri ve sivayi yaptirtti.
Yaklasik 50 metre yüksekligindeki Çemberlitas’in özgün biçiminde, en alttaki bölümün yüzeyinde Isa Peygamber’in dogumunu betimleyen kabartma anlatimlar yer aliyordu. Sonralari ise sütunu saglamlastirmak için çevresi tas bir kaplamayla örtüldü. Söz konusu hücrenin bulundugu bölümün ise bugün yol düzeyinin 2-2,5 metre altinda kaldigi varsayilmaktadir.
Çemberlitas, 1990’larin ortasinda, 2000 yili turizmi nedeniyle yeniden gündeme getirildi. Kimi çevreler, eger iddia edildigi gibi sütunun altinda gerçekten Isa Peygamber’in çakildigi haçin parçalari bulunursa bunun Türkiye’nin tanitimi açisindan son derece önemli oldugunu vurguladilar.
Ancak dönemin Turizm bakani Fikri Saglar bu yaklasima söyle yanit vermisti: “Ülkemizde bu gibi söylentiler yüzünden yüzlerce insan define aramak için izin istiyor. Sonunda tüm emekler bosa çikiyor. Böylesine, dogrulugu kesin olmayan bir söylenti için de tarihî sütunu yerinden oynatmamiz söz konusu bile olamaz.”
Ilgili çevrelerse, UNESCO tarafindan, Misir’daki Ebu Simbel Tapinagi’nin parçalara ayrilarak kilometrelerce uzakta baska bir alana tasindigini animsatarak, böylesi bir islemin, günümüzün gelismis teknolojik olanaklariyla Çemberlitas için çok daha kolay olacagini öne sürdüler.
Yine 1990’larin ortasinda Çemberlitas, geçmiste yasadigi firtina ya da yanginlara göre çok daha büyük bir felaketin esiginden döndü. Günümüzde ayni adla anilan ve genis bir alanda çok sayida tarihi mirasi barindiran Çemberlitas’a, diger deyisle tarihin kalbine kat otoparkli bir çarsi yapilmak istendi. Ancak bu girisim kente ve tarihine duyarli çevrelerin tepkileriyle durduruldu ve büyük bir felaket yasanmadan Çemberlitas ve çevresi kurtarilmis oldu.
Bir Fransiz arastirmaci “Istanbul ve Çevresi” adli yapitinda Çemberlitas’tan ve altinda oldugu iddia edilen haç parçalarindan söyle söz ediyor: “Üst üste konulmus yedi adet somaki tastan olusan sütunun tepesinde basi hâleli tanri Apollon görünümünde Konstantin’in heykeli bulunuyordu. Heykelin içinde Isa’nin çarmiha çakilmasinda kullanilan çivi parçalari ile gerçek haçtan bir parça yerlestirilmisti...”
1968 yilinin Nisan ayinda tarihçi ve yazar Sevket Rado’nun “Hayat Tarih Mecmuasi”nda yayimlanan bir yazisi, basta Yunanistan olmak üzere dünyayi heyecanlandirmisti. Yazida, Isa Peygamber’in üzerine çakildigi iddia edilen haçin parçalarinin Istanbul’da Çemberlitas’in altinda oldugu öne sürülüyordu. Rado, kendi kütüphanesinde bulunan ve 17’inci yüzyildan kalma eski bir elyazmasi yapitta, haçin parçalarinin Bizans Imparatoru Konstantin’in annesi Helena tarafindan, Kudüs’ten Istanbul’a getirilerek ve Çemberlitas’in altina gömüldügüne iliskin anlatimlara rastladigini belirtiyordu. Rado’nun degindigi yapit, tip, cografya ve dil konularinda kitaplariyla taninan Hezârfen Hüseyin Çelebi’nin “Tenkiyhü’t–Tevârih” adli kitabiydi.
Yazinin uluslararasi bir heyecan uyandirmasinin ardindan yapilan arastirmalarda daha baska birçok kitapta da benzeri anlatimlara rastlandi ve Isa Peygamber’in üzerine çakildigina inanilan haçin parçalarinin Çemberlitas’in altinda özel olarak hazirlanmis bir hücreye yerlestirildigi inanci yaygin bir kabul gördü.
Çemberlitas’in asil adi Konstantin Sütunu’dur. Istanbul’un, 11 Mayis 330 tarihinde Roma Imparatorlugu’nun baskenti ilan edilmesinin anisina Imparator Konstantin tarafindan bugünkü yerine yerlestirildi. Bizans döneminde “Somaki Sütunu” da denilirdi. Birçok kez yangin geçirmis olmasindan ötürü kimi Avrupalilarca “Yanik Sütun” adiyla da anilir.
Bir Fransiz arastirmaci “Istanbul ve Çevresi” adli yapitinda Çemberlitas’tan ve altinda oldugu iddia edilen haç parçalarindan söyle söz ediyor: “Üst üste konulmus yedi adet somaki tastan olusan sütunun tepesinde basi hâleli tanri Apollon görünümünde Konstantin’in heykeli bulunuyordu. Heykelin içinde Isa’nin çarmiha çakilmasinda kullanilan çivi parçalari ile gerçek haçtan bir parça yerlestirilmisti...”
430 yilinda Imparator II. Teodosyus saglamligindan kuskulanarak sütunu demir çemberlerle güçlendirdi. 1105 yilinda çikan bir firtinada Apollon heykelinin devrilmesinden sonra, heykelin yerine, üzerinde altin yildizli bir haç bulunan bir sütun basligi yerlestirildi. Heykelin içindeki parçalar da sütunun altina bir hücre yapilarak buraya yerlestirildi.
Istanbul’un 1453’te ele geçirilmesinin ardindan Fatih Sultan Mehmed sütünun tepesinde haçi indirtti. 1779’da çikan bir baska yangin sonrasinda I. Abdülhamid bugünkü demir çemberleri ve sivayi yaptirtti.
Yaklasik 50 metre yüksekligindeki Çemberlitas’in özgün biçiminde, en alttaki bölümün yüzeyinde Isa Peygamber’in dogumunu betimleyen kabartma anlatimlar yer aliyordu. Sonralari ise sütunu saglamlastirmak için çevresi tas bir kaplamayla örtüldü. Söz konusu hücrenin bulundugu bölümün ise bugün yol düzeyinin 2-2,5 metre altinda kaldigi varsayilmaktadir.
Çemberlitas, 1990’larin ortasinda, 2000 yili turizmi nedeniyle yeniden gündeme getirildi. Kimi çevreler, eger iddia edildigi gibi sütunun altinda gerçekten Isa Peygamber’in çakildigi haçin parçalari bulunursa bunun Türkiye’nin tanitimi açisindan son derece önemli oldugunu vurguladilar.
Ancak dönemin Turizm bakani Fikri Saglar bu yaklasima söyle yanit vermisti: “Ülkemizde bu gibi söylentiler yüzünden yüzlerce insan define aramak için izin istiyor. Sonunda tüm emekler bosa çikiyor. Böylesine, dogrulugu kesin olmayan bir söylenti için de tarihî sütunu yerinden oynatmamiz söz konusu bile olamaz.”
Ilgili çevrelerse, UNESCO tarafindan, Misir’daki Ebu Simbel Tapinagi’nin parçalara ayrilarak kilometrelerce uzakta baska bir alana tasindigini animsatarak, böylesi bir islemin, günümüzün gelismis teknolojik olanaklariyla Çemberlitas için çok daha kolay olacagini öne sürdüler.
Yine 1990’larin ortasinda Çemberlitas, geçmiste yasadigi firtina ya da yanginlara göre çok daha büyük bir felaketin esiginden döndü. Günümüzde ayni adla anilan ve genis bir alanda çok sayida tarihi mirasi barindiran Çemberlitas’a, diger deyisle tarihin kalbine kat otoparkli bir çarsi yapilmak istendi. Ancak bu girisim kente ve tarihine duyarli çevrelerin tepkileriyle durduruldu ve büyük bir felaket yasanmadan Çemberlitas ve çevresi kurtarilmis oldu.
Thre are the norml( . )( . )the silicone ( + )( + )the perfct(o)(o).Some are cold(^)(^)some belong to grndmthers\./\./And let’s nt forgt the very large(o Y o)the very small(.)(.)and the asymmetrical(•)(.)We love them all! Say FCK to breast cancer!