Reta Bey haram para peşinden koşturmayınız, maazallah çarpılırsınız. Huzuru haramda arayana huzur haram olur demişler. Bu senenin de şampiyonu Retaliation.
Seven yazdı: ↑06 Kas 2017 23:16İnovatif olmak her zaman iyidir. Günlüğünde başarılar etkinlik yolunda bol şans dilerim. Eski dostum...
Teşekkürler.
Plafect00 yazdı: ↑07 Kas 2017 00:14Reta Bey haram para peşinden koşturmayınız, maazallah çarpılırsınız. Huzuru haramda arayana huzur haram olur demişler. Bu senenin de şampiyonu Retaliation.
Agah'ın kirli oyunlarından biri. Boribars'ı buraya bekliyorum.
Teklifin beni aydınlattı Muhammed. Bundan sonra Gaffar'ı da alıp beş vakit namaza başlayacağız.
SPIEGLEIN yazdı: ↑07 Kas 2017 07:43
Reta bey çok keyif alarak okuduğumu belirtmek isterim sabah sabah iyi geldi
Bu gün de video kaydımızı tamamlayıp, YouTube platformuna yükleyerek günü bitirmiş sayılıyoruz. Yalnız,
renderlamak, boyut küçültmek ve YouTube yüklemeke aşırı emek ve zaman istediği, video işini haftada üç gün yapmayı düşünüyorum. Neyse, lafı kısa keserek dünden kalan maceramıza bugün devam ettiğimizi belirtmek isterim. Şimdiden keyifli seyirler dilerim. Dipnot olarak yarın video gelemeyecek.
Çarşı'ya bir selam vermek için uğramıştım oysa. Makine tıkırtıları, Rüstem'in demir döverken çıkardığı ses vardı sadece. Aynı tonda, kulaklarınızı zamanla alışabileceği cinsten bir sestir bu. Ancak bu sessizliği bozan şey, Necmi Bey'in can alıcı çığlığı oldu. Yanına usulca yaklaşıp sorduğumuzda anladık mevzuyu. Meğer cinler, ciltleyeceği kitabı aşırmışlar Kütüphane'den.
Necmi bunun sorumlularını biliyormuş, yani Recep Dayı aracılığıyla. Biz de bu durumu koşarak ivedilikle Recep Dayı'ya bildirmek için yola koyulduk.
Sorumlu cinlerle girdiğimiz kısa süreli münakaşadan sağ salim çıkmayı başardık. Garr isimli cin bunun sorumlusuymuş. Onu öldürdükten sonra hem kitabı, hem de efsunlu bir Nişangahlı El Arbaleti Reçetesi aldık.
Kitap olayını gün yüzüne çıkartıp, refaha kavuşturduktan sonra avluya giderek 'Kör Adam' mahlaslı Agah Bey Amca'nın yanına uğradık. Ancak onla konuşmadan önce, bir köşede sessizce titreyerek ağlayan bir çocuk ilişti gözümüze.
Adı Umut'muş. Yanlış zamanda dünyada olanlardan o da. Çocukluk yaşlarında top peşinde koşması gerekirken tehlike içerisinde büyümüş biri. Anlayacağınız gözü vahşetle dolmuş. Neden ağladığını sorduğumuzda evinin orada akrepler olduğunu söyledi. Biz de hızla Umut'tan, evlerinin tarifini alarak ilgili bölgeye gittik.
Ayrıca bu göreve koşarken, bir yandan da Agah Bey'den aldığımız süreli görev için koşuşturmaya başlamıştık. Komutan'la ilgi görüşmemizdi. Bundan mütevellit kılık kıyafetimi özenle düzenleyerek karşısına dimdik çıktım. Hazır ol duruşumdan taviz vermemeye çalıştım. Ancak o beni pek umursamamıştı. Sadece 'Rahat!' diyerek beni hazır ol pozisyonundan serbest bırakarak elime birkaç sayfa bir şey sıkıştırdı ve Agah Bey'e geri dönmemi istedi.
Yol üzerindeyken de Kızıl Akreplerini kestik ve Umutların mahallesini de temizlemiş olduk.
Agah Bey'e geri döndüğümüzde kendimizi kısa süreli bir maceranın içinde bulduk. Yarım saat süre vermişti bize, sadece yarım saat. Bu yarım saat içerisinde, Antrepo'nun oradaki Tüftüfçü Cinleri haklamamızı istedi. Bizim için kolay lokma olmuştu.
Kitap olayından sonra yumuşamayı başarabilmiş olan Necmi Bey, Jandarmalar aracılığı ile ulaşmıştı bize.
Canı kahve istermiş. Hem de bol köpüklüsünden. Bizi Pehlivan Hamit'in kahvehanesine yönlendirdi. Olumlu anlamda başımızı sallayarak koyulmuştuk yola. Çınaraltı'na vardığımızda ise erkeksi tavrından taviz vermeyen Işık Hanım'ın çiftesi, iki kaşımın ortasında bitmişti. Durumu izah etmek biraz zor oldu. Kahveyi sipariş ettiğimde ise onunla iki çift muhabbet ettim. Bana göre işi olabileceğini ve karşılığında biraz para verebileceğini söyledi. Normalde de olsa, Kıyamet'te de olsa maalesef yaşam parasız olmuyor. El mecbur, kabul ettik. Kahve daha hazır olmadan Fare Adamların yolunu tutarken, Komutan da 'Asker!' diye bağırdı.
O da bize, İri Kertenkelelerin öldürülmesi gerektiğini söylemişti. İki görevi aynı anda yaparak küçük ödüller aldık.
En sonda da hazır olan kahveyi Çınarlatı'ndan alarak Necmi Bey'e götürdük ve güne veda ederek bacası yaz kış tüten evimizin yolunu tuttuk.
Yaşananların hepsini aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz. Keyifli seyirler.
Bugünlük de böylece bitmiş oldu. Esen kalmanız dileğiyle, selametle!
Yaklaşan ders saatinden ötürü bugün oyuna giremedim ancak dün neler yaşadığımızı kısaca anlatarak güne noktayı koyacağız. Kısa kesiyorum ve hemen gelişme bölümüne atlayarak fazla bekletmiyorum.
Oyuna girdiğimde kalede açtım gözlerimi. Bu arada belirtmeliyim ki, savaşıma Defansif Dövüşme 2 (III) temin ettim geçenlerde. Savaşçı ile dolaşıp kan dökmeyi özlemişim. Yalnız Lodosların geneli artık ya grup dolaşıyor yada şifacı ile dolaşıyorlar. Savaş biraz meşakkatli geçiyor anlayacağınız. Biz de bu 'olağanüstü' tılsımdan verim alamıyoruz. Sağlık olsun. Her neyse, tavukları kümesten kovar gibi kış dedik Lodos neferlerine. Bu sefer biz teyakkuz davranarak taarruza geçtik. Bu girişimimiz epey bir başarılı oldu.
O meşhur, Arz Kalesi ile Lodos Sancağı arasındaki meşhur yolda çok kan döküldü. Tepegözlerin ini, yukarıdan açılmış koca delikten kısmen görünüyordu. Aşağıda kan dökülürken, onlar da günlük kan dozlarını alamadıkları için anırmaya benzer sesler çıkartıyorlardı. Onlar bu hususta cefa çekerlerken, biz aşağıda sefa yaşıyorduk.
İlerledik! Deparlar dahi attık. Kudretlere acımadık! Çemberlitaş önüne geldiğimizde, ekranda yoğun mor yazılar ve kasıntı yaşansa da hiç yılmadan kanımızın son damlasına kadar oradaydık! Biz bir avuç dolusu adam, Lodos Sancağına yürürken, tehlikeyi sezmiş birkaç Lodos neferi de bizim üzerimize yürümeye başlamıştı. Nice darbeler aldık, nice darbeler yaptık. Birkaç adamın bedenini yere sersek de, biz de sonunda karmaşa da oracıkta öldük ve günü bitirdik.
Bugünlük de böyleydi. Esen kalmanız dileğiyle, selametle!