++++++ 16
FIKRA : 1
Günün birinde İstanbul'da sarışının biri hayattan o kadar bezmiş ki kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş. Boğaziçi köprüsünden geçerken arabasını durdurmuş, bari yerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan sulara baka baka ağlarken yanına genç ve yakışıklı bir genç gelmiş.Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup "Bak, yasaman için çok neden var.Yarın sabah gemim Amerika'ya gitmek üzere demir alacak.Eğer istersen, seni de çaktırmadan gemiye alıp saklayabilirim.Sana hem yemek getiririm hem de sana çok iyi bakarım." demiş. Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok; belki de Amerika'ya gidip yeni bir başlangıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul etmiş. O akşam denizci genç onu gemiye almış ve filikalardan birine saklamış.Her gece sarışına üç sandviç ve bir meyve getiriyormuş, sonra da sabaha kadar sevişiyorlarmış. Bir kaç gün sonra, kaptan rutin kontrolleri sırasında sarışına rastlamış.Orada ne aradığını sormuş. Sarışın da "Ben bu gemideki denizcilerden biriyle anlaştım. O bana her gün yemek getiriyor ve Amerika'ya gitmemi sağlıyor. Ben de onun benimle sevişmesine izin veriyorum." demiş. Kaptan, "Seninle seviştiği kesin küçük hanım da .... "Bu Kadıköy
-Beşiktaş vapuru".
FIKRA : 2
İki sarışın yolda yürürken yerde bir makyaj aynası gözlerine ilişir. ilk sarışın kapağını açar ve bakar :
- Resimdeki yüz bana çok tanıdık geldi şekerim... der. Sıra ikinci sarışındadır, aynayı arkadaşının elinden çekistirir ve şöyle der :
- Tabii ki tanıdık gelecek aptal, bu benim...
FIKRA : 3
Sarışın yanmış iki kulağıyla doktora gider. Doktor;
- ''Kulaklarına ne oldu''. Sarışın;
- ''Ütü yapıyordum ve telefon çaldı. Ben de telefon diye ütüyü koydum kulağıma''. Doktor;
- ''Peki öteki kulağına ne oldu?''. Sarışın;
- ''Lanet olası tekrar aradı''...
FIKRA : 4
Temel ormanda ağaç kesiyormuş, o sırada çevreciler de ormanda yürüyüşe çıkmışlar, Temel'i bu vaziyette görünce bir güzel pataklamışlar... Temel üstü başı perişan halde köye dönerken Dursun a rastlamış, Dursun;
-Ula Temel bu ne hal böyle? diye sormuş, Temel de anlatmış;
- Ormanda ağaç keseydum, birden kalabaluk pir grup Doğan'ın yengesini bozmişum diye dövdü peni, halbuki ne Doğan'ı taniyruuum, ne de yengesuni..