Erzincan'ın Kemah İlçesi'nde, Acemoğlu Köprüsü yakınında teröristlerce yola döşenen mayın patladı. Patlamada ilk belirlemelere göre biri yüzbaşı 9 asker şehit oldu. (2008)
Almanya'nın Münih kentindeki 18'inci Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda bayanlar bin 500 metrede Süreyya Ayhan, altın madalya kazanarak tarihe geçti. (2002)
Ankara DGM, Fethullah Gülen'in tutuklanmasına karar verdi. (2000)
Bin yılın son güneş tutulması gerçekleşti. (1999)
Kıbrıs'ta motosikletli Rumlar sınır delme eylemi yapmak istedi. Eyleme Türkiye'den giden ülkücüler müdahale etti: 1 Rum eylemci öldü. (1996)
Suudi Arabistan'da dört Türk vatandaşı kılıçla başı kesilerek idam edildi. 14 ağustosta iki Türk vatandaşı daha aynı yöntemle idam edildi. 17 ağustosta Başbakan Tansu Çiller, idamların durdurulması için Prof.Dr. Nevzat Yalçıntaş'ı Suudi Arabistan'a özel elçi olarak gönderdi. 20 ağustosta Suudi Hükümeti, Türkiye'nin girişimiyle idamları durdurduğunu açıkladı. (1995)
Çin'de Mao dönemi resmen tarihe karıştı. Komünist Partisi, Mao ile ilgili tüm resim, demeç ve afişleri yasakladı. (1980)
Çatalhöyük'te MÖ 8,000'den kalan buluntulara rastlandı. (1963)
İstanbul'da 92 yıldır hizmet veren tramvaylar kaldırıldı. Son seferini yapan tramvaylar yolcuları ücretsiz taşıdı. (1961)
Yassıada duruşmaları, 9 ay 25 gün sonra sona erdi. (1961)
Fransız sömürgesi Çad bağımsızlığını ilan etti. (1960)
Ürdün'de, şizofreni nedeniyle tahtta kalması sakıncalı görülen Kral Tallal'ın yerine oğlu Prens Hüseyin'i kral seçildi. (1952)
'Alcatraz Kuşçusu' filmine konu olan, ABD'de San Francisco'daki Alcatraz Adası Hapisanesi hizmete girdi. (1934)
Türk Yerli Malları Sergisi, Galatasaray Lisesi'nde açıldı. (1929)
İsmet İnönü, Lozan Anlaşması'nı imzaladığı kalemi İstanbul Üniversitesi'ne armağan etti. (1923)
Birinci Dünya Savaşı'nda İngiliz donanmasından kaçarken Çanakkale Boğazı'ndan geçerek Osmanlı devletine sığınan Alman zırhlıları 'Goeben' ve 'Breslau'nun satın alındığı açıklandı. (1914)
Gedik Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı donanması İtalya'nın Otranto Limanı'nı zaptetti. (1480)
Fatih Sultan Mehmet'in komuta ettiği Osmanlı ordusu, Otlukbeli Savaşı'nda Uzun Hasan komutasındaki orduyu yenerek Akkoyunlu Beyliği'ne son verdi. (1473)
Ölenler
Tiyatro ve sinema oyuncusu Aykut Oray, Muğla'nın Köyceğiz ilçesinde kalp krizi sonucu vefat etti. (2009)
Doğanlar
Mustafa Pektemek,futbolcu (1988)
Lucas Di Grassi, Brezilyalı araba yarışçısı (1984)
Chris Hemsworth, Avustralyalı aktör (1983)
Ferhat Atik, Kıbrıslı senarist, yönetmen. (1971)
Joe Rogan, Amerikalı komedyen (1967)
Enrique Bunbury, ispanyol şarkıcı (1967)
Hulk Hogan, Amerikalı güreşçi (1953)
Pervez Müşerref, Pakistan devlet başkanı (1943)
Arlene Dahl, Amerikalı sinema oyuncusu (1924)
Türkiye'de 'Kökler' adıyla gösterilen televizyon dizisinin öyküsünün de yazarı olan ABD'li romancı Alex Haley doğdu. (1921)
Enid Blyton, ingiliz yazar (ÖY-1968) (1897)
Anton Arenski, Rus besteci (ÖY-1906) (1861)
Günün Müziği
Günün Atasözü
Dertsiz baş (kul) olmaz.
Hemen herkesin az veya çok bir derdi vardır. Dertsiz insanın düşünülmesi mümkün değildir. İnsan bunu bilmeli ve karamsarlığa kapılmadan dertlerini azaltmaya çalışmalıdır.
Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, kanserli hastalar üzerinde zakkum deneyine katılacak doktorlar hakkında soruşturma açılacağını açıkladı. (1988)
Bingöl'de Milliyetçi Hareket Partili (MHP)'li Belediye Başkanı Hasan Tekin ve kardeşi öldürüldü. (1979)
Ereğli Demir-Çelik İşletmeleri'nde 4 bin 400 işçi greve gitti. (1969)
Good Year Lastik Fabrikası'nda işçiler greve gittiler. (1964)
Türkiye Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi çağrısı üzerine Kıbrıs üzerindeki jet uçuşlarına son verdi. Konsey, adada iki toplum arasında, Barış Gücü'nün tampon bölge oluşturmasını kararlaştırdı. (1964)
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal "Parti kapatılmasına karşıyız" dedi. (1961)
İlk Amerikan haberleşme uydusu Echo1 fırlatıldı. (1960)
Birleşmiş Milletler askerleri Kore'den çekilmeye başladı. (1954)
Tan gazetesi kapatıldı. (1944)
Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Fethi Okyar başkanlığa getirildi. (1930)
Bolivya'da 80 bin yerli hükümete başkaldırdı. (1927)
İstanbul Moda'da ilk tenis kortu açıldı. (1910)
Ford marka ilk araba üretildi. (1908)
Ölenler
Ölü Ozanlar Derneği ve Can Dostum filmleri ile tanınan Oscar ödüllü ünlü oyuncu Robin Williams, Tiburon kentindeki evinde ölü bulundu. (2014)
Tiyatro sanatçısı Güzin Özipek. (2000)
Şair ve çevirmen Can Yücel 1999 yılında İzmir'de yaşama veda etti. (1999)
'Yılkı Atı' romanının yazarı, şair, ressam ve gazeteci Abbas Sayar yaşamını yitirdi. (1999)
Mardin Jandarma Eski Alay Komutanı Rıdvan Özden öldürüldü. (1992)
Amerikalı aktör Henry Fonda. (1982)
Araştırmacı yazar Kerim Sadi. (1977)
James Bond'un yaratıcısı İngiliz yazar Ian Fleming. (1964)
Alman yazar Thomas Mann. (1955)
Doğanlar
Cara Delevingne, ingiliz model (1992)
Mario Balotelli, Gana asıllı italyalı futbolcu (1990)
Sherone Simpson, Jamaikalı atlet (1984)
Meryem Uzerli, oyuncu (1983)
Rojda Demirer, oyuncu (1979)
Günce Koral, şarkıcı (1977)
Burcu Güneş, şarkıcı (1975)
Demir Demirkan, şarkıcı (1972)
Peter Krause, Amerikalı aktör ve yapımcı (1965)
Mark Knopfler, ingiliz müzisyen (1949)
Kamuran Akkor, ses sanatçısı (1947)
John Cazale, Amerikalı aktör (ÖY-1978) (1935)
Gönül Yazar, ses ve sinema sanatçısı (1932)
10 yıl Pakistan'ı askeri diktatörlükle yönettikten sonra 1988'de uçak kazasında ölen General Ziya-ül Hak. (1924)
Samuel Fuller, Amerikalı yönetmen (ÖY-1997) (1912)
Mohammad Hatta, Endonezya bağımsızlık hareketinin önderi (ÖY-1980) (1902)
Günün Hikayesi: Kırkta Bir - Cüneyd Suavi, Hayatın İçinden Hikayeler
Günün Şiiri: Hayatım ve Aşkım - Namık Kemal
Günün Atasözü: At yiğidin yoldaşıdır.
Kitap Önerimiz: Cezmi - Namık Kemal
Film Önerimiz: Django: Unchained (Zincirsiz)
Tarihte Bugün
Emek Platformu'nun tahkim ve geç emekliliği protesto amaçlı bir günlük iş bırakma eylemi, hayatı önemli ölçüde durdurdu. Ne var ki, emeklilik yaşını kadınlarda 58, erkeklerde 60'a çıkaran düzenlemeyle uluslararası tahkim yolunu açan Anayasa değişikliği Meclis'te kabul edildi. (1999)
Basında sorumlu müdürlerin dava ve cezalarını şartlı erteleyen düzenleme yasalaştı. (1997)
Polis, İstanbul Perpa Ticaret Merkezi'ne operasyon düzenledi. Devrimci-Sol örgütü üyesi oldukları öne sürülen 1'i kadın 5 kişi öldü. (1993)
Polis operasyonlarında 5 Devrimci- Sol militanı öldü. (1992)
Başbakan Turgut Özal, "12 Eylül olmasaydı iktidara gelemezdik" dedi. (1986)
Köy muhtarlarından, yurttaşların "siyasi temayülü" ve "ideolojik durumu"nu belirtecek belgeler istendi. Belgeler Jandarma karakollarına teslim edilecek. (1985)
Yurtdışından Türkiye'ye dönüş yapan işçi çocuklarına "uyum dersleri" verilmeye başladı. (1984)
Etlik Piyangotepe katliamından hükümlü sağ görüşlü Ali Bülent Orkan ve kardeşini öldürmekten hükümlü Veli Acar idam edildi. (1982)
Zonguldak maden ocaklarında grizu patladı, 6 işçi öldü. (1979)
Shell şirketine Ege Denizi'nde petrol arama ruhsatı verildi. (1976)
Ereğli Demir-Çelik İşletmeleri işçilerinin 12 Ağustos 1969'da başlayan grevini Bakanlar Kurulu bir gün sonra 30 gün erteledi. (1969)
Mao Zedong Çin'de Kültür Devrimi'ni ilan etti. (1966)
Hükümet, Atina'nın Kıbrıs politikasını değiştirmemesi halinde, Yunan uyruklu tüm Rumları sınır dışı etme kararı aldı. (1964)
Hafta sonu gece yarısı Berlin Duvarı yükselmeye başladı. Berlin'in Sovyet işgal bölgesi olan doğusu, Soğuk Savaş'ın simgesi olan duvarla Amerikan işgal bölgesi batı Berlin'den fiziksel olarak da ayrıldı. (1961)
Çankırı'da deprem. 56 kişi öldü, 500'e yakın ev yıkıldı. (1951)
Mustafa Kemal Paşa yeniden Meclis başkanı (1923)
İspanya'da genel grev. (1917)
Ölenler
Beşiktaş Kulübü Eski Başkanı ve Onursal Başkanı Süleyman Seba, 88 yaşında vefat etti. (2014)
Sinemanın karakter oyuncusu Kazım Kartal, 67 yaşında İstanbul'da hayatını kaybetti. (2003)
Darülbedayi'nin en eski kadın oyuncularından Kınar Hanım (Dağ). (1950)
Alman sosyal demokrasisinin önderlerinden August Bebel. (1913)
Modern hemşireliğin kurucusu Florance Nightingale. (1910)
Doğanlar
Küba lideri Fidel Castro. (1927)
Kıbrıs'ın ilk cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios II. (1913)
"Rebecca", "Kuşlar", "Sapık" filmleriyle ünlü Oscar ödüllü İngiliz yönetmen Alfred Hitchcock. (1899)
1918-1919 Alman Devrimi'nin önderlerinden Karl Liebknecht. Karl, Alman sosyal demokrasisinin kurucularından Wilhelm Liebknecht'in oğluydu. (1871)
Günün Müziği
Günün Hikayesi
Küçük bir balıkçı köyünde yaşayanlar, birçok balıkçı gibi, denizi çok iyi tanıyorlardı. Gökyüzüne şöyle bir göz attıklarında, havanın gün boyu nasıl olacağını, rüzgârın durumunu ve ne yönden eseceğini hemen çıkartırlardı. Bir fırtına tehlikesi söz konusuysa, tekneleri güvenli bir yere çektikten sonra, denizi üstten gören genişçe bir barınağa sığınırlardı. Çam kütüklerinden yapılmıştı burası. Mis gibi reçine koktuğu için, onlara deniz kokusunu aratmazdı. Bu mekânda sohbet edip çay içerlerken, bir yandan da sahili gözlerlerdi. Çünkü köyün en yaşlı balıkçısı, sanki onlara meydan okur gibi, fırtına yaklaştığında sandalına atlayıp, açık denize doğru yönelirdi. Köy sakinleri, ihtiyarın bu işine pek akıl erdiremez, bu konuda birçok tahmin yürütürlerdi. Zira yaşlı balıkçı hiç kimseyle konuşmaz, sırlarını açmaya yanaşmazdı. Kimi köylüye göre, ihtiyarcık denizde ölmek istiyordu. Ama bu ihtimal kuvvetli sayılmazdı. Yaşlı adam dindar biri olduğu için, kendisini bile bile tehlikeye atmazdı. Karlı dağlarla çevrilen koyun sonunda, büyük balıkçı gemileri dolaşırdı. Bereketli bir av bölgesiydi burası. Bu yüzden de köylüler, ihtiyarın oraya gittiğini söyler, fakat neler yaptığını bilemezlerdi. Yaşlı balıkçı, deniz patlayınca balık tutamazdı tabi ki. Dalgalar insan boyuna yükseldiğinde, ne sandal dururdu yerli yerinde, ne de ağları. Olta bile atamazdı o kargaşada. Teknesinin her tahtası ayrı ayrı gıcırdar, dip kısmı da bir karış suyla kaplanırdı. Dört bir yana savrulurdu fındık kabuğu gibi. Bu yüzden başı dönse de sabretmeye çalışır, sonunda halsiz düşerek geri dönerdi. Zaten merak edilen konu buydu. Bir balıkçı eğer balık tutamıyorsa, bu konuda en ufak bir şansı bulunmuyorsa, üstelik de yaşı seksene dayanmışsa; fırtınalı bir denize yelken açması, intihardan başka bir şey değildi. Yaşlı adam, bir gün aniden hastalandı. Arkadaşları, onun kollarına girip evine götürdüler. Ve yıllar yılı merak ettikleri konuyu, bir kez daha kendisine sormayı denediler. İhtiyarın gözleri, penceresinin dışından görünen denizdeydi. Üç beş balıkçı teknesi geri dönüyor, onları da aç karınlı martılar izliyordu. Yaşlı adam, gözlerini denizden ayırmadan: — Fırtına yaklaşırken, kıyıda beklemem mümkün değildi, dedi. ''Belki biri yardım bekliyordur'' diyerek, defalarca denize açılmıştım. Yanında bulunanlar, ihtiyarın sözlerine anlam veremiyordu. Bir sahrada tek bir kumu aramak neyse, bu iş de ondan farklı sayılmazdı. Yaşlı adam, yatağından güçlükle doğrularak: — Henüz gençken büyük bir gemide tayfaydım, dedi. Uykusuzluk ve yorgunluk belimizi bükmüştü. Deniz birden patladı ve sert bir rüzgâr beni güverteden kopartıp, yarı donmuş suların içine fırlattı. Balıkçılar, merakla dinliyordu. Denize düşen birini o dalgada kurtarmak, herkesin bildiği gibi adeta imkânsızdı. Eğer kışsa, zaten hiç kimse uğraşmazdı. Düşen kişi çok iyi yüzme bilse bile, birkaç dakika içinde donup giderdi. Yaşlı adam, devam edip: — Beni kurtaran da bir ihtiyardı, dedi. Nerden çıktı, nasıl yetişti bilmiyorum. Kendi paltosuna sarıp ısıttı beni, bir babanın yavrusunu sarması gibi. İçerde bulunanlar, bu işin sırrını nihayet çözmüşlerdi. Hasta adam anlaşılan ona özenmiş, birini kurtarmak için boşuna beklemişti. Hem de yıllarca. Böyle bir şey hangi yönden bakılırsa bakılsın, son derece saçmaydı. Bu yüzden yaşlı adama itiraz edip: — İyi ama, dediler. Buna benzer bir olay, kırk yılda bir görülür, belki görülmez. — Bunu ben de biliyorum, dedi balıkçı. Tam kırk yıldan bu yana, gece gündüz dua ettim o ihtiyara. Hâlâ da ediyorum. Kırkta bir ihtimal düşük sayılsa bile, ömür boyunca sürecek bir dua almak için, kırk fırtınaya katlanmak fazla bir şey değil ki!
Günün Şiiri
HAYATIM VE AŞKIM
Maderle peder olup bahane
Sevk etti kaza beni cihana
Han zade idim veladetimde
Doğdum yine pek kalenderane
Üryana sefil idi vücudum
Muhtaç değilse ab u nan'e
Bir katra suda dehan açardı
Meluf idi girye vü efgane
Benzetse beni hata değildi
Bir kimse bakıp da arifane:
Zencirde inleyen esirin
Koynundaki tıfl na-tuvane
Fıtratta tesavî-i zuhuru
Bu hal ile Halik-i yegane
Etfaalde gösterip dururken
Bin hüccet ile cihaniyane
Bilmem ne sebeple vardı daim
Güşumda şu hatifi terane:
"Yüksel ki yerin bu yer değildir
Dünyaya geliş hüner değildir."
Geldi beden-i zaife kuvvet
Oldu yürümek de başka adet
Yerlerde sürünme vakti geçti
Doğruldu semaya doğru kaamet
Mahvoldu beşik, bebek, salıncak;
Eğlenceye, zevke geldi nevbet
Yanımdaki dayeler ederdi
Her halime ayrı ayrı dikkat
Amma yine kendi alemimde
Mahsus idi kendime hükümet
Rüya gibi geçse de çocukluk
Birdir göze hab ile hakikat
Hala o zamana talibim ben
Döndürmeye ömrü olsa kudret
Etrafımı seyreder sanırdım
İnsanı melek, cihanı cennet
Derdi yine muttasıl başımda
Amma ki o hatifi hidayet:
"Yüksel ki boyun kadar kalırsın
Sayeyle ki bi-hüner kalırsın"
Geldi dem-i rağbet-i maarif
Oldum nice fenne ben de vakıf
Her ilme ki sarf-ı dikkat ettim
Bir müşküle olmadım müsadif!
Herhangi kitabı ders edinsem
Güya ben idim ana müellif
İdrakime sayim oldu yaver
Tahkikıma hafızam müradif
Bir bahsi unutmadım cihanda
Bir asi ile düşmedim muhalif
Eylerdi fuhule her kelamım
Tayin-i mekasıd u mevakıf
İrfan-ı ezel mesailinde
Fikrimdi yine bana muarrif
Tahkil-ı Sıfa-ı halk ettim
Esrarına olmadımsa arif
Durmaz yine itila-yı caha
Bu beyt ile sevk ederdi hatif:
"Yüksel hünerinle kaani olma
İhsan-ı Hudaya mani olma!"
Han oldu Kırıma bir birader
Çekti beni tahtına beraber
Oldu heves-i şebab metruk
Geldi yerine umun kişver
Olmuştu mukalledim cihanda
Adl-i Ömeri, ata-yı Cafer
Azmetmiş idim Kalem-revimde
Terk etmemeye harab bir yer
Bir reyime bulamadım muarız
Bir emrimi görmedim muhakkar
Devrimde ibadı Kibriyanın
Dil-sir-i sürur idi seraser
Herkesteki hande-i neşatin
Aksiyle açardı dilde güller
Hükmünde sefa süren raiyyet
Evsafımı vira ederdi yer yer
Amma ki yine ederdi hatif
Gönlüm bu itab ile nıükedder:
"Yüksel ki cihan sefil ü dundur
Rağbet ana adeta cünundur"
Harb açtı aduya Al-i Osman
Merdim diyene göründü meydan
Evrenk-i şehametimden ettim
At sırtına nakl-i merkez-i şan
Tir olmuş idi elimde nize
Benzerdi kemana seyf-i bürran
Meydana girince zannederdim
Her berk-i belayı verd-i handan,
Yanımda kaza dururdu daim
Başımda, ecel dönerdi her an
Top olsa atılsa bağrıma arz
Olmazdı gönül yine hirasan
Can korkusuna değer mi bir ömr
Baki mi olur cihanda insan
Gösterdiğin iktidar u necdet
Etmişti bütün cihanı hayran
Hayfa ki yine sada-yı gaybi
Bir böyle meal ederdi ityan:
"Yüksel ki bunun da fevki vardır
İnsanlığın ayrı zevki vardır"
Bahtım ne siyah imiş ki bilmem.
Halimle değişti hal-i alem
Bir arsa-i girudana düştüm
Hiç mislini görmemiştir adem
Bir hizb-i kalil idi muinim
A'da ise leşke-i aremrem
Bir tiga bedel gelirdi bin tir
Bir ateşe karşı bin cehennem
Halimce ecelle pençeleştim
Ettim o kadar aduya derhem
Seytim kırılıp atım vuruldu
Düştüm yere vardı göğsümde dem
Ne canlı gezer muin u hem-dem
Geldi dem-i zillet-i esaret
Mevt özler iken dil-i müellem
Ağreb ki yine derdi tekrar
Hatif bu sözü bana demadem:
"Yüksel bu da şive-i Hudadır
Esrarını sorma kim hatadır"
Yüksel ne demek nedir bu tahkir
Hatif neden eyler emri tağyir
Düşmanlarıma esir idim ben
Boynumda eğerçi yoktu zencir
Maksud ise rütbe-i şehadet
Ben hazır idim kim etti tehir
Ta kalbime olmadı halide
Destimdeki parça parça şemsir
Hakkın dahi itinası varmış
Ef'alini eylemekte tasvir
Dünyada da bir melek yaratmış
Vermiş ana iktidar-ı takdir
Adil gibi bir esir tuttu
Gönlüm gibi mülkü etti teshir
Yüksel ne demek ki hatif-i gayb
Sensin bana gönlüm etti takrir
Yükselmeye kalmadı mecalim
Bul derdime varsa başka tedbir
"Beneşinem o ser bepiş-i payet
Ber hizem o can konem fedayet..."
(GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ İLE)
"Annem ve babamın sebep olmasıyla
Ve kaderin cilvesiyle dünyaya gönderdi.
Dünyaya gerçi şehzade olarak gelmiş,
Ancak pek cesur doğmuştum,
Vücudum çıplak ve sefildi.
Suya ve ekmeğe muhtaç değilsem de,
Ağlamayı ve feryadı adet edinmiştim.
Arif bir kimse bana bakıp da beni,
Zincirde inleyen bir esirin koynundaki
Zayıf çocuğa benzetse
Bu, hiç de yersiz bir benzetme olmazdı.
Yüce Allah, benim bu halim gibi
Daha bin bir evrenle yaratılıştaki eşitliği,
Çocuklarda dünya halkına gösterip dururken,
Bilmem ki ne sebeple, gaipten gelen
Şöyle bir ses kulaklarımda yankılanırdı:
"Yüksel...! Çünkü senin yerin bu yer değildir.
Bu dünyaya bir bitki gibi gelmek, yine bitki gitmek asla bir hüner, bir iş değildir..."
Zayıf vücudum zamanla kuvvetlenmeye başlamıştı.
Emekleme devri geçti, düşe kalka yürümeye başladım.
Vücudum büyüyüp geliştikçe boyum da uzuyordu.
Beşik, bebek ve salıncak gibi şeyler artık ortadan kalkmış,
Sıra eğlenceye ve zevke gelmişti.
Yanımdaki dadılar, her halime dikkat ediyor,
Beni eğitiyorlardı.
Fakat ben, yine kendi dünyamda,
Kendime göre devlet kurmuştum;
Böylece büyüyüp gidiyordum...
Çocukluk günleri bir rüya gibi geçti.
Bugün dünyayı anlamış bir genç olmama rağmen,
Gözümde uyku ile gerçek yine de birdir.
O çocukluk günlerimi hala özlemle arıyorum.
Hayatı geriye doğru yürütmeye gücüm yetse yine
Çocukluk günlerime döner, oradan çevremi seyreder
Ve insanları melek, dünyayı da cennet sanırdım.
Fakat uzaklardan gelen o uyarıcı ses,
Durup dinlenmeksizin sürekli tekrar ediyordu:
"Yüksel ki, insanlığın boyunun uzunluğu kadar olmasın...!
Dünyada elinden hiçbir şey gelmez,
Basit bir insan olarak kalma!"
Zamanla büyüyordum.
Bilgi edinmek, kültür sahibi olmak zamanım gelmişti.
Ben de çalışarak birçok şeyler öğrendim.
Her faydalı bilgiyi elde etmek için gayret gösterdim.
Bunda hiçbir zorluğa uğramadım.
Çok zeki çocuktum; hangi ders kitabım elime alsam,
Sanki yazarı benmiş gibi, kolayca okuyor
Ve okuduğumu anlıyordum.
Çalışkanlığım da zekama yardımcı oluyordu.
Güçlü bir hafızam vardı.
Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen,
O zamanlar öğrendiklerimin hepsi tek tek aklımdadır.
Hayatımda gerçekten hiçbir zaman ayrılmadım...
Kırım'ın idaresinde görevli yüksek makamın sahibi insanlar,
Benim her sözümden maksadı ve amacı derhal anlıyor
Ve o yolda yürüyorlardı...
Bazen, bu evrenin ne zaman ve nasıl yaratıldığını düşünürdüm...
Bu derin konuları bana açıklayan yine kendi düşüncem olurdu...
Zaman geldi; Ulu Allah'ın yüksek varlığını incelemeye çalıştım;
Ama itiraf edeyim ki, bunda acizdim, bir sırrını bulamadım...
O uzaklardan gelen ses durmuyor,
Beni daha yükseklere doğru uçurmak istercesine haykırıyordu:
"Yüksel...! Üç buçuk satır ilminle yetinme!..
Çalışıp daha fazla yükselmek istersen,
Allah seni elbette kültürlü, daha hünerli bir insan yapacaktır...
Yükselmeye Çalış! Tanrı'nın bu ihsanlarına mani olma!.."
Sonra büyük kardeşim Kırım'a Han oldu.
Beni de en yakın bir yardımcı olarak tahtının yanına çekip aldı.
Gençlik arzularını artık bir kenara bırakmıştım.
Onların yerini memleket ve devlet işleri alıyordu...
Memleket yönetiminde Hazret-i Ömer'in adaletini
Ve Hazret-i Cafer'in cömertliğini kendime örnek bildim.
Kırım topraklarının hiçbir köşesini,
Harap ve bakımsız bırakmamak en büyük amacımdı.
Benim bu güzel düşüncelerime hiç kimse itiraz etmiyor,
Bu yolda verdiğim emirler derhal yerine getiriliyordu.
Allah'ın Kırım'da yaşayan bütün kulları,
Benim devrimde mutluluk ve sevinç içindeydi.
Halktaki bu sevinçli gülümsemeleri gördükçe,
Benim de gönül bahçemde sayısız güller açılıyordu.
Ağabeyimle benim ortak idaremiz altında
Kırımlılar sefa sürüyor ve bizim iyiliklerimizi tekrarlıyorlardı.
Ama o gaipten gelen ses, beni adeta azarlıyor gibi yine devam ediyor ve gönlümü kederlendiriyordu:
"Yüksel ki, bu dünya sefalet ve alçaklıklarla doludur...
Bu kadar alçak bir dünyaya rağbet göstermek, delilikten başka bir şey değildi...!"
Hayatımız bu şekilde sürüp giderken,
Bağlı bulunduğumuz Osmanlı Devleti düşmana savaş açtı...
Mertlik iddiasında bulunan herkese er meydanı öründü...
O zaman ben de bir hamle ile tahtımdan at sırtına atladım
Ve bu savaşa katıldım.
Ok, elimde adeta öızrak olmuştu;
Nişan aldığım her hedefi delmekte asla şaşmıyordu...
Çok mutluydum.
Elimdeki keskin kılıcı, keman zannedecek kadar mutluydum...
Savaş alanına atıldığım zaman, başımda çakan her şimşek,
Bana gülümseyen bir gül gibi görünüyordu...
Ölüm daima yanımda, ecel daima baş ucumdaydı...
Fakat bütün bu tehlikeler içinde korku aklıma bile gelmiyordu...
Dünyayı bir top güllesi olarak fırlatsalar, yine de korkmazdım... Neden korkacaktım?
Allah'a bir can borcum vardı...
Bu fani hayat bir can korkusuna değer miydi?
İnsan, eninde sonunda nasıl olsa ölecek değil miydi?
Gösterdiğim yiğitlikler, herkesi hayretler içinde bırakıyordu...
Fakat, ne yazık ki, o uzaklardan gelen ses, sürekli kulaklarımı dolduruyor ve şöyle diyordu:
"Yüksel ki, bulunduğun mevkiden daha yüksek mevkiler vardır..
İnsanlığın da doyulmaz, ayrı zevkleri vardır."
Ne kötü talihim varmış ki, içine yuvarlandığım durumla birlikte,
Bütün dünyanın durumu gözümde birden değişti...
Dünya yaratılalı, örneği olmayan bir savaş meydanına düştüm...
Komutam altındaki aslanların hepsi şehit düşmüş,
Yanımda pek az asker kalmıştı...
Düşman ise sayılamayacak kadar çoktu...
Bizim bir tek kılıcımızın üzerine bin bir ok birden geliyor;
Bir tek ateşimize bin bir cehennem karşılık veriyordu...
Saatlerce ölümle pençeleştik...
O olumsuz durumda bile düşman saflarını dağıtıyorduk...
Yanımda kalan son beş on kahraman da şehitlik şerbetini içti...
Yüzlerce, binlerce düşmanın karşısında artık yapayalnızdım...
Nihayet kılıcım kırıldı; atım vuruldu yere yuvarlandım...
Etrafımda yardım edebilecek bir tek canlı insan kalmamıştı...
Hançerim ve mızrağım da artık hiçbir işe yaramıyordu.
Bu acıklı şartlarda, tek kurtuluş çaresi olarak, ölümü beklerken
Ne yazık ki, ölemedim; esir düştüm...
Lakin ne gariptir ki, ben bu durumdayken bile,
O, gaipten gelen ses hala susmuyor, kulaklarımda çınlıyordu:
"Tasa etme...! Yine yükselmeye bak...
Bu da Tan-rı'nın başka bir cilvesidir...
Sakın sebebini sormaya kalkışma...! Hata edersin..."
Fakat bu ses benimle alay mı ediyordu?
Esir düşmüş bir insan için yükselmek ne demekti?
Be ses bana sanki hakaret ediyor;
Değerlerimi değiştirmeye kalkıyordu...
Gerçi boynuma zincir takmamışlardı...
Bilakis etrafran saygı da görüyordum...
Fakat sonunda düşman elinde bir esirdim...
Maksat, şehitlik mertebesiyse, ben buna dünden hazırdım...
Acaba bu bahtiyarlığa erişmeme kim mani oldu?
Elimde son kalan o kırık kılıç nasıl oldu da kalbime saplanmadı?
Demek ki, Allah bu işin böyle olmasını istiyormuş ki,
Senin gibi bir melek yaratmış;
Adil Giray'ı bu meleğe esir etmiş,
Bu melek, Adil'in bütün gönlünü güzelliğiyle büyülemiş...
"Yüksel" ne demek?
Gaiplerden gelen o ses, senin sesindir...
Gönlüm bana öyle söyledi...
Artık yükselmek değil; yaşamaya gücüm kalmadı...
Derdime başka bir çare varsa onu da sen ara, bul!
"Ayakların yastık olsun yorgun başıma;
Bin can feda senin gibi can yoldaşıma..."
Namık Kemal & Adil Giray (?) - Cezmi Romanında geçen bir şiirdir.
Günün Atasözü
At yiğidin yoldaşıdır.
Çok açık olarak bilinen bir şey ki, göçebe bir millet olan Türkler için at, savaşta ya da barışta candan bir dosttur. Hemen her saati onunla geçer. At, Türkler için soyluluğun, yiğitliğin, vefakârlığın, yararlılığın ve inceliğin bir sembolüdür. Silâhsız er düşünülemediği gibi, atsız er de düşünülmemiştir. Dolayısıyla at, Türk`ün edebiyatına girmiş ve önemli bir motif oluşturmuştur. At hakkında şiir, menkıbe, masal, atasözü söylenmiş; risaleler kaleme alınmış, âdeta ona insan gibi muamele edilmiştir.
Kitap Önerimiz
Roman türünün Edebiyat'ımızda ilk örneklerinden. Hatta ilk tarihi romanımız. 1880 yılında Namık Kemal tarafından yazılan Cezmi, Osmanlı Tarihi'nin yüceliğini göstermek ve o zamanlarda eski gücünü yitiren Osmanlı Devleti'nin okuyan gençlerine, Osmanlıcılık bilincini uyandırmak amacıyla yazılmıştır. Olay 16. yüzyılda geçmektedir. Yazar, Cezmi'nin doğumdan şimdiki yani romandaki haline kadar olan hayatını kabaca anlatmıştır. Öksüzdür, sadece Tımarlı Sipahi olan bir babası vardır. Asker ruhludur ve şairdir. Babasından askerlik dersleri almıştır. Yaşı gelince o da babası gibi bir asker olmuştur. Bir gün ordunun ileri gelenleri kendi aralarında Cirit oynarken onları aşağılamış, oyunlarını beğenmemiştir. Buna sinirlenen ordu ağası Ferhat Ağa, ona müsabaka teklif eder. Cezmi kabul eder ve altına en huysuz bir at ister. Herkes şaşırır ama Cezmi o huysuz atı dizginlemesini bilir. Ferhat Ağa ile olan çekişmesi çok çetin geçer. Bir ara oyunu kaybedeceği sırada Ferhat Ağa'nın ondan etkilenmesi ile ona kazanma fırsatı tanır ve onunla tanışır. Artık onun gözde adamlarındandır. Ferhat Ağa vesilesi ile, dönemin en ünlü şairlerinden Nev'i ile de tanışır. Artık adını iyice duyurmaktadır. Kalemini, kendisi ile dalga geçen Nev'i'nin öğrencilerine karşı, Fuzuli'nin kasidelerinden örnekleri kendi yorumlarıyla değiştirerek, tabiri caizse ağızlarının payını vermiştir. Gün gelir, zaman geçer 1570 yılında İran Seferi başlar. Cezmi bu savaşa katılmak ister ve gönüllü gider. Diyarbakır dolaylarında kalabalık İran ordusuna karşı, Türk ordusu mükemmel cenk eder. Ancak İranlıların ordusu sürekli yenilenmektedir. Bunun üzerine Kırım Hanlığı'ndan Adil Giray ve onun kardeşi Gazi Giray ordularıyla yardıma gelir. İran ordusu kalabalığının avantajı ile Türkleri bastırmaktadır. Ardından Gazi Giray ve Adil Giray esir alınır. Cezmi ise onları kurtaramadığı için dert yakınır. İki Kırım Hanı, kör İran Şah'ının karşısına çıkartılır. Şah'ın karısı 40'lı yaşlardaki Şehriyar, 24-25 yaşındaki Adil Giray'ı çok beğenerek aşık olmuştur. Kör kocasından bıkan kadın, Adil Giray'ı sarayda ağırlamak; Gazi Giray'ı ise Kahkaha Kalesi'ne yollatmak için Şah'a vesvese verir. Kör Şah karısına güvendiği için kabul eder. Bundan sonra diplomasi bahanesi ile Şehriyar hep Adil Giray'ın yanına gider. Bundan kuşkulanan dünya güzeli ve şahın kardeşi Perihan da, Şehriyar'ın yanında görüşmelere gider. Adil ve Perihan birbirlerine aşık olurlar. Bundan sonra asıl çetrefilli olaylar yaşanır. Aşklarını İran dışında yaşamak isteyen genç aşık çift, Osmanlı'dan yardım isterler. Adil Giray'ın aklında kendisine yardım edebilecek tek kişi, savaş meydanında gördüğü ve kahramanlığıyla öne çıkan Cezmi gelir. Ona gizliden mektup gönderir. Bundan sonra iş daha da meşakkatli olacaktır.
Film Önerimiz
Günümüzde eski etkisini kaybettiren, babalarımızın her Pazar günleri bize zorla izlettiği Batı Kovboy filmlerini bilmeyen yoktur. Dediğimiz gibi eski etkisini kaybeden bir film türü. Ancak ünlü yönetmen Quentin Tarantino'nun elinden bir yapıt çıkacaksa, o ölü sektör, yeniden canlanır!
Zenci bir köle olan Django, iki kardeşin altında ezilmektedir. Bir gece vakti, diğer kölelerle beraber kolları bağlı yürüdüğü vakit Dr. King Schultz adlı Alman asıllı bir adam tarafından önleri kesilir. Bir diş doktoru gibi görünen Dr. King Schultz aslında bu işi paravan olarak kullanmaktadır. Bir ödül avcısı olan Dr., bir davası üzerine köle olan Django'yu bulur ve onu oradan kurtararak azat eder. Ondan tek isteği Brittle kardeşleri öldürmesinde, kendisine yardımcı olmasıdır. Karşılığında Django'ya özgürlüğünü verecektir. Django, Brittle Kardeşlerden daha önce bir darbe yediği için, onların ne olduğunu çok iyi biliyordu. Bunun üzerine bu teklifi kabul eder ve Dr King Schultz'un yanında yardımcılığa başlar. Zamanla ondan öğrendiği avcılık yeteneğini pekiştirerek, en az onun kadar usta bir avcı olur. Artık her şey yolunda giderken, bir gün bu ikili dertleşir. Django, eski karısının bir tüccara satıldığını söyler. Adı Broomhilda'dır. Hollandalı bir ailenin köleliğini yaptığı için adı böyledir. Fince bilir ve çok güzeldir. Django ve Dr., Brittle kardeşlerin işini bitirdikten sonra, Broomhilda'nın izine düşer. Bu iz, onları 'Candyland' olarak adlandırılan çiftliğe yönlendirir. Bundan sonra işleri daha da zor olacaktır.
Plafect00 yazdı: ↑13 Ağu 2017 13:34Şiirin tamamını okuyamamış olsam da paylaşım çok güzel. Teşekkürler Furkancığım.
Rica ederim dostum.
cCckorcancCc yazdı: ↑13 Ağu 2017 17:22"Yüksel...! Çünkü senin yerin bu yer değildir.
Bu dünyaya bir bitki gibi gelmek, yine bitki gitmek asla bir hüner, bir iş değildir..."
Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı suikastlarının da aralarında bulunduğu bazı siyasal cinayetlerin failleri olduğu belirtilen kişilerin yargılanmasına Ankara İki Numaralı DGM'de başlandı. Dokuz sanık hakkında idam istendi. (2000)
Rus Nükleer Denizaltı'sı Kursk, 107 mürettebatıyla deniz dibine oturdu. (2000)
Özel araçlarda ad, soyadı ve ünvan yazılı plaka uygulaması başladı. (1988)
Bitlis, Muş, Adıyaman illeri de Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ne bağlandı. (1987)
Edip Servet Demirci, "Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Merkezi'nde Kürtçe konuşulduğu" iddiasıyla ilgili olarak gözaltına alındı. (1986)
Pişmanlık yasası ilk kez uygulandı. 4'ü müebbet, biri 24 yıl hapse mahkum 5 itirafçı serbest bırakıldı. (1985)
Başbakan Turgut Özal Yüce Divan'da tanıklık yaptı. Özal, eski Devlet Bakanı İsmail Özdağlar'ın rüşvet aldığını kendisine itiraf ettiğini söyledi. (1985)
Yüksek Hakem Kurulu (YHK) 6 aya mahkum olan işçinin işten çıkarılabileceğini kararlaştırdı. (1982)
Senaryosu'nu Yılmaz Güney'in cezaevinde yazdığı ve Zeki Ökten'in yönettiği "Sürü" adlı film Locarno Film Şenliği'nde 4 ödül aldı. (1979)
Türkiye, İngiltere ve Yunanistan Cenevre'de Kıbrıs'la ilgili toplanmıştı. Cenevre Konferansı görüşmeleri çıkmaza girince, Türkiye 14 Ağustos 1974'de Kıbrıs'ta ikinci bir askeri harekat başlattı. (1972)
Sosyoloji asistanı Dr. İsmail Beşikçi 14 Ağustos 1972'de 13 yıl hapse mahkum oldu. (1972)
İdam istemiyle yargılanan eski Milli Birlik Komitesi üyesi İrfan Solmazer tahliye edildi. (1971)
Öğrenciler, 14 Ağustos 1969'da Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi'ni işgal etti. (1969)
9 Amerikalı Ağrı Dağı'nda Nuh'un Gemisi'ni aramaya başladı. (1962)
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği hidrojen bombası yaptığını ilan etti. (1953)
Millet gazetesi yazı işleri müdürü Hüsnü Söylemezoğlu tutuklandı. (1953)
Almanya Federal Cumhuriyeti'nde yapılan seçimleri Hıristiyan Demokratlar kazandı; Konrad Adenauer şansölye oldu. (1949)
Yunanistan'da General Markos yönetimindeki komünist ayaklanma Vitsi Dağı'nda yenilgiye uğratıldı. (1949)
Japonya'nın müttefiklere kayıtsız şartsız teslim olmasıyla 2. Dünya Savaşı sona erdi. (1945)
Japon bombardımanları sonucunda Şanghay'da yüzlerce insan öldü. (1937)
İzmit Birinci Kağıt ve Karton Fabrikası'yla Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası'nın temeli törenle açıldı. (1934)
Rauf Bey (Orbay) başbakanlıktan ayrılınca; Meclis, Fethi Bey'in (Okyar) başbakanlığında yeni bakanlar kurulunu belirledi. (1923)
Ölenler
Yeşilçam oyuncularından Suat Geyik hayatını kaybetti. (2015)
Dave Williams, Amerikalı rock şarkıcısı (DY-1972) (2002)
Elias Canetti, Nobel ödüllü yazar (DY-1905) (1994)
Bergen, arabesk müzik sanatçısı. Eski eşi tarafından öldürülmüştür. (1989)
Enzo Ferrari, italyalı otomobil üreticisi (DY-1898) (1988)
Ressam Nazlı Ecevit öldü, başbakan Bülent Ecevit'in annesiydi. (1985)
Edebiyat araştırmacısı ve tarihçisi Nihad Sami Banarlı. (1974)
Günün Atasözü: Padişahın bile arkasından kılıç sallarlar.
Tarihte Bugün
Trabzon'un Maçka ilçesindeki tarihi Sümela Manastırı'nda 88 yıl aradan sonra bir günlüğüne ayin düzenlendi. (2010)
Türkiye, ' Birleşmiş Milletler Bireysel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ' ile ' Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'ni imzaladı. (2000)
Gazeteci Işık Yurtçu 2 yıl 8 ay hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. (1997)
Şişe-Cam'ın Paşabahçe fabrikalarında işten çıkarılan işçilerin 333'ü yeniden işe alındı. (1991)
Aziz Nesin, Mina Urgan, Rasih Nuri İleri, Mehmet Ali Aybar ve Emil Galip Sandalcı cezaevlerindeki açlık grevlerine destek amacıyla 15 Ağustos 1989'da 48 saatlik açlık grevine başladı. (1989)
Türk savaş uçakları Irak topraklarına girip PKK kamplarını bombaladı. (1986)
"Aydınlar Dilekçesi" ile ilgili olarak haklarında dava açılan 56 aydının yargılanmasına başlandı. (1984)
Tekel ürünlerine yüzde 160'a varan zamlar yapıldı. (1977)
Bangladeş lideri Mucibur Rahman yapılan darbe sırasında öldürüldü; devlet başkanlığına Müştak Ahmet getirildi. (1975)
Türk birlikleri Kıbrıs'ta Magusa'ya girdi. (1974)
Sofya uçağının kaçırılmasına karıştığı iddiasıyla tutuklanan Emil Galip Sandalcı, Altan Öymen tahliye edildi. (1972)
Woodstock Müzik ve Sanat Festivali New York yakınlarında bir mandırada 400 bin kişinin katılımıyla başladı. Festival üç gün sürdü. (1969)
Haklarını aramak için Çorum'dan Ankara'ya çıplak ayak yürüyen işçiler İstanbul'a doğru yürüyüşe geçtiler. (1966)
Zürich ve Londra Anlaşmaları uyarınca Kıbrıs cumhuriyeti ilan edildi. (1960)
Van, Özalp'te 1943 yılında 33 yurttaşın kurşuna dizilmesi olayıyla ilgili olarak İsmet İnönü hakkında Meclis soruşturması açılması istendi. (1956)
Bakanlar Kurulu, Nazım Hikmet'i vatandaşlıktan çıkardı. (1951)
Hindistan bağımsızlığını kazandı. Jawaharlal Nehru Hindistan'ın ilk başbakanı oldu. (1947)
Adolf Hitler, Alman-Yahudi evliliklerini yasakladı. (1935)
Tutuklu gazeteciler Mustafa Kemal Paşa'ya telgraf çekerek af istediler. (1925)
Panama Kanalı'ndan ilk gemi geçti. (1914)
Fatih Sultan Mehmet Trabzon'u aldı. Böylece Trabzon Rum İmparatorluğu'na son verildi. (1461)
Ölenler
Ateş Böceği Yalçın, ünlü komedyen Yalçın Otağı, karaciğer yetmezliği yüzünden tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.(2014)
Ünlü tiyatro oyuncusu Müşfik Kenter yaşamını yitirdi. (2012)
Atatürk Ödülü sahibi, ilk Türk kadın opera sanatçısı ve ressam Semiha Berksoy, 94 yaşında İstanbul'da vefat etti. (2004)
Felsefeci yazar Macit Gökberk (1993)
Tarih Profesörü İbrahim Kafesoğlu. (1984)
Hugo Theorell, isveçli biyokimyager. Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi (DY-1903) (1982)
Mucibur Rahman, Bangladeş ilk Devlet Başkanı (DY-1920) (1975)
1968 kuşağının öğrenci liderlerinden Harun Karadeniz (1975)
Rene Magritte, Belçikalı ressam (DY-1898) (1967)
Grazia Deledda, italyalı yazar. Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (DY-1871) (1936)
Euclides da Cunha, Brezilyalı yazar ve sosyolog (DY-1866) (1909)
Robert de Sorbon,Paris Sorbonne Üniversitesi kurucusu (DY-1201) (1274)
Doğanlar
Jennifer Lawrence, Amerikalı aktris (1990)
Cassandra Lynn, Amerikalı model (ÖY-2014) (1979)
Boudewijn Zenden, Hollandalı futbolcu (1976)
Ben Affleck, Amerikalı oyuncu (1972)
Tülay Selamoğlu, siyasetçi (1966)
Rıdvan Dilmen, şeytan lakaplı eski futbolcu (1962)
Asım Can Gündüz, gitarist (ÖY-2016) (1955)
Stieg Larsson, isveçli yazar, gazeteci (ÖY-2004) (1954)
Selami Şahin, müzisyen (1948)
Sylvie Vartan, Bulgar pop şarkıcısı (1944)
Selim Naşit Özcan, sinema ve tiyatro sanatçısı (ÖY-2000) (1928)
Kadir Savun, sanatçı, sinema oyuncusu (ÖY-1995) (1926)
Oscar Peterson, Kanadalı caz piyanisti (ÖY-2007) (1925)
Münir Özkul, sinema ve tiyatro sanatçısı (1925)
Louis de Broglie, Fransız fizikçi. Nobel Fizik Ödülü sahibi (ÖY-1987) (1892)
Celal Nuri ileri, siyasetçi (ÖY-1938) (1881)
Ethel Barrymore, Amerikalı sinema ve tiyatro oyuncusu (ÖY-1959) (1879)
Pyotr Nikolayevich Wrangel, Rus devrimci (ÖY-1928) (1878)
Jules Grevy, Fransız devlet adamı (ÖY-1891) (1807)
Napoleon Bonaparte . Korsikalı bir ailenin çocuğu olan Napoleon, genç yaşta askerlik mesleğine atıldı, 25 yaşında ordu komutanı oldu. (1769)
Günün Müziği
Günün Atasözü
Padişahın bile arkasından kılıç sallarlar.
Kendisinden çekinilen kimselerin yüzüne karşı bir şey diyemeyenler onu arkasından çekiştirirler, hakkında atıp tutarlar. Çünkü hasmı karşısında değildir, arkasından konuşmak da kolaydır.
Günün Atasözü: Adamın iyisi alış verişte belli olur.
Tarihte Bugün
Koalisyon ortakları arasında Af Yasa Tasarısı ile ilgili uzlaşma sağlandı. Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesinde düzenleme yapıldı. 312. maddenin 2. fıkrası af kapsamı dışında bırakıldı. (1999)
8 yıllık kesintisiz eğitim yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi. Aynı gün 8 yıllık eğitim fonu için zam yapılmasına tekel ürünlerinden başlandı. (1997)
Milliyet gazetesinin yayını İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından durduruldu. (1983)
Türk birlikleri Mağusa, Lefkoşe, Lefke hattının kuzeyinde kalan bölgeyi denetim altına aldı ve ateş kesildi. (1974)
Andreas Papandreu 7 yıl sürgünden sonra Yunanistan'a geri döndü. (1974)
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi, THKP-C liderlerinden Mahir Çayan ve arkadaşlarının yargılanmasına başlandı. (1971)
Türk hava sahasını ihlal eden iki Irak uçağı düşürüldü. Irak iki gün sonra Türkiye'ye bir nota verdi ve Türkiye'yi Molla Mustafa Barzani'ye yardım etmekle suçladı. (1962)
Kıbrıs, Başpiskopos Makarios'un başkanlığında bağımsız bir cumhuriyet oldu. (1954)
Murat Güler Manş Denizi'ni yüzerek geçti ve Manş'ı geçen ilk yüzücümüz oldu. (1954)
Türkiye'de İzmir Panayakopu'da inşa edilen Meryemana Evi açıldı. (1953)
İran Şahı Rıza Pehlevi ve Kraliçe Süreyya, Başbakan Musaddık'ı düşüremeyince İran'ı terkettiler. 6 gün sonra Şah'a bağlı subayların darbesinden sonra geri döndüler. (1953)
Amerika Birleşik Devletleri'nden yardım olarak alınan iki muhrip Gölcük'e geldi. Gemilere Gaziantep ve Gemlik adları verildi. (1949)
Çin ve Sovyet askerleri Mançurya'da çatıştı. (1929)
Charlie Chaplin'in "Altına Hücum" adlı filmi gösterime girdi. (1925)
Cemiyetler Kanunu çıktı. (1909)
Ankara-Bağdat demiryolu işçileri greve çıktı. (1908)
Ölenler
Ronnie Drew, irlandalı şarkıcı (DY-1934) (2008)
Alfredo Stroessner, Paraguaylı devlet adamı (DY-1912) (2006)
Tonino Delli Colli, yönetmen (DY-1922) (2005)
İdi Amin, Uganda diktatörü (DY-1924) (2003)
Ebu Nidal, siyasi lider. Filistinli (DY-1937) (2002)
Abdullah Rıza Ergüven ozan, eleştirmen.(DY-1925) (2001)
Nusrat Fateh Ali Khan, Pakistanlı müzisyen (DY-1948) (1997)
İnsan Hakları Derneği kurucusu ve Genel Sekreter yardımcılarından Avukat İbrahim Tezan. (1993)
Rock and roll kralı Elvis Presley. (1977)
Bela Lugosi, aktör (DY-1882) (1956)
Yazar Mahmut Yesari. (1945)
Hattat Aziz Efendi, hattat (DY-1872) (1934)
I. Petar Karadordeviç, Sırbistan kralı (DY-1844) (1921)
Robert Wilhelm Bunsen, Alman kimyacı (DY-1811) (1899)
Jakob Bernoulli, isviçreli matematikçi (DY-1654) (1705)
Doğanlar
Evanna Lynch, irlandalı oyuncu (1991)
Halil Sezai Paracıkoğlu, müzisyen, söz yazarı. (1979)
Amerikan rock şarkıcısı Madonna. (1958)
James Cameron, yönetmen,senarist (1954)
Ergun Öztuna, Milli futbolcu (1937)
Ara Güler, Türk fotoğraf sanatçısı (1928)
Charles Bukowski, Amerikalı yazar (ÖY-1994) (1920)
Arthur Achleitner, Alman yazar (ÖY-1927) (1858)
Jean de La Bruyere, Fransız yazar (ÖY-1696) (1645)
Günün Müziği
Günün Atasözü
Adamın iyisi alış verişte belli olur.
Alışveriş bir insanın karakterini, iyi ya da kötü oluşunu belirleyen en önemli ölçütlerden biridir. Alışveriş her şeyden önce çıkara dayanır. Birçok insan da çıkarı için ahlâk kurallarını çiğnemekten kaçınmaz. Bunu anlamanın en iyi yolu da kişiyi alışverişte denemektir. Alışveriş sırasında hileye başvurmayan, hakkı gözeten, yalan söylemeyen, ahlâksız yollara sapmayan kimse iyi insandır.