***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Tılsım sunucusuna ait Loncaların iletişim, bilgilendirme ve paylaşım alanı
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

Leqendary yazdı::idea: :arrow: GameX Fuarına giden var mı içimizde Lonca Pasaportu için? Ona göre bişeyler düşünüyorum.

Bildiğim kadarı ile fuara giden yok aramızdan, ama bu kesin bir bilgi değil.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

27 KASIM TARİHTE BUGÜN

Olaylar

1909 - Thomas Alva Edison ilk sesli film gösterimini yaptı.
1950 - Kore'de Kunuri Savaşı başladı.
1967 - Fransa Başbakanı General Charles De Gaulle İngiltere'nin Ortak Pazara girmesini veto etti.
1990 - İngiltere'de yapılan seçimler sonucu John Major başbakan oldu.
2001 - Hubble Uzay Teleskobu, Güneş Sistemi dışındaki Osiris adlı bir gezegenin hidrojenden oluşmuş bir atmosfere sahip olduğunu keşfetti. Bu Güneş Sistemi dışında keşfedilmiş ilk atmosferdir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

KORE ( KUNURİ ) SAVAŞI

Kunu-ri Muharebesi, Kore Savaşı'nda Türk Tugayı ile Çin Halk Kurtuluş Ordusu ve Kuzey Kore birliklerine karşı direndiği muharebedir.

Türk Tugayı'nın Tokchon'a doğru ileri hareketi 26 Kasım 1950 saat 18.00'de Teğmen Hasan komutasındaki 3. Bölük silah takımı ile takviye edilmiş Üsteğmen Kamil Doğan komutasındaki keşif takımı Tokchon'a doğru hareket etti. 5 dakika sonra tugay birlikleri de yola çıktılar. 27 Kasım 1950 saat 03.00'e kadar birlikler Choyang-myon'a vardılar.

27 Kasım 1950 saat 14.30 civarında ABD Kara Kuvvetleri 9. Ko­lordusu'ndan Türk Tugayı komutanlığına Tokchon'a gitmemesi ve önceki gece kamyonlardan indiği yerin 10.000 yarda doğusunda kalarak yolu kapatması için emir geldi. Ayrıca Chongsang-ni'de bir alay büyüklüğünde Çin birliğinin göründüğü bildirildi. Ancak ne 9. Kolordunun amacı ne ABD 2. Piyade Tümeni'nin du­rumu ne de Güney Kore 2. Kolordusu'nun bozgununa ait bilgi verildi.


27 Kasım gecesi Türk Tugayı'nın takviyeli keşif takımı, Wawon'un doğusundaki savunma pozisyonunu devraldı. İlk olarak Çin Halk Gönüllü Ordusu 114. Tümeni'ne bağlı 342. Alay ile karışlaştı. Daha sonra 342. Alay ile Türk Tugayı'nın ileri karakolu arasında 28 Kasım'ın tüm gün boyunca devam eden mücadelenin sonucu 400 Türk asker öldü ya da yaralandı. 28 akşam alacakaranlık saatinde Türk Tugayı daha sağlam savunma pozisyonunu kurmak için batıya Sinnim-ni'ye doğru 5 km (3.1 mi) geri çekilmeyi denedi. Fakat Çin Halk Kurtuluş Ordusu 342. Alay, Türk Tugayı'na arkasından saldırıdı ve tamamen kuşattı. Türk Tugayı keşif takımının karargâhı ile arasındaki irtibatı kesildi.

28 Kasım 1950 akşamı Türk Tugayı'nın 1. ve 2. Taburu Choyang-myon'dan çekilmeden önce Sinnim-ni'nin güneydoğu ve kuzeybatı sırtlarında savunma mevziine geçti. 29 Kasım 1950 tarihinde 2. Tabur Sinnim-ni'de Çin Halk Kurtuluş Ordusu ile savaştı ve yarı kuşatıldı. 1. Tabur 1. ve 3. Bölükleri geceden Kaechon'a ulaşabilirdiler. Fakat Sinnim-ni'de savunma mevziinde kalan 2. Bölük Alay birlikleri tarafından ku­şatıldı.

29 Kasım 1950 saat 10:00'da ABD Kara Kuvvetleri 2. Tümeni'ne bağlı 38. Piyade Alayı Komutanı'nın emrinde bir piyade taburu ve bir tank böklüğü Kaechon'a yardıma geldi.


Türk birliğinin direnişi sayesinde Birleşmiş Milletler Kuvvetleri'nin çevrilmesi ve cephenin çökmesini engellenmiştir. Yan ve gerilerini koruma görevi verilen Türk Tugayı, görevini yerine getirmiş ve müttefik kuvvetlere geri çekilmek için gereken 3 günü kazandırmış, kendisi de zaiyat vermesine rağmen kuşatmayı yararak imhadan kurtulmuştur. Bu muharebede tugayın toplam zayiatı; 767 subay, astsubay ve er'dir. (218 ölü, 455 yaralı ve 94 kayıp)
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

OSİRİS GEZEGENİ

HD 209458b, Dünya'dan 150 ışıkyılı uzakta bir Güneşdışı gezegendir. Bulucuları tarafından Mısırlıların verimlilik ve ölüm tanrıçası Osiris adıyla gayrı resmi olarak da anılır.

HD 209458b'nin çapı Jüpiter'in 1,3 katı, kütlesiyse Jüpiter'den ⅓ daha azdır. Güneş benzeri merkezî yıldız (HD 209458)'den 6,92 milyon km uzaktadır, yani yörünge çevresi, Merkür'ün yörünge çevresinin ⅛'idir. Dolanım süresi ise 3½ gündür. Dar yörüngesi ve büyük kütlesinden dolayı Osiris, "sıcak Jüpiter" olarak sınıflandırılmıştır.

Jüpiter HD 209458 bYörüngesinin kenarı Dünya'ya baktığından 1999'da Osiris'in merkezî yıldız önünden geçişiyle ilk kez güneşdışı bir gezegenin böyle bir geçişi izlenebildi. Bu geçiş sonucu yıldızın görünür parlaklığı her 3½ günde bir takriben %2 azalmaktadır.

2003 yılında Hubble Uzay Teleskobu yardımıyla Osiris'in atmosferinin merkezî yıldızına yakınlığından dolayı "buharlaştığı" ve kuyruklu yıldızlara benzer bir kuyruk oluşturduğu saptandı. Gezegenin atmosferinde oksijen ve karbon tespit edilmiştir.

2007 Nisan'ında Hubble Uzay Teleskobu, gezegenin atmosferinde büyük miktarda su buharı tespit etmiştir. Böylece HD 209458b, güneş sistemi dışında su bulunan ilk gezegendir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

GÜLÜMSE

Hitlerin önüne üç esir getirmişler.Bir İngiliz,Bir Fransız ve bir Yahudi.Demişki size birer soru soracağım,bilen canını kurtarır.
İngilize sormuş:
-Titanik ne zaman battı?
-1912, demiş İngiliz.Hitler:
-Bırakın,demiş ve Fransıza sormuş:
-Titanik kazasında kaç kişi öldü.
-1124 kişi,demiş Fransız.Hitler :
-Bunu da bırakın,demiş ve Yahudiye dönmüş:
-Say lan ölenlerin ismini.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

BAŞKURDİSTAN TÜRK CUMHURİYETİ

Rusya Federasyonu içerisinde, Avrupa kısmında Orta İdil bölgesinde yer alan Başkurtistan'ın batısında Tataristan Türk Cumhuriyeti yer almaktadır. Yüz ölçümü 143.600 km2dir.

Nüfusu 3.944.000 olan Başkurtistan Cumhuriyetinde %24.3 Başkurt, %40.3 Rus yaşamaktadır. 1.6 milyon Başkurt ise Rusya Federasyonu'nun çeşitli bölgelerine dağılmıştır. 552 yılında Rus işgaline uğrayan Başkurtistan, 1941 yılına kadar çeşitli aralıklarla isyan etmiş, bağımsızlık uğruna milyonlarca Başkurt şehit olmuştur. 30.000 Başkurt Slâvlar'a köle olarak satılmış, toprakları zorla elinden alınmış, Hristiyanlaştırmaya çalışılmış, her türlü Rus melaneti üzerlerinde denenmiştir.

1905 İhtilâlinden sonra kültürel kalkınma atağı, 1917 yılında Bolşeviklerle yapılan iş birliği neticesinde 23 Mart 1919 yılında Başkurtistan Muhtar Cumhuriyeti kurulmuştur. Başkurtlar mücadeleyi bırakmamışlar, SSCB'nin dağılmasıyla birlikte 15 Ekim 1990 tarihinde bağımsızlıklarını ilân etmişlerdir.

Rusya Federasyonu Başkurtların bağımsızlığını kabul etmemiş, Rus baskısı üzerine büyük bir mücadele başlamış, Ekim 1991 yılında Başkurt gençleri parlâmentodaki Rus bayrağını indirerek, Başkurt bayrağını dikmişlerdir. Bu gelişmeler üzerine 14 Ekim 1991 tarihinde Başkurtistan'a Özerk Cumhuriyet statüsü tanınmıştır.

Bugün parlâmentosu, anayasası, cumhurbaşkanı ve bayrağı bulunan Başkurtistan'da Devlet Başkanlığına 3 Ağustos 1994 tarihinde yapılan seçimlerde Başkurt Türkü ve bağımsızlık yanlısı Murtaza Ubeydullah RAHİM (Murtaza Rahimov) seçilmiştir. 24 Ağustos 1994 yılında Murtaza Ubeydullah Çernomirdin ile, daha sonra Yeltsin ile yetki devri anlaşması yaparak, büyük imtiyazlar elde etmiştir.

Başkurtistan'da Türk milliyetçiliği ve bağımsızlık hareketi ile ilgili çeşitli parti ve teşkilâtlar aktif olarak çalışmaktadır. Bunların en önemlileri "Başkurt Yaşlar İttifakı", "Başkurt Millî Fırka Partisi", "Başkurt Kadınlar Uyuşması", "Başkurt Kazaklar Uyuşması" ve "Başkurt Gençler İttifak! dır.

1996 yılında "Bütün Dünya Başkurtlar Kurultayını toplamışlar, "VI. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı na ev sahipliği yapan Başkurtistan, Türk milliyetçiliği ve bağımsızlık konusunda ne kadar hassas olduklarını bütün dünyaya göstermişlerdir.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

TÜRK EFSANELERİ
KARACAOĞLAN EFSANESİ

Karacaoğlan Efsanesi
Yukarı Karacasu Köyünün sınırları içinde, Karacaoğlan tepesinde, moloz taslarla üçgen seklinde yapılmış bir mezar vardır. Halkın “Karacaoğlan ziyareti” diye adlandırdığı ve adaklar adandığı bu ziyaretin efsanesi şöyledir.

Rivayete göre Karacaoğlan bir ağanın kuzu çobanıdır. Vaktin birinde ağa hacca gider. Yolda giderken cani helva çeker ve “su bizim hanimin helvası olsa da yesem” der. Ağa bunları hac yolunda düşüne dursun, Diger tarafta Karacaoğlan ağanın evine gelip ağanın karısına “ağam helva istedi, yapta götüreyim” der. Ağanın karisi içinden “ağa hacda, çobanın cani helva çekti, bana da söylemeye kıyışamadı. Böyle bir yalan söyledi” diye geçirir. Helvayı yapar bir tasın içine koyup çobana verir.

Ağa yolda giderken bir bakar ki kendisine bir tasın içinde helva uzatılıyor. Ağa tası alır, bakar ki bu tas evindeki tastır. Ağa olup bitenlere bir anlam veremez ama helvayı da yer. Helvayı yedikten sonra tası çantasına koyup yoluna devam eder. Ağa hacca gider, görevini yapar ve köyüne geri döner. Evine geldiğinde hanımına yolda kendisine gelen tası sorar. Hanımda Karacaoğlan ile arasında geçen konuşmayı anlatır ve “Tası ona vermiştim, daha getirmedi” der. Bunun üzerine ağa kendisini ziyarete gelenlere dönerek “keramet Karacaoğlan ‘dadır. Gidin onun elini öpün “ diye söyler. Böylece Karacaoğlan yörede “keramet sahibi “ olarak tanınır.

Karacaoğlan bir gün yine kuzuları otlatmak üzere dağlara doğru gider. Ancak ecel, Karacaoğlan bir tepenin üstünde yakalar. Karacaoğlan öldüğü tepede defnedilir. Karacaoğlan tepesi ve ziyareti bundan sonra halk arasında kutsal kabul edilir Olur yöresinde Karacaoğlan ile birlikte “Sari Baba” ve “Horasan Baba“ ziyaretleri de halk arasında adakların adandığı yerlerdir. Hatta bu üç şahsın birbirleriyle kardeş oldukları söylenir. Bunların bulunduğu bölgeye “Üç ziyaretler“ denir ve kutsallığına inanılır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

TÜRK İLLERİ
BAKÜ

Bakü (Azerbaycanca: Bakı), Azerbaycan Cumhuriyeti'nin, Hazar Denizi'nin batı kıyısında yer alan başkentidir. Kafkaslar’ın en büyük şehri, en önemli kültür ve ticaret merkezidir. Ülkenin en doğusundaki ve en önemli sanayi, ticaret ve kültür merkezi olmanın yanı sıra bir liman kenti olarak da önemlidir. Şehirde yaşayanların büyük çoğunluğunu Azerbaycanlılar oluşturur.

2006 yılında faaliyete geçen Bakü Tiflis Ceyhan Petrol Boru Hattı'nın (BTC) çıkış noktasıdır. Bakü Limanı, Hazar Denizi nin en önemli limanıdır. Şehirde tiyatro, kütüphane, sinema ve diğer kültürel mekânlara sık rastlanır. Şehir, Avrupa'da 2010 yılının en güzel sekizinci şehri seçilmiştir


Bakü'nün tarihi eski devirlere uzanır. Abşeron arazisinde bulunmuş arkeolojik buluntular buranın eski yaşama yeri olduğunu ispatlar. Pirallahı, Zığ Gölü etrafı, Şüvelan, Merdekan, Binegedi, Emircan ve benzeri yerlerde milattan önce 3-1’inci bin yıllara ait arkeolojik malzemeler bulunmuştur.

Bakü şehrinin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir. Bazı araştırıcılar Bakü'yü Kaytara (Kankara), Albana, Baruka v.b. ile özdeşleştirirler. Bakü'de bulunmuş 5-7. yüzyıllara ait Sasani hazinesi o devirde buranın yaşama yeri olduğunu gösterir. 5-6. yüzyıllarda Bakü, Bağavan ve Ateş-i Bakvan diye adlandırılır. Arap kaynaklarında (10. yüzyıl) "Bakuye", "Bakuh", "Baku", Rus kaynaklarında (15.yy.) "Baka", Safeviler devri Farsça kaynaklarda "Badükübe" olarak geçiyor.


Bakü şehri, Orta Doğu’nun büyük şehirlerinden biridir. Ekonomisinde petrol ve tuz esas yer tutardı. Arap seyyahı Ebu Dülefin'in (10. asır) bildirdiğine göre, Bakü'deki iki petrol kaynağından yılda takriben 720 bin dirhem gelir elde ediliyordu. Feodal ilişkilerinin, ticaret ve sanatkârlığın gelişimi şehrin ilerlemesine imkân veriyordu. Uluslararası ticaret yolları sınırında olan Bakü Doğu ve Batı ülkeleri arasındaki ticarette başlıca öneme sahipti. Bakü'ye Hazar, Slav, Bizans, Çin, Irak, Suriye, Cenova, Venedik, İran, Hindistan tacirleri geliyordu. Bakü'den İran, Irak ve sair ülkelere petrol ihraç ediliyordu.

9. asrın ikinci yarısında Abbasiler hilafetinin zayıflaması ve merkezi hâkimiyetten uzaklaşma meyillerinin kuvvetlenmesi hilafete tabi ülkelerde bağımsız devletlerin kurulmasına sebep oldu. Bu devletlerden biri de Şirvanşahlar Devleti’ydi.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

TÜRK KAHRAMANLARI
ÇORA BATUR

ÇORA BATUR
Ana , ana keliyatır
Çora Batır , Kara katır
Fesim , cebim tola yatır

Kırım adasının Türk coğrafyası ve Türklük için teşkil ettiği yaşamsal önem , stratejik olduğu kadar , milli hislerin sonuçlarından biridir.

Bedenimizin ve ruhumuzun yarı parçası Kırım için vardır , Kırım için yaşar. Bizler için Kırım ; hazince , sessizce içimize akıttığımız gözyaşımızdır..

Kırım adasının mazlum Türkleri , kızıl Moskofların elinde katliam edildi , yurdundan sürüldü . 1944 sürgününde Kırım Türksüz kalsın diye , Türk soykırımı yapıldı.

Osmanlı imparatorluğunun kuzey sınırını koruyan , Rus ordularının önünü kesen kale ; Kırım Türklüğüydü....



Anadolu Türkleri , Kırım’daki soydaşlarına karşı borçludur , sorumludur. İç işlerinde bağımsız olan Kırım , cihan imparatorluğu Osmanlının kandaşı , dildaşı , dindaşı halkıyla savunma settiydi. Kırım’ın stratejik önemini anlayabilmek için coğrafi haritaya bakmak yeterlidir.

Tatar sıfatıyla adlandırılan halkın , adaya gelen Türk boylarından kurulmuş tertemiz Türklükleri , dillerinde , kültürlerinde, fizyonomilerinde kendini belli eder. ‘Tatar’ ifadesinin tarihi misyonu , doğruluğu , etkisi yoktur. Sömürgeci unsurların , Türklüğü bölmek için her boya ayrı milletmiş şartlanmasını aşıladıklarını asırlardır gördük.

Yeni uyandık. Türk dünyasının önemli sorunlarından biri olan ‘boyculuk’ tuzağı aşılmalıdır. Mezhepçilik kadar tehlikeli olan boyculuk , ayrı yerlere yerleşmiş Türkleri birbirinden kopardığı gibi , kendi benliklerinden de sıyırmaktadır.

Türklerin hepsini kucaklayan ve kaynaştıran fikir ; Türkçülüktür.

Türkçülük ülküsünün mimarı, sistemleştiricisi Kırım ve Kazan Türkleri olmuştur. Mekanı cennet İsmail Gaspıralı bey’in Türkçülüğü, Doğu Türkistan’dan Azerbaycan’a kadar bütün Türk yurtlarından gelen Türkleri ortak kongrede toplamıştı. ‘Genç mollalara’ girişiyle başlayan gençliğe hitapları , Kırım Türklüğünün bağımsızlık ve Rus hakimiyetinden çıkış isteklerini dile getirmesiyle devam eder.

Kırım ; İsmail Gaspıralı bey gibi bir cevherden önce , adlı adsız sayısız kahramanları cihana sunmuştur. Bunlardan biri de Kırım yiğidi Çora Batur’dur.

Yiğit , kahraman demek olan Batur sözcüğü , Türkistan’da cengaverlere verilen sıfattır.

Çora Batur’un çocukluğunda filiz veren kahramanlığı , onu gerçek bir Batur etmişti.

Babası Narih , annesi Menli Aru Sulu olan Çora , Kırım’ın Tama köyünde doğmuştu. Çocuk yaşta yiğitliğini gösteren Çora Batur’un hayatında; gerçek bir kişilik olmasına rağmen hayal unsurlarına oldukça fazla rastlıyoruz. Hayal ile gerçeğin birbirine geçtiği Çora Batur’un yaşamı , yurt sevgisi ve vatan için çarpışmanın yüceliğinin anlatılması bakımından , Türk kahramanlık hikayelerindendir...

....Günün birinde Çora , köyün çocuklarına dövüş talimi yaptırırken , ak sakallı bir dedeyle karşılaşır. Kır at üstündeki ak sakallı dede , çocuklara şefkatle yanaşır. Diğer çocukların aileleri zengin olduğu halde , ak sakallı dedeye ikramda bulunmazlar.. Çora’nın babası fakir bir çiftçidir. Sabah erkenden kalkarlar , Çora hayvanlarını alır otlatır. Köyün zengin çocukları ak sakallı dededen uzak dururken , Çora ona sürüsünden koca bir hayvan kesip sunar.

Memnun olan dede , geceyi çocuklarla geçirir. Sabah olunca ; dönmeden önce size diyeceklerim var der. Çocuklar heyecanlanır ve dedenin başına toplanır. Çocukların cesaretini sınayacaktır..Yaşlı adam , belinden keskin kamasını çıkarıp , sapını yere saplar. Kamanın sivri ucu yukarı bakar. Üzerine de kaftanını örter. Çocuklara dönüp ; kim kamanın üstüne yatabilir der. Köyün çocukları dehşetle birbirlerine bakarlar.

Çora sessizliği yırtar ve bağırır : Ben yatarım dede...Gelip kamanın üzerine yatar , ama dede hızlı davranmış ve kamayı alıp yerine kamış koymuştur. Tabii Çora’ya hiçbir şey olmaz. Yaşlı adam bu cesur çocuğun saçlarını okşar ve : aferin yavrum , çok cesur bir çocukmuşsun der. Bu gözü karalık karşısında Çora’ya bir hediye vermek , bir anı bırakmak ister..Kır atını Çora’ya hediye eder : Bu atı sana veriyorum Çora. Adı Tasmalıker’dir. Bununla büyük işler başaracaksın der ve gider.

Yıllar geçer , Çora yaman delikanlı olur. Güreşte yenilmez , atışta eğilmez bir Batur olur.. Yiğitliği bütün Kırım’da yürür , namı anılır. Herkes adını duyar , bilir . Nerde atış , güreş var , Çora oraya çağrılır.

Yine civar köylerin birinde güreş vardır. Çora davet edilmiştir. İki atından biri olan Celcetmez’e binip köye gider. Çora’nın yiğitliğini çekemeyen , kıskanan Aktaşın Ali bey isminde bir adam vardır. Çora’yı kıskanır , kendine rakip görür. Güreşe giden Çora’nın , o gece evine gelir. Yanında kırk adamı vardır. Çora’nın babası Narıh’a koyun kestirip pişirttirir.

Kendine zorla ikramlar yaptırır. Çora’nın genç kız kardeşi vardı. Adı Ay Sulu... Koyunu yedikten sonra : Ay Sulu bize ballı boza ikram etsin der hayasızca.. Narıh bunu kabul etmez ve kızını saklar. Aktaşın Ali ,adamlarıyla birlikte , kızını göstermeyen Narıh ve Menli Aru Sulu’yu öldüresiye dövüp giderler.

Çora gittiği köyde huzursuzlanır. İçine bir acı çöker. Bütün gece kötü rüyalar görür. Ailesine zarar geldiği içine doğar.. İçi içine sığmaz , eve doğru yola koyulur. Ertesi gün evine döndüğünde , babası ve annesini yaralı görür. Size bunu kim yaptı diye bağırır. Annesi , başlarına gelenleri anlatır ve Aktaşın Ali’nin gittiği yönü gösterir.

Çora delicesine atını o yöne sürer. Atın ağzı köpürür , gözleri yalazlanır.

Çora’nın gözü öfkeden kararmış , kan bürümüştür..

Atının adı celcetmez (rüzgar yetişmez)dir. Tozu dumana katan at , yeri göğü sallayıp koşar..

Aktaşın Ali’nin adamları ardlarından gelen dumanı görünce ürkerler.. Dururlar.. Yanlarına koşanın Çora olduğunu görünce korkudan sinerler .

Çora yanlarına gelip durur.. Aktaşın Ali, pişkinlikle Çora’ya ne istediğini sorar..

Çora : yaşlı Narıh’la Menli Aru Sulu’ya yaptıklarının hesabını istiyorum der..

Aktaşın Ali alaylıca , Çora’ya at vermeyi teklif eder.

Çora bu cevabı alınca daha da kızar ve : bana at değil dövüş lazım , namusumu temizlemeye geldim der. Aktaşın Ali Çora’dan kaçış olmadığını anlar ve dövüşü kabul eder. Çora önce Ali’ye yaşını sorar.. Kendisinden büyük olduğunu duyunca : sen benden büyüksün , büyüklere el kaldırmak ayıptır.

Önce sen davran der. Ali bey , Çora’nın karşısında durup nişan alır.. Ok hızla hedefe gelirken Çora ayağa kalkar ve ok değmeden geçer... Şimdi sıra Çora’ya gelmiştir. Delikanlı nişan alıp , Ali’yi tek okla devirir. Yanındaki kırk adamından otuz dokuzunu da öldürür.. Bir tanesini gördüklerini , duyduklarını anlatması için öldürmez , bırakır..

Aktaşın Ali’nin ölmesinden sonra , Çora’ya bütün Kırım minnet duyar olur.. Kısa zaman sonra güzel bir kızla evlenir.

Günler birbirini kovalar..Yiğit Çora , gecelerin birinde bir rüya görür. Rüyasında bir ses ona : kalk Çora , Kazan’ı düşman almak üzere kalk diye ses verir.. Bu rüyadan etkilenen Çora , sabah , duyduğu sesi ve gördüklerini annesine anlatır.. Annesi , oğlunun yanından gitmesini istemez ve rüyalar tersine çıkar diye oğlunu avutur... Ama Çora , sürekli aynı rüyayı görmeye , aynı sesi duymaya başlar. Daha fazla dayanamaz ve Kazan’a gitmeye karar verir.

Kazan , ondan yardım istiyordur.

Annesi oğlunu durdurmaya çalışır. Kırımla Kazan arası uzak oğul , gitme der. O : düşman Kazana saldırmış ana , durmam diye celallenir..

Kazan’a doğru yola koyulur..

Atını sürerken , Kazan’dan Kırım’a doğru can havliyle göçen kuşlarla karşılaşır.

Niçin göçüyorsunuz diye sorar kuşlara.

Kuşlar : Kazan’ın suları kandan içilmiyor diye ağlar.. (Ruslar Kazan’a girmişti , Kazan’ın sultanı Süyünbike Hatun , yurdunu var gücüyle savunuyor , Rus ordularına direniyordu)

Hüzünlenir , ağlamaklı olur..Güzelim Kazan’ıma Moskof girmiş diye içi bunlanır..

Kazan’a yaklaştığında hemen bir ok atar.. Ok , Kazan kalesine saplanır. Kazan’ı savunan Baturlar , bu yiğidin Kırım’dan gelen Çora olduğunu anlarlar. Birleşip , omuz omuza çarpışırlar. Çora Batur , Kazan’ın savunmasında yüreğiyle , kılıcıyla efsaneleşir. Kazanlı cengaverlerden Mamay Bek , Barbolsun Oğlan , Kuzıcak Oğlan , Biy Bars Bek gibileri ve Çora Batur’un sayesinde Kazan o saldırıdan kurtulur.

Çora , Kazan’da bir süre daha kalır. Ruslar , Çora’yı savaş meydanında yenemedikleri için , çirkin bir plan yaparlar..Rus kızlarından birini Çora’ya gönderirler.. Güzel Rus kızı onu kandırır.

İki ay sonra Rus kızı kaçar.

Yıllar geçer ve Rus ordusu tekrar Kazan kalesine saldırır. Çora Batur , hemen atılır , savaşır. Önüne geleni yıkar , ama Rusların içinde bir tane yiğit vardır ki , onu bir türlü yenemez.

Genç askere doğru kılıç savurur , ama eli bir türlü onu öldürmeye varmaz. Şimdiye değin attığını vuran , tuttuğunu savuran Çora Batur’un , bir Rus askerine eli kalkmaz...

Düşünür..Yüreğini yoklar ..

Ve ....Anlar ki ; bir türlü kıyamadığı o Rus askeri , Rus kızından olan oğludur..

Üzülür..Ruslara döner ve : beni savaş meydanında yenemediniz ama pes etmediniz.. Oğlumu benim karşıma çıkarıp elimi kolumu bağladınız..

Çora Batur , Rus’un bu onursuz darbesi karşısında fazla beklemez..

Hemen yakınlarda bir akarsu vardır. Atını suya sürer ve Kazan’ın soğuk sularına gömülür..

Annesi Menli Aru Sulu , oğlunun ölüm haberini getirenlere inanmaz. Oğlum ölemez , o kahramandır , onu hiçbir düşman yenemez der. Ama haberciler , suda boğularak öldüğünü söyleyince , inanır. Menli Aru Sulu , Çora Batur’a hamileyken , rüyasında oğlunun sudan gelen sebeple öleceğini görmüştür..

Ağlar..Gözyaşları nehir olur..

Çora Batur’un hikayesinde hayal unsurları olduğunu belirttik. Fakat , hayal unsurları da olsa Çora Batur , gerçekten yaşamış ve Kazan’ın savunmasında , Kırım’ın korunmasında destan olacak kahramanlıklar sergilemiştir. Hikayeye katılan hayali unsurlar ve abartılar , onu zenginleştirmek ve gelecek kuşaklara aktarmak için kullanılan değişik tatlar gibi görülmelidir..Gerçek olaylar masallaştırılmamış olsa , yüzlerce yıl sonraya aktarılamaz. Bugün Kırım’da , çocuklar arasında tekerlemeler , masallar olarak söylenen Çora Batur’un kahramanlık hikayeleri , çeşitli Türkologlarımız tarafından az çok farklılıklarla neşredilmiştir..

Bazı anlatıcılara göre ; Çora Batur kendini suya bırakmamıştır. Sonunun ne olduğunu bilmemenin verdiği belirsizlikle , veya onu halk arasında ebedi kahraman olarak akıllarda tutmak maksadıyla , hikayeye mistik obje ve anlatımlar konulmuştur. Çora Batur gibi bir kahramanın anısını halk arasında yaşatmak ; milli benliği diri saklayacak , milli bilinci ayakta tutacak güçlü bir muhafaza aracıdır..

Dolayısıyla onun ölmediği , ölümsüzleştiği , hâlâ yaşadığı , Kaf dağında kırıkların arasına karışıp onların imamı olduğu , zamanı gelince kırk imamlarla beraber Kazan’a gelip yurdu kurtaracağı söylenir..

Milletleri yaşatan, inançtır..Geçmişteki kahramanlarını tanıyan, Atalarına hürmet gösteren milletler, bu inançlarını saklayıp, geleceğe götürmek için yarı gerçek yarı ütopya hikayeler yaratıp yaşatırlar.. Bunu yaparken içine masal öğelerini az veya çok olarak katarlar..Neticede ; milli inancı korumak için , destanlar , hikayeler , masallar , deyişler , türküler ...milleti ayakta tutan , diğer milletlerden ayıran zenginlikleridir...

Yazarı: Müge Karahanlı

Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Kullanıcı avatarı
ustax66
Sığınak Fedaisi
Sığınak Fedaisi
Mesajlar: 3955
Kayıt: 29 Ara 2009 22:45
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia

Re: ***Börteçine Loncası İletişim Sayfası**(Yeni)

Mesaj gönderen ustax66 »

VAN GÖLÜ

Van Gölü, Tatvan ilçesi sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu, bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölüdür.

Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü'nün yüzölçümü 3.713 km²'dir. Van Gölü hem tatlısu hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl suyu tuzluluk oranı %o19, pH'sı ise 9.8 dir. Göl su seviyesi iklime bağlı olarak yükselip, düşmektedir. Ancak ortalama olarak denizden yüksekliği 1646 metredir. Gölün ortalama derinliği 171 m, en derin yeri ise, 451 metredir. Gölün doğu bölümünde dört ada vardır. Bunlar; Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adalarıdır. Adalar tarihi ve turistik özelliğe sahiptir ve 1990 yılında Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmişlerdir.
Van Gölü dünyanın en büyük sodalı gölüdür ayrıca Türkiye'de bulunan en büyük göldür. Gölün tuzlu-sodalı suları, biyolojik çeşitliliği sınırlamaktadır. Gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve tek bir tür balık inci kefalı, (Chalcalburnus tarichi) yaşamaktadır. Göl etrafı karadan 430 km.'dir. Yöre halkına göre gölde bir canavar yaşamaktadır. Söylentiyi çıkaranların amaçlarının bölgeye turist çekmek olduğu söylense de, söylentileri araştırmak amacıyla bölgede pek çok bilimsel araştırma ekibi çalışmalar yapmıştır. İstanbul-Tahran demiryolu hatlarını da bağlamaktadır. Türkiye ve İran'a bağlanan demir yolu 1970 lerde yapılmıştır.


Van Gölü Doğu Toros ve Aladağların arasında kalan tektonik oluşumun batı kısmında bulunmaktadır. Gölün batısında ve kuzeybatısında birkaç sönmüş volkan vardır.Süphan Dağı ve Nemrut Dağı bu sönmüş volkanların birkaçıdır. Yaklaşık 200 bin yıl önce, Buzul Çağın ortalarında, Nemrut Dağından akan lavlar uzunluğu 60 km'yi aşan bir akım oluşturmuş. Bu akım Van Çukuru ile Muş Çukuru arasındaki su akımını engelleyince göl oluşmuştur. Günümüzdeki araştırmalarda Doğu Toros dağlarının erozyona uğraması sonucu Van Gölü'ndeki suların Dicle'ye dökülüp, gölün küçüleceği ya da yok olacağı düşünülmektedir

Eski Yunan coğrafyacıları tarafından Thospitis Lacus ya da Arsissa Lacus olarak anılan Van Gölü'nün modern zamanlardaki ismi, sınırlarına dahil olduğu Van ilinden gelmektedir. Urartu Krallığının başkenti, Milattan önce 10. ve 8. yüzyıllar arasında, gölün doğu kıyılarında kurulmuştur. Van Gölü sahilleri boyunca ve pekçok adalarında Ermeni Klisesi ve manastır kalıntıları bulunabilir. En iyi korunanı onuncu yüzyıldaki Kutsal Haç Klisesidir. Akdamar Adası'ında yer alır. Kral Gagik Artzruni tarafından 915 ve 921 yılları arasında inşa edilmiştir.Dış duvarlardaki rölyefler kutsal kitaba ait Adam and Eve (Adem ve Havva),Jonah and the whale (Yunus ve Balina),David Davud ve Goliath (Golyat) gibi hikâyeler sunar. Diğer önemli tarihsel anıt gölün goğu kıyısındaki Van Kalesidir. Modern Van şehri bu kalenin doğusunda yer alır. Yüz ölçümü3.713 km2’dir. Denizden yüksekliği 1.646m derinliği ise 457m‘yi aşmaktadır. Gölün doğusunda Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adaları bulunmaktadır. Bu adalar turistlik özelliğe sahiptir. Sit alanı olarak ilan edilmiştir. Suyu sodalı ve tuzludur. Aynı zamanda dünyanın en çok soda içeren gölüdür. Van gölü kıyısındaki iklim diğer yerlere göre daha yumuşaktır.
Resim
Resim


[right]Arif YAMAN[/right]
Cevapla

“Lonca İletişim” sayfasına dön