17. Beyaz Kosk hakkinda konusulanlar

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Cevapla
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

17. Beyaz Kosk hakkinda konusulanlar

Mesaj gönderen LadyEowyn »

Efsun 30 Mart’dan beri bir daha Eminönü’ne adım atmadı. 10 gün oldu. Onu çok özledim ama ziyaret etmeye cesaretim yok. Arkadaşlarım hemen hemen her gün yanında. Bana haber getiriyorlar ve söylemesemde selamımı iletiyorlar. Onu çok üzdüğümü biliyorum ve belkide benim sinirim yüzümden Eminönü’ne gelmek istemiyor artık. Meclis düşmanı yenmemize rağmen kararından vazgeçmedi. Diğer şifacı arkadaşlarımda Şifa Yurdu projesinde devam ettiler.
-‘Biz Teşkilat için değil, askerler ve diğer insanlar için hizmet etmek istiyoruz’, dedi Salih. ‘Kağıt üzerinde halen Teşkilat’a bağlıyız ama hepsi bu.’
Bize durumu açıklamayı borç hissetmişlerdi. Herşeye rağmen Şifa Yurdu’nun kurulmasına sevinmiştik. Çarşı’daki tüm halk katkıda bulunmuştu, emek vermişti. O emekler boşa çıkmayacaktı. Alper ve Nur iyileştirme büyüleri hakkında kitap yazmaya başlamışlar. Bu kitap bittikten sonra şifacıların saldırı büyüleri içeren bir kitap yazacaklar. Salih ise şifacılara yararlı olan efsunları, zırhları ve silahları anlatan bir kitap yazacak. Hepsi basıldıktan sonra öğrencileri olacak. Hepimiz çok sevinmiştik bu kadar kötü haber arasında bazı işlerimizin rast gitmesine. Ben Efsun’a hazırladığım odanın içindeyim şuan. 10 gün içinde bitirdim. Yatağını yaptım, masası ve sandalyesini bitirdim, pencereleri zaten takmıştım, kıyafet dolabını hazırladım ve şimdide perdelerini asıyordum. Bugün çarşıya gidip bir halı ve bir ayna alacağım. Efsun’nun geri gelmeyeceğini bile bile yapıyordum bu odayı. Olsun. Başka meşgalem yok.

-‘Psst. Bak buraya’, dedi bir ses. Efe etrafına baktı ama kimseyi göremedi.
-‘Allah’ım? Bana mı sesleniyorsun?’
Bir kadının güldüğünü duydu. Yukarıya doğru baktı. Işık ağaca tırmanmıştı.
-‘Orada ne işin var?’, dedi Efe.
-‘Burası hem güvenli hemde çok eğlenceli’, dedi Işık ve ağaçtan atladı. ‘Seninle konuşmalarımız yarım kaldı.’
-‘Evet öyle. Meteor Bölgesi’ne gitmek istermisin?’
-‘Hayır, bugün değil. Arkadaşın Efsun’a olanları duydum. Üzüldüm. Gerçekten! Ama Meclis’in neden böyle bir karar aldığını anlatabilirim sana. Kuklacı döneminden sonra neler oldu biliyorum.’
-‘Vaktin var mı?’
-‘Tabi ki. Akşama kadar konuşabiliriz. Sonra Yasemin’e gitmem gerek.’
-‘İstersen akşama kadar konuşalım ve Yasemin’e giderken sana eşlik edeyim. Yolda yine laflarız.’
-‘Olur’, dedi Işık. ‘Hadi gel. Çaylar senden ama’, dedi ve Çınar Altı’na gittiler. ‘Sana en son ne anlatmıştım?’
-‘Hmmm... Şifa Yurdu’nun şifacıların katledildiği, Genç Bilgilileri söyledin, Kuklacı ve Beyaz Köşk falan...’
-‘Haa. Evet. Şimdi Kuklacı Mansur bey’in ölümünden sonra Beyaz Köşk’ün yönetimini ele geçirdi. Yanlız değildi. Yanında Azat bey, Mustafa bey ve Gaffar bey vardı.’
-‘Gaffar ve Mustafa mı? Sen onlardan ilk konuşmamızdada bahsetmiştin. Şimdi hatırladım! Onlar dün Şehir Meclisi’nde yer alan...’
-‘Aynen öyle.’
Efe şaşkınlıktan bardağını karıştırmada durmadı.
-‘Eridi sanırım’, dedi Işık.
-‘Ne? Haa. Tamam. Devam et.’
-‘İlginç, değil mi? Azat bey’i anladık. O Mansur bey’in kuzeni. Diğerleri ile beraber önce Beyaz Köşk’teki toplantılara katılıyordu ve Kuklacı’dan büyü dersleri alıyorlardı. Sonradan Beyaz Köşk’e katılıp Köşk’ün İstanbul’daki otoritesi arttı. Bu gücü sevenlerde vardı istemeyenlerde vardı. Aydın bey istememişti mesela. Korkuyordu bu bombanın ellerinde patlayacağını. Aydın bey bir grup organize ederek Beyaz Köşk’e kafa tutmaya başladı. Köşk’ün kapatılması için lobi yapatılar. Köşk’ün yasal kapatma emri Osman Hamdi vermişti, anlattığım gibi. Dün bulunduğunuz Büyük Postane’deki oda... Aynı odada Köşk’ün kapanma emri verildi. Aynı odada Mansur bey bağıra bağıra asla bu emri yerine getirmeyeceğini söyledi. Öyle bir konuşma yapmıştı ki Köşk’ün duyanlar ayakta alkışladı, ama kapanma emri yinede verildi. Bunu anlatmıştım sana ama son kurulan Meclis’ten sonra açıklamak istedim yinede. Gaffar bey ve Mustafa bey şuan Şehir meclisi’ndeler ama önceleri Beyaz Köşk’ün tarafında idiler.’
-‘Azat bey’e ne oldu’, diye sordu Efe.
-‘Herşey sıra ile’, dedi Işık gülümseyerek. ‘Şimdi bu kapatma emrine karşılık veren Beyaz Köşk, bir çok jandarmayı ve sivili öldürdü. Ölmemiş olanlarıda hapse attılar. Zafer Kuklacı’nın.’
-‘Bu kadar güç ile şehir yönetimini hiç ele geçirmediler mi?’
-‘Gerek kalmadı. Şehir yönetimi Beyaz Köşk’ün üzerinde hiçbir hükmü geçmiyordu. Kuklacı istediği kurumlarıda kapattı. Aydın bey ve Köşke karşı çıkan diğerlerinin Eminönü’nden sürülme isteği bile kabul edildi. Şehir yönetimi o aralar yasal olarak... pardon kağıt üzerinde güçlü idi. Asıl güç kimde hepsi biliyorlardı. Aydın bey’de Beyaz Köşk’e karşı kurduğu organizasyonuda Eminönü’nden kovuldular. Çok uzun sürmedi, bir kaç ay sonra hepsinin ölüm haberi geldi.’
-‘Öldürüldüler mi Kuklacı tarafından?’
-‘Kim bilir...’ Işık çayından bir yudum aldı. ‘Çabuk içelim şunları ya! Soğuduktan sonra isterse Dünya’nın en güzel çayı olsun! İçilmiyor.’
-‘Aydın bey’den sonra ölmüş olmalı Mansur bey.’
-‘Evet. Anlattığım gibi. İntihar etti. Yönetim Kuklacı’ya geçti. Başından beri bunun peşinde diyenler vardı.’
-‘Kimmiş o diyenler?’
-‘Aydemir bey. O Kuklacı’yı çok izledi, anlamaya çalıştı. Kuklacı yönetimin onda olduğunu ilan edince Mansur bey’i kullandığını düşünmüştü.’
-‘Oysa ki Kuklacı Mansur bey’in yasını bile tuttu.’
-‘Hiç anlamamıştı ve hiç anlayamayacakt.’
-‘Kuklacı hayatta mı?’
-‘Sıra sıra dedim’, dedi Işık sabırsız bir şekilde. ‘Beyaz Büyücüler’in kim olduğunu bilirmisin? Gaffar bey ve Azat bey’in kreasyonundan bir proje. Proje fikri Azat bey’e ait. Zengin ve medeni olmasına bakma. O çok heycanlıdır, çok sabırsız ve hızlıdır. Kuklacı Mansur bey’in ölümünden sonra galiba yaptıklarının farkına varmış gibi idi. O dönemde büyüye hiç başvurmuyordu, şehir yönetimi onu ilgilendirmiyordu ve emirlerini çok kısa ama kararlı bir şekilde veriyordu. Diğerlerinin fikirlerine hep olumsuz yanıt veriyordu. Bağımsızlık ona yetmişti.’
-‘Bütün gün ne yapıyordu o halde?’
-‘Atölyede resimlere bakıyordu, düşünüyordu. Mansur bey ile beraber sakladıkları Fare adam büyüsünü uzun zamandır kullanmamıştı. Fare adamlar zaten kendilerince hızlı bir şekilde üreyebiliyorlardı.’
-‘Bu çok iğrenç bir düşünce.’
-‘Sende her erkek gibi aklını o konuya kaydırma’, dedi Işık. ‘Neyse. Azat bey ve Gaffar bey çok uğraştılar o büyü’nün saklı olduğu yeri bulmaya ama Kuklacı sır verip sel vermiyordu. Şehir üç sene boyunca Kuklacı’nın yönetimi altında idi. Fare adamları ona çok sadıktılar. Hiçkimsenin içinden isyan kelimesi geçmiyordu. Üç yıl sonra ılık bir yaz günü gelmişti İstanbul’a. Güneşi çok fazla göremeyiz ama o gün İstanbul’da güneş vardı. Kuklacı o sabah Köşk’ün resim atölyesinde her zamanki gibi resimlere bakıp düşünüyordu. Düşündü ki ‘gitme vakti geldi’. Azat bey’i yanına çağırdı ve 100 kişiden oluşan tecrübeli bir Fare adam ordusu kurmasını istedi. Artık Köşk ile ilgili bir planı kalmamıştı. Azat bey bunları şaşkınlık için dinlemişti. Karşısındaki maskeli şahıs, Kuklacı, yıllardır Beyaz Köşk’ü şehir yönetimine karşı kışkırt, onca saldırıları planlayıp uygula, yönetime eline al ve sonra ‘benden bu kadar’ de. Ama Kuklacı dediğini yaptı ve Meteor Bölgesi’ne doğru yol aldı ordusu ile. Meteor Bölgesi’ni geçip batıya doğru ilerleyecekti. Dönecek mi kimse bilmez. Ama buradaki Fare adamları hala dönüşünü bekler.’
-‘Ve Kuklacı dönemi böylelikle kapanır.’
-‘Evet. 1963’den itibaren 1967’ye kadar yönetim Kuklacı’da idi. Kuklacı gidincede Azat bey’e kaldı Beyaz Köşk. Azat bey Gaffar bey’den daha kıdemli idi ve kendisine Azat efendi denilmesini istemişti. Ben ona asla ‘efendi’ demeyeceğim. Kuklacı’nın gidişi Köşk için iyi olmadı. Fare adamları artık daha az itaatkar olmuşlardı ve kendi özgür iradeleri ile karar alınmaya başlıyordu. Beyaz Büyücüler Azat bey ve Gaffar bey tarafından kurulan bir güç gösterisi. Bu grup büyücüler itaat etmeyen herkezi ve herşeyi yoketmek için kuruldu. Beyaz Büyücüler itaat etmeyen Fare adamları öldürmeye başlamıştı ama Azat bey ne yaptıysa, Köşk’e bağımlı olan Fare adam sayısını yüksek tutamadı. Üç dört sene içerisinde Azat bey’e itaat eden Fare adam sayısı üçte bire düşmüştü.’
-‘Köşk’ün otoritesi düşüyordu.’
-‘Evet. Ve 1967’de Genç Bilgililer kurumu kuruldu. Eminönü’nde akademik kişiler tarafından kurulan ve İstanbul’u bilimsel çalışmalar ile kurtarmak istediler. Genç Bilgililer Eminönü’nün enerji ihtiyacını 1966’da sağlamışlardı. Bu Gaffar bey’in ilgisini çekmişti ve beraber çalışmaya başlamışlardı. Gaffar bey her zaman bilime meraklı bir kişi idi. 1967’de Azat ‘bey’ döneminde ortak oldular. Genç Bilgililer’e maddi imkan ve çalışma yeri sağladı. Onları hep korudu. Ama aynı zamanda Gaffar bey Beyaz Büyücüler’in en güçlüsü idi. Genç Bilgililer’i bir nevi eğitti. Beraber bir çok projeye imza attılar.’
-‘Ne gibi?’
-‘En tanınanı ‘makine’dir.’
-‘Makine mi?’
-‘Yaratıkları temizlemek amacı için, çeşitli iş makinelerin profellerini inceleyip kullanıyorlardı. Büyünün gücü ile çalıştırdılar ve yok etmek için kurdular. Makinelerden iki tanesi Meteor Bölgesi’nde denemek için götürüldü. Bu prototiplerden biri başarısız oldu ve bozuldu. Ama diğeri altı aya yakın gibi uzun bir sürede bir çok saklı türlerle mücadele etti ve bozulmadı. ‘Makine’ projesi başarılı çıkmıştı. Fare adamlar artık eskisi gibi her işe yaramadığını ve sadakat olmayınca Köşk kötüden kötüye gideceğini anlamıştı Gaffar bey. ‘Makine’ yapmak çok zor ve zahmetlidir. Ama Köşk için bunu yapmak zorunda idi ve bu projeyi tüm imkanları ile destekledi.
-‘Ama bu iyi bir şey’, dedi Efe.
-‘Evet, çok iyi. Ama Gaffar bey’de çok iyi biliyor ki artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Fare adamlar ayrılınca Eminönü artık güvenli değildi. Zaten değildi ama Fare adamlar olmayıncada saklı türler çoğaldı, güvenli bölge kalmadı. Gaffar bey ‘iyi’ bir şeyler yapmaya çalışırken Azat ‘bey’ otorite ve yönetim peşinde idi. Büyük Postane’deki Şehir Meclisi’ni kapattırdı. Asıl tarihde kopma noktası budur. Beyaz Köşk’ün kapanması tarihimiz için daha hayırlı olacaktı ama işler öyle gitmedi. O kadar üzgün bakma.’
-‘Nasıl bir köşkmüş bu!’
-‘Gerçekte meclis kapanmadı yanlız! Düzensiz ve gizli olarak hep buluşmaya devam ettiler.’
-‘Mısır Çarşısı!’
-‘Evet. Orda idiler hep. Bu durumu Azat ‘bey’ öğrendi ve hemen ortadan kaldırmak istedi. İstanbul’daki insanların üzerinde tam yönetim istiyordu ve bunu sağlamak için Fare adam büyüsünü aramaya başladı. Bir şekilde buldu.’
-‘Nasıl buldu? Nerede idiler?’
-‘Sorma. Kimse bilmiyor. Büyü yazılı dokümanları hemen Gaffar bey’e gösterdi ama Gaffar bey ters tepti. Gaffar bey Fara adam üretiminede, tam hakimiyete’de karşı çıktı.’
-‘Bekle! Lafını kestim ama...’, dedi Efe ve iki çay daha söyledi.
-‘Bende ne zaman söyleyeceksin diye merak etmeye başlamıştım. İyi oldu. Devam ediyorum: Gaffar bey ve Azat ‘bey’in arası bu konu yüzünden açıldı. Gaffar bey Beyaz Büyücüler’in ustası ve büyücülerinin üzerinde etki sahibi değildi. Galiba Azat ‘bey’ Mansur bey’in kuzeni olması yüzündendi. Kim bilir.’
Çaylar gelmişti ve Işık çay’ın sıcak olmasına rağmen bir yudum aldı.
-‘Off! Sıcak!’
-‘Dikkat etmezsen olacağı bu’, dedi Efe gülümseyerek.
-‘Neyse. İki sene içerisinde Köşk’teki Fare adam sayısı ikiye katlandı. Azat ‘bey’ büyüyü kullandı. Gaffar bey onunla ilgilenmiyordu, kendi projelerine devam ediyordu. Ama sonra çok kötü bir şey oldu. Beyaz Köşk’ün ilk Fare adamları, Mansur bey ve Kuklacı tarafından yapılan Fare adamlarına ‘Gezgin’ lakabı verilmişti. Fare adamların hiç isimleri olmaz zaten, sadece lakap takılır onlara. Gezginlerden biri olan Topuz adındaki Fare adam, kimsenin bilmediği, dışarıdaki bir güç için muhbircilik yapıyordu. Topuz’un bilgileri sayesinde bu grup bilinçli saklı tür harekete geçmişti. Bir gün, Gaffar bey Köşk’ten dışarıya çıkmıştı. Topuz hemen bu haberi yetiştirdi ve bu bilinmeyen güç atölyeye baskın düzenledi. Hedefleri Genç Bilgililer. Atölyenin savunmasını etkisiz hale getiren bu savaşçı grubu, Genç Bilgililer’in bir çoğunu katlettiler. Katliamın ortasında atölyeye gelen Gaffar bey gözlerine inanamadı. Bir anda o bilinçli, bilgeli İstanbul beyefendisi öyle bir öfkelendi ki bildiği en güçlü büyü’nün ölümcül sözcüklerini söyledi. Atölyedeki saldırganların cesetleri bile yok oldu bu büyü’de. Bu kadar güçlü bir büyüye seyirci olan insan ve yaratıklar akıllarını kaybettiler. Her yer korkunç bir yanık kokuyordu. Atölyenin büyük bir kısmı yıkılmıştı ve ‘makine’ prototipleride yok olmuştu bu büyü’nün şiddetinden. Bu olayın ardından Gaffar bey’i sevenlen bile ona mesafeli davranmışlardı. Köşk haftalarda yanık kokuyordu. İlk günlerde herkez gizlice şikayet ediyordu ama zaman geçtikce alıştılar ölüm kokusuna.’
-‘Topuz’a ne oldu?’
-‘Gaffar bey’in saldırısından kurtuldu ama bir bacağı koptu. Yıl 1972. Gaffar bey’de Beyaz Köşk’ü terk etti. Önce Azat ‘bey’ ile vedalaştı, geriye kalan projelerini topladı ve Meteor Bölgesi’ne doğru yol aldı. O da Meteor Bölgesinin ardına geçmek istiyordu. Azat ‘bey’ Gaffar bey’e duyduğu saygıdan yada korkudan dolayı onu durdurmadı. Çünkü Meteor Bölgesini geçipte geri gelen olmamıştır. Büyük bir deliliktir bu.’
-‘Peki ya Genç Bilgililer’e ne oldu?’
-‘Beyaz Köşk’ten koptular. Eminönü’nde yaşayanıda var alıp başını kim bilir nereye gitmiş olanıda var.’

-‘Rüzgar?’
-‘Efendim Salih.’
-‘Hadi gel bizimle. Efsun’a gidiyoruz.’
-‘Siz gidin abi. Ben buradaki işimi bitirmedim bile.’
Salih içeriye girdi.
-‘Bence bu oda bitmiş görünüyor’, dedi şaşkınlıkla. ‘Çok iyi iş çıkartmışsın!’
-‘Sağol.’
-‘Efe Çınar Altı’nda biliyorsun değil mi?’
-‘Haberim var. Efe geldiğinde onunla beraber yerim. Siz geç kalmayın.’
-‘Tamam’, dedi Salih ve kapıdan dışarıya çıktı. Sonra ardına döndü ve: ‘Bu odadan çıksanda çıkmasanda Efsun burada değil. Olmayacak. Eğer istersen...’
-‘Sağol Salih.’
Salih çıktı ve ben tekrar çarşıya çıktım. Hemen hemen her gün oradayım. Odanın kapısından içeriye baktım. Herşey tamam ama... Kıyafet ve kitaplar! Efsun geri geldiğinde ne giyecek? Ne okuyacak? Hemen koşarak terzi Farhri’nin yanına gittim.
-‘O genç! Yavaş ol’, dedi bana gülümseyerek. ‘Bu acelen ne?’
-‘Bana kıyafet lazım!’
-‘Tamam ölçülerine alayım.’
-‘Hayır bana lazım değil! Yani arkadaşım için...’ Etrafıma bakındım ve birini gördüm. Hemen yanına koştum.
-‘Hanımefendi bana yardımcı olurmusunuz?’
-‘Hangi konuda?’
-‘Arkadaşıma kıyafet alacağım ama ölçülerini bilmiyorum. Hemen hemen boyu ve ölçüleri size uyuyor. Rica etsem benimle beraber terzi’ye gelirmisiniz.’
-‘Peki’, dedi ve benimle beraber yürüdü. ‘Sen şu savaşçı...’
-‘Evet.’
-‘Teşekkür ederim.’
-‘Ne için anlamadım’, dedim.
-‘Bizleri koruduğunuz için! Adım Lale. Eminönü’ndeki ilk öğretim okulunda öğretmenim.’
-‘Memnun oldum. Bende Rüzgar.’
Terzi Lale hanımın ölçülerini aldıktan sonra bir kaç kıyafet dikti. ‘Dört gün sonra gel, teslim ederim’, dedi.
Odaya geri döndüm.

-‘Arkadaşlar’, dedi Salih. ‘Efe Çınar Altı’nda ve Rüzgar gelmiyor. Hadi yola çıkalım.’
-‘Yine ‘nerede’ demeyeceğim’, dedi Semih.
-‘Kim? Efe mi, Rüzgar mı’, sordu Işıl.
-‘İkiside’, dedi Semih.
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

Re: 17. Beyaz Kosk hakkinda konusulanlar

Mesaj gönderen LadyEowyn »

Cevapla

“Yazım” sayfasına dön