OKSİDAN NEDİR
Yaşamımız boyunca mükemmel işleyişine akıl sır erdiremediğimiz vücudumuz belli bir yaştan sonra ihanet eder ve toksit maddeler, cildin kolejen tabakasını tahrip eden serbest radikaller ve karbon monoksit gibi zararlı gazlar oluşturarak yaşlanma sürecini başlatır.
Bitkilerdeki bazı vitaminlerin, bu süreci azaltıcı etkisi vardır. Bir nevi vücuttaki paslanmayı giderirler. Hakkında uzun süredir araştırmalar yapılan, kongreler düzenlenlenen söz konusu vitaminler, geçtiğimiz yıllarda bir başlık altında toplanmış ve anti-oksidan (paslanmayı geciktirici) adını almıştır. Anti oksidanların tıbben etkisi kanıtlandıktan sonra kozmetik sektörünün bundan faydalanmaması kaçınılmazdı tabii. Birbiri ardına üretilen serbest radikalleri önleyici, zengin E vitamini içeren bakım kremleri anti oksidanların sadece beslenme yoluyla alınmasıyla ibaret olmaktan çıkarttı.
Vücudumuzun kendini tahrip etme özelliği olduğu gibi savunma mekanizmasından ileri gelen tedavi özelliği de mevcut. Bunu daha da pekiştiren ve dirençli olmamızı sağlayan besinler (özellikle vitaminler), bileşimindeki paslanmayı önleyici maddelerle serbest radikallerin ve toksinlerin oluşumunu engelliyor ve yaşlanmayı yavaşlatıyor. Daha da önemlisi başta kanser olmak üzere birçok hastalığın oluşumunu engelliyor. Vücudun hücre koruma sistemleri içinde önemli bir yere sahip olan anti –oksidanlar, bu görevi belirgin hücre hasarlarına yol açabilen maddeleri etkisizleştirerek gerçekleştirirler.
Centurion : eski Roma'da yüzbaşı. anlamına gelir.
EVOCATİ, Esk. Rom. Gönüllü olarak görev almak üzere ikinci kez orduya çağrılanları ya da eski askerleri belirten latince sözcük. Bunlar daha yüksek maaş alırlar ve sefer bitince görevden ayrılabilirlerdi. Augustus bunlardan kendisine bağlı sürekli bir birlik kurdu.
Nucleus : öz, iç; nüve, çekirdek; cevher, esas; (fiz.) çekirdek, atomun merkez kısmı; (astr.) kuyrukluyıldızın parlak başı; (anat.) omurilik veya beyinde sinir hücreleri yığını. anlamına gelir.
Alternator : Alternatörler doğru akım üreteçleriyle aynı mantıkla çalışırlar. Bir iletkenin etrafındaki manyetik alan değişince iletkende bir akım oluşur. Modern tipik bir alternatörde rotor denilen mıknatıslar, demir cevherine sarılmış olan stator denilen sabit iletken sargıların içinde veya etrafında dönerler. Mekanik enerjinin rotorları döndürmesiyle iletkenler etrafındaki manyetik alan değişir ve elektrik akımı üretilmiş olur.
Rotorun manyetik alanı indüksiyonla (fırçasız jenaratörlerde), mıknatıslarla (genellikle çok ufak makinalarda) veya fırçalar yardımıyla aktarılacak bir akım ile elde edilebilir. Otomobillerde kullanılan alternatörlerde rotordaki manyetik alan her zaman fırçalar ile aktarılan akımla oluşturulur. Böylece rotordaki akım kontrol edilerek alternatörün oluşturduğu voltajın kontrol edilebilmesi sağlanır. Mıknatıs kullanan alternatörler ayrıca rotora akım vermek zorunda olmadıklarından daha verimlidir fakat mıknatısın maliyeti dolayısıyla büyüklükleri sınırlıdır. Mıknatısın manyetik alanı sabit olduğundan üretilen voltaj devir ile birlikte artar. Fırçasız alternatif akım üreteçleri genellikle otomobillerde kullanılanlardan çok daha büyük makinalardır. Fırçasız alternatörlerde alternatör çalışma prensibine göre ana ve ikaz sistemi olarak ikiye ayrılabilir. Ana sistemin hareketli kısmı olan ana rotor devir sayısına göre değişen sayıda kutuplardan oluşur. Rotordaki ana kutuplar çevirici makinanın devrinde döndürülür. Kutuplarda manyetik akının oluşması için doğru akım gereklidir. Ana kutuplara doğru akım ikaz sistemi tarafından verilir.
İkaz sisteminin çalışma prensibi ana sistemle aynı olmakla beraber kutup ve sargılar ters çevrilmiştir. Yani, ikaz sisteminde kutuplar hareketsiz olan ikaz statoru üzerinde, sargılar ise dönen ikaz rotoru üzerinde bulunur.
Ana statordaki bağımsız yardımcı sargılardan geçen akım voltaj regülatörüde doğrultularak, ikaz statorundaki kutup sargılarına verilir. Kutuplardan çıkan manyetik akıyı kesen ikaz rotoru üzerindeki bobinlerde üç faz alternatif akım oluşur. Alternatif akım, rotordaki döner köprü diyotlarda doğrultularak ana rotora(ana kutuplara) doğru akım olarak aktarılır.
Fırçasız alternatörlere yük uygulandığında, voltaj düşümü önlemek ve voltajı istenilen seviyede tutmak için voltaj regülatörü kullanılır.
İridyum : Atom numarası 77 olan, 192.217 g/mol atom ağırlığına sahip, oda koşullarında metalik beyaz ve katı halde bulunan d-blok elementi.
Osmiyum : Osmiyum, simgesi Os, atom numarası 76, atom ağırlığı 190.23 akb, ergime noktası 3045.0°C, kaynama noktası 5027.0°C olan bir geçiş metalidir. Oda sıcaklığında 22.4 g/cm³ ile bilinen en ağır yoğunluklu metaldir. Gümüşi renkte bulunur. Yunanca koku manasına gelen osmë 'den gelir. Tükenmez kalemlerin toplarında, bazı aletlerin millerinde ve flamanlarda kullanılır, platin ile birlikte çıkar.
1803'te Smithson Tenant tarafından bulunan bu metal, platin yataklarında çok zor bulunan, platin yatağının kalitesini belirleyen bir elementtir. Uysal ve ark. (2007, 2008) tarafından yayımlanan bilimsel çalışmalarda Türkiye'nin değişik bölgelerindeki kromitit cevherlerinin ortalama 80-100 ppb civarında Os içeriğine sahip olduğu, toplam PGE (Os, Ir, Ru, Rh, Pt, Pd) içeriklerinin ise ortalama 250-300 ppb civarında olduğu ortaya konulmuştur.
topaz; alüminyum silikatı ve flüorinden oluşan, kahverengi ya da soluk sarı renkte değerli taş. (fakat oyunda kırmızı renkte anlayamadım )
Krizoberil : Kimyasal Bileşimi: BeAl2O4
Kristal Sistemi: Ortorombik
Kristal Biçimi: Genellikle levhamsı kristalli
ikizlenme: {130} yüzeyinde yaygın kontakt ve interpenetrasyon ikizleri
Sertlik: 8.5 - 9
Özgül Ağırlık: 3.65 - 3.80
Dilinim: {110} zayıf
Renk ve Şeffaflık: Sarımsı yeşilin değişik tonları, sarı, gri, kahverengi, mavi-yeşil, zümrüt yeşili; şeffaf-yarı şeffaf
Çizgi Rengi: Beyaz
Parlaklık: Camsı parlaklıkta
Ayırıcı Özellikleri: Rengi, sertliği ve kristal şekli
Bulunuşu; Granitik kayalarda, pegmatitlerde ve mikaşistlerde oluşur. Ayrıca, dolomitik mermerlerde ve alüvyonlarda da rastlanılabilir.
Paylaşım için saol selcuk oncelikle... Bende bundan once bi belgeselde dunyada enzehirli orumceklerden birinin karadul oldugunu ogrenmıstım... Sizde bilirsiniz ki karadul oyunda hasar zehir itemlerde bulunmakta...
Grönland :Atlas Okyanusu'nun kuzeyinde, 2.166.086 km² ile kuzey kutbundaki en büyük buz örtüsüyle kaplı, Danimarka'nın özerk bölgesi. Bu buz tabakası 3 km. kalınlığında ve tabanı da deniz düzeyinin altında bulunur. Adanın kuzeyinde Kuzey Buz Denizi (Arktik Deniz), güneydoğusunda İzlanda, batısında Kanada'nın Ellesmere Adası ve Baffin Körfezi yer alır. Grönland, yüzölçümü açısından dünyanın en büyük adası konumundadır. % 81'i buzullarla kaplıdır.
Grönland'da yaşayan nüfus 57.500 civarındadır. Nüfusun büyük kesimi batı kıyısındaki küçük kasabalarda yaşar. Grönlandlılar, hem Kalaallit (Inuit), hem İskandinavya kökenlerini taşımaktadırlar ve Grönlandca (Greenlandic=Kalaallisut) dilini konuşurlar. İki önemli şehri başkent Godthab (Nuuk) ile Godhavn'dır.
Ortalama sıcaklığın -7oC olmasına karşın iklim kuru ve güneşlidir. Kışlar soğuktur ve buzlu bölgelerde sıcaklık yazın bile donma noktasının altındadır.
Mavi Alev : ateşin en etkili kısmıdır
Kezzap : bir tür asittir . nuri alço nun en etkili sihahlarından ve tehditlerinden biri.
Kehribar : Çamgiller (Pinaceae) familyasından, bir çam türü olan Pinus succinifera ağaçlarının fosilleşmiş reçinesi. Toplumlarda bazı süs eşya yapımında kullanılan açık sarıdan kızıla kadar çeşitli renklerde yarı saydam, kolay kırılabilen ve bir yere gömüldüğü zaman ufak cisimleri kendine çekme özelliği kazanan bir fosildir. Baltık Denizi'nden (Polonya) çıkarılan kehribar, yüzyıllardan beri kadınların süs eşyalarından en gözde sayılan taşlardan biri olarak benimsenmiştir. Parlaklık ve renk açısından onu hiçbir saydam taş ile kıyaslamak mümkün değildir. Kehribara yapışan fosilleşmiş böcekler, yabani bitkilerin fazla oluşu, diğer taşlarda görülmeyen önemli özelliklerdendir.
Avrupa'da kehribar yatakları en çok Ukrayna, Romanya, İsveç, İngiltere, Hollanda ve Sicilya'da görülmektedir. Kehribar ortalama 25 ile 40 m arasında değişen bir derinlikte ve eski devirlerde meydana gelen denizaltı çökeltilerinin iki tabakası arasında damarlar şeklinde bulunmaktadır. Buna mavi toprak denilmektedir. Bu kehribarın ikinci vatanıdır. Birinci vatanı ise bugünkü İskandinav ve Polonya Baltık Denizi'nin büyük bir kısmını içine alan sahalardır. Buralarda bir zamanlar büyük ormanların bulunduğu tahmin edilmektedir. Kıtalar arasındaki büyük değişikliklerin sonucunda bu bölgeler sular altında kalmış ve uzun seneler sonucu toplanan çam sakızı kütleleri deniz suyuyla sürüklenip gitmişti. Bunlar üzerine kum ve çakıl taşlarının kaplanması ile mavi toprak olarak bilinen tabaka hasıl olmuştur. Yapılan tetkikler sonucunda ilim adamlarının verdikleri kararlardır.
Çok beğenilen bu süs eşyası yanında, kullanılan taşın içindeki böcek, yaprak ve çiçek kalıntıları hiçbir zaman bozulmayacak şekilde mumyalanmıştır. Bunlar eski devirler hakkında aydınlatıcı bilgilerin edinilmesine yardımcı olmaktadır. Kehribarda deterpenik reçine asitleri, rezenler ve biraz uçucu yağ bulunur.
Kehribardan çeşitli kadın eşyaları yanında, tesbih ve ağızlık da yapılmaktadır. Eskiden uyarıcı ve antispazmodik olarak da kullanılırdı. Bugün ilaç olarak da kullanılmaktadır. Türkiye'de kehribar genellikle gösterişli tesbih yapımında kullanılmaktadır.
Büyük Sahra : Büyük Sahra Çölü; Batıda Atlas Okyanusu, kuzeyde Akdeniz, doğuda da Kızıldeniz’e kadar uzanıp, Kuzey Afrika da yer alan, 8.600.000 km² ‘lik yüzölçümüne sahip olup yeryüzünün en büyük çölüdür. Büyük sahra yeryüzündeki karaların %8’inin oluşturur. Dünya’nın en büyük ırmağı olan Nil ırmağı, Büyük Sahra Çölü’nün batı kısmını sulayarak burayı yeşertir ve çöle hayat veren ırmak olarak geçer. Çölün, Nil ırmağının geçtiği bölümlerinde yerleşim alanları bulunmaktadır. Fakat bunun haricinde geri kalan bölümleri boştur.
Nötron : Nötron yıldızları, kütlesi Chandrasekhar limitine yakın (Güneş' in 1,35 ile 2,1 katı arasındaki) yıldızlardan meydana gelmektedir. Bir yıldız, yaşamını yapısında bulunan hidrojenleri birleştirip helyuma dönüştürerek devam ettirir. Normal şartlar altında bu füzyon olayı yıldızın boyutunu sabit tutmaya yeter. Yani içeri doğru olan kütleçekimine karşılık dışarı doğru füzyon tepkimesinin neden olduğu enerji vardır, bu yıldızın boyunu sabit tutar. Fakat yıldız hidrojen kaynağını bitirmeye yakın merkez çekim kuvvetiyle küçülmeye başlar; bu durumda merkezinde kalan son hidrojenlerin tepkimesinin etkisiyle hafif ışık yaymaya devam eder. Daha sonra tamamen yakıtı bitince bu sefer başka bir reaksiyon başlar ki; o da helyum atomlarının birleşip karbon atomlarına dönüşmesidir. Hidrojenin füsyon olayıyla karşılaştırıldığında helyumun füsyonu inanılmaz enerji açığa çıkartır, dolayısıyla bu enerjinin büyüklüğünü merkez çekim kuvveti karşılayamaz ve yıldız inanılmaz bir hızla büyümeye başlar. Öyle ki güneş bu evreye girdiğinde çapı Mars' ı yutabilecek kadar genişleyecektir.
Bu kızıl dev bir süre bu şekilde genişlemeye devam eder; ta ki yapısındaki helyumu da tüketene kadar. Helyum bitince artık yıldızın enerji elde edebileceği yolları bitmiştir ve dengelenemeyen kendi kütleçekiminin etkisiyle tekrar küçülmeye başlar. Sıkışma evresinde yıldızın kaderini kütlesi belirler. Yıldızın kütlesi ne kadar fazlaysa merkez çekim kuvveti de o kadar fazla, kütlesi ne kadar küçük olursa merkez çekim kuvveti o kadar az olur. Örneğin güneşten daha küçük yıldızlar sıkışarak kahverengi veya kara cüceleri meydana getirir; kara cüceye dönüştüklerinde siyah cisim ışımaları maksimum miktara ulaşabilir. Kütlesi güneşinkine yakın yıldızlar ise sıkışarak çapı daha küçük olan beyaz cüceyi meydana getirir. Bunların isimleri yaydıkları ışığın şiddetine göre adlandırılmıştır. Nötron yıldızlarında ise olay çok daha ilginçtir. Güneşten daha büyük yıldızlar'da kütle çekim etkisi o kadar büyük bir kuvvet uygular ki yıldızın yapısını değiştirir ve atomlardaki elektronlar protonların yanına gelerek nötrona dönüşürler. Bu nedenle adları nötron yıldızlarıdır. Böyle bir yıldızın 1 santimetreküpü'nün kütlesi birkaç milyon tonu bulur. Eğer güneş şimdi sahip olduğu kütle ile bir nötron yıldızı kadar yoğun olsaydı çapı 10 km civarında olurdu.
Arsenik : Arsenik periyodik tablodaki 33. element. Toksik ve kanserojenik olan arseniğin simgesi As´dir.Sembol: As Atom numarası: 33 Atom ağırlığı: 74.9216 g/mol Oda koşullarında (25 °C 298 K): Metalik gri katı Metal Yarı iletken p-blok elementi 1250 yılında ilk kez Albertus Magnus tarafından izole edilmiştir