IIxLovexloncası acılmıstır

Tılsım sunucusuna ait Loncaların iletişim, bilgilendirme ve paylaşım alanı
Kullanıcı avatarı
sturant1
İskele Babası
İskele Babası
Mesajlar: 29
Kayıt: 07 Kas 2011 08:33
Sunucu: Tılsım
Klan: Arzın Çocukları

IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen sturant1 »

BU loncanın kuralları
1) LOVE nin anlamı sevgidir bu yüzden herkeze sevecen olmak yardımdaş ve saygı duymak gerekiyor
2)Ne amaçla olsun küfürbazlık yasaktır
3)Loncamızın kılanı arzdır .
4)Bu loncadaki herkez 1 saat online olmaları gerekir.
5) Lonca üyelerine sırayla yardımlaşarak ejder ecel ve saheser olan eşyalar hepsı sırayla üretilecektir.
6)15 üstün olmanız gerekir
7)Yüz kızartıcı sarkıntılık ve argo tehdit gibi şeyler yapılmamalı yapıldığı an aşağıdaki kurucu ve lonca yöneticisine
fısıldamaları yeterlidir
OYUNDA ULAŞABİLECEĞİNİZ KURUCULAR:
şimdiki adı akasyaxdurağı (değişince IxLoVexBaŞKaNxI)
Resim
lonca facebook başvurusu:http://www.facebook.com/messages/
Bana göründüğün gibi gözükme olduğun gibi gözük ben senin ne mal oldunu bilim
Kullanıcı avatarı
Doylaion
FareAdam Düşmanı
FareAdam Düşmanı
Mesajlar: 304
Kayıt: 23 Tem 2011 12:39
Sunucu: Eminönü
Klan: Lodos
Konum: Eskişehir/Odunpazarı

Re: IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen Doylaion »

1 saat Çok değilmi Online İçin :D
Resim



Resim
Kullanıcı avatarı
NaSiHatt
Demirci Çırağı
Demirci Çırağı
Mesajlar: 647
Kayıt: 31 May 2011 23:33
Sunucu: Tılsım

Re: IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen NaSiHatt »

Doylaion yazdı:1 saat Çok değilmi Online İçin :D
Adamlar bizim gibimi alicim günlük 15 saat online olsunlar :lol:
Bir Saatte Gaffar kesecek seviyeye sahibler.

Loncanız Hayırlı Olsun Başarılar :)
FATİH
NASİHAT
Kullanıcı avatarı
sturant1
İskele Babası
İskele Babası
Mesajlar: 29
Kayıt: 07 Kas 2011 08:33
Sunucu: Tılsım
Klan: Arzın Çocukları

Re: IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen sturant1 »

BU loncanın kuralları
1) LOVE nin anlamı sevgidir bu yüzden herkeze sevecen olmak yardımdaş ve saygı duymak gerekiyor
2)Ne amaçla olsun küfürbazlık yasaktır
3)Loncamızın kılanı arzdır .
4)Bu loncadaki herkez 3 saat online olmaları gerekir.
5) Lonca üyelerine sırayla yardımlaşarak ejder ecel ve saheser olan eşyalar hepsı sırayla üretilecektir.
6)15 üstün olmanız gerekir
7)Yüz kızartıcı sarkıntılık ve argo tehdit gibi şeyler yapılmamalı yapıldığı an aşağıdaki kurucu ve lonca yöneticisine
fısıldamaları yeterlidir
OYUNDA ULAŞABİLECEĞİNİZ KURUCULAR:
şimdiki adı akasyaxdurağı (değişince IxLoVexBaŞKaNxI)
Resim
lonca facebook başvurusu:http://www.facebook.com/messages/
Bana göründüğün gibi gözükme olduğun gibi gözük ben senin ne mal oldunu bilim
Kullanıcı avatarı
sturant1
İskele Babası
İskele Babası
Mesajlar: 29
Kayıt: 07 Kas 2011 08:33
Sunucu: Tılsım
Klan: Arzın Çocukları

Re: IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen sturant1 »

-‘Şifacının peşine düştün, değil mi’, dedi Gaffar. ‘Onun için buradasın.’
-‘O şifacıdan dahada fazla bir şey oğul’, dedi Gaffar efendi. ‘Yıllardır araştırıyoruz ve şimdiye kadar zar zor başarıyoruz. Çemberlitaş bölgesinde yaşamak çok zor. Her yıl sadece 1 metre daha yakınlaşabiliyoruz Çemberlitaş’a.’
-‘O bölgeyi tehlikeli kılan tek şey o şey mi?’
-‘Erg kaynağı saf kaynaktır. İyiyi kötüyü tanımadan kullandırtır kendini. Bunun yanısıra deneyimlisine yada kabiliyetlisine bakmaz. Adamı ya yüceltir yada delirtir.’
-‘Hakkında pek iyi konuşulmuyor buralarda. Senin gitmeni isteyenler var.’
-‘Gitmemi isteyenler bunu bana bizat söyleyemeyecek kadar korkuyorlar. Herkez beni hala eski Gaffar efendi zannediyor.’
-‘Ne değiştiki.’
Gaffar efendi elindeki asasını bir kenara koydu ve gözlüklerini çıkarttı.
-‘Ben Beyaz Köşk’ün yaptıklarından sonra herşeyi onarmak, düzeltmek için kaynağa kadar gittim. Yanlız gitmedim ve seni bilerek yanıma almadım. Hayatta kalmayı başardık ama pek çok iş başaramadık henüz. Anahtar o kızda. O sadece şifacı değil’, dedi Gaffar efendi.
-‘O’na ne yapacaksın?’
-‘O’nun ölmesi şart. Çemberlitaş’dan doğma kız öldüğünde Erg kaynağı gücünü kaybedecektir.’
-‘Delirdiniz mi siz? Yaratıklara karşı kendimizi nasıl koruyacağız? Ayrıca bu düpedüz cinayet! Beyaz Köşk’ün yıkıntılarını bir cinayetle mi onaracaksın’, dedi Gaffar. Çok kızmıştı. Kulaklarına inanamıyordu.
-‘Bir yol daha var’, dedi Gaffar efendi. ‘Ama o yol çok riskli, çok zor.’
-‘Neymiş?’
-‘Çemberlitaş için dört silah dövülmesi lazım. Dört büyük silah. İkisi savaşçı, biri büyücü ve diğeri şifacı için. Her kim bu silahlardan birinin efendisi olmayı başarırsa, işte o zaman tüm dengeler bozulacaktır. Yaratıklar artık saldıramayacaklardır. İnsanların arasında güç dengeleri başlayacaktır. Lodoslar ve Arzları unut. Onlar sadece bir maşa bu oyunda. Hiçkimsenin başaramadığını başarıp bu silahlardan birine sahip olan herkimse Çemberlitaş onu tanılmamış bir güç verecektir. Bu söylediklerimi az ama yanlış kişiler biliyor.’
-‘Kimler?’
-‘İçlerinden birisi Beyaz Köşk’ün ihanetine uğramış olan bir adam’, dedi Gaffar efendi.
-‘Kenan’, dedi Gaffar.

-‘Biz gidiyoruz’, dedi Yağmur herkeze. Işıl, Semih, Efe ve benimle beraber yol aldık Meteor Bölgesine.
-‘Döndüğümüzde bizi herşeyden haberdar edin! Yarın akşam geri dönmüş olacağız’, dedi Semih.
Yola çıktığımızda arkamızdan bir ses geldi.
-‘Bende geleceğim!’
Arkamı döndüğümde Efsun’u gördüm.
-‘Senin ne işin var Meteor Bölgesinde? Hem soluk soluğa kalmışsın’, dedi Semih.
-‘Bir kaç eşyamı alacağım’, dedi Efsun.
Efsun soluklandığında yola devam ettik.
-‘Civanlı Boğa’, dedi Efsun usulca bana.
-‘Efendim’, dedim şaşkınlıkla.
-‘Bana verdiğin silah: İyileştirme Artırıcı GB Formüllü Civanlı Boğa. Asa iyileştirme büyülerinde yardımcı oluyor ve asit saldırısını dahada etkin haline getiriyor. Teşekkür ederim.’
Efsun bana gülümsediğinde artık bana kızmadığını ve tekrar arkadaş olduğumuzu anladım.
-‘Sizi buraya getiren nedir’, dedi Komutan Meteor Bölgesinin girişinde.
-‘Bir mevzu yok komutanım’, dedi Efe. ‘Şahsi.’
-‘İyi. Geçin bakalım. Ama bu mektubu İstihbarat subayına iletin’, dedi Komutan. Mektubu teslim aldım ve Meteor Bölgesine indik.
-‘Bunu size iletmem istendi efendim’, dedim İstihbarat subayına.
-‘Rüzgardı değil mi adın’, dedi subay ve emaneti teslim aldı ve okuduktan sonra yüzünde bir endişe belirdi.
-‘Bekleyin’, dedi ve daktilosunda bir mektup yazdı. Yazar yazmaz hemen bir zarfın içine yerleştirip mühürledi.
-‘Yeni Bab-ı Ali’ye girdiğinizde bunu Mebrure hanıma hemen verin. Acele edin.’
Kimse bir şey sormadan yola çıktık.
-‘Mektupta her ne yazıyorsa herkezin canını sıkıyor, belli’, dedi Yağmur.
-‘Bizi ilgilendirmediğini zannediyorum’, dedi Yağmur. ‘Hem ne olursa zaten yakında kokusu çıkar. Kötü haber tez gelir derler.’
-‘Benimle bir ilgisi olabilir mi’, dedi Efsun.
-‘Zannetmiyorum’, dedim. ‘Subay sana bir kez olsun bile bakmadı. Yada vücut dilini mükemmel bir şekilde zaptedebiliyor.’
-‘Üzerinde mühür olmasa açıp bakardım’, dedi Işıl.
-‘Hiç şüphem yok’, dedi Semih. ‘Başını belaya sokmak için her şansı değerlendirirsin.’
Işıl öfkeyle baktı Semih’e. Semih’in ise keyfi yerinde.
-‘Didişmeden bir yol katedebilsek’, dedi Efe.
-‘Bu mektup elimde yanıyor’, dedim Efe’ye usulca. ‘Açıp bakmak istemiyor değilim.’
-‘Efsun ile alakalı olduğunu düşünüyorsun’, dedi Efe.
-‘Efe...’
-‘Gözlerin endişe ile bulanmış yine. Merak etme. Yanlız değil Efsun. Eğer ona birisi bir şey yaparsa hemen karşısında dikiliriz. Ama yinede Efsun ile ilgili değil o mektup. Galiba Agah efendi’nin konuşması ile ilgili.’
-‘Hiç aklıma gelmemişti’, dedim.
-‘Aklın Efsun’da olduğu için sallasanda gelmez zaten’, dedi Efe gülümseyerek. ‘Açılmayacakmısın bu kıza sen? Anlatmayacakmısın hiç?’
-‘Efsun benim ona baktığım gibi bakmıyor bana’, dedim. ‘Beni arkadaşı olarak görüyor. Bu konu beni çok sıkıyor. Belkide ondan uzak durmalıyım.’
-‘Senin ona olan hissettiklerini bilmezse sen ne zaman bileceksin ki onun sana karşı ne hissettiğini’, dedi Efe. ‘Belkide belli etmek istemiyordur!’
-‘Sonra Efe’, dedim. ‘Önce şu işleri bitirelim.’
Hep beraber Yeni Bab-ı Ali’ye vardıktan sonra Yağmur hemen kızkardeşi Irmağın yanına koştu ve ona sımsıkı sarıldı. İkisininde yüzünde güller açmıştı. Ben ve Efe hemen Mebrure hanımın yanına gittik ve Efsun eski odasına girdi.
-‘Yine sen ve ben kaldık’, dedi Semih Işıl’a.
-‘Aman dikkat et! Başını belaya sokabilirim’, dedi Işıl.
Semih güldü ve Işıl’ın avcuna bir şey yerleştirdi. Işıl avcuna baktığında bir taş gördü.
-‘Yeşil elmas’, dedi Semih. ‘Bunu sakla. Bir hafta sonra geri ver. Sana bir kolye yapacağım bu taşdan.’
-‘Gerçekten mi’, dedi Işıl heycanla.
-‘Evet. Beğendin mi?’
-‘Bayıldım!’
Işıl Semih’in boynuna atladı ve sımsıkı sarıldı sonrada Yağmur’un yanına koşup ona sarıldı.
-‘Beni unutma arkadaşım. Sık sık ziyaretine geleceğim’, dedi.
Yağmur anlamadı birden ama o da Işıl’a sarıldı. ‘Delirdi bu kız’, diye düşündü.

Mebrure hanım mektubu alır almaz zarfını yırttı.
-‘Demek öyle’, dedi. Yüzü garip bir şekil aldı. Sevinse mi üzülse mi karar veremedi. ‘Siz Komutanın yanına gidin. Bana gelmesini söyleyin.’
Komutanın yanına gider gitmez anlamış gibi bir hal aldı.
-‘Bir şey söylemeyin’, dedi Komutan. ‘Hanım beni çağırıyor.’
Beraber konuştular ve ikiside şaşırdılar gelişmelerden.
-‘Efe bence o mektubu hemen ele geçirmemiz gerekiyor’, dedim.
-‘Bencede. Bu tavırlarını hiç beğenmiyorum. Bir işler çevriliyor ve ikisininde bize birşey söylemeyeceğinden eminim.’ Efe biraz düşündü ve sonra ‘sen Efsun’un yanına git. Ben burada biraz araştırma yapayım’, dedi.
Söylediğini iki etmeden hemen gittim Efsun’un odasına. Kapıyı tıkladım.
-‘Evet’, diye cevap geldi.
İçeri girdiğimde Efsun zırhını değil normal günlük kıyafetlerini giymişti.
-‘Efsun çok... değişmişsin’, dedim şaşkınlıkla. Gözlerimde bu kadını bir asker olarak canlandıramıyordum.
-‘Ne oldu? Böyle giyinemezmiyim?’
-‘Hayır! Yani evet! Yani çok yakışmış! Sadece seni bu halinle savaşta görmeyi hayal etmiştim’, dedim gülümseyerek.
Efsun elbisesine baktı.
-‘Evet gerçektende çok komik görünürdü’, dedi. ‘Diğerleri nerede?’
-‘Efe dışarıda, Yağmur kardeşinin yanında ve Işıl ve Semih galiba didişmeye devam ediyorlar.’
-‘Işıl ve Semih didişmiyorlar.’
-‘Ne?’
-‘Farkında değilmisin? Onlar birbirlerinden çok hoşlanıyorlar. Semih mağarada Işıl’ın peşinden bir saniye düşünmeden gittiğinde farkettim. Çok değer veriyorlar birbirlerine. Ama söyleyemiyorlar.’
-‘Böylesi çok kötü olurdu’, dedim. ‘İnsan sevdiğine onu sevdiğini söylememesi çok kötü. Beraber olmak varken sadece birarada bulunuyorlar.’
-‘Bu onların kararı. Yada korkaklığı, kim bilir. Sen söylermiydin?’
-‘Neyi?’
-‘Birini sevdiğinde hemen söylermiydin’, diye sordu Efsun.
Cevap vermemek için aklıma bir bahane getirtmeye çalışıyordum ki dışarıda bir gürültü çıktı. Kurtuldum!.. zannediyordum. Hemen dışarıya doğru koştuk.
-‘Neler oluyor’, dedim Efe’ye.
-‘Çemberlitaş’ın girişini koruma altına alıyorlar’, dedi bana.
-‘Çemberlitaş buralarda mı’, dedim.
-‘Bilmiyorum. Onlar oraya varana kadar Yeni Bab-ı Ali girişi kapalı, aynı zamanda çıkışıda kapalı’, dedi Efe. ‘Birşeyler yapmamız lazım.’
-‘Ne yapabiliriz ki? Onlar bize yolu göstermeyecekler. Varsak bile nelerle karşılaşacağımızıda bilmiyoruz.’

-‘Kenan’a ne yapacaksın’, diye sordu Gaffar.
-‘Kenan çok güçlü ve her an kontrolden çıkabilen bir güç. Delirmek ve delirmemeğin arasında savaşıyor’, dedi Gaffar efendi.
-‘Onuda öldüreceksin yani?’
-‘Bir şey soracağım: Gizit klanını yok ederken iyi ama söz konusu bir insan olunca mı kötü?’
-‘Fevri davranıyorsun. Aklına ilk gelen çözüm öldürmek. Kenan ölürse hiç üzülmem. Ama seninde başının daha fazla belaya girmesini istemiyorum. Sen bu Çemberlitaş’ı başka ne için yıkmak istiyorsun? Yaratıkları altettikten sonra yıkım işlerine girsen olmuyor mu?’
-‘Çemberlitaş ve o kız yan yana geldiğinde çok tehlikeli oluyorlar. Birbirlerinin anahtarlarılar. Madem o kızın hayatta kalmasını istiyorsun, Çemberlitaş yıkılmak zorunda. Ama bir yolu daha var.’
-‘Nedir?’
-‘Ben o silahların reçetelerine sahibim. İstersen sana verebilirim.’
-‘Neden?’
-‘Tabi ki demirciye vermen için! Silahlar çok değerli ve nadir bulunan madenlerden hazırlanacak.’
-‘Sorun değil. İyi bir ekiple işi halledebiliriz.’
Gaffar efendi gülmeye başladı.
-‘Reçeteleri görmeden önce paçaları sıvama’, dedi ve cebinden bir kaç kağıt çıkarttı. ‘Al bak.’
-‘Karbon çeliği... Sibiryalı... Şelit... pek zor bir şey görmüyorum?’
-‘Devamını oku’, dedi Gaffar efendi.
-‘İridyum... Liderlik sembolü... Örümcek gözü! Dev komodo dişi! Meran mücevheri! Kadim hidra pençesi! Bunları elde etmek imkansız!’
-‘Sen bu imkansızları başarabilen birilerini bul, silahlar sizin.’
-‘Neden peki? Neyin peşindesin?’
-‘Bu silahlar Çemberlitaş’dan gelme silahlar. Kenan’ı da yener, Azat’ı da yener.’
-‘Eminmisin?’
-‘Karşılığında şifacı kıza dokunmayacağım. Onu Çemberlitaş’a gitmesi için aklına girmeyeceğim. Sen bu madenleri toplamak için ekibi nerede arayacağını biliyormusun?’
Gaffar çenesini kaşıyarak biraz düşündü. Sonra gülümsedi.
-‘Karakter turnuvasında!’
Gaffar efendi kaşlarını kaldırdı: anlamadı.
-‘Ne turnuvası?’
-‘İstanbuldaki tüm savaşçılara, büyücülere ve şifacılara haber verilecek. Teke tek savaşlarında kazananlar birbirlerine rakip olacak.’
Gaffar efendi gülümsemeye başladı.
-‘Kazanan üç dört kişi Çemberlitaş’a gidecek bu silahlara sahip olacak.’
-‘Fikrini beğendim evlat.’
-‘Ödül açıklanmayacak tabi ki.’
-‘Yanlız... bir sorun var’, dedi Gaffar efendi. ‘Öyle her önüne gelen katılamaz turnuvaya.’
-‘Neden?’
-‘Reçeteyi iyi oku. Bu silahlar kaçıncı seviye sınıflar için.’
-’49... Ama o seviyede çok az...’
-‘Umrumda değil. Bul. Gerisini ben hallederim.’
-‘Bilmem gereken başka bir şey var mı Çemberlitaş hakkında?’
-‘Yok.’
-‘Senin var. Madem Çemberlitaş çok tehlikeli bende şifacının oraya ulaşmasını engelleyeceğim. Savaşcılarım Yer Altı bölgesinin en tehlikeli yerlerine, Sivri Ada’nın en bilinmedik yerlerini güçlerini kaybetmeleri için göndermeyeceğim. Ayrıca sana inanmıyorum! Onca zahmetlere girip silah döveceksin ve sonra bunu kullanacak olan askerlerin hayatlarını riske atacaksın. Genç Bilgililerde o bölged yaşıyorlar. Bir bityeniği var ve sen bana bir açıklama yapmadan bende Çemberlitaş’a giden yolu herkezden gizli tutmak için elimden geleni yapacağım.’
-‘Ne yapabilirsin ki?’
-‘Yeni bir silah daha var. Bu elimdeki reçeteler kadar etkili olmasada güçlüler. Kenan’ı istediğim anda indirecek silahda şifacıda. Karakter turnuvası Sığınaklar için düzenlenecek. Çemberlitaşı ondan sonra yıkarsın, tabi yıkabilirsin. Onca bilimadamını boş yere tutmuyorsundur yanında.’
Gaffar efendi kızmaya başladı.
-‘Sana onca şeyi beni rededesin diye anlatmadım!’
-‘Bende sırf senin işine gelecek diye onca askeri ölüme yollamayacağım! Bana neler döndüğünü anlatsan iyi olur.’
Gaffar efendi sakinleşti. Kendi ile hesaplaşmaya başladı.
-‘Çemberlitaşın gücü dengeden çıkmaya başlıyor. Anlattığım gibi kimlik tanımadan herkeze gücünü saçıyor. Kenan ve Azat’ı bırak Kuklacı bile bu gücü kullanmaya başladı. Eğer Çemberlitaş yıkılırsa belki bu savaşın sonu gelir. Yaratıkların gücü azalır ve yok olur. Hem jandarmalara güvenmenin vakti gelmedi mi?’
-‘Yaratıkların gücü Meteor Bölgesin’e bağlı değil mi?’
-‘Erg kaynağını öğrenmişler. Çok çabaladık ama durduramadık. Zannedersem Azat Kuklacıya Erg’in yerini anlattı. Nasıl öğrendi bilmiyorum. Düşmanlarımız güçleniyor evlat.’
Gaffar biraz düşündü.
-‘O zaman Agah efendi’nin planını uyguluyalım. Artık şu düşmanların saldırmalarını beklemeyelim. Reçetelerin bende kalmasına izin verirsem sana bu silahlara laik askerler bulacağım. Hep beraber Kenan’ın, Azat’ın hatta Kuklacı’nın işini bitireceğiz. Onlardan daha güçlü bir silahımız var.’
-‘Ne?’
-‘Şifacı kız tabi ki’, dedi Gaffar gülerek. ‘O kız güçlerini başka kullanıyor. 49. Seviyeden bile daha üstünde olabilir. Araştırmama izin ver.’
-‘Seçtiğin yol çok riskli. Kaybetme şansımız çok büyük.’
-‘Kaybetmek bir seçenek değil. En iyilerin arasından en iyilerini seçtiğimizde aldığım riske değecek. Şimdi: Yer Altı’na giden yol Meteor Bölgesinden geçiyor. Oraya istediğimiz gibi girebilirmiyiz?’

Gaffar Teşkilat’ın katkılarıyla Karakter turnuvası düzenlendi. Katılanların her biri katılım parası ödemek zorundaydı. Gelirlerin hepsi Şifa Yurdu ve Karakter Okulu için harcanacak.
-‘Kazananın ödülü ne olacak peki’, diye sordu Agah efendi Gaffar’a.
-‘O bir süpriz, efendim. Ama merak etmeyin çok değerli bir şaheser.’
-‘Tamam o zaman. Katılım parası iyi fikirdi. Şifa Yurdu ve Karakter Okulu için çok iyi gelecek. Hatta dövüşlerden sonra şifacılarımız iyileştirme büyüleri ile hazır olacaklar.’
-‘Peki, efendim. Benden istediğiniz bir şey var mı?’
-‘Var. Efsun adındaki katılımcıyı listeden silmeni istiyorum’, dedi Agah efendi.
-‘Ne?’
-‘Beni duyun. Parasını geri ver ve dövüşlere katılmayacağını söyle.’
-‘Ama...’
-‘Onun güçleri somut bir boyut almadan dövüşmesine izin veremem. Neler olabileceğini kimse bilmiyor.’
-‘Belkide bu yüzden onun dövüşmesine izin vermeliyiz efendim. Böylelikle şifacının değerini ölçeriz. Ayrıca meydanın etrafı şifacılarla, büyücülerle, savaşçılarla ve jandarmalarla dolu olacak.’
Agah efendi biraz düşündü ve: ‘Tamam’, dedi. ‘Ama işler terse gittiğinde seni sorumlu tutarım.’
-‘Peki efendim. Nasıl isterseniz’, dedi Gaffar ve odadan ayrıldı.

-‘Karakter turnuvasına herkez katılı mı’, diye sordu Süleyman.
-‘Keşke sen katılmasaydın’, dedi Semih.
-‘Nedenmiş o’, dedi Süleyman
-‘Çünkü seni yeneceğim’, dedi Semih.
Ahmet gülmeye başladı.
-‘Komik olan ne’, dedi Süleyman.
-‘Senide ben yeneceğim’, dedi Ahmet.
-‘Hepiniz susunda marifetlerinizi turnuvada görelim’, dedi Feriha. ‘Şu büyük ödül ne olabilir?’
-‘Bence silah’, dedi Nur.
-‘Bende iksir’, dedi Salih.
-‘Şaheser bir şey olmalı’, dedi Efe. ‘Yoksa onca tantanayı boşuna yapmış olmazlardı.’
-‘Herneyse kazanmak istiyorum’, dedim. ‘Ve şu da var... turnuva sırasında karşı karşıya çıkabiliriz.’
Herkez sustu.
-‘Bence bu turnuva için bunu problem yapmamalıyız’, dedi Alp. ‘İyi olan kazansın. İçinizden biri kazandığında sevinirim ve tebrik ederim. Sorun değil.’
-‘Bende aynen katılıyorum’, dedi Ahmet.
-‘O zaman sorun yok’, dedi Efe, ama benim içim hala rahat değildi.

-‘Çaylar soğudu mu Rüstem abi?’
-‘Ooo! Hanzade hanım! Bu ne şeref!’
-‘Emanetimi almaya geldim’, dedi Hanzade.
-‘Kardeşlerin neyse sende o’un. Hepiniz aynısınız! Anca Rüstem’e iş düşünce uğrarsınız’, dedi Rüstem alınarak.
-‘Kızma! Turnuva için geldik ama kazandıktan sonra elbette yanına gelip bir çayını içeceğiz. Merak etme.’
Rüstem güldü ve ortaya bir silah çıkarttı.
-‘Hazır. Sadece senin hatrına dövdüm bunu. Özel. 40. Seviyenin üzerinde silah dövmek hem zor hemde madenleri çok nadir.’
-‘İstediğim efsunlar üzerinde mi?’
-‘Dene, sonra gel bana teşekkür et. Kız kardeşlerin ne zaman gelecekler?’
-‘Yakında onlarda damlarlar’, dedi Hanzade ama büyülenmiş gibi elindeki kafa koparana bakıyordu. ‘Şimdi bu bir kerede karşımdakini öldürür mü?’
Rüstem gülmeye başladı.
-‘Iskalamazsan öldürür. Ama bu kafa koparan için bir zırh yapıldı. Yenilmez değilsin. Antrenman yapman şart. Kazanmak istiyorsan tabi ki.’
-‘Kaybetmek bir seçenek değildi zaten’, dedi Hanzade gülümseyerek.

-‘Neden sadece benim katılımım geri çevrildi’, dedi Efsun kızarak.
-‘Bize gelen talimatlar bu kadar. Başka bir şey söyleyemeyiz ve yardımcıda olamayız’, dedi görevli.
-‘Ama bu haksızlık! Herkez gibi bende ödedim katılım parasını’, dedi Efsun.
-‘Paranı geri alabilirsin. Ama bu turnuvaya katılmana izin verilmedi’, dedi görevli. Efsun’a parasını geri uzattı ama Efsun geri çevirdi.
-‘Sizde kalsın’, dedi ve ayrıldı oradan.
-‘Efsun’, diye bağırdı Akın ve o’na doğru koştu. ‘Doğru mu gördüm? Seni geri mi çevirdiler?’
-‘Evet. Ve nedenini bilmiyorum. Tribünden izleyeceğim sizi.’

-‘Karakter turnuvasina hoşgeldiniz! İlk olarak savaşçılar dövüşüecek, sonra büyücüler ve son olarak şifacılar. Kendi cinsinin galipleri finalde karşı karşıya kalacaklardır. İksir kullanmak ve silah değiştirmek serbesttir. Lakin iki kere iksir kullanabilirsiniz ve silahınızı bir kez değiştirebilirsiniz.’
Açıklama yapıldıktan sonra listeleri astılar. Her cinsten 20 kişi katılmıştı turnuvaya.
-‘Ben nerdeyim’, dedi Süleyman.
-‘Şurada’, dedi Akın. ‘Adem adında başka savaşçı ile dövüşeceksin.’
İlk etapta arkadaşlarım ve ben herkezi yendik. Geriye kaldı son 10 kişi. Bizler 7 kişiydik ve içlerimizden bazıları karşı karşıya gelmek zorunda kaldı. Süleyman Halit’e karşı, Fatma Polat adında bir savaşçıya karşı, Efe Güven adında bir savaşçıya karşı, Semih ise Hanzade adında bir savaşçıya karşı dövüştüle. Ben ise Alpay adında bir savaşçıya karşı dövüştüm. Dövüşlerin sonunda 5 kişi ayakta kaldı: Halit, Efe, Hanzade, Fatma ve ben. Adil bir turnuva için hız testi yaparak kazanan iki savaşçı belirlendi: Hanzade ve ben. Son olarak sadece biz kaldık. Büyücülerden ise Akın ve Zerde kaldı son olarak. Şifacılardan Salih ve Uraz.
-‘Tebrikler. Yendin. Finallerdesin, dedi Efe bana.
-‘Diğerler yenenleri görüyormusun’, dedim.
-‘Evet’, dedi Efe. ‘Üçüzler galiba.’
-‘Efsun neden kazanamadı acaba.’
-‘Haberin yok mu? Efsun geriçevrildi.’
-‘Ne? Neden?’
-‘Yukarıdan birileri onu tehlikeli görmüş olmalı. Efsun tribünden izliyor diğerleri gibi’, dedi Efe. ‘Hadi dinlen. Bu kızlar kolay lokma değil.’
Aklımı dövüşlere veremiyordum bile. Efsun neden dışlandı? Agah bey biliyormuydu?

-‘Hepimiz finalleri yenmek için bir adım yakındayız.’
-‘Herkez ne yapıcağını biliyor mu?’
-‘Evet.’
-‘Evet.’
-‘O kız yok. Geriçevrildi.’
-‘Ne? Olamaz! Olmamalı!’
-‘Meclis onu tehlikeli bulup katılımparasını iade etmiş.’
-‘Kahretsin! Tüm emeklerimiz boşa gitti.’
-‘Gitmedi. Eğer hepimiz yenersek ona meydan okuyabiliriz.’
-‘Öyle diyorsun ama o savaşçı çocuk başka. Genç olduğuna aldanma onda başka bir güç var.’
-‘Beni devirebilen savaşçı daha anasının karnından doğmadı. Ondan kormuyorum.’
-‘Korkmamaya devam ederken hafife almamayıda unutma kardeşim.’
-‘Onun hakkında söylenenler yüzünden mi? Yok İstanbul’un en hızlı koşanı o’muş...’
-‘Seni hız testinde yenmedi mi? Hafife alma diyoruz sadece. Süprizlerle karşı karşıya çıkmayalım onca yol katettikten sonra.’

Kura çekilerek belirlendi: Akın ve Zerde’nin dövüşü ilke alındı. Akın her ne kadar iyi dövüşsede Zerde onu yendi. Dövüşten sonra Akın gördüklerini anlattı.
-‘Onun zırhı ve silahları şaheser eşyalar. Ayrıca zihin saldırısına karşı koyabilecek tek bir insan bile yok.’
-‘Eşyaları şaheser mi’, dedim.
-‘Evet! Yani onlar çok nadir ortaya çıkan madenlerden yapılıp en güçlü efsunlarla hazırlanırlar. İksir kullanmama rağmen, silah değiştirmeme rağmen yinede onu yenecek gücüm yok’, dedi Akın.
-‘Üzülme. Çok iyi dövüştün’, dedi Fatma. ‘O’nu yenmek için efsunlu eşyalardan daha çoğuna ihtiyacın olacaktı.’
-‘Neden’, diye sordu Efe.
-‘Birilerinden intikam alıyormuş gibi dövüştü. Duyguları gücünü yönlendiriyor gibi’, dedi Fatma. ‘Sırada kim var?’
-‘Ben’, dedi Salih. ‘Uraz’la karşı karşıyayım.’
‘Hazırmısın’, dedi Efe.
-‘Evet, hazırım’, dedi Salih.
Salih Uraz ile dövüşürken, dövüşün ilk on dakikasında Salih’in kazanacağını zannettik. Ama Uraz silah değiştirdikten sonra Salih onu yenemedi. Salih’de silahını değiştirdi ama nafile. Uraz onu yenmeyi başardı.
-‘Ne ile karşı karşıya çıktım ben’, dedi Salih. ‘Çok güçlü zehiri var. Direnemedim onca büyülere karşı.’
-‘Son dövüşte ne olacak acaba’, dedi Efe.
-‘Zırhlar kuşansın! Silahlar bilensin! Son dövüşte savaşçılardan Ata ve Hanzade meydana çıkacaktır’, diye duyruldu.
-‘Hadi Ata’, dedi Efe bana. ‘Sıra sende.’
Hanzaden silahı ile beraber çok güçlü gözüküyordu. Kendimden şüphe etmeye başladım. Aklımı bu dövüşe yönlendiremiyordum. Aklım hep Efsun’da. Bu dövüşlere katılmayı çok istiyordu.
-‘Yüzündeki endişe korkudan mı’, dedi Hanzade bana. Cevap vermedim. Hanzade gülmeye başladı ve dövüşün başla sinyalı verildi. Hanzade hemen atağa geçti ve beni yaralamaya baktı. Durdurma büyüsünü yaptım ve biraz kudret toplayayıp en sert vuruşumu yaptım. Hanzade yaralandı ama iksir içerek iyileşti.
-‘Cadı. Hemen iksire sarıldı’, dedi Efe tribünden.
Hanzade tekrar saldırdı. Elindeki silah kafa koparan. Efsununu bilmiyorum çünkü anlamıyorum. Gücüme güç katacak şarap iksirini içtim. Savunmam düşmüştü ama Hanzadeyi yaralamaya devam edebildim. Hanzade deneyimsiz değildi ama. Ona karşı kurduğum tuzağı anladı ve karşılık verdi. Kanatma saldırısını yaptı. Çokta etkiliydi.
-‘Rüzgar’ın durumu iyi değil’, dedi Semih. ‘Hemen bir şey bulması gerek.’
-‘Dövüş daha bitmedi’ dedi Salih. ‘Silah değiştirir belki.’
-‘Umarım’, dedi Fatma. ‘O kafa koparan demirci Rüstem’in işi. Belli. Rüzgar’ın şansı yok.’
Hanzade kanatma saldırısı enerjimi düşürdüğünü biliyordu. Silahı ile saldırmaya devam ediyordu.
-‘Hani İstanbul’un en hızlı koşanı sendin? Hadi koşup kaçsana’, dedi Hanzade.
Hanzade’nin eline saldırdım. Sağ eli silah tutan el olmalı. Eli kırılmıştı ve silahını düşürmüştü. Dövüş durduruldu. Hekimler hemen Hanzade’nin yanına koşup eline baktılar. Dövüşe devam edemeyeceğine karar verdiler ama Hanzade’de kararlıydı. Dövüşü ne olursa olsun bırakmayacaktı. 5 dakika ara verdikten sonra dövüş devam etti. Dövüş başlamadan önce gözüme bir şey battı: Agah bey sanki yine bana bakıyordu. Parmağındaki yüzük parlıyordu.
-‘Elimi kırman bir şey değiştirmiyor! Seni hala...’, diye başladı Hanzade.
-‘Zırvalamayı kes ve dövüşe başla! Ağzını çalıştırdığın kadar ellerini çalıştırsaydın elin kırılmazdı’, dedim. Başlama sinyalı verilir verilmez Hanzade saldırmaya başladı. Zırhımla onu durdurdum ve silahına nişan aldım. En sert vuruşumu yaparak kafa koparanın sapını kırdım. Onun sapı kırıldı kırılmasına ama benim silahımda çok zarar gördü. Bu silahla dövüşemezdim.
-‘Silahımı kırdın’, diye bağırdı Hanzade. Hemen silahlarımızı değiştirdik. Hasarı en yüksek olan silah ve zırhlarımı seçtim.
-‘Gücü güçle mi yenecek şimdi’, dedi Salih.
-‘Hayır’, dedi Efe. ‘Tank olarak savaşacak.’
Hanzade bana saldırmaya devam ediyordu. Keşke ikidebir beni öldürecekmiş gibi bakmasa bana. Dövüşe daha çok odaklanmaya başladım.
‘Başarabilirsin’, diye bir ses duydum yakınımda. Etrafıma baktım ve kimse görmedim. Ahmaklığımdan ellerimi silahımla beraber indirmiştim. Hanzade bunu fırsat bildi ve bana saldırdı. Yere çöktüm. Dövüş tekrar durduruldu. Hekimler yanıma koştu.
-‘İyimisin? Devam edebilecekmisin’, diye sordular bana. İlk başta cevap veremedim ama sonra ayağa kalkmayı başardım. Tribüne baktığımda Efsun endişe ile beni izliyordu.
-‘Devam edeceğim’, dedim.
Dövüş devam eder etmez Hanzade üzerime doğru koşmaya başladı.
-‘Tank olmanın avantajını göstereyim sana’, dedim ve Hanzade’nin ayaklarına konsantre oldum. Hanzade’nin ayakları takıldı ve yere düştü. Silkelenip tekrar ayağa kalktı ve yine bana doğru koştu. Aynı şeyi tekrar yaptım.
-‘Hanzade kör mü oldu’, diye sordu Salih.
-‘Hayır’, dedi Fatma. ‘Rüzgar kışkırtma saldırısını öğrendi.’
-‘Hanzade gittikce hiddetleniyor. Ata bunu avantaj olarak kullanacak’, dedi Efe.
Efe haklı çıktı. Hanzade yine koşmayı başladı üzerime doğru. Bana yaklaşmasına izin verdim ve son anda kışkırtma saldırısını tekrarladım. Hanzade yere düşerken ona saldırdım ve savaşın galibi oldum.
Kazandıktan sonra tüm tribün ayağa kalkıp sevinç çığlıkları atmaya başladı.
Hekimler ve şifacılar hemen bize doğru koşuyorlardı. Onlarla beraber Efe’de vardı.
-‘Yendin! Onu yendin! Bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum! O saldırılara nasıl dayanabildin!’
-‘N’olur şimdi bunları sorma. Ödül neyse onu alıp hemen gitmek istiyorum’, dedim. Efe gülmeye başladı. Hanzade, Zerde ve Uraz yanımıza doğru geldiler.
-‘Bu hiçbirşeyi değiştirmiyor’, dedi Hanzade. ‘İki dövüşün tekini siz kazandınız ama bizde varız.’
-‘Sizin derdiniz ne’, dedi Efe.
-‘Şifacıya meydan okuyoruz. Onunla dövüşmek istiyoruz’, dedi Zerde.
Görevliler bize doğru yaklışıp bizi tebrik etti. Kazananların kürsüye çıkıp madalyalarının takılacağını ve ödüllerin açıklanacağını anlattı. Üçüz kardeşler oldukca rahatsızdı kazananların yanında yer almamdan.

-‘Hanzade kaybetti’, dedi Rüstem Efe’ye.
-‘Evet. Ata’nın süprizlerle karşımıza çıkacağını tahmin etmeliydim’, dedi Efe.
-‘Silahımı kırmayı başardı’, dedi Rüstem üzgün bir ifadeyle. ‘Bugüne kadar benim silahlarım hiç kırılmadı. Satışlar için iyi olmayacak bu.’
-‘Sorun silahda değil, Ata’nın o silaha nasıl vurduğunda. Hanzade silahını daha sağlam tutsaydı ve Ata’nın saldırısını anlasaydı elleri kırılmayacaktı.’
-‘Hanzade içinde yazık oldu.’
-‘Onlar neyin peşinde ki?’
-‘Kimse bilmez. Silahlarını kuşanırlar ve galibiyet için savaşırlar. İlk kez yenildi.’
-‘Egosu kırıldı yani’, dedi Efe gülerek.
-‘Hanzadeyi hafife alma. Rüzgara tekrar meydan okuyacaktır.’
-‘Ödüller açıklanacak.’
-‘Ben ödüllerin ne olduğunu biliyorum’, dedi Rüstem ve gülümseyerek ayrıldı.

‘Kazananların ödülleri belli oldu. En nadir bulunan madenlerden ortaya çıkmış olan silahlar. Bu silahlar gücünüze güç katacaktır. Büyücü için Ejder Asa, şifacı için Asab-ı Kehf ve savaşçı için Ecel Getiren. ‘
Silahı elime aldığım anda gücünü hissedebildim. Diğer kazananlar bana ters ters bakıyorlardı. Kazandığımı hazmedemiyorlar hala. Acıyamıyorum bile Hanzadeye. Yenildiğini üzgün değilde kızgın. Madalya ve ödül töreninden sonra hepimiz kürsüden indik. Hepimiz ama kardeşler hariç.
-‘Herkez bizi dinleyebilir mi? Lütfen! Sadece bir dakika’, dedi Zerde mikrofona.
Tribündeki seyirciler ayağa kalkmışlardı bile ama şaşkın bir ifadeyle geri oturdular yerlerine.
-‘Teşekkür ederiz. Biz bu turnuvaya hem kazanmaya geldik hemde... orada oturan şifacıya meydan okumak için.’ Hanzade parmağı ile Efsun’u gösterdi. Herkez gibi Efsun’da şaşırdı.
-‘Duyduklarımıza göre bu şifacı oldukca güçlü bir şifacı ve rakipleri kim olursa olsun onları yeniyormuş’, dedi Uraz.
-‘Bana neden üçünüz birden meydan okuyorsunuz ki’, diye bağırdı Efsun.
-‘Gücünü ispatlaman için’, dedi Hanzade. ‘Biz inanmıyoruz herkezin dilinde dolanan sözlere. Sen gelmiş geçmiş en güçlü kişi olamazsın. Şifacısın! Yakın dövüşte dayak yersin anca.’
Tribündekilerin bazıları kahkaha atmaya başladı. Efsun’un gücünü görmüş olanlarda gülmedi. Endişe ile Efsun’a doğru bakıyordum. Acaba ne yapacak?
-‘Böyle bir meydan okuma bu turnuva bölgesinde kabul edilemez’, diye bağırdı Gaffar bey. ‘Aranızdaki sorunları dışarıda halledin.’
-‘Sorunumuz olduğu için yada sorun çıkartmak için gelmedik’, dedi Zerde. ‘Şifacı gücünü göstersin.’
-‘Bu dövüş karşılıksız değil’, dedi Uraz. ‘Ödül olarak verilen silahları ortaya koyuyoruz. Kazanan onlara sahip olur.’
-‘Peki ya şifacı kaybederse’, dedi Gaffar bey.
-‘Bizde onu İstanbul’un her bir yanında sahtekar olarak ilan ederiz’, dedi Hanzade gülümseyerek.

-‘Arzuhalci!’
-‘Efendim Işık? Bu ne telaş?’
-‘Turnuvada olay çıktı! Var gücümle koştum geldim!’
-‘Ne oldu?’
-‘Üçüz kardeşler, yani üç kişi... şifacıya meydan okuyorlar! Herkezin içinde onlarla dövüşüp gücünü test etmek istiyorlar.’
Arzuhalci bunu duyar duymaz kitabını kapattı ve hemen turnuvanın bulunduğu yere koştu. Ardından Işık’ta gelerek tabi ki.

-‘Arkadaşlar! Turnuvada olay çıkmış’, diye bağırdı bir çocuk çarşıda.
-‘Neler oldu? Saldırı mı var’, dedi terzi Fahri bey.
-‘Hayır! Üç kişi o şifacıyı dövüşe davet ediyor!’
Çarşıdaki kalabalık, esnaf dahil, elindeki eşyaları bırakıp hemen turnuvanın bulunduğu yere gittiler.

-‘Efendim! Karakter turnuvasında sorun çıkartan üç kişi var’, dedi asker.
-‘Kim’, diye sordu Gaffar efendi.
-‘Şu üçüz kızkardeşler. Şifacıyla dövüşmek istiyorlar.’
Gaffar efendi’nin yüzünde bir gülümseme oluştu.
-‘Nihayet’, dedi ve gözlüklerini taktı. ‘Hadi! Hemen görmeye gidiyoruz.’

-‘Kabul ediyormusun’, dedi Gaffar bey Efsun’a. Efsun düşünüyordu ama düşünürkende meydana doğru yaklaşıyordu. Öyle bir sessizlik oluşmuştu ki Efsun’un ayak sesleri duyuluyordu.
-‘Kabul’, dedi Efsun. Bir çığlık koptu. Üçüzler gülümsemeye başladı.
-‘Kurallar nedir’, dedi Efsun.
-‘Kural yok’, dedi Hanzade. ‘İksir kullanmak serbest. Silah ve zırh değiştirmek serbest. Kaçmakta serbest.’ Hanzade yine kendinden çok emindi. Sanki az önce onu yenmemişim gibi. Hemen Efsun’un yanına doğru koştum.
-‘Benden nefret edeceksin ama yapma! Dövüşme! Güçlerini kontrol edemiyorsun bile’, dedim.
-‘Yine benim hakkımda kararlar alıyorsun’, dedi Efsun.
-‘Aynı şey değil! Bu kızlar çok tehlikeli! Gözlerine bak, onlar seni öldürmeye gelmişler!’
-‘Sence herkezin ağzının payını vermemin vakti gelmedi mi?’
Tribünün kapıları açıldığında bir grup içeriye girdiler.
-‘Duymuş olmalılar’, dedim. ‘Ne çabuk.’
-‘Rüzgar. Güven artık bana. Başarabileceğime inan. Bu benim için çok önemli. Hem tecrübe savaşta kazanılmıyor mu? Anla artık. Lütfen. Bu güçler beni kontrol etmeye başlamadan onları kontrol altına almam gerek.’
Üçüzlere doğru bakıyordum ve hazırlıklarını yapıyorlardı. Efsun için hala endişeliyim. Bunların niyeti başka. Efsun’a döndüm, onu alnından öpüp sarıldım.
-‘Dikkatli ol. Eğer ters bir şey giderse hemen meydana koşup dövüşü durduracağım’, dedim ve geri çekildim.
-‘Üç dövüş olacak. Önce şifacı şifacıya karşı, sonra büyücü şifacıya karşı ve son olarak savaşçı şifacıya karşı’, dedi Hanzade.

-‘Efsun ne yaptığını biliyor mu’, dedi Efe kızgın bir tonla. ‘O kızlar hangi seviyede dövüşüyor görmedi mi!’
-‘Artık onun kararlarını sorgulayamayız. Efsun ne istiyorsa yapsın’, dedim.
-‘Onun için endişeliyim’, dedi Fatma.
-‘Ben ise korkuyorum’, dedi Akın. ‘O büyücü çok güçlü.’
-‘Efsun’da Teşkilat’a yeni katılmış bir çaylak değil’, dedim. ‘Bırakın bu tecrübeyi yaşasın.’
-‘Kazanıcağını mı sanıyorsun’, diye sordu Salih.
-‘Kaybetmemek için var gücüyle savaşacağını biliyorum’, dedim.

-‘Silahlarınız ve iksirleriniz nedir’, dedi Gaffar bey. Dövüşün hakemi olarak gönüllü oldu.
-‘Benimki Asab-ı Kehf’, dedi Uraz. ‘İksirim sadece kudret için.’
-‘Senin’, diye sordu Gaffar bey Efsun’a.
-‘İnat Kıran. İksir yok’, dedi Efsun. Uraz gülmeye başladı. ‘İksir eksikliği yaşıyorsan sana ödünç verebilirim. Zaten kullanıcağımı zannetmiyorum’, dedi.
-‘Yerlerinizi alın.’
Uraz ve Efsun dövüş için yerlerini aldı. Efsun sırtında taşıdığı silahını eline aldı.
-‘Üç dakika içinde karşındakinin sırtını yere getirtmelisiniz. Başlayın.’
Uraz hemen Efsun’u zehirledi ve sonradan bir asit saldırısı yaptı. Efsun’un enerji yüzde 50’ye inmiş olmalı ki Uraz zehir ve asit ustasıdır.
-‘İşte bu kadar’, dedi Uraz ve yeni bir saldırı için hazırlandı. Efsun büyü etkilerini yok etti ve kendini iyileştirdi. Sonra ruh kalkanını açtı ve Uraz’a saldırdı. Uraz şaşırmıştı. Onun zehirinden kim kurtulabilir ki? Tamamen donmuş olması gerekiyordu! Efsun Uraz’la yakın dövüşmeye başladı. Uraz zehirler ve asit saldırılarına o kadar çalışmış olmalı ki yakın dövüşe hiç önem vermemiş. Neredeyse Efsun’a dokunamıyordu bile. Uraz yere düştü ve kızdı.
-‘Bu nasıl olur! Elimdeki asa zehirimin etkisini dörde katlıyor! Asit saldırıları ölümcülleştiriyor!’
-‘Evet çok etkililer ama bana yaramaz’, dedi Efsun ve zehir saldırısında bulundu. Uraz olduğu yerde bayıldı. Tribünde herkez şaşırdı. Bu kadar çabuk mu bitecekti?
-‘Kazandı’, dedi Akın sessizce.
-‘Bu kadar sevinme’, dedi Fatma. ‘Uraz var gücüyle savaşmadı bile. Efsun’u hafife aldı. İkinci dövüşte bu olmayacak.’
Hekimler Uraz’ı olduğu yerden kaldırıyorlardı ve silahı Efsun’a verdiler.
-‘Bu bir’, dedi Efsun. ‘Sıra sende.’
Zerde öfkeyle ayağa kalktı ama Hanzade onu durdurdu, kulağına birşey fısıldadı ve Zerde gülümsedi.
-‘Herkez hazır mı’, dedi Gaffar bey. İkiside kafalarını salladı.
-‘Başla!’
Zerde hemen Tesla küresini dövüşe attı ve ateş çemberi ile dövüşmeye devam etti. Saldırılar meydanda büyük bir toz bulutu yarattı. Toz bulutu indiğinde Zerde’nin saldırıları sona ermişti. Yüzünde gülümseme vardı. Lakin toz bulutları yere düşünce Efsun’un ayakta olduğunu gördü ve korktu.
-‘Olamaz...’
-‘Ruh kalkanım zannettiğindende etkili’, dedi Efsun ve zehir saldırısında bulundu. Zerde zehire karşı koyamıyordu ve hızını kaybediyordu. Efsun o sırada Tesla küresine çok sert bir vuruş yaptı ve küreyi kırdı.
-‘Sert vuruş mu yaptı o’, dedi Efe şaşırarak.
Gülümsemeye başladım. Zehirin etkisi biter bitmez Zerde enerji iksirini içti.
-‘Şu silahı iyice bir deneyelim’, dedi ve sırayla bildiği tüm saldırıları yaptı: meteorit, buz oku ve ateş çemberi. Efsun her birine karşı koydu ve hala ayakta duruyordu.
-‘Bitir artık’, diye bağırıyordu Hanzade kenardan. ‘Zamanın tükeniyor!’
Zerde var gücü ile bir yıldırım saldırısı yaptı ve tüm meydan elektrikle doldu. Ama sonradan tüm elektrikler bir yere doğru yöneldi. Daha doğrusu Efsun tüm elektrik enerjisini silahına doğru çekiyordu.
-‘Ne yapıyor bu’, diye bağırdı Zerde.
-‘İnanmıyorum...’, dedi Arzuhalci. ‘Yönlendirme...’
Efsun tüm elektriği topladıktan sonra tek bir hamle ile Zerdeye saldırdı. Yıldırımın kat kat güçlüsünün karşısında yenildi.
-‘Bu şifacı yıldırım saldırısını yaptı’, dedi Gaffar.
-‘Söylemiştim. Bu şifacı başka. Belki şifacı bile değil’, dedi Gaffar efendi.
Zerde yere yığıldığında Hanzade meydana koştu. Kılıcını çekmişti ve Efsun’a saldırmak üzereydi. Efsun Hanzade’yi durdurdu.
-‘Şimdide savaşçı gibi karşındakini durdurabiliyor’, dedi Gaffar. ‘Daha nelere şahit olacağız.’
Hanzade çözülür çözülmez Uraz ve Zerde’de katıldılar meydana.
-‘Bu kurallara aykırı’, diye bağırdı Gaffar ama kimse onu dinlemedi.
-‘Sen tecrübesizsin! Bunları yapman mümkün değil’, diye bağırdı Uraz.
-‘Bak bakalım daha neler yapabiliyorum’, dedi Efsun ve hepsini zehirledi. Üçüzlerin hepsi yavaşca Efsun’a yaklaştı. Yeterince yaklaştıklarında Efsun var gücüyle ateş çemberi büyüsünü yaptı ve sonra her birini asit saldırısına tuttu. Dövüşü Efsun kazandı. Efsun silahları topladı ve meydanı terk etti. Kimse gördüklerine inanamadı. Ben Efsun’un ardından koştum.
-‘Efsun! Efsun dur!’
-‘İşte benim gerçek güçlerim bu. Anlamıyorum ve nasıl yapıyorum bilmiyorum ama oluyor işte.’
-‘Gel. Seni evine götüreceğim. Olanları düşünüp konuşuruz.’
-‘Neyi konuşmak istiyorsun ki?’
-‘Sen ne istersen.’
Efsun’u ona yaptığım odaya götürdüğüm ve ikimizde oda kavagasının konusunu açmadık.
-‘Sence güvendemiyim?’
-‘Sana karşıkoyabilen tek bir rakip yok. Bence sana dokunmak isteyenler tehlikede’, dedim.
-‘Beni öldürmeye çalışacaklar mı?’
-‘Ölmüyorsun ki’, dedim.
-‘Neyim ben?’
-‘Bunların cevabının Çemberlitaş’da olduğunu zannediyorsun değil mi? Eğer oraya gitmek istiyorsan seve seve yanında gelirim.’
-‘Çemberlitaş’ın ne olduğunu bile bilmiyorum.’
Biraz düşündüm ve Efsun’u elinden tutup çektim.
-‘Gel! Kütüphanede bizimkiler bunun hakkında bilgi buldular.’
Efsun’la beraber Çarşıya doğru koştuk ve Şifa Yurdu’na doğru gittik. Oradaki kitaplarda Çemberlitaş hakkında bulduklarını okuduk.
-‘Şuna bak’, dedim. ‘’Çemberlitaş Teşkilat tarafından girişi yasak bölge olarak tanımlanan en yüksek seviyede tehlikeli olan bir yer. Girişi bir tek Jandarmalar ve Teşkilat’ın meclis üyeleri bilirler. Çemberlitaş Erg enerjisinin kaynağı olarak bilinir. Buraya hiçkimse giremez. Nedeni tarih boyunca kim adım attığında bir daha asla geri dönmemesidir. Lakin, 1972’de bu bölgeye Genç Bilgililer adında ve Gaffar bey’in liderliğinde bir grup akın etti. Her ne kadar Çemberlitaş denilen enerji kaynağına fazla yakalaşamasadalar, o bölgede yaşam mücadelesini vermekte başarılı çıktılar’.’
-‘Gaffar bey meclis üyesi değil mi’, diye sordu Efsun.
-‘Zannetmiyorum’, dedim. ‘Bence dedesi yada babası.’
-‘Araştıralım. Yardım edermisin?’
-‘Tabi ki. Kolay olmayacak. Daha fazla araştırma yapıp ona göre hazırlık yapalım.’
-‘Sence Gaffar bey ile konuşmalımıyız? Ailesi yada kendisi bilgi biliyordur belki?’
-‘Yarın ilk işimiz bu olsun’, dedim.
Efsun gülümsedi.
-‘Silahları ne yapalım’, diye sordu bana.
-‘Saklayalım. Sonra ne yapacağımıza karar veririz.’
-‘İnsanmıyım ben?’
-‘Değilmisin?’
-‘Bilmiyorum.’
-‘Son yaptığın şu büyünün ne işe yaradığını biliyormusun?’
-‘Hangisi?’
-‘Zerde’nin yıldırımını tamamen yuttun ve sonra ona doğru...’
-‘Yönlendirdim’, dedi Efsun. ‘Çok kudret harcadım ama başardım.’
-‘Bunu yapabildiğini nasıl anladın?’
-‘Bir şey fark ettim: başkasının yaptığı şeyleri gördükten sonra yapabildim. Düşünsene? Sizin sert vuruş yaparken gördüm, depar yaparken gördüm. Büyücülerinde bir çok saldırılarını gördüm.’
-‘Yani... kopyalama özelliği gibi mi?’
-‘Öğrenmek için görmem gerek galiba. Bir saldırı görünce başarabiliyorum.’
-‘Yeteneklerinin sınırsız olduğunu düşünüyormusun?’
-‘Öyle hissediyorum. Ama şuanda...Allah kahretsin! Nasıl unuturum? Üçüncü not!’
Efsun hemen terzi’nin yanına doğru koştu.
-‘Efsun bekle bende geliyorum!’

-‘Şifacı bilerek mi katılmadı turnuvaya’, dedi Agah efendi Gaffar’a.
-‘Hayır efendim’, dedi Gaffar. ‘Ben bilerek onu listeden sildim.’
-‘Ama onun katılmasını istiyordun’, dedi Agah efendi.
-‘Doğru. Ama tehlikeli olduğunu düşündüm ve herşeyi sizden habersiz harekete geçirdim. Üçüzlerin meydan okumasından haberim yoktu.’
-‘Herşeyi mahvettiğinin farkındasın değil mi? Baban aklını bulandırmış olmalı.’
-‘Babamla bir alakası yok’, diye bağırdı Gaffar ve hemen özür diledi bu çıkışından.
-‘Baban benimle konuştuklarınızı anlattı mı sana?’
-‘Size mi geld?’
-‘O’nu istiyor. Çemberlitaş’a şifacı dokunduğu anda neler olacağını anca ben bilirim. Baban yanılıyor ve Erg’i yükselteceğini düşünüyor. Bu yüzden şifacıyı öldürmek istiyor. En güçlü kalabilsin diye.’
-‘Rekabet mi?’
-‘Evet. Onu durdurmamız için çok geç değil evlat. Bana yardım edecekmisin?‘Duydunuz mu? Gaffar bey Meclis’ten atılmış’, dedi Salih.
-‘Neden’, diye sordu Nur.
-‘Karakter turnuvasında Agah efendi’nin sözüne rağmen Efsun’u o geriçevirtmiş.’
-‘Neden yapsın ki bunu’, dedi Alper.
-‘Bilmiyorum.’
-‘Peki şimdi ne olacak’, diye sordu Alper.
-‘Bilmiyorum. Ama ters giden birşeyler varsa hemen öğrenmemiz lazım’, dedi Salih.
-‘Nasıl’, diye sordu Nur.
-‘Artık bizimle açık kart oynasınlar. Agah efendi ile bir görüşme ayaralayacağım’, dedi Salih ve gitti.
-Ne istiyorsun’, dedi jandarma Salih’e.
-‘Agah efendi ile konuşmak.’
-‘Az bekle.’
Jandarma içeriye girdi ve bir müddet sonra dışarıya çıktı: Agah efendi görüşmeyi kabul etmişti.
-‘Gel bakalım’, dedi Agah efendi.
-‘Buraya neden geldiğimi biliyorsunuz sanırım’, dedi Salih.
-‘Açıklama bekliyorsun.’
-‘Evet. Gaffar efendi dedikleri ihtiyar büyücü ve meclis üyesi Gaffar bey’in ilişkileri ne?’
-‘Otur önce. Çok yıllar önce bir çatışma ortaya çıkmıştı. Belkide biliyorsundur. Kütüphanenin kitaplarını didik didik okuduğunuzu duydum. Beyaz Köşk döneminde Gaffar efendi Beyaz Köşk’ün Beyaz Büyücülerini yönetiyordu ve Genç Bilgililer’e mekan sağlıyordu. Genç Bilgililer’den birisinin adı Nergis hanımdı. O ismi tarih kitaplarında bulamazsın çünkü...’ Agah efendi öksürmeye başladı. ‘Affedersin evlat. Gaffar efendi Nergis hanıma ayrı bir ilgisi vardı. Gizlice evlenmişlerdi. Bunu gizli tuttular çünkü Azat efendi buna karşı çıkacağına ve Nergis hanımı kovacağından eminlerdi. Nergis hanım Çemberlitaş’a yakınındaki jeneratöre devreye geçiren projeye imza atmıştı. Her bakımdan Gaffar efendi Nergis’e ihtiyacı vardı. Hem bilgisine hemde sevgisine. Sonra Nergis hanımın karnı büyümeye başlamıştı. Gaffar efendi istemiyordu bu çocuğu. Onların ayrılığı olabilirdi.’
-‘Bebek bekleyen bir çift neden ayrılsın ki?’
-‘Onlar ayrılmazdı ama onları ayırırlardı. Doğumdan sonra hiçkimsenin sormaya cesareti yoktu: bu çocuğun babası kim? Nergis hanım çocuğunu hep oğlum diye seviyordu. Kimse babasının adını taşıdığını bilmiyordu. Nergis hanım büyük çatışmada öldü.’
-‘Büyük çatışma neydi?’
-‘Gaffar efendi Genç Bilgililer için mekan ayırmıştı Beyaz Köşk’te. Beyaz Köşk’ün içinden biri dışarıdaki bi kuvvet için muhbircilik yaptı. Sonra onlar Beyaz Köşk’e saldırdılar. Fare adamları karşıkoyamadılar. Genç Bilgililer’in merkezleri projeleri ile beraber yandı kül oldu. Beyaz Büyücüler geç kalmıştı müdahale etmek için. Gaffar efendi olay yerine vardığında merkezin içindeki yangın herşeyi yok etmeye devam ediyordu. Nergis hanım içeride çığlıklar içinde yanarak öldü. Beyaz Büyücüler sağ kalan Genç Bilgilileri güvenli bir yere götürdüler. Gaffar efendi önce etrafına baktı ve herşeyi sindirdikten sonra en güçlü büyüsünü yapıp herşeyi yakıp yıktı. Çok kötü oldu, çok. Gaffar efendi bu olanlardan uzaklaşmak için Meteor Bölgesi’ne doğru yol aldı. Planı oraları geçmekti.’
-‘Kuklacı gibi’, dedi Salih.
-‘Evet.’
-‘Başarabildi mi?’
-‘Çemberlitaş’a gitti. Kalan Genç Bilgililer ile orada çalışmalarına devam ediyor. Zaten Gaffar Meteor Bölgesi’ne doğru yol aldığında herkez ona ‘efendi’ demeye başladı.’
-‘Peki oğlu?’
-‘O gitmedi. O zamanlarda Yükseliş Cemiyetini onarmakla meşguldük. Gaffar efendi gizilice emanet etti oğlunu bize. Gaffar’dan asla gizlemedik babasının kim olduğunu. Zaten Gaffar efendi her yıl gelirdi bir iki defa ziyaret etmek için. Yıllar içinde kitap baskıları tarihe büyük çatışmayı ve Beyaz Köşk’ü yazdıktan sonra Gaffar babasına karşı mesafesini korudu. Bu yüzden Gaffar efendi’nin Eminönü’ne gelmesi herkezi rahatsız eder. Asıl emelleri nedir kimse bilmez.’
-‘İlginç hikaye. Karakter turnuvasını Gaffar bey düzenlemedi mi?’
-‘Evet o düzenledi.’
-‘Peki neden Efsun’u geriçevirdi?’
-‘Onun nedeni...’, diye tereddüt etti Agah efendi.
-‘Anlatacaksınız değil mi? Hakkımız var bunu bilmeye.’
-‘Efsun gelip kendisi sorabilir. Sana anlatacak değilim. İstediği an gelip sorabilir soracaklarını.’
Salih karşılık vermeden Şifa Yurdu’na geri döndü. Anladığı kadarıyla Gaffarlardan biri iyi, diğeri kötü. Ama hangisi?
-‘Ne öğrendin’, dedi Nur Salih’e.
-‘Galiba Çemberlitaş’a giden yol Meteor Bölgesi’nden geçiyor.’
-‘İnanmıyorum’, dedi Alper. ‘Onca yıl yakınımızdamıymış? Bizde Eminönü’nde bekliyoruz böyle!’
-‘Efsun için ne söyledi’, diye sordu Nur.
-‘Gelip kendisi sorsun dedi.’

-‘O büyüyü gördün mü’, dedi Uraz.
-‘Hayatımda daha önce böyle bir şey görmedim’, dedi Zerde. ‘Benim yaptığım büyüleri yapıyor. Hatta seninkileri bile Hanzade.’
-‘Benim yaptıklarımı hiçkimse yapamaz’, diye bağıran Hanzade hızlı kardeşlerinin yanında ayrıldı.
-‘Söylenenlere inanmadık’, dedi Zerde ardından.
-‘Evet. Üzerine bir de dayak yedik’, dedi Uraz.
-‘Hanzade bu işin peşini bırakmayacak.’
-‘Bende bırakmayacağım. O şifacının gizemini çözüceğim. Onca büyülerini gödükten sonra bunları nasıl yaptığını mutlaka öğrenmem lazım. Silahlarında yada zırhlarında bir numara yoktu.’
-‘Söylenenler doğru çıktı işte’, dedi Zerde ve ayağa kalktı. ‘Hadi gidelim artık. Bu konuları fazla kurcalamayalım.’

-‘Şifacıyı turnuvadan geri çektin ama bir işe yaramadı’, dedi Gaffar efendi. ‘Neden dövüşe izin verdin?’
-‘Meydan okuyacaklarından haberim olmadı. Benim iznimle alakası bile yoktu. İşler çığırından çıktı. o üçüz güçlüler ama Efsun onları yeneceği belli idi. Şimdi tüm İstanbul çalkalanacak. Haberler kim bilir nerelere kadar uçmuştur.’
-‘Diğerlerinin silahlarınıda kazandı. Çabalarımız boşa çıktı!’
-‘Çabalarımız mı? Sen onları Kenan’a karşı savaştırmak için kullanacaksın değil mi? Efsun’un da iyiliğini düşünmüyorsun.
-’Silahların reçetelerini hemen kabul ettin ama! Çemberlitaş’ın sırlarını bir ben bilirim. Neler yapabileceğini bir tek ben bilirim. Sakın bilgimden bir daha şüphe duyma.’
-‘Yoksa ne olur?’
-‘Bunu soran...!’
-‘Yeter artık’, diye bağırdı Gaffar babasına. ‘Hep böylesin ve böyleydin! Efsun’u kullanmak istiyorsun! Niyetin ne bilmiyorum ama seni durdurmak için herşeyi yapacağım. Efsun’u senden koruyacağım. Hatta Çemberlitaş hakkındaki sırrıda öğreneceğim.’
-‘Sen bunları başarmak için yeteri kadar büyümedin evlat.’
-‘Sende benim ne kadar büyüdüğümü görmek için pek ortalarda bulunmadın.’

-‘Yardımına ihtiyacım var’, dedi Işık Efe’ye.
-‘Sana yardım edeceğimimi düşünüyorsun?’
-‘Beni kırmayacağını biliyorum, o yüzden bu önsözü geçelim.’ Işık Efe’ye doğru yaklaştı. ‘Şifacı Arzuhalci ile görüşmesi gerek.’
-‘Hayır.’
-‘O şifacı’nın son yaptığı büyü var ya... yönlendirme derler ona. Onu yapabilmek için o şifacı’nın seviyesiz olması gerek.’
-‘O da ne demek’, diye sordu Efe.
-‘Arzuhalci az çok anlattı ama kavrayamadım. Yarın Efsun gelsin. Gizlice. Kimse bilmemeli.’

-‘Size gelmemi söylemişsiniz. Turnuvadan...’
-‘Turnuvadan neden geriçevrildiğini biliyorum. Ama bu önemli değil. Önemli olan şu...’, dedi Agah efendi ve cebinden bir kağıt çıkardı. ‘Son not bende. Okuduktan sonra ne yapman gerektiğini bileceksin.’
-‘Bunu size kim verdi?’
-‘Bunun...’, diye başladı Agah efendi.
-‘Bun notu size kim verdi!’
-‘Büyükannen. Siz buraya taşındığınızda Selami bey ve bana gelip derdini anlatmıştı. Selami bey öldü. Bu notu sadece ben biliyorum. Ama tüm İstanbulda seni biliyor.’
-‘Nerden anlıcağım bu notun sahte olmadıını?’
-‘Yazısından ve içeriğinden anlarsın. Unutma ki ben körüm. Ne yazabilirim nede okuyabilirim.’
-‘Söyleyecek başka bir şeyiniz yoksa ben izninizle gitmek istiyorum.’
-‘Var: Gaffar efendi’den uzak dur. O ihtiyar sana iyi gelmeyecek. Kanma oyunlarına. İnanma sana vaadedecek sözlerine.’
-‘Bana ne vaadedebilir ki?’
Agah efendi gülümsemeye başladı. ‘Duymak istediğin herşeyi’, dedi.
Efsun koşarak odasına gitti ve zarfı açtı. İçindeki notu çıkarttı ama sayfada bir şey yazmıyordu! ‘Büyükannem bana şaka mı yapıyor’, diye düşündü. Henüz ne yapması gerektiğini bilmediği için Efsun zarfı saklamak için güvenli bir yer aradı. Sonra kapısı çalındı. Efsun hemen zarfı cebine sakladı.
-‘Benim’, dedim. ‘Rüzgar.’
-‘Gel.’
-‘Sana bir şey göstereceğim’, dedim ve Efsun’u kolundan tutup dışarıya çektim.
-‘Nereye gidiyoruz’, diye sordu bana.
-‘İyi bir yere.’
Onu Türkiye İşbankasına götürdüm.
-‘Bak. İnsanlar burada bir hesap açıp saklamak istedikleri herşeyi depolayabiliyorlar. Teşkilat üyeleri için üçretsiz ama senin içinde bir şeyler hazırladım.’ Efsun’a bir anahtar uzattım.
-‘Hiçbir yerde kopyası yok. Bu kasa senin. İstediğini güvenle saklayabilirsin. Umarım bu yükünü biraz olsun hafifletir.’
Efsun sevinçten boynuma sarıldı ve koşarak odasına döndü. Tüm notları, defterleri ve günlüğünü geri getirip kasasına yerleştirdi.
-‘Artık içim dahada rahat. Benim önce bir yere gitmem gerek’, dedi Efsun.
-‘Nereye?’
-‘Sahaf Necmi’ye. Bana yardımcı olur inşallah. Bir konuda yardımı gerek.’
-‘Belki ben yardımcı olurum?’
-‘Sağol ama yapamazsın. Gerçekten. Ama benimle beraber gelebilirsin.’
Bir müddet sonra sahafın yanına cardik. Her zamanki gibi telaşlı ve huysuzdu.
-‘Çabuk ne istediğini söyle. Çok işim var’, dedi bize.
-‘Ben görünmez yazılar hakkında bilgi istiyorum’, dedi Efsun.
Sahaf elindeki işi bıraktı ve Efsun’a sanki bir deli görmüş gibi baktı.
-‘Saçmalamaktan bıkmayan toplumun içinde sıkışıp kaldım! Birinizde hayırlı bir şey isteyin! Sadece bir kez!’
-‘Anlatamadım galiba. Benim boş bir sayfam var. Sayfa bir nota ait. Kimse okumasın diye özel bir mürekkep böyle seçildiğini düşünüyorum.’
Sahaf çenesini biraz kaşıdı ve bir kutu kibrit verdi Efsun’a.
-‘Bunu nota yakın tut, ama kağıdı yakma! Eğer bir not varsa gerçekten, ateş bunu gösterecektir’, dedi ve sanki biz orada yokmuşuz gibi işine devam etti.
-‘Teşekkürler. İyi günler’, dedim ama oralı olan olmadı.
Biz oradan ayrılırken Efsun’un yüzünde telaşlı bir ifade vardı. Sanki notu okumaktan korkuyordu.
-‘İyimisin?’
-‘Kim? Ben? İyiyim’, dedi bana.
-‘Notlar kimden geliyor biliyormusun?’
-‘Evet. Büyükannemden.’
-‘İyi şeyler mi?’
-‘Sayılır. Bunu okuduktan sonra farkına varıcağım herşeyi. Beni yanlız bırakırmısın?’
Efsun odasında yanlız başına oturuyordu. Not masasında öyle bekliyordu. Elinde kibrit kutusuyla oynuyordu. Sonunda karar verdi ve masaya doğru gitti. Elindeki kibritlerden birini yaktı ve nota önüne tuttu: bir şey gözükmedi. Bir kibrit daha yaktı ve notun arkasına tuttu. Yine bir şey gözükmeyeceğini zannediyordu ama yavaş yavaş kelimeler kendini göstermeye başladı.

-‘Efsun kıza gerçekleri anlatmanın vakti geldi mi Selami’, diye sordu Agah efendi kendi kendine. ‘Aklım almıyor aslında. Onca yıl aradık! Gözümün önündekini bile farkedemiyorum. Herkezin kaderi onun ellerinde. Bu çok korkunç Selami. Daha güçlerinin anlamını bile bilmiyor. İnşallah Çemberlitaş’a vardıklarında yanlış seçimi yapmaz. Savaşın sonu gelmek üzere Selami. Benim ömrümde gittikce azalıyor. Bazan hissediyorum ölümün gözlerini ensemde. Tek isteğim düşmanın elinde can vermemek. Hayır! Tek isteğim pişman ölmemek! Arkamda yarım kalmış bir iş bırakmamak. Zaman çok azaldı eski dostum. Kuklacı ve Gaffar efendi Efsun’un haberini almış. Azat ve Kenan’da rahat durmayacaklar. Çok büyük çatışmalar olacak Selami. Efsun’un kazanmasına rağmen Teşkilat yinede kan kaybedecek. Meclis’in bölünmesinden korkuyorum. Aramıza yeni üyeler almamız gerekiyor yakında. Evet! Taze kan bizi bir arada tutacak.’
Kapı çalındı.
-‘Efendim? Sizinle görüşmek isteyen birisi var. Gaffar bey.’
-‘Buyursun’, dedi Agah efendi ve Gaffar bey’i misafir etti. Bu genç delikanlı sayesinde Çemberlitaş’a gideceklerdi
Resim
lonca facebook başvurusu:http://www.facebook.com/messages/
Bana göründüğün gibi gözükme olduğun gibi gözük ben senin ne mal oldunu bilim
Kullanıcı avatarı
SkyBlue
Dış Şehir Gezgini
Dış Şehir Gezgini
Mesajlar: 1753
Kayıt: 31 Ağu 2011 12:10
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Donquixote Family
Konum: Eminönü Çınaraltı

Re: IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen SkyBlue »

Adam destan yazmış. :o
~ Donquixote Family ~
~ Mihawk ~
Manasiyok
Teşkilat Neferi
Teşkilat Neferi
Mesajlar: 543
Kayıt: 20 Haz 2010 16:18
Sunucu: Tılsım
Klan: Lodos
Konum: Manyas/BANDIRMA

Re: IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen Manasiyok »

Keşke alıntı diye yazsaydınız.
Thre are the norml( . )( . )the silicone ( + )( + )the perfct(o)(o).Some are cold(^)(^)some belong to grndmthers\./\./And let’s nt forgt the very large(o Y o)the very small(.)(.)and the asymmetrical(•)(.)We love them all! Say FCK to breast cancer!
Kullanıcı avatarı
Maynaqsifaci
FareAdam Düşmanı
FareAdam Düşmanı
Mesajlar: 287
Kayıt: 13 Ağu 2011 19:53
Sunucu: Tılsım
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Just For Fun*

Re: IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen Maynaqsifaci »

Yazının ana fikrini söyleyebilecek biri var mı?
Resim

ResimResim
Kullanıcı avatarı
SCaRyx
Arzuhalci'nin Adamı
Arzuhalci'nin Adamı
Mesajlar: 1099
Kayıt: 30 Haz 2010 23:04
Sunucu: Tılsım
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Scary Team

Re: IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen SCaRyx »

Yeminle Okudum .d Bir s.qm anlatmıyo :D
Kullanıcı avatarı
SkyBlue
Dış Şehir Gezgini
Dış Şehir Gezgini
Mesajlar: 1753
Kayıt: 31 Ağu 2011 12:10
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Donquixote Family
Konum: Eminönü Çınaraltı

Re: IIxLovexloncası acılmıstır

Mesaj gönderen SkyBlue »

Maynaqsifaci yazdı:Yazının ana fikrini söyleyebilecek biri var mı?

Anayı karıştırma ! :)
~ Donquixote Family ~
~ Mihawk ~
Cevapla