Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
-
- Meteor Kaşifi
- Mesajlar: 1612
- Kayıt: 10 Şub 2012 13:41
- Sunucu: Beyaz Köşk
- Klan: Lodos
- Lonca: Üstadlar
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
inşallah sıkılıp bırakmazsın ve son göreve kadar kitap gibi okunur
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
YÜKSELİŞ
Bugün yanıma gelen bir çocuk Şevket Ağabey'in beni çağırdığını söyledi.
Dünkü yoğun koşuşturmacanın içinde Şevket Ağabey'i gözden kaçırmışım.Yanına gittim halini hatrını sordum.
Bana "Dün neden bana uğramadın.Sana o kadar el salladım"dedi.Bana ceviz yaprağına ihtiyacı olduğunu söyledi.
Hani şu dün bir güzel kaynatıp içtiğim yapraklar var ya...
Hemen başladım Eminönü sokaklarında ceviz yaprağı toplamaya.
Ceviz yapraklarını toplarken geze geze Çınar Altı'na kadar gelmişim.Beni gören Işık Hanım bana seslendi.
Dün yaptığım yardımlar sayesinde hemen ünüm yayılmış.Benim için bir iş bulmuştu.Müşterisini rahatsız eden
fare adamları öldürmemi istedi.Kelle başı 70...
Eskiden olsa bu işi kabul etmezdim.Çünkü gücüm anca fare gibi küçük şeylere yetiyordu.Farkında olmadan bir günde
çok yol kat ettim.Ve bu güç beni cezbediyor.Nedense daha fazla görev istiyorum.Daha fazla güçlenmek için...
Gidip fare adamlara iyi bir ders verdim.Daha çok kazanmak için öldürdükçe öldürdüm.
Bir an için başka birisine dönüştüğümü hissettim ve durdum.Üstüm başım yine kan olmuştu...
Işık Hanım'a gittim.Parayı bölüştük.Sonra bana biraz yaklaştı ve "daha büyük bir iş seni bekliyor" dedi.
Bana fare adamların liderini öldüreceğimizi söyledi.Eğer bu işi yaparsam güzel bir ödül beni bekliyormuş.
Görevi kabul ettim ama bir fare adam liderini öldürmenin hiç kolay bir iş olmadığını biliyordum.Çok tehlikeli bir iş.Bir çok kişinin ölümü bu gibi nedenler yüzünden olmuştu.Bana tarif ettiği sokağa gittim.
Sokakta bir düzine silahlı fare adam vardı.Bu lidere ulaşmak hiç kolay olmayacaktı.Öylece aralarına dalamazdım.Biraz kurnazlık yaptım.
Sokağı gören bir binanın içine sızdım.Pencereden büyülerimi üzerlerine yağdırdım.Fare adamlar binanın içine doğru geldiler ve kapıdan çıkanları birer birer avladım.Ne olduğunu anlayamadan ölüverdiler.
Geriye sadece asıl adam kaldı.Kellesi en değerli olan.Sokağa çıktım ve karşı karşıya geldik.Yalnızca o ve ben.Gözlerimin içine baktı ve
"Sana ne kadar ödediler ? İki katını öderim ve buradan gidersin" dedi.Kabul etmedim."O zaman bu sokaktan yalnızca birimiz sağ çıkacak ve o sen değilsin " dedi ve aniden yanındaki kertenkeleyi tutup üzerime fırlattı.
Kertenkeleyi havada bir meteorit ile parçalara ayırdım.İkiye ayrılmış kertenkelenin arasından bakınca Kızgın Kum'un silahını bana
doğrulttuğunu fark ettim.Yüzünde savaşı kazanmışcasına sinsi bir gülüş vardı.Hızlı bir hamle ile yana doğru atladım.Mermilerden son anda kurtuldum.Tekrar silahını bana doğrulttu.O sırada odaklanarak kritik bir hamle yaptım ve meteoritim ile silahını parçaladım.
Kızgın Kum korkudan bana hayatı için yalvarmaya başladı.Hiç gözünün yaşına bakmadım.Son bir büyü ile beynini dağıttım.
Yavaş adımlarla Işık Hanım'a doğru yürüdüm.Işık Hanım az kalsın ölüyor olmamı pek umursamadı.Bana ödülümü verdi.Ve bende yavaş yavaş oradan uzaklaştım.
Bir anda aklıma topladığım ceviz yaprakları geldi.Az kalsın yine Şevket Bey'i unutuyordum.Hemen Mısır Çarşısı'na gittim.
Şevket Bey'e istediği ceviz yapraklarını verdim.Daha sonra çıkışa yöneldim.O sırada Sahaf Necmi beni gördü ve bastonuyla bana işaret verdi.
Yanına gittim.Bu seferki görev Teşkilat için değildi.Hamit Pehlivan'dan kahve sipariş etmiş.Yaşlı başlı adamı oraya kadar yürütemezdim.
Tekrar Çınar Altı'na doğru gittim.
Hamit Pehlivan'dan kahveyi aldım ve tekrar Mısır Çarşısı'na yöneldim.Meteor bölgesinin yanından geçerken Komutan beni gördü ve bana seslendi.Fare adamları öldürdüğümü duymuş.Haberler ne çabuk yayılıyor.Doğru ya ! Burası küçük bir yer.
Bana "İşte aradığım adam ! Tam sana göre bir görevim var" dedi.
Fare adamların besin kaynağı olan iri kertenkeleri öldürmemi istedi.Artık Teşkilat'ta aranan birisi olmak güzel bir his...
Önce Sahaf Necmi'nin kahvesini teslim ettim.Ardından Komutan'ın tarif ettiği yere giderek iri kertenkeleleri öldürmeye başladım.
Ardından Komutan'a döndüm.Ödülümü alıp oradan ayrıldım.
Sanırım yapacak bir iş kalmamıştı.Sonra aklıma şu dünkü sarhoşun isteği geldi.Bir sarhoş için böyle bir zahmete değer mi bilemiyorum ama umarım parası vardır.Antrepo'ya doğru yola koyuldum.Ama önce Agah Efendi'ye uğramalıydım.Antrepo ile ilgili bana bir takım görevler vereceğini söylemişti.Haber vermeden oraya gitmek istemedim.
Agah Efendi "Bende seni bekliyordum.Sana kendini göstermek için bir fırsat vereceğim.Dün yaptığın saldırıda çıkan karmaşada ajanlarımız Antrepo'ya girmeyi başardılar.Şimdi senden oraya gidip cinlere bir baskın düzenlemeni istiyorum" dedi.
Antrepo'ya gittim.Adeta cinlerin toprağı haline gelmiş bu yerde çok dikkatli olmalıydım çünkü her an her yerden bana saldırabilirler.
Agah Efendi'nin istediği baskını gerçekleştirmek için etrafda dolaşan bekçi cinleri öldürmeye başladım.
Öldürdüğüm bir cinin üzerinde çok sayıda kazma vardı.
Birkaçını alıp çantama koydum.
Bu sırada kargaşadan yararlanan Teşkilat ajanları Antrepo'nun içine sızmayı başardılar.Onlara saldırmak üzere olan bazı avcı cinleri de öldürdüm.Ve bir cinin üzerinde şu sarhoşun istediği şaraplardan bir tane buldum.
Sanırım burada şimdilik işim bitti.Hemen Agah Efendi'ye gittim.Agah Efendi'ye kazmaları söylediğimde şaşırdı."Bozbüyüyen" diye bir şeyden bahsetti.Sonra içerideki ajanların avcı cinler yüzünden zor durumda olduğunu söyledi.Böylece yeni görevimi almış oldum ve tekrar Antrepo'ya gittim.
Avcı cinlerin icabına baktım.Bu sırada içeride bilgi toplayan ajanlar dışarı çıkmayı başardılar.İşimi bitirip Agah Efendi'ye gittim.Gelen bilgileri inceleyip tekrar beni çağıracağını söyledi.
O zamana kadar Komutan'a gidip benim için bir görevi var mı diye sormamı istedi.
Artık deneyimli bir neferim.Teşkilat'ta hızla yükseliyorum.Gittikçe güçlendiğimi hissediyorum.Ama yaptığım güçlü büyülere bu eskimiş asa artık dayanamıyor.Yeni bir asaya ihtiyacım olacak...
Önce Şarapçı'nın yanına gittim.Ona bulduğum şarabı verdim.Güldü ve "Sadece bir şarap için Antrepo'ya mı girdin ? " dedi.
Bana arkasındaki kutularda daha çok şarap olduğunu söyledi.Tam bir zaman kaybı.Oradan ayrıldım ve Komutan'a gittim.
Komutan hiç ciddiyetinden taviz vermeyen birisi.Hemen bana yapmam gerekeni söyledi.Kırmızı örümcekler...
Kırmızı örümcekleri öldürmek uzun sürdü.Çünkü görevler zorlaştığı halde eşyalarım bu görevler için yetersiz kalıyordu.Komutan'a rapor verdim.Bana işime yaramayacak bir eldiven verdi.Bu hoşuma gitmedi.Yapacak bir iş kalmamıştı.Agah Efendi'nin vereceği görev için henüz hazır değildim.
Bu yüzden gidip biraz tecrübe kazanıp, büyülerimi geliştirmek için kırmızı örümcekleri kesmeye devam ettim.
Uzun bir süre sonra artık hazırdım.
Agah Efendi'ye gittim.Ajanlar içeride bize olup biten hakkında bilgi verebilecek bazı cinler olduğunu tespit etmiş.
O cinlerle konuşmak için Antrepo'ya gitmemi istedi.
İçeride biraz cin kanı dökerek yoluma devam ettim ve sonunda o cinler ile kutuların arasındaki gizli bir mekanda buluştum.
Folklor cinleri dilimizi çok kötü konuşsalarda az çok ne dediklerini anladım.Bu sözleri hemen Agah Efendi'ye ilettim.
Agah Efendi önce şaşırdı ve sonra durumu anladı.Tünel ! Azul denen cin bir tünel kazdırıyormuş.Bu yüzdende sürekli cinlerin sayısında artışlar oluyormuş.Benden gidip şu sözde öncü Azul'u öldürmemi istedi.Bu görevin sonucunda Teşkilat beni en iyi şekilde ödüllendirecek.
Antrepoya girdim ve önüme geleni öldürerek ilerledim.İlerledikçe cinlerin sayısı ve gücü arttı.Üstümdeki ekipmanlar
bu iş için yeterince iyi değildi.
Sonunda Azul'a ulaştım.İri yarı bir cindi.Onu alt etmek için yine kurnazca bir taktik buldum.Bu iri yarı ve hantal
cin koşarak asla bana yetişemezdi.Bu yüzden onu peşimde koşturarak hırpalamaya başladım.Derisi cidden kalındı ve uzun süre büyülerime
dayandı.
Ama sonunda yere yığılıp kaldı.Her yer kan içindeydi.Şu ana kadar yaptığım en zor işti.Ölüm riski çok yüksekti.Teşkilat'ta çok ses getireceğine eminim.
Agah Efendi'ye gittim.Üstüm başım kan içindeydi.Asam iyice eskimiş ve artık büyülerimi yapmamı zorlaştırıyordu.
Agah Efendi beni tebrik etti ve sanki benim düşüncelerimi okumuş gibi bana yeni bir asa verdi.
Yine bir günün sonuna geldim.Geçen zamanda ünüm her yere yayılmaya başladı.Büyük iş büyük ses getirir...
Bir gün daha bitti.Yarının ise ne getireceği bilinmez...
Serinwizard 7.11.2017
Bugün yanıma gelen bir çocuk Şevket Ağabey'in beni çağırdığını söyledi.
Dünkü yoğun koşuşturmacanın içinde Şevket Ağabey'i gözden kaçırmışım.Yanına gittim halini hatrını sordum.
Bana "Dün neden bana uğramadın.Sana o kadar el salladım"dedi.Bana ceviz yaprağına ihtiyacı olduğunu söyledi.
Hani şu dün bir güzel kaynatıp içtiğim yapraklar var ya...
Hemen başladım Eminönü sokaklarında ceviz yaprağı toplamaya.
Ceviz yapraklarını toplarken geze geze Çınar Altı'na kadar gelmişim.Beni gören Işık Hanım bana seslendi.
Dün yaptığım yardımlar sayesinde hemen ünüm yayılmış.Benim için bir iş bulmuştu.Müşterisini rahatsız eden
fare adamları öldürmemi istedi.Kelle başı 70...
Eskiden olsa bu işi kabul etmezdim.Çünkü gücüm anca fare gibi küçük şeylere yetiyordu.Farkında olmadan bir günde
çok yol kat ettim.Ve bu güç beni cezbediyor.Nedense daha fazla görev istiyorum.Daha fazla güçlenmek için...
Gidip fare adamlara iyi bir ders verdim.Daha çok kazanmak için öldürdükçe öldürdüm.
Bir an için başka birisine dönüştüğümü hissettim ve durdum.Üstüm başım yine kan olmuştu...
Işık Hanım'a gittim.Parayı bölüştük.Sonra bana biraz yaklaştı ve "daha büyük bir iş seni bekliyor" dedi.
Bana fare adamların liderini öldüreceğimizi söyledi.Eğer bu işi yaparsam güzel bir ödül beni bekliyormuş.
Görevi kabul ettim ama bir fare adam liderini öldürmenin hiç kolay bir iş olmadığını biliyordum.Çok tehlikeli bir iş.Bir çok kişinin ölümü bu gibi nedenler yüzünden olmuştu.Bana tarif ettiği sokağa gittim.
Sokakta bir düzine silahlı fare adam vardı.Bu lidere ulaşmak hiç kolay olmayacaktı.Öylece aralarına dalamazdım.Biraz kurnazlık yaptım.
Sokağı gören bir binanın içine sızdım.Pencereden büyülerimi üzerlerine yağdırdım.Fare adamlar binanın içine doğru geldiler ve kapıdan çıkanları birer birer avladım.Ne olduğunu anlayamadan ölüverdiler.
Geriye sadece asıl adam kaldı.Kellesi en değerli olan.Sokağa çıktım ve karşı karşıya geldik.Yalnızca o ve ben.Gözlerimin içine baktı ve
"Sana ne kadar ödediler ? İki katını öderim ve buradan gidersin" dedi.Kabul etmedim."O zaman bu sokaktan yalnızca birimiz sağ çıkacak ve o sen değilsin " dedi ve aniden yanındaki kertenkeleyi tutup üzerime fırlattı.
Kertenkeleyi havada bir meteorit ile parçalara ayırdım.İkiye ayrılmış kertenkelenin arasından bakınca Kızgın Kum'un silahını bana
doğrulttuğunu fark ettim.Yüzünde savaşı kazanmışcasına sinsi bir gülüş vardı.Hızlı bir hamle ile yana doğru atladım.Mermilerden son anda kurtuldum.Tekrar silahını bana doğrulttu.O sırada odaklanarak kritik bir hamle yaptım ve meteoritim ile silahını parçaladım.
Kızgın Kum korkudan bana hayatı için yalvarmaya başladı.Hiç gözünün yaşına bakmadım.Son bir büyü ile beynini dağıttım.
Yavaş adımlarla Işık Hanım'a doğru yürüdüm.Işık Hanım az kalsın ölüyor olmamı pek umursamadı.Bana ödülümü verdi.Ve bende yavaş yavaş oradan uzaklaştım.
Bir anda aklıma topladığım ceviz yaprakları geldi.Az kalsın yine Şevket Bey'i unutuyordum.Hemen Mısır Çarşısı'na gittim.
Şevket Bey'e istediği ceviz yapraklarını verdim.Daha sonra çıkışa yöneldim.O sırada Sahaf Necmi beni gördü ve bastonuyla bana işaret verdi.
Yanına gittim.Bu seferki görev Teşkilat için değildi.Hamit Pehlivan'dan kahve sipariş etmiş.Yaşlı başlı adamı oraya kadar yürütemezdim.
Tekrar Çınar Altı'na doğru gittim.
Hamit Pehlivan'dan kahveyi aldım ve tekrar Mısır Çarşısı'na yöneldim.Meteor bölgesinin yanından geçerken Komutan beni gördü ve bana seslendi.Fare adamları öldürdüğümü duymuş.Haberler ne çabuk yayılıyor.Doğru ya ! Burası küçük bir yer.
Bana "İşte aradığım adam ! Tam sana göre bir görevim var" dedi.
Fare adamların besin kaynağı olan iri kertenkeleri öldürmemi istedi.Artık Teşkilat'ta aranan birisi olmak güzel bir his...
Önce Sahaf Necmi'nin kahvesini teslim ettim.Ardından Komutan'ın tarif ettiği yere giderek iri kertenkeleleri öldürmeye başladım.
Ardından Komutan'a döndüm.Ödülümü alıp oradan ayrıldım.
Sanırım yapacak bir iş kalmamıştı.Sonra aklıma şu dünkü sarhoşun isteği geldi.Bir sarhoş için böyle bir zahmete değer mi bilemiyorum ama umarım parası vardır.Antrepo'ya doğru yola koyuldum.Ama önce Agah Efendi'ye uğramalıydım.Antrepo ile ilgili bana bir takım görevler vereceğini söylemişti.Haber vermeden oraya gitmek istemedim.
Agah Efendi "Bende seni bekliyordum.Sana kendini göstermek için bir fırsat vereceğim.Dün yaptığın saldırıda çıkan karmaşada ajanlarımız Antrepo'ya girmeyi başardılar.Şimdi senden oraya gidip cinlere bir baskın düzenlemeni istiyorum" dedi.
Antrepo'ya gittim.Adeta cinlerin toprağı haline gelmiş bu yerde çok dikkatli olmalıydım çünkü her an her yerden bana saldırabilirler.
Agah Efendi'nin istediği baskını gerçekleştirmek için etrafda dolaşan bekçi cinleri öldürmeye başladım.
Öldürdüğüm bir cinin üzerinde çok sayıda kazma vardı.
Birkaçını alıp çantama koydum.
Bu sırada kargaşadan yararlanan Teşkilat ajanları Antrepo'nun içine sızmayı başardılar.Onlara saldırmak üzere olan bazı avcı cinleri de öldürdüm.Ve bir cinin üzerinde şu sarhoşun istediği şaraplardan bir tane buldum.
Sanırım burada şimdilik işim bitti.Hemen Agah Efendi'ye gittim.Agah Efendi'ye kazmaları söylediğimde şaşırdı."Bozbüyüyen" diye bir şeyden bahsetti.Sonra içerideki ajanların avcı cinler yüzünden zor durumda olduğunu söyledi.Böylece yeni görevimi almış oldum ve tekrar Antrepo'ya gittim.
Avcı cinlerin icabına baktım.Bu sırada içeride bilgi toplayan ajanlar dışarı çıkmayı başardılar.İşimi bitirip Agah Efendi'ye gittim.Gelen bilgileri inceleyip tekrar beni çağıracağını söyledi.
O zamana kadar Komutan'a gidip benim için bir görevi var mı diye sormamı istedi.
Artık deneyimli bir neferim.Teşkilat'ta hızla yükseliyorum.Gittikçe güçlendiğimi hissediyorum.Ama yaptığım güçlü büyülere bu eskimiş asa artık dayanamıyor.Yeni bir asaya ihtiyacım olacak...
Önce Şarapçı'nın yanına gittim.Ona bulduğum şarabı verdim.Güldü ve "Sadece bir şarap için Antrepo'ya mı girdin ? " dedi.
Bana arkasındaki kutularda daha çok şarap olduğunu söyledi.Tam bir zaman kaybı.Oradan ayrıldım ve Komutan'a gittim.
Komutan hiç ciddiyetinden taviz vermeyen birisi.Hemen bana yapmam gerekeni söyledi.Kırmızı örümcekler...
Kırmızı örümcekleri öldürmek uzun sürdü.Çünkü görevler zorlaştığı halde eşyalarım bu görevler için yetersiz kalıyordu.Komutan'a rapor verdim.Bana işime yaramayacak bir eldiven verdi.Bu hoşuma gitmedi.Yapacak bir iş kalmamıştı.Agah Efendi'nin vereceği görev için henüz hazır değildim.
Bu yüzden gidip biraz tecrübe kazanıp, büyülerimi geliştirmek için kırmızı örümcekleri kesmeye devam ettim.
Uzun bir süre sonra artık hazırdım.
Agah Efendi'ye gittim.Ajanlar içeride bize olup biten hakkında bilgi verebilecek bazı cinler olduğunu tespit etmiş.
O cinlerle konuşmak için Antrepo'ya gitmemi istedi.
İçeride biraz cin kanı dökerek yoluma devam ettim ve sonunda o cinler ile kutuların arasındaki gizli bir mekanda buluştum.
Folklor cinleri dilimizi çok kötü konuşsalarda az çok ne dediklerini anladım.Bu sözleri hemen Agah Efendi'ye ilettim.
Agah Efendi önce şaşırdı ve sonra durumu anladı.Tünel ! Azul denen cin bir tünel kazdırıyormuş.Bu yüzdende sürekli cinlerin sayısında artışlar oluyormuş.Benden gidip şu sözde öncü Azul'u öldürmemi istedi.Bu görevin sonucunda Teşkilat beni en iyi şekilde ödüllendirecek.
Antrepoya girdim ve önüme geleni öldürerek ilerledim.İlerledikçe cinlerin sayısı ve gücü arttı.Üstümdeki ekipmanlar
bu iş için yeterince iyi değildi.
Sonunda Azul'a ulaştım.İri yarı bir cindi.Onu alt etmek için yine kurnazca bir taktik buldum.Bu iri yarı ve hantal
cin koşarak asla bana yetişemezdi.Bu yüzden onu peşimde koşturarak hırpalamaya başladım.Derisi cidden kalındı ve uzun süre büyülerime
dayandı.
Ama sonunda yere yığılıp kaldı.Her yer kan içindeydi.Şu ana kadar yaptığım en zor işti.Ölüm riski çok yüksekti.Teşkilat'ta çok ses getireceğine eminim.
Agah Efendi'ye gittim.Üstüm başım kan içindeydi.Asam iyice eskimiş ve artık büyülerimi yapmamı zorlaştırıyordu.
Agah Efendi beni tebrik etti ve sanki benim düşüncelerimi okumuş gibi bana yeni bir asa verdi.
Yine bir günün sonuna geldim.Geçen zamanda ünüm her yere yayılmaya başladı.Büyük iş büyük ses getirir...
Bir gün daha bitti.Yarının ise ne getireceği bilinmez...
Serinwizard 7.11.2017
─∘Serinplay∘─
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Tek kelim ile harika Aykut, severek takip ediyoruz.
kedi
- IIASiLKANII
- Demirci Çırağı
- Mesajlar: 618
- Kayıt: 03 Nis 2017 16:33
- Sunucu: Beyaz Köşk
- Klan: Lodos
- Konum: Galata Kulesi
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Harika! Eline emeğine sağlık Devamını itina ile bekliyor olacağız
Ey Türk,
Titre ve Kendine Dön!
Üstte mavi gök çökmedikçe,
Altta yağız yer delinmedikçe,
Kim bozabilir senin ilini ve töreni!..
Titre ve Kendine Dön!
Üstte mavi gök çökmedikçe,
Altta yağız yer delinmedikçe,
Kim bozabilir senin ilini ve töreni!..
Bilge Kağan
Beyazköşk ASİLKAN/ASİLBEY/ECEL
Eminönü VOLUNTARY
Eminönü VOLUNTARY
- Silverstreak
- Salgın Koruyucusu
- Mesajlar: 13
- Kayıt: 03 Nis 2017 00:34
- Sunucu: Sancak
- Klan: Lodos
- Lonca: Persona Non Grata
- Konum: TRABZON
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
Güzel olmuş ellerine sağlık. Heyecanla devamını bekliyorum
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
YENİ BİR GİZEM
Koşturmaya devam.Bir o yana bir bu yana...
Bugün Mısır Çarşısı'nda biraz dolandım.Esnafın bir ihtiyacı var mı diye bakındım.
Sahaf Necmi beni gördü ve yanına çağırdı.Her zamanki memnuniyetsiz tavrıyla "Koştur bakalım.Koştur ama bir işe yara" dedi.
Bana " Bazı kişiler yüzeydeki kablolarımıza hat çekerek kaçak elektrik kullanıyor.Buna müsamaha gösteremeyiz." dedi.
Gidip bu konu hakkında bir araştırma yapmamı istedi.Geçen yıllarda bu konular ile ilişiği olan Işık Hanım'ın ağzını aramamı istedi.
Işık Hanım'a gittim.Önce bir kahkaha attı.Bu işlerle hiç bir alakasının olmadığını söyledi.Sonra bana "Eminönü dışında kalan kaybedilmiş bölgelerde bazı geceler ışıkların yandığını duydum şarapçıdan" dedi.Ne kadar güvenilir bir bilgi bilmiyorum ama gidip Şarapçı ile bir konuşsam iyi olur dedim ve yola koyuldum...
Şarapçı'ya gittim ve Işık Hanım'ın anlattıklarını söyledim.
Başladı gördüklerini anlatmaya.Bir sarhoşun sözüne itimat etmelimiydim ki ? Konuşurken bile her an sızacak gibiydi.
Sonra birden ayıldı ve "Kenan bir söz verdiyse tutabilir" dedi ve tekrar yarı baygın haline döndü.Ne demek istedi anlamadım.Gidip duyduklarımı Sahaf'a anlatsam iyi olur.
Sahaf'a duyduklarımı anlatınca "Işık seninle dalga geçmiş.Gidip o ayyaşla konuştun demek.Bu iş için daha sağlam birini ayarlamalıyım" dedi.Etrafımdaki diğer neferler bu sözleri duydular.Işık Hanım benimle fena kafa bulmuştu.Bende onu ciddiye alıp bir sarhoşun hikayesini dinlemiştim.Bu duruma cidden sinirlendim.
Çarşıdan çıktım.Gidip Işık'a bunu neden yaptığını soracaktım.Ama karşıma birden Jandarma Ali çıktı."Nerede kaldın kardeşim.Senin çıkmanı bekliyordum" dedi.Eminönü'nde sayıları gittikçe artan engerekleri temizlememi istedi.Bende hem para kazanmak hemde Işık'a olan sinirimi yılanlardan çıkarmak için görevi kabul ettim.
Çarşının etrafındaki engerekleri temizledim.Ama buradaki tek tehdit onlar değildi.Jandarma aliye gittim.Tahmin ettiğim gibi kobraları da temizlememi istedi.
Biraz uğraştıktan sonra sokak aralarını yılanlardan temizlemiştim.Ali'ye gidip paramı aldım.Sonra Işık Hanım'a gittim.
Tam Işık Hanım'a seslenecektim ki o sırada orada bulunan bir adam benimle konuşmaya başladı."Sen şu yeni nefer olmalısın.Ben Arzuhalci.Orada durma öyle gel biraz konuşalım" dedi.Arzuhalci'nin mekanına gittim ve biraz sohbet ettik.İskeletlerden , lanetten ve bu tür tuhaf şeylerden bahsetti.Anlaşılan çok meraklı bir insan.Yada sadece içinde bulunduğu lüks ortam ona bu tür şeyleri merak edebilecek imkanı veriyor.Daha sonra benden gidip Sahaf Necmi'den istediği bir kitabı almamı istedi.Değerli bir kitap...
Bir koşu Sahaf Necmi'ye gittim.Bana kitabı verirken " o adamlarla pek takılmasan iyi olur" dedi.Bunu neden söylediğini bilmiyorum.
Arzuhalci'ye kitabı götürüp teslim ettim.
Bu 1800'lü yıllardan kalma bir kitaptı.Fransız bir Kultist tarafından yazılmıştı.Arzuhalci uzunca bir süre konuştu.İskeletler , mezarlar.Scorpius ve Arakne kelimelerinden ve bir taştan bahsetti.Ve sonra benden Agop'a gidip aktarların , akrep ve örümcek ısırıkları için hangi taşları kullandığını öğrenmemi istedi.
Agop'a gittim.Bana bir reçete yazdı.Bu reçeteyi Arzuhalci'ye götürdüm.
Arzuhalci reçeteyi kopyaladı.Daha sonra bana yardımcılarından biri olan Yasemin'den bahsetti.Arzuhalci'nin iskelet bilmecesi için Mezarlık bölgesinde bir araştırma yapmış.Gidip neler bulduğunu sormamı istedi.
Yasemin'e koşturdum.Elime bir tomar eski parşömen verdi.Bana "Siz bu işe nasıl karıştınız ?" dedi.Bu parşömenler bazı iskeletlerin üzerinden çıkmış.Parşömenlerde yazan şey bir duaya benziyormuş.Arzuhalci'nin ona gönderdiği metin ile birebir aynı...
Tekrar Arzuhalci'ye gittim.Artık koşturmaktan ayaklarım ağrımaya başlamıştı.Parşömenleri Arzuhalci'ye verdim.Beraber incelemeye başladık.Bu işin sonu nereye varacak merak ediyorum.Umarım Teşkilat ile aramda bir soğukluk olmaz.
Arzuhalci parşömenlerde yazanı tercüme ettiğinde "Tılsım" , "Kent" , "Philotheos" gibi kelimeler ortaya çıktı.Peki kim bu Philotheos ? Parşömeni biraz daha incelediğinde bir anda daha önce getirdiğim kitabı açtı.Hızla sayfaları çevirdi ve sonunda bir sayfada durdu.
"İşte bu ! Aynı sembol !" dedi.Arzuhalci'nin biraz aklı karıştı.Sonra benden tekrar Yasemin'e gitmemi istedi.
Sürekli bir o yana bir bu yana gittiğimi gören Işık ise halime güldü.Onu sanırım ilk kez gülümserken görüyorum.Neyseki Arzuhalci iyi para ödüyordu.Yasemine gittim.
Yasemin bana çarpıcı bilgiler verdi.Ölüler hakkında tek araştırma yapan biz değilmişiz.Çeteciler mezarlığa bir baskın düzenlemiş.Onlar asla çıkarları dışında iş yapmazlar.Arkalarındaki kişi bizim hareketlerimize göre bir işler çeviriyor.Gidip neler döndüğünü anlamak için bir çeteciyi yakalamam lazım.
Mezarlığın yakınında bir çeteci ile karşılaştım.Ona burada neler döndüğünü sordum.O da bana "eğer bilgi istiyorsan karşılığında bana bir şey vermelisin" dedi.
Çeteci benden 3 tane işlenmiş gümüş istedi.Yeterince vaktim yoktu bu yüzden Teşkilat'tan deneyimli bir savaşçı dostumun yanına gittim.Onda aradığım madenlerin bulunduğunu duyunca sevindim.
Bu madenleri bana hediye ettiğinde daha çok sevindim.Kendisine saygılarımı sunup hemen Çeteci'nin istediği işlenmiş gümüşleri ürettim.Ve Çeteci'ye gittim.
Çeteci ışıl ışıl işlenmiş gümüşü görünce bülbül gibi herşeyi öttü.Biri onlara bizi izlemesi için para vermiş.Düzenlettiği baskında gelip ölüleri incelemiş ve bir ölünün boynundan bir madalyon almış.Sanırım aradığımız şey o olmalı.Hemen öğrendiklerimi Yasemin'e anlattım.
Yasemin birinin bizden bir adım ileride olduğunu anladı.Hemen bunu Arzuhalci'ye anlatmamı istedi.Bende başladım koşturmaya...
Arzuhalci durumu anladı.Gittikçe merakı ve soruları artıyordu.Bana mezarlıkta küçük bir araştırma yapmamı söyledi.Orası ürkütücü bir yerdi.Bir mezarlık olduğundan değil , oradaki ölüler hala yaşadığı için ürkütücüydü.Giderken Işık Hanım'a uğramamı söyledi.Benim için birşeyler hazırlatmış.
Işık'tan paketimi aldım.Bana "Arzuhalci seni sevmiş olmalı" dedi.Paketin içinde biraz iksir ve yeni bir ceket vardı. Mezarlığa doğru gittim.
İskeletler bir anda her yanımı sardı.O sırada gözüme yerde yatan bir ölü takıldı.Bir şeyler fısıldıyordu.Hemen iskeletlerin arasından fırlayarak ona doğru gittim.Ne dediğini anlamıyordum.Buraya kadar gelmişken elim boş dönemezdim.İlk gözüme çarpan kalkanı oldu ve onu almayı başardım.
Kalkanı Arzuhalci'ye götürdüm.Biraz inceledi ve üzerinde yazan "Custos" yazısını gördü.Bu bekçi demekti.İçerideki bir şeyi koruyor olmalılar.O madalyon çok değerli olmalıydı.Ben mezarlıkta araştırma yaparken Yasemin de dışarıda bizi takip ettiren adam hakkında bilgi topluyordu.Şimdi ona gidip neler bulduğunu sormalıyım.
Yasemin gizemli kişinin mevkisini tespit etmiş.Ama çeteciler tarafından çok iyi korunuyormuş.Onlardan bilgi alabilmek için kaba kuvvet kullanmak zorunda kalacağım.Ama bitik durumdaydım. Yasemin yüzüme baktı ve "Yorgun görünüyorsun.Henüz bu görev için hazır değilsin.Git dinlen ve daha sonra yanıma uğra" dedi.
Bugün çok koşturdum.Çok yoruldum ve artık köşeme çekilme vaktim gelmişti.Çünkü yarın beni zorlu görevler bekliyordu...
Serinwizard 8.11.2017
En son AFRASiYAB tarafından 09 Kas 2017 01:31 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
─∘Serinplay∘─
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
TILSIM
Bugün yeni görevlere hazırlanmak için daha güçlü yaratıklar üzerinde büyülerimi denedim ve biraz daha tecrübe kazandım.
Artık hazırdım.Yasemin Teşkilat adına çetecilerin mekanına bir baskın düzenlersem sorun olmayacağını söyledi.Onlar bu işin dışında kalacakmış. Gerekli bilgileri aldım ve Teşkilat'tan deneyimli bir nefer dostum ile beraber çetecilere bir baskın düzenlemeye gittik.
Çetecilerin icabına baktık ve sonunda çıkmaz bir sokağa geldik.Bizi karşısında gören Elebaşı biraz afalladı.Sanırım buraya kadar gelebileceğimizi tahmin etmiyordu.Adamlarının etrafa dağılmış cesetlerini görünce yalvarmaya başladı.
Eğer istediğimiz bilgileri verirse yaşamasına izin vereceğimizi söyledik.
Hemen başladı ötmeye.Gizemli kişi bir süre önce madalyonu da alıp mezarlığa gitmiş.Orada bir taşa dokunmuş ve bir anda yok olmuş.İşler iyice enteresan bir hal almıştı.
Arzuhalci'ye gidip olan biteni anlattım."Demek bir taşa dokunup ortadan kaybolmuş.Sanırım o taşın ne olduğunu biliyorum" dedi ve Sahaf Necmi'den aldığı kitabı açıp bana bir resim gösterdi."Bu bir ruh taşı olmalı.Mezarlıktaki ölü ise bu taşı koruyan bir bekçi olmalı." dedi.
Bana doğru yaklaştı ve "Bu ruh taşının nereye çıktığını öğrenmemiz gerek.Açıkçası karşımıza masum bir yerin çıkmasını beklemiyorum.Karar senin." dedi.Bu konu hakkında artık benimde merakım artmıştı.Zaten Teşkilat maskesi altında bu işleri hallediyordum.Arzuhalci de iyi para veriyordu.Ve görevi kabul ettim...
Arzuhalci bana ruh taşını kullanabilmek için gerekli sözcükleri öğretmeye başladı.Sonra elime bir fotoğraf makinesi verdi.Benden ruh taşının çıktığı yeri fotoğraflamamı istedi.Nasıl geri döneceğimi sorduğumda "içeride dönüş için bu taşın bir benzeri olmalı.Onu bulmalısın" dedi.
Şu sözcükleri kısık sesle tekrarlayarak , içimdeki belirsiz korkuyla mezarlıktaki ruh taşına doğru gittim.Mezarlıktaki ölülerin arasından geçip taşa dokundum ve Arzuhalci'nin ezberlettiği sözcük dizisini söyledim.
Bir anda kendimi başka bir yerde buldum.Etrafta iskeletler , mezarlar , mızraklar , kalkanlar vardı.İçimi bir sıkıntı kapladı.Sanki uzun bir zaman boyunca bu yere hiç bir canlı ayak basmamıştı.
Hemen bu yeri fotoğraflamaya ve diğer ruh taşını aramaya başladım.Karşıma çıkan iskeletleri ve örümcekleri öldürerek yoluma devam ettim.Dikkatimi çeken şeylerin fotoğrafını çektim.Ve sonunda bir odaya ulaştım.Karşımda ruh taşını görünce rahatladım.Hemen çıkıp fotoğrafları Arzuhalci'ye götürdüm.
Arzuhalci fotoğrafları inceledi.Biraz karanlık çıkmıştı ama o buranın bir Eski Roma labirenti olduğunu anladı.Bu labirentler genelde bir şeyi korumak için yapılırdı.Arzuhalci önceki günlerde bahsettiği içinde kent , tılsım , Philotheos kelimeleri geçen muhafız yeminini tekrar okudu."Bozmaya gelen için tılsımı , yıkmaya gelen için kenti..." Düz bir mantıkla bu labirentin bir kenti veya bir tılsımı korumak amaçlı yapıldığını anladık.Arzuhalci elime bir kağıt ve bir kalem tutuşturdu.Benden gidip labirentte biraz daha araştırma yapıp , dikkatimi çekecek bir yazıyı not almamı veya bir sembolü çizmemi istedi.Bu tür labirentlerde çok sayıda gizli geçit olabilirmiş.Gözlerimi dört açıp şu labirenti iyice araştırmalıyım.
Labirentte bir o yana bir buyana giderken kalabalık bir gruba denk geldim.Hemen kaçmaya başladım.Labirentte kaybolmakta istemiyordum ama ölmektense kaçmak daha iyidir.Kaçarken ayağım bir taşa denk geldi ve örümcek şeklindeki bir kayanın üzerine düştüm.Bir anda kendimi karanlık bir yerde buldum.Ayağa kalkıp ileri baktığımda her yerin örümcek ve akrep kaynadığını gördüm.
Hiçbir yerde çıkış göremedim.Tek çare olarak hızla koşmaya başladım.Sanki hiç sonu yokmuş gibi uzun bir yoldu.Sonunda karşıma bir taş çıktı.Üzerinde birşeyler yazıyordu...
Hemen bunları kömür kalemimle kağıda geçirdim ve biraz ilerideki önündeki örümcek şeklindeki taşa bastım.Tekrar labirentin içine döndüm.Burayı hatırladım ve hemen dönüş yolundan geri gittim.Ruh taşına ulaşıp dışarı çıktım.Kağıdı Arzuhalci'ye götürdüm.
Arzuhalci yazan metni tercüme etti."Bizler daimi tanıklarıyız , hep var olacak kentimizin , şimdi ve kıyamette..." diye okumaya devam etti.Bu ipuçlarıyla dolu bir metindi.Arzuhalci bu metinden "Oradaki iskeletlerin buranın muhafızları olduğunu , Philotheos'un da onların baş muhafızı olduğunu" çıkardı.Metinde geçen "akrep'in büyüsü akrepten koruyan ve tamamlayacak olan diğerlerini" ifadesi kafasını kurcaladı.Bu tılsım her neyse çok değerli bir şey olmalı.Arzuhalci gittikçe meraklandı ve bana tekrar labirente gidip buranın bir yere çıkıp çıkmadığını araştırmamı istedi.Aslında üstü kapalı bir şekilde bu labirentin koruduğu şeyi bulmamı istedi.Orası çok tehlikeli olduğu için güvenilir arkadaşlarımdan destek almamı istedi.Zaten tek başıma bir labirentte kaybolmak istemem.Son olarak "He , unutmadan al şu ödemeni" dedi.
Tekrar labirente gittim.Teşkilat'tan bir dostumu yanıma aldım.Bana "burada ne işimiz var bizim ? Teşkilat'ın bundan haberi var mı ?" dedi.Bende "Sorun yok" dedim.İyi dost olduğumuz için bana güveniyordu ve fazla soru sormadı.Ve yolumuza devam ettik.
Saatlerce labirentte dolaşıp durduk ve sonunda büyük bir salona vardık.Bir anda bize doğru kalabalık bir grup iskelet koşmaya başladı.Salonda bir ses yankılandı. "Feles ! Caedete!" diye bağırıyordu.Sesin kimden geldiği öğrenmeye çalıştım ve uzakta duran daha iri bir muhafızın mızrağıyla bizi işaret ettiğini gördüm.Arkasında dev bir akrep heykeli vardı.Bu kalabalıkla baş etmek zordu bu yüzden hemen oradan uzaklaştık.Doğruca çıkışa gittik.Gidip Arzuhalci'ye gördüklerimi anlattım.
Arzuhalci bu mızraklı kişinin onların başı olduğunu söyledi.Sanırım Philotheos ile karşı karşıya gelmiştik.Arzuhalci akrep heykelinin ne olduğunu çok merak ediyordu.Philotheos zaten ölü olduğu için onu etkisiz hale getirmenin bir sakıncası olmayacağını söyledi.Gidip en güvendiğim kişilerden bir ekip kurmamı ve Philotheos'u öldürmemi istedi.Daha sonra üzerinde taşıdığı eşyaları incelememi istedi.Eğer bu görevi başarabilirsem bana çok büyük bir ödül vereceğini söyledi.
Aklımda hep şu vereceği ödül vardı.İşin tehlikesinin boyutunu pek idrak edememiştim.Yine Teşkilat'tan yakın dostlarımı yardıma çağırdım.Salona vardık ve Philotheos yine üzerimize adamlarını saldı.Onları yendikten sonra baş muhafız ile karşı karşıya geldik.
Bizi gerçekten zorladı.Bazı arkadaşlarım mızrak yaralarından dolayı zor anlar yaşadı.Ama sonunda kazanan taraf biz olduk.Philotheos savaşırken yere düştü.Bu fırsattan yararlanan savaşçı arkadaşım hemen kellesini aldı.Philotheos'un üzerini araştırdım ve önemli olabilecek herşeyi çantama koydum.Akrep heykelinin de bir fotoğrafını çektim.Ardından labirentten çıktım ve Arzuhalci'ye gittim.
Arzuhalci fotoğrafı inceledi.Bu heykelin bir tılsım olduğunu söyledi.Heykelin gözlerinden biri eksikti.Resmi dikkatli incelediğinde eksik olan gözün olduğu yerde hançer izleri olduğunu fark etti.Sanırım bizden bir adım önde olan o kişi , bizden önce buraya gelmiş olmalı.Ama buraya kadar tek başına nasıl gelebilmişti ? Evet şu mezarlıktaki ölüden aldığı madalyon ! Onun sayesinde olmalı."Feles , Caedete!" hırsızı öldürün anlamına geliyormuş.Belkide bu emrin akrebin gözünün çalınması ile alakası vardı.
Arzuhalci "Belkide bu tılsım şehri akreplerden koruyordu.Ve tılsım korunamadığı için artık çalışmıyor.Bu da etrafta gezinen bunca akrebi açıklayabilir" dedi.Arzuhalci düşündükçe düşündü ve sonunda "Galiba biraz dinlenmeliyiz dostum" dedi."Az kalsın sana vereceğim ödülü unutuyordum.Işık Hanım'dan alabilirsin.Beğeneceğine eminim" dedi.
Işık Hanım'a gittim ve ödülümü aldım.Işıl ışıl parlayan , çok nadir bulunan madenlerden yapılmış bir şaheserdi.Bu bir "Anka" asaydı.
Böyle büyük bir ödül kazanacağımı hayal etmiyordum ama bunu hak etmiştim.
Bugün ölümle yüzleştim.Karanlık ve ürkütücü bir labirentte nereye gideceğimi bilmeden bir şeyler aradım , durdum.Yanlış bir işe mi bulaştım ? Teşkilat bu işe ne der ? Bilemiyorum.Bildiğim tek şey yeni asamı alıp çarşının önünden geçerek diğer neferlere sağlam bir hava atacağımdı.
Artık dinlenme zamanı.Arzuhalci'nin yarın bana daha fazla soru ile geleceğini biliyorum...
Serinwizard 9.11.2017
Bugün bana görevlerimde yardımcı olan BayTerapi (JEREMAİN) dostuma ayrıca teşekkür ediyorum.
─∘Serinplay∘─
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
İŞGAL
Bugün Arzuhalci'den bir ses çıkmadı.Sanırım ona verdiğim bunca bilgiyi araştırmak ile meşgul.
Teşkilat'ı bu adam için fazla boşlamasam iyi olur dedim ve önce gidip çarşı esnafını bir kontrol ettim.
Rüstem Ağabey'in yanından geçerken o gür sesiyle bana seslendi.." Şanın buralara senden önce geliyor " dedi.Sonra devam etti;
"Duydum ki yeni yerler keşfetmişsin.Binlerce yıl gizli kalmış bir yer.Oradaki eski silahlar ilgimi çekiyor.Eskilerin sanatını
öğrenmek benim işim.Eğer sağlam kalanlardan bana yeterince numune toplarsan seni ödüllendiririm. " dedi.
Haberler çok hızlı yayılıyor.Acaba Agah Efendi bu konuda ne düşünüyor ?
Şu Labirent'e bir daha gireceğimi sanmıyordum ama görev görevdir.Tekrar labirente gittim.
Labirentin her köşesinde demircinin işine yarayabilecek silahları aradım.
Bu arada artık bu asanın işinin bittiğini anladım ve Arzuhalci'nin verdiği Anka'yı kullanmaya başladım.
Biraz dolandıktan sonra bir mızrak odası buldum.
İçerisi antik mızraklarla doluydu.Hemen mızrakları topladım ve Rüstem'e götürdüm.Ödülümü aldım.
Çıkışa doğru giderken Şevket Bey beni çağırdı.Labirente gittiğimi duymuş.Güçlü bir zehire ihtiyacı varmış.Eminönü'nde ki örümceklerden
daha zehirli olanları labirentte olabilirmiş.Bende bazı değişik örümcekler gördüğümü söyledim.Benden orada bulunan örümceklerin zehrini almamı istedi.Ve yine labirente gittim...
Buradaki örümcekleri öldürüp zehirlerini topladım.Yeterli dozda topladığımı düşünüp labirentten çıktım.
Gidip Şevket Bey'e teslim ettim. Bana yaptığı karışım için bir katalizöre ihtiyacı olduğunu söyledi.Bunun için akrep zehri gerekiyormuş.Ama sıradan bir akrebin değil...
Labirentte gördüğüm gölge akrepleri aklıma geldi.Ama tek başıma o yere gidersem sağ çıkabileceğimin bir garantisi yoktu.Bu yüzden Teşkilat'tan bir nefer bana yardımcı oldu.Beraber akrepleri öldürdük.Bu akreplerin zehri kadar kendileri de güçlüydü.
Yeterince doz toplayıp labirentten ayrıldım.
Daha sonra topladıklarımı Şevket Bey'e teslim ettim.Bana teşekkür etti ve ödülümü verdi.O sırada çarşıda bir hareketlenme yaşandı.Bir anda neferler koşuşturmaya başladı.
Neler olduğunu sordum.Eminönü'nün saldırı altında olduğunu duyunca hemen Komutan'a gittim.
Komutan "Fare adamlar Eminönü'nü işgal etmeye çalışıyorlar.Gizitli fare adamlar eski gemi bölgesini kuşattılar.Çok kan dökülecek." dedi.
Bana gidip ilk olarak en ön saflarda yer alan koruyucu fare adamların ilerleyişini durdurmamı söyledi.Hemen o bölgeye doğru koştum.
Eski gemi bölgesine vardığımda ortalık fare adamlarla doluydu.Birçok nefer onlarla savaşıyordu.Çok kalabalıklardı.Hemen onları temizlemeye başladım.
Fare adamların ilk saldırısını püskürttük.Komutan'a rapor verdim.Yeni bilgiler gelmeye devam ediyordu.Bana Teşkilat'ın Tetikçi lakaplı özel eğitimli suikastçilerden oluşan bir birliğin saldırısı altında olduğunu söyledi.Hemen o bölgeye gittim.
Tetikçileri de hakladık.Fare adamları bozguna uğratıp Komutan'a geri döndüm.Komutan "artık bu işe bir son vermeliyiz.Bu işin beyin takımından Kuklacının Seçilmişi lakaplı bir fare adam eski geminin oraya gelmiş.Muhtemelen çok iyi korunuyordur.Git ve onu öldür.Eğer başarırsan bu iş biter.Çok dikkatli ol." dedi.
Savaş alanına geri döndüm.O kadar öldürmemize rağmen her yer fare adamlarla doluydu.
Fare adam ordusunu yara yara ilerledim.Sonunda diğerlerinden iri ve daha iyi kuşanmış bir fare adam karşıma çıktı.Bu o olmalıydı.Etrafında tetikçiler , kalkanlı fare adamlar vardı.İyi korunuyordu.
Zorlu bir mücadeleden sonra hepsini alt ettim.
Üstüm başım kan içinde Komutan'ın yanına gittim.
Ve Kuklacının Seçilmişi denen fare adamın kellesini bir çuvalın içinde teslim ettim.
Bana yaklaştı ve elini omzuma atıp ;
"Bu büyük bir başarı ! Senin gibi bir nefer ileride Teşkilat için çok iyi işler yapacaktır.Şimdilik bu armağanı kabul et ve gidip biraz dinlen.Yarın senin için farklı planlarım olacak.Teşkilat ile görüşeceğim.Daha büyük işler seni bekliyor." dedi.
Uzun ve yorucu bir savaştan sonra dinlenmek için köşeme çekildim.Komutan'ın sözleri aklıma takıldı.Teşkilat'ta gün geçtikçe yükseliyorum.Bu sefer nasıl bir görev beni bekliyor merak ediyorum ama önce uzun zamandır uğramadığım Agah Efendi ile konuşsam iyi olacak...
Serinwizard 10.11.2017
En son Delpize tarafından 12 Kas 2017 11:02 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
─∘Serinplay∘─
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
İSTİHBARAT
Bugün Agah Efendi'nin yanına gittim.
Yaptığım işleri duymuş.Ama pek bu konular üzerinde durmadı.Meteor bölgesinin artık tüm neferlere açıldığını söyledi.Teşkilat bu tehlikeli bölgede kontrolü sağlayacakmış.Bu konu ile ilgili gidip Komutan'dan bilgi almamı istedi.
Komutan'a gittim.Bana "Meteor bölgesinde güvenliği sağlamak için bir keşif ekibi kuruluyor.Gerçi tüm bölgeyi
kontrol edemeyiz.Sadece belli bölgelerde güvenli alanlar oluşturmalıyız.Artık İstihbarat birimindesin.Gidip
oradaki subayımız ile konuş.O sana gereken bilgileri verecektir." dedi.
Meteor bölgesine doğru ağır ağır ilerledim.Bu yerin daha önce hiç görmediğim tehlikelerle dolu olduğunu biliyordum.
Ama Teşkilat her önüne geleni istihbarata almaz.Bu şansı iyi değerlendirmeliyim.
Meteor bölgesinde İsthibarat Subay'ının yanına gittim.Masasında oturup belgeleri inceliyordu.Tam 5 dakika boyunca
bu toz toprağın içinde onu bekledim.Sonra bir ara bana baktı ve eliyle masanın üstünde duran belgeleri işaret etti.
Bu belgelerde bazı yerlerin koordinatları vardı.Bana bir takım keşif görevleri verdi.
Bende bu tehlikeli bölgede hiç bilmediğim yerleri aramaya başladım.
Yeni Bab-ı Ali'ye uğradım.
Etrafta daha önce görmediğim garip yaratıklar vardı.
Bir ara bu kaosun ortasında hala birbirleriyle savaşan neferlerin arasında kaldım.
Sırasıyla gitmemi istediği her yere gittim.Gerekli raporları tuttum ve Subay'a geri döndüm.Raporları masanın üstüne bıraktım.
Bana bir mektup verdi ve bunu Yeni Bab-ı Ali liderine vermemi istedi.
Bab-ı Ali'ye gittim.Sorup soruşturdum ve kendimi dış şehrin lideri Mebrure Hanım'ın yanında buldum.Elimden mektubu aldı ve okumaya başladı.
Sonra gözlerini bana dikti ve gözlüklerinin üstünden bakarak ;
"Demek Teşkilat'ı artık buralarda daha çok göreceğiz.Dikkatli ol.Teşkilat'ın ipi ile kuyuya inilmez.Uyumlu olursan bizimle çalışabilirsin.
Eğer para kazanmak istiyorsan Bab'ı Ali Komutanı'na gidebilirsin." dedi.Üzerimdeki eşyalar bu bölge için yeterli değildi ve daha iyilerini almak için paraya ihtiyacım vardı.
Bab-ı Ali Komutanı'na gittim.Bab-ı Ali'nin dışındaki Başıboş Yağmacı'ları öldürmemi istedi.Karşılığında biraz iksiri teklif etti ve ardından bir kahkaha patlattı.Ne tuhaf adam...
Gidip şu Başıboş cinleri aramaya başladım.Bir anda cebimdeki parayı çalmaya çalışan cinlerle karşılaştım.Ama sert kayaya çarptıklarını anladıklarında çok geç olacaktı.
Hepsinin canına okudum.Yolu temizledikten sonra Bab-ı Ali Komutanı'na geri döndüm.
Bana iskirleri verdi.Sonra bir kahkaha daha attı.Herif tam bir pisikopattı."Güzel iş ! Cinlerin çığlıklarını buradan duydum" dedi.Sonra "Eğer daha lezzetli iksirler istiyorsan gidip şu tüftüfçüleri temizlemesin" dedi ve bir kahkaha daha attı.
Gidip Başıboş Tüftüfçü'leri öldürmeye başladım.Onlarında işini bitirip geri döndüm.
Bana biraz daha iksir verdi.Bab-ı Ali Komutanı hafif gülümseyen bir ifadeyle " Bu cinlerin başı Boş'tur."dedi ve bir kahkaha attı.Sonra "Anladın mı espriyi ?" dedi.Ben buna bir tepki vermedim."Başıboş cinlerin başı hani...boş...boşver, sadece gidip onu öldür."
Gidip Boş'u aradım.Mebrure Hanım para kazanmaktan bahsetmişti ama bu çatlak herif bana iksir verip duruyordu.Bu boş arazide boşuna boşuna , boş boş gezerek zamanımı boş yere öldürmek istemiyordum.Öldürmek istediğim şey Boş'tu.Ve sonunda onu buldum.
Ve Boş'u ile savaşmaya başladım.Diğer keşif kollarındaki neferlerde bana yardımcı oldu ve Boş'u öldürdük.
Gidip Boş'un öldüğünü söyledim.Bab-ı Ali Komutan'ı yine tuhaf konuşmalar yaptı ve elime bir çift ayakkabı verdi.
Sanırım bugün Bab-ı Ali'den benim için gerçek bir iş çıkmayacak gibi.Artık günü sonlandırabilirim.Bu tehlikeli yerde güvenli bir alan bulmak çok zor ve daha keşfedilecek çok yer , öldürülecek çok düşman var. Ve eğer yeraltının zenginliklerinden yararlanmak istiyorsam önce Mebrure'nin gözüne girmeliyim.Zor günler beni bekliyor...
Serinwizard 11.11.2017
─∘Serinplay∘─
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
Re: Serinwizard & Serinplay Günlüğü [Eminönü]
YOKSA BURASI...
Bugün İstihbarat Subay'ının yanına gittim.Bana "Nerelerdesin.Umarım Bab-ı Ali ile iş yapmıyorsundur." dedi.
Bir ajandan uzun zamandır haber alamıyormuş.Onu tapınak bölgesine yakın bir yerde yeni faaliyete geçen
bir ruh taşını araştırmaya göndermiş.Gidip bir bakmamı istedi.
O bölgeye doğru gittim.Karşıma subayın bahsettiği ruh taşı çıktı.Etrafdaki yılanlar yüzünden incelemeye vakit kalmadan
taşa dokundum.
Kendimi bir anda bir sahilde buldum.Etrafıma baktığımda sisten pek birşey anlaşılmıyordu.Burası neresi bilmiyordum.
Ajanı bulmam gerekiyordu.Sisin içine doğru ilerlemeye devam ettim.
Etrafda tazılar vardı.Üzerime doğru koşturdular.Bende önüme çıkan engelleri temizleyerek devam ettim.
Biraz ilerledikten sonra yerde yatan birini gördüm.Hemen yanına koştum.
Yaklaştıkça ağır bir koku burnuma gelmeye başladı.Yanına gittiğimde artık çok geç olduğunu anladım.Ajan ölmüştü.
Kim bilir ne zamandır bu halde ? Üstünü araştırdım ve hemen bu tehlikeli yerden çıktım.
Subaya gidip rapor verdim.Önce ajanın öldüğünü duyunca biraz üzüldü.Sonra gittiğim yeri anlattığımda şaşırdı ve "Bu yeni bir keşif!" dedi.
Bu bilgiyi hemen Agah Efendi'ye iletmemi istedi.
Bende hemen Agah Efendi'ye gittim.
"Bu şaşırtıcı ve bir o kadarda tehlikeli bir haber."dedi.Benden bu haberin şimdilik gizli kalmasını istedi.Çünkü kötü sonuçlar doğurabilirmiş.Konuyu mecliste tartışmaya açacağını söyledi.Şimdi gidip subaya Agah Efendi'nin mesajını iletmeliyim.
Subaya mesajı ilettim."Anlaşıldı.O zaman şimdilik bu konuyu rafa kaldırıyoruz.Şimdilik serbestsin." dedi.
Boş boş durmaktansa gidip Bab-ı Ali'de bana göre bir iş var mı diye baktım.
Bab-ı Ali'ye gidince insanlar bana bakarak fısıldaşmaya başladılar.
"Boş'u öldüren değil mi o ?" "Evet.Çok tehlikeli yerlere girip çıkıyormuş.."
Bab-ı Ali esnafının bir ihtiyacı var mı diye bakındım.Elif'in bir ihtiyacı varmış."Evet güçlü bir zehre ihtiyacım var.Yılan zehri gibi.Eğer bulabilirsen sana güzel bir ödülüm olacak." dedi.Bu görevi kabul ettim.
Ardından Mebrure Hanım'ın yanına gittim."Demek geldin.Dün kendini yeterince ispatlamışsın.Şimdi sana yeni görevler vereceğim ama bunlar aramızda kalacak.Bildiğin gibi bu bölgede düşmanımız çok.Ama bizim asıl düşmanımız burada gördüğün yaratıklar değil.Hepsiyle birden savaşmanın bize maliyeti büyük olacaktır..Bu yüzden savaşmak yerine onların stoklarını yok edersek gizli düşmanlarımıza iyi bir darbe indirmiş oluruz" dedi.
Oradan ayrılırken Vahşi'nin bana el salladığını gördüm.Yanına gittiğimde garip garip konuşmaya başladı.Birşeyler anlatmaya çalışıyordu."Mohr fareee.Öldühr." dedi.Bir mor fareyi nerede bulabileceğimi bilmiyordum ama denk gelirsem işini bitiririm dedim.Mebrure'nin bana verdiği kağıtta yazan yerlere gittim ve stokları bir bir yaktım.
Tepegöz'lerin yakınındaki stokları yaktığım sırada zor anlar yaşadım.Etrafımı sardılar.O sırada ileride bir mağara gördüm ve hemen oraya kaçtım.
Canımı zor kurtarmıştım.Nefeslenirken bir şeyin bana baktığını hissettim.Kafamı yavaşça çevirip yere baktığımda bir Mor Fare gördüm.Bu Vahşi'nin bahsettiği fare olmalıydı!
Onuda öldürüp leşini bir torbaya koydum ve bu yerden çıkıp Bab-ı Ali'ye gittim.Stokları yaktığımı söyledim.Mebrure Hanım bu duruma sevindi."Cesaretini kanıtladın." dedi.Gidip ödülümü Bab-ı Ali Komutan'ından almamı istedi.
Bab-ı Ali Komutanı'ndan güzel bir ceket aldım.Unutmadan Mor Fare'yi de Vahşi'ye teslim ettim.
Ardından Elif'in isteği aklıma geldi.Şu ruh taşına giderken bir ara yılanların zehir salgıladığı bir çamur birikintisi görmüştüm.Sanırım bu onun işine yarayabilir dedim ve o yere gittim.
Çamurları topladım ve Elif'e teslim ettim.Elif'in tuhaf tavırları dikkatimden kaçmadı.Sanki bana bir şey söylemek istiyordu ama söyleyemiyordu.Sanırım bugünlük buradaki işler bitmişti.Havada iyice kararmıştı gidip yorgunluğumun üstüne bir çay içsem iyi olur dedim.O sırada bir muhafız bana seslendi.
Biraz konuştuk , sohbet ettik.Bana Selami Kelaynak diye birinden bahsetti.Sanırım kayıplara karışmış birisi."Eğer onu görürsen ona selamımı ilet" dedi.Kayıp olup olmadığı belli olmayan birini arayacak vaktim yoktu.
Hamit Pehlivan'ın kahvesine gittim.Oturmuş çayımı içerken Hamit Pehlivan ile Yusuf Ağabey'in aralarında geçen konuşmaya kulak misafiri oldum.Konuşmanın içinde "Selami" ismini duyunca yanlarına gittim ve Selami 'yi tanıyıp tanımadıklarını sordum.
"Onu birkaç aydır görmedim.Ara sıra uğrar kahveme.Kimsenin cesaret edemediği yerlerde yatar.Sıcak yerleri pek sevmez.Şevket'le de arası iyiydi.İstersen birde ona sor" dedi.
Mısır Çarşısı'na gittim.Şevket Bey'e Selami Kelaynak'ı sordum.O da "Çok uzun zamandır uğramadı.En son bira mayası almıştı.Meteor Bölgesi'ndeki bir mağarada şerbetçi otu yetiştiriyordu." dedi.Aklıma mor fareyi bulduğum şu tüneller geldi.
İçeride bir bira fıçısı görmüştüm ama önemseyipde içine bakmamıştım.
Emin olmak için tekrar oraya gittim.Bunca yolu gitmeye değer mi bilmiyorum ama sanırım merakıma yeni düşmüştüm.
Bira fıçısını araştırdım.İçinde bir telefon rehberi vardı.Rehberde sadece bir numara yazıyordu.Bir telefon bulmalıydım.
Telefona gittim ve numarayı çevirdim.Karşıdaki ses "Alo Yakamoz Meyhanesi.Bu numarayı nereden buldunuz ?" dedi. Ona durumu anlattım ve Selami'yi sordum.
"Selami'yi 1 yıldır görmüyorum.En son gördüğümde bana bira getirmişti.Bir dahada ses çıkmadı.En son kumsala gideceğini söylemişti.Kim bilir hangi kumsal ?"
Biraz düşündüm ve şu ruh taşı aklıma geldi.Bir kumsala çıkıyordu.Bu adam Meteor Bölgesi'nden olsa olsa oraya gitmiştir diye düşündüm.Ama o yere kafama göre girip çıkmamalıyım.
Tehlikeli bir yer.Yinede bu tanımadığım adamın akibeditini merak ettim ve ruh taşını bir kez daha kullandım.
Bu yerde uzun bir süre dolandım.Sonra fark ettimki yürüdükçe aynı yere çıkıyorum.Her tarafım denizle çevrili.Burası bir ada olmalıydı.Yürümekten yoruldum ve bir kayanın üstüne oturup biraz dinlendim.
Burada ne işim var dedim.Muhtemelen bu adam burada çoktan ölmüştür diye düşündüm.Kafamı eğmiş yere bakarken oturtuğum kayanın altında duran bir kağıt parçasını gördüm.
Kayayı hafifçe kaldırıp kağıdı aldım.Denize bu kadar yakın bir yerde bu kağıdın sudan etkilenmemiş olması enteresandı.Kağıdı açtım ve yazanları okudum.
"Karaya veda... Selami..."
Sanırım Selami Kelaynak denize açılmış olmalı.Ama bu kıyametin , sisin ortasında nereye gitmiş olabilir ki ? Ya da böyle tehlikeli bir yerde nasıl hayatta kalabilmiş ? Bu adam hakkında merakım gittikçe arttı.
Ama onun denize açıldığını düşündüğüm için artık daha fazla peşine düşemeyeceğim.Yeterince onun için yoruldum.
Böylece bir gün daha bitti.Köşeme çekildim ve yine yarını düşünmeye başladım.İstihbarat Subay'ından gelecek haberleri bekliyorum.Şu yeni yer ile ilgili planları olmalı...
Serinwizard 12.11.2017
Bugün İstihbarat Subay'ının yanına gittim.Bana "Nerelerdesin.Umarım Bab-ı Ali ile iş yapmıyorsundur." dedi.
Bir ajandan uzun zamandır haber alamıyormuş.Onu tapınak bölgesine yakın bir yerde yeni faaliyete geçen
bir ruh taşını araştırmaya göndermiş.Gidip bir bakmamı istedi.
O bölgeye doğru gittim.Karşıma subayın bahsettiği ruh taşı çıktı.Etrafdaki yılanlar yüzünden incelemeye vakit kalmadan
taşa dokundum.
Kendimi bir anda bir sahilde buldum.Etrafıma baktığımda sisten pek birşey anlaşılmıyordu.Burası neresi bilmiyordum.
Ajanı bulmam gerekiyordu.Sisin içine doğru ilerlemeye devam ettim.
Etrafda tazılar vardı.Üzerime doğru koşturdular.Bende önüme çıkan engelleri temizleyerek devam ettim.
Biraz ilerledikten sonra yerde yatan birini gördüm.Hemen yanına koştum.
Yaklaştıkça ağır bir koku burnuma gelmeye başladı.Yanına gittiğimde artık çok geç olduğunu anladım.Ajan ölmüştü.
Kim bilir ne zamandır bu halde ? Üstünü araştırdım ve hemen bu tehlikeli yerden çıktım.
Subaya gidip rapor verdim.Önce ajanın öldüğünü duyunca biraz üzüldü.Sonra gittiğim yeri anlattığımda şaşırdı ve "Bu yeni bir keşif!" dedi.
Bu bilgiyi hemen Agah Efendi'ye iletmemi istedi.
Bende hemen Agah Efendi'ye gittim.
"Bu şaşırtıcı ve bir o kadarda tehlikeli bir haber."dedi.Benden bu haberin şimdilik gizli kalmasını istedi.Çünkü kötü sonuçlar doğurabilirmiş.Konuyu mecliste tartışmaya açacağını söyledi.Şimdi gidip subaya Agah Efendi'nin mesajını iletmeliyim.
Subaya mesajı ilettim."Anlaşıldı.O zaman şimdilik bu konuyu rafa kaldırıyoruz.Şimdilik serbestsin." dedi.
Boş boş durmaktansa gidip Bab-ı Ali'de bana göre bir iş var mı diye baktım.
Bab-ı Ali'ye gidince insanlar bana bakarak fısıldaşmaya başladılar.
"Boş'u öldüren değil mi o ?" "Evet.Çok tehlikeli yerlere girip çıkıyormuş.."
Bab-ı Ali esnafının bir ihtiyacı var mı diye bakındım.Elif'in bir ihtiyacı varmış."Evet güçlü bir zehre ihtiyacım var.Yılan zehri gibi.Eğer bulabilirsen sana güzel bir ödülüm olacak." dedi.Bu görevi kabul ettim.
Ardından Mebrure Hanım'ın yanına gittim."Demek geldin.Dün kendini yeterince ispatlamışsın.Şimdi sana yeni görevler vereceğim ama bunlar aramızda kalacak.Bildiğin gibi bu bölgede düşmanımız çok.Ama bizim asıl düşmanımız burada gördüğün yaratıklar değil.Hepsiyle birden savaşmanın bize maliyeti büyük olacaktır..Bu yüzden savaşmak yerine onların stoklarını yok edersek gizli düşmanlarımıza iyi bir darbe indirmiş oluruz" dedi.
Oradan ayrılırken Vahşi'nin bana el salladığını gördüm.Yanına gittiğimde garip garip konuşmaya başladı.Birşeyler anlatmaya çalışıyordu."Mohr fareee.Öldühr." dedi.Bir mor fareyi nerede bulabileceğimi bilmiyordum ama denk gelirsem işini bitiririm dedim.Mebrure'nin bana verdiği kağıtta yazan yerlere gittim ve stokları bir bir yaktım.
Tepegöz'lerin yakınındaki stokları yaktığım sırada zor anlar yaşadım.Etrafımı sardılar.O sırada ileride bir mağara gördüm ve hemen oraya kaçtım.
Canımı zor kurtarmıştım.Nefeslenirken bir şeyin bana baktığını hissettim.Kafamı yavaşça çevirip yere baktığımda bir Mor Fare gördüm.Bu Vahşi'nin bahsettiği fare olmalıydı!
Onuda öldürüp leşini bir torbaya koydum ve bu yerden çıkıp Bab-ı Ali'ye gittim.Stokları yaktığımı söyledim.Mebrure Hanım bu duruma sevindi."Cesaretini kanıtladın." dedi.Gidip ödülümü Bab-ı Ali Komutan'ından almamı istedi.
Bab-ı Ali Komutanı'ndan güzel bir ceket aldım.Unutmadan Mor Fare'yi de Vahşi'ye teslim ettim.
Ardından Elif'in isteği aklıma geldi.Şu ruh taşına giderken bir ara yılanların zehir salgıladığı bir çamur birikintisi görmüştüm.Sanırım bu onun işine yarayabilir dedim ve o yere gittim.
Çamurları topladım ve Elif'e teslim ettim.Elif'in tuhaf tavırları dikkatimden kaçmadı.Sanki bana bir şey söylemek istiyordu ama söyleyemiyordu.Sanırım bugünlük buradaki işler bitmişti.Havada iyice kararmıştı gidip yorgunluğumun üstüne bir çay içsem iyi olur dedim.O sırada bir muhafız bana seslendi.
Biraz konuştuk , sohbet ettik.Bana Selami Kelaynak diye birinden bahsetti.Sanırım kayıplara karışmış birisi."Eğer onu görürsen ona selamımı ilet" dedi.Kayıp olup olmadığı belli olmayan birini arayacak vaktim yoktu.
Hamit Pehlivan'ın kahvesine gittim.Oturmuş çayımı içerken Hamit Pehlivan ile Yusuf Ağabey'in aralarında geçen konuşmaya kulak misafiri oldum.Konuşmanın içinde "Selami" ismini duyunca yanlarına gittim ve Selami 'yi tanıyıp tanımadıklarını sordum.
"Onu birkaç aydır görmedim.Ara sıra uğrar kahveme.Kimsenin cesaret edemediği yerlerde yatar.Sıcak yerleri pek sevmez.Şevket'le de arası iyiydi.İstersen birde ona sor" dedi.
Mısır Çarşısı'na gittim.Şevket Bey'e Selami Kelaynak'ı sordum.O da "Çok uzun zamandır uğramadı.En son bira mayası almıştı.Meteor Bölgesi'ndeki bir mağarada şerbetçi otu yetiştiriyordu." dedi.Aklıma mor fareyi bulduğum şu tüneller geldi.
İçeride bir bira fıçısı görmüştüm ama önemseyipde içine bakmamıştım.
Emin olmak için tekrar oraya gittim.Bunca yolu gitmeye değer mi bilmiyorum ama sanırım merakıma yeni düşmüştüm.
Bira fıçısını araştırdım.İçinde bir telefon rehberi vardı.Rehberde sadece bir numara yazıyordu.Bir telefon bulmalıydım.
Telefona gittim ve numarayı çevirdim.Karşıdaki ses "Alo Yakamoz Meyhanesi.Bu numarayı nereden buldunuz ?" dedi. Ona durumu anlattım ve Selami'yi sordum.
"Selami'yi 1 yıldır görmüyorum.En son gördüğümde bana bira getirmişti.Bir dahada ses çıkmadı.En son kumsala gideceğini söylemişti.Kim bilir hangi kumsal ?"
Biraz düşündüm ve şu ruh taşı aklıma geldi.Bir kumsala çıkıyordu.Bu adam Meteor Bölgesi'nden olsa olsa oraya gitmiştir diye düşündüm.Ama o yere kafama göre girip çıkmamalıyım.
Tehlikeli bir yer.Yinede bu tanımadığım adamın akibeditini merak ettim ve ruh taşını bir kez daha kullandım.
Bu yerde uzun bir süre dolandım.Sonra fark ettimki yürüdükçe aynı yere çıkıyorum.Her tarafım denizle çevrili.Burası bir ada olmalıydı.Yürümekten yoruldum ve bir kayanın üstüne oturup biraz dinlendim.
Burada ne işim var dedim.Muhtemelen bu adam burada çoktan ölmüştür diye düşündüm.Kafamı eğmiş yere bakarken oturtuğum kayanın altında duran bir kağıt parçasını gördüm.
Kayayı hafifçe kaldırıp kağıdı aldım.Denize bu kadar yakın bir yerde bu kağıdın sudan etkilenmemiş olması enteresandı.Kağıdı açtım ve yazanları okudum.
"Karaya veda... Selami..."
Sanırım Selami Kelaynak denize açılmış olmalı.Ama bu kıyametin , sisin ortasında nereye gitmiş olabilir ki ? Ya da böyle tehlikeli bir yerde nasıl hayatta kalabilmiş ? Bu adam hakkında merakım gittikçe arttı.
Ama onun denize açıldığını düşündüğüm için artık daha fazla peşine düşemeyeceğim.Yeterince onun için yoruldum.
Böylece bir gün daha bitti.Köşeme çekildim ve yine yarını düşünmeye başladım.İstihbarat Subay'ından gelecek haberleri bekliyorum.Şu yeni yer ile ilgili planları olmalı...
Serinwizard 12.11.2017
─∘Serinplay∘─
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm
"Gezgin Şehir"
İstanbul Kıyamet Vakti Wiki
Kıyamet Oyun Projesi
Fan Art Çalışmaları
Günlüğüm