Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Anılarını Kıyamet Günlüğü'nde sakla! Geçmişin, geleceğe ışık tutsun!
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

FiratCakiroglu yazdı: 12 Ağu 2018 18:10
Retaliation yazdı: 12 Ağu 2018 16:17
Reta ile bunları biliyor muydunuz?


Bu bölümde sizlere güzide oyunumuz İstanbul Kıyamet Vakti'nin esin kaynağı, bilinmeyen yönleri, çelişkileri ve açığa vurulanları anlatmaya çalışacağım. İçinde bildikleriniz de olacak yeni görecekleriniz de. Haydi başlayalım.


  • Kuklacı, Carlo Collodi'nin masalı olan Pinokyo'daki marangoz Gepetto'dan esinlenilmiştir. Masalda Gepetto, Pinokyo'yu yaratıp ona öğüt verip hayat hakkında mülahazalar verirken Pinokyo onun söylediklerini kulak arkası etmiş ve başına türlü olaylar gelmiştir. İKV'de ise buna benzer durum görülmektedir.
  • Kesinliğinden emin olamasam da bir ressam olan Mansur Bey, Leonardo da Vinci'den esinlenilmiştir.
  • Bir diğer Kuklacı alternatifi de Fareli Köyün Kavalcısı olabileceğini düşünüyorum. Zira masalda Kavalcı, üflediği kaval ile fareleri peşinde gezdiriyordu. Fare adamların da oyuna buradan gelebileceğini öngörüyorum.
  • Her şey bir yana, gelin oyunun ana temasına bakalım. Bu kıyametin esin kaynağı ne olabilir? Elbette ki 1979 yapımı Mad Max filmi.
  • Mad Max filminin daha çok baskın olduğu yerin Meteor Bölgesi olduğunu görebilirsiniz. Keza zincir çetecilerinin giyiniş tarzı da filmdeki haydutlaınkine benzer. Bab-ı Ali ise tam filme uyarlı kentlerden birine benziyor.
  • Oyunda, yakın tarihimiz hakkında da bulgular yer almakta. 1980 yılında yaşanan Arz-Lodos savaşları, yakın tarihimizdeki sağ-sol kavgasının bir yansımasıdır.
  • Aynı şekilde oyunda etnik ırklar da yer almaktadır. Belirli canlılar belirli kesimleri göstermektedir.
  • Antrepo'da Folklor cinlerden Azul'un kazı çalışmaları yaptığını öğrenmemiz aslında Derindeki Sır eklentisine bir gönderme.
  • Oyunda yer alan isimler de bilinçli olarak koyulmuştur. Yani isimler, koyulan kişilerin karakteristik özelliklerini göstermektedir. Gelin bunlardan birkaçına bakalım. Mesela buna Agah ile başlayalım. Agah ismi, öngören, bilen ve bilgili demektir.
  • Avludaki yumurcak Umut ise, Kıyamet'e rağmen var olan bir çocuk figürüyle 'umudun' var olduğunun bir simgesidir.
  • Ali ismi, yüce anlamını taşırken; oyunda annesi olan Halime ise iyi huylu, sakin kimse anlamına gelmektedir.
  • Terzi Fahri Bey'den devam edelim. Fahri, karşılık ve iftihar beklemeden yapılan bir iş demektir. Oyunda zaten iki üç görevde bize gözüken Fahri Bey'i hepimiz biliyoruz. Ayrıca kendisi sakin, efendi bir insan.
  • Rüstem ise yiğit manasını taşır. Ayrıca burada Rüstem ismi koymalarında şöyle bir gerçeklik var. Mısır Çarşısı'nın tam adresine baktığınızda Rüstem Paşa Mahallesi olarak geçer.
  • Sanırız tek istisna Şevket ve Necmi'den olsa gerek. Şevket ismi haşmetli anlamını taşıyor ama Aktar Şevket sakin iyi huylu biri, yalnızca boş boğazın teki. Necmi ise yıldız manasını taşıyor.
  • Recep ismi, gösterişli heybetli demektir.
  • Yasemin'in kendi diyaloğunda da dediği gibi Yasemin bir çiçek türü. Kıyamette nesli tükenmiş bir çiçek. Yasemin'in de güzel bir kadın ve karakterimizin ona vurulduğunu düşünürsek buradan şu sonuç çıkıyor, en eşsiz güzele vuruluyoruz ve ondan bir tane var.
  • Elif isminin sözlük anlamına baktığınızda 'ince uzun kız' olarak karşınıza çıkar. Oyunda da Elif bu tarife uygun.
  • Mebrure ise beğenilmiş makbul kimse demektir.
  • Herkesin sevgilisi Suzan ise ateşli, yakıcı anlamına gelir. Attığı öpücüklerle kimin canını yakmadı ki?
  • Sivri Ada'nın günümüzdeki Hayırsız Ada olduğunu ve yine aynı adı taşıdığını bilmeyen yoktur herhalde.
  • Yusuf Ağabey'in Merakı [49] görevinde de geçtiği gibi Hayırsız Ada üzerinde eski Roma askerleri konuşlandırılmıştı.
  • Ayrıca tarihçede geçen "Kuklacı yanına uzman birkaç kişilik ekibini aldı ve Meteor Bölgesi'nin batısına yöneldi" cümlesi ile burası tarif edilmiştir.
  • Oyundaki cinler, oyun dosyalarında goblin olarak geçer. Dini bir varlıktan ziyade Türk mitolojilerinde yer alan cinlerden esinlenilmiştir.
  • Buna benzer eski Türk mitolojisinden esin kaynağımız vardır. Hortlaklar buna örnektir. Her ne kadar tip olarak benzemese de ismen aynı olan Tepegözler, Kurt Adam olarak karşımıza çıksa da eski Türk mitolojisinde İtbaraklar olaran bilinen köpek kafalı kabileler de bunun göstergesidir. Vahşiler de her ne kadar delirmiş insanlar olsa da mitolojiden esinlenildiği kanaatindeyim.
  • Karaköy güncellemesi ile oyunumuza giren Erlik efsunu da, eski Türk mitolojisindeki cehennemin bekçisi yani şeytanın ta kendisidir.
  • Sakin Vahşi'nin ne alıp veremediğini bilemediğimiz Mor Fare, büyük ihtimalden Erg'den mor haldedir. Öyle değilse de yakınındaki şarap fıçısını üzerine dökerek mora bürünmüştür. :)
  • Oyunda Taş Kanat ve Dev Tırtılların hatta Fare Adamların dahi yapımında kullanılan celp büyüsü, gerçekte de falcılar tarafından yapılan bir büyüymüş.
  • Taş Kanatlar, Gargoyle (Gargoille) denilen, heykel iblis canlılardan esinlenilmiştir.
  • Bronz Kanat'ı öldürdüğümüzde Türkçesiyle "Celp edeni öldür" yazısı buluyoruz. Karaköy'de ise aynı büyüyle yapılmış Dev Tırtıllar "Dışarlıkları öldür" diyor. Yoksa celp edenler aynı kişiler mi?


Haftaya bir başka Bunları Biliyor muydunuz köşesi ile görüşürüz.
Vov, çok iyi. Eline sağlık 👏
Teşekkürler. :)
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Resim

Merhabalar;


Gece saat üç, gözlerim açık kulaklarımda bir ses yankılanır, sinyal, sinyal yine bir olay sabaha yakın güneş doğmak üzere, olay olay üstüne caddelerde Fanatik denen hergele iş üstünde,nöbette bekle, sokakları dinle, gördüğün bu sahne Kıyametten yegane.
Tüm gün yatakta dönüp duruyorum. Kalkıp kendime bir kahve yapıyor ve vücuduma kafein veriyorum. Fanatiklere son darbeyi vuramadık ama vuracağız. Yakındır bir açılığa vuruluş yakındır bir ikinci geliş!




Resim



Karartma gecenin diğer tarafında bendeniz Reta ticaret peşindeyim. Bu esnada bana iletilen minik bir pusula ile gözlerim fal taşı gibi açılıyor. Sonra soğukkanlı yüzüme sıcak bir tebessüm yayılıyor. Çatlamış dudaklarım gergin, bir kelime ağzımdan ha çıktı çıkacak. Bir pusula da ben de yazıyorum ve gönderiyorum. Uzun zamandır görüşmedik diyorum kendi kendime. Hol koridorlarının bohem havasından beri görüşemedik diyordum. Ortak bir nokta belirledik ve sonunda onunla Güdümlü Balon'da görüştüm: aziz dostum Muhammed. :)



Resim



Kendisi Karaköy'e bir hayli yabancı. Arada ortağı onun adına işler yapıyor. Bir gece de olsa bize katılma şerefiyle onu Karaköy'de gezdiriyorum ve illet Fanatiklerde stres atıyoruz. Bir ara İnsan Mahallesi'ne geçiyoruz ve Kerime'ye selam veriyoruz. Çilli yüzünde güneş gibi gülümsemeyle bize reverans yapıyor. Oturuyor konuşuyoruz. Lakin bu esnada eşe dosta, ele yabancıya gönderdiğimiz Mikroçip satılır ilanı ile bir alıcı buluyor ve elimizde Hakir'den kalma Mikroçip'i satıyoruz.



Resim



Bu gece bir şeyler kesemiyoruz. Çünkü sayımız az. Tek başına bir şey yapılabilir mi? Var mı mektubu dışından okuma imkanı? Bari etrafta dolanalım ve eksiklerimizi tamamlamak için ticaret masasına oturalım diyoruz ama yol üstü önümüze gelen Kardeleni de çekmeyi ihmal etmiyoruz. Filizlenmiş pembemsi bir çiçek 'Merhaba' dercesine bize yüzünü gösteriyor. Sevgi Çiçeği dedikleri şey bu diyorum. Sanki çok sevgi düşkünü bir insanız ya!



Resim



Uykusuzluğum hat safhada ve YollugTigin ile yola devam ediyoruz. Sağlam bir 'tank' savaşçı olmak için eşya seçimini yerinde yapmalısın. Bu yüzden önceliğimi direnç eşyalarına vermiştim. Şimdilerde canıma can katacak eşyalar arıyorum ve tabi yoldaki maden ve lokman öbeklerini eşelemeyi unutmuyorum. Bu bana kazanç sağlıyor.



Resim



Bugün hem YollugTigin için hem de Retaliation için eşyalar satın alıyorum. Biri defansif savaşçı olacakken, öbürü fiziksel büyücü olma yolunda ilerlemeye çalışıyorlar. Ancak 9 tane Erbiyum lazım. Eğer bu mesajı okuyor, Eminönü sunucusunda oynuyor ve elinizde Erbiyum bulunduruyorsanız bana kesinlikle ulaşın.



Resim







Bir başka gün görüşmek dileğiyle, tabi yaşarsak... Selametle!
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Her güne bir caps



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Resim

Merhabalar;



Güneş kendini aya teslim ediyor ve şairin de dediği gibi "Gece gökte doğar ay, yükselip batmak için" dizesi aklımızda yerini ediyor. Nice neferler yine Karaköy sokaklarında. Depar, nara sesleri sokaklarda yankı buluyor; büyü sesleri can yaktığı kadar kulakları da tırmalıyor, şifacıların ruhani sesleri ise kafa bulandırıyordu.
Gözümüzü nöbetini yaptığımız İnsan Mahallesi'nde açıyoruz. Oyuna girer girmez bir pusula elimize ulaşıyor. 'Mansur Bey heykelindeki GBZ'ye gel' yazıyordu pusulada. Hıh diyerek kafamı geriye atıyorum ve yüzümde çarpık bir gülümseme. Kağıdı buruşturuyorum ve yumruk yaptığım elimin içinde sıkarak sonra yere atıyorum. Otopark'tan yola koyularak çağrılan bölgeye adımlıyorum.
Toplamda 5 kişi olduğumuz cadde üzerinde Gizitlerin makineli silahı GBZ'ye saldırıyoruz. Açılımı hakkında türlü teoriler var. Ben buna şahsen 'Gizit Bilgililer Zamazingosu' diyorum. Ne idüğü belirsiz bir makine. Aklımıza Çemberlitaş'ta gördüğümüz GBM-X geliyor. Sonra Gaffar'ın sesi kulaklarımızda yankılanıyor "Yazık çocuk, yazık. Seni suçlamıyorum" Gözlerimiz dalgın, her yeri moru görüyorum. Gruptan bana "Vursana şu ... koduğumun makinesine" sözüyle irkilerek kendime geliyorum ve kaşlarımı çatarak ardı ardına buz oku büyülerimi sergiliyorum. Lakin saldırımız boşa çünkü iki kişi geliyor ve GBZ'yi bizden uzaklaştırarak menzilden çıkartıyor.




Resim



Sonrasında günlerdir aradığım Erbiyum satıcısı buluyorum, hem de güzel fiyattan. Kendisi lal mıdır bilmem konuşamıyordu. Birbirimize gönderdiğimiz pusulalar ve işaret diliyle anlaşma yaparak istediği fiyatı kendisine verdim ve karşılığında can suyumu edindim.



Resim



Ticaret için oturuyorum ve bölgedeki herkese sorup soruşturuyorum. Aradığımı bulamıyorum, yorgun argın halde zaten kendimizi zor atmışız buraya. En sonunda bölgeden basıyorum sitemi. Dolar oyunu da mı vurdu diyorum kara borsa mı var oyunda? Alıcı istediği malı bulamaz, satıcı elindekini satamaz. Bir iki kişi hak veriyor. Sonrasında bir arkadaş çıkıyor ve mükemmel (!) bir öneri ile herkesin ve her şeyin arasından sıyrılıyor.



Resim



Her şey bir kenara bırakalım ve bazı şeylere kulak verelim. Bunu burada paylaştığım için kendimi biraz size bencil göstermiş gibi olacağım ama Eminönü sunucusunda oynuyorsanız herkes kendi halinde olduğundan bana hak verebilirsiniz. Bir arkadaş görüyorum, yeni bir karakterini kasıyor ve bölge hakkında, daha doğrusu görevler hakkında deneyimsiz. Bölgeden feryat ediyor ama cevaplayan olmuyor. Kendisini bölgeye sürekli yazdığım "Erbiyum alınır" sözüyle görüyorum ve bu esnada savaş içerisindeyim. 52 seviye olan arkadaş görevleri nereden alacağını nasıl yapılacağını soruyor ama takan olmuyor. Hayıflanıyorum bu duruma, adamı görmüşlüğüm var, bir Lodos. Kimse elini uzatmamış mı diye veryansın ediyorum ve sorduğu görevleri nereden alabileceğini ve nereye gideceğini tarif ediyorum. Ettiği teşekkür öyle içimi ısıtıyor ki yüzümde oluşan samimi tebessümden aldığım fotoğrafta orayı bile çekememişim. Sonra adımı soruyor, cevaplıyorum. Tanışmış oluyoruz. Pek haddime düşmez sosyal mesaj vermek ama, oyunda lütfen düz bakmayın her şeye. Kendi önünüzü değil, azıcık kafanızı da kaldırın.



Resim


Gerilir zorlu bir yay
Oku fırlatmak için;
Gece gökte doğar ay
Yükselip batmak için.








Bir başka günlükte görüşmek dileğiyle, selametle...
En son Retaliation tarafından 13 Ağu 2018 20:26 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Her güne bir caps



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Resim

Merhabalar;



Siyah bir örtünün yavaşça sarmaladığı Karaköy akşamından çok sevdiğim (!) hayata el sallıyorum. Herkes yine telaşta. Kıyamet'te fareler gibi üşüşmüş millet Bankalar Caddesi ve Otoparka. Ne fark eder diyorum kendi kendime. Hepimiz birer p.çiz. Ne anamız belli ne babamız. Bir p.çiz ama insanlık tarafından bir kahraman gözüyle bakılıyoruz. O kadar yıkık duygular içerisindeyim ki hiçbir deprem beni sarsamaz. O kadar şey yaşadım ki, hayata bile artık kuşku ile bakıyorum. Bazen birkaç dostla lakırdıyoruz, hele de Arzuhalci. Beni rakı masasına davet ediyor, kabul ediyorum ama görülmez bendeniz Reta'nın hiç içtiği. Ne zaman teklifini kabul etsem omuz üstünden kafasını oynatıp arkasına bakmadan Suzan'a "Suzan, sek olsun!" diye bağırır. Benim ise tercihim aromalı meşrubat ya da su oluyor. Velhasıl sorar bana Arzuhacli, neden hayattan bezdin be adam, neden yaşarsın der. Sizler için derim mahçupça, en çok da kırışmış alnımı çatıp dudaklarımdan "Yasemin için" dediğimde mahçup hissederim kendimi. Arzuhalci yorum yapmaz diker tüm bardağı kafaya.
Kısa hatıratım maruz görün, aklıma gelince yazmak istiyorum böyle kıssalar. Meteorit büyüsüne yine ilgi duyar olduk. Gaffar'ın canını aldığımız büyü oluyor kendisini. Onun için bir neferden reçetelerini rica ettim. Bir masa üzerine parşömen gibi açtığı reçetelerin malzemelerini tozlanmış işaret parmağıyla göstermişti. Tüm her şey elimizde var sayılır amma velakin
Erbiyum denilen materyal bizim hem cebimizi hem de sabrımızı zorluyor. Neyse ki bugün de 3 tane bulduk. Dünkü konuşamayan arkadaştan bir tane daha; bir başka alıcıdan da ortalama fiyattan alarak günlük ticaretimizi yapıyoruz.



Resim
*
Resim



Yasemin dedik ya, kalbimiz hızlı çarpıyor. Aşk mı yoksa ötesi olan kara sevda mı? Ulan kel diyorum kendi kendime, şu sıfatla, şu kabak kafanla sevmek neyine? Atıyorum kendimi hoyrat dalgaların dövdüğü Galata Köprüsüne. 74 olaylarının izlerini hala taşıyor. Karşıdan puslu bir şekilde Eminönü seçiliyor. Gözüm iskelede. Yasemin'i arıyorum ama göremiyorum. Gelemiyorum güzelim diyorum, affet gelemiyorum. Burada da biçareleri kurtarıyoruz.
Çatlamaya yüz tutmuş dudaklarımla adını haykırıyorum. Bana karşı olan nezaketi geliyor aklıma. Işık'ı Gizitten kurtardığımızda bana 'arkadaşım' demesi kalbimize sıkılmış güdümlü bir kurşun. Ondan sonra virane ve deli görünüyorum. Şairin de bahsettiği gibi "Kupkuru bir ağacın dalıyım yapayalnız, Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor."
Cebimden bir bez çıkartıyorum ve sağ elimle sıkıyorum. Buraya gelmeden önce çıkan ateşimi düşürmek için kullandığı bez. Bezi yavaşça burnuma götürüyorum. Sirke kokuyor, asetik asit... Bunu da bana boş boğaz Şevket Bey söylemişti.
Ben Şevket'in araştırdığı kıyametin ilim irfanıyım.
Keskin koku sinüslerimde raks ediyor. Gözlerimi kapatmış hülyalara dalmayı beklerken keskin kokunu yakıcılığı ile bir öksürük tutuyor. Haykırmak istiyorum ancak sesim çıkmıyor. Sirkeli beze bakıyorum. Ateşi yükselen herkes için mükemmel bir yöntem demişti Yasemin. Karaköy'e geldiğimden beri pek nöbetler geçirmiyorum. Erg Makinesi ile de kafayı buluyorum. Sahi bayadır ona da uğramadık, yoksa... S... et, bezi cebime koyuyorum ve ağır adımlarla yol alıyorum. Ama biliyorum, duyuyorum, görüyorum, bir gün gelecek dönence, biliyorum.




Resim







Bugün de bitmiş oluyor, esen kalmanız dileğiyle, selametle!
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Her güne bir caps



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Resim

Merhabalar;



Bu satırları yazarken burayı işgal etmiş gibi hissediyorum çünkü ben aslında epey bir süredir unuytlumş biriyim. Akıbetim en az deyyus Selami Kelaynak kadar bilinmiyordu ama buranın asıl sahibi benim. Bilen bilir, bilmeyenler için söyleyeyim, evet, ben şifacı IıIıIYaMaNIıIıI. Evet unutuldum ama bu bana ruhani güçlerimle irtibata geçmemde fayda sağladı. Bahane oldu benim için, inzivaya çekildim. Kendimi Ergsiz bir hava sahası oluşturmaya çalıştım... ama başaramadım.
Lakırdayan dalga sesleri eşliğinde ağır adımlarla sahile varıyorum. Elimde bir şişe şarap var. Sırtını koca kütleli bir kasaya dayamış olan Şarapçının bayık gözleri beni görünce pür dikkat açılıyor. Acaba neden bu böyle bakıyor, beni uzun süre sonra gördüğü için mi yoksa elimdeki zehir sıvısı için mi? Bilemiyorum ama kendimi kötü hissediyorum. Bir şey demeden karşısına geçiyor ve bağdaş kurarak oturuyorum. Kıçımdaki lateks yapımı Çemberlitaş pantolonu gıcırdıyor tam otururken. Yellenir gibi ses çıkartıyor. Şarapçının ağzı kulaklarında, seyrek dişlerini tek tek sayabiliyorum. Görmeyeli pek bir şey değişmemiş aslında. Aynı cansız bakışlar, aynı çizgili alın, aynı büzüşük dudaklar, aynı kartlaşmış sakal, aynı kalecik karası, aynı şarapçı...
Çehresinde az zayıflık var sadece. En sonunda elindeki şişeyi bir kenara bırakıyor. Saatlerdir içmesine rağmen kurumuş dudaklarının üzerinde dilini gezdiriyor ve sonunda sadede geliyor. Oo diyor, seni buralarda görmek ne güzel, nerelerdeydin diye soruyor. Kayboldum, yok oldum, abra kadabra, hokus pokus diyorum. Avel avel suratıma bakıyor ve bir şey demiyor.
Sonra gözü elimde beceriksizce tuttuğum şaraba yöneliyor. Kaşlarını kaldırıp gözlerini pörtleterek soruyor, karşılıklı içmeye mi geldin diyor, o ana kadar sükunetimi korumuşken bir anda çıkışıyorum. Sesim öyle gür ki, dalganın sesini bastırıyor. Ne zaman gördün benim içtiğimi diyorum. Afallıyor kalıyor. Bu esnada bağıran sesimi duyan Yasemin bacım iskelede hareketleniyor, elinde epesiyle ile bir şey oldu sanıyor. Bacım diyorum çünkü kardeşimin yavuklusu. Biz sapın tekiyiz, aşkımız ilim, hocamız Şevket, merhum Gaffar ve Arzuhalci. Yasemin bana bakıyor, ben de ona. Şarabı, Şarapçıya veriyorum ve bir anda ayaklanırken şarap senin diyorum. Sabahlayaydık bari diyor, yarın ufuk grimsi pembe olur belki, pembemsi griden iyidir her şekilde diyor. Aklıma Erg geliyor ama umursamıyorum. İskeleye doğru adımlıyorum.




Resim



Yasemin arkası dönük, kolları birbirine bağlı gece boyu dalgaları izlerken omuzuna dokunuyorum. Selam veriyorum. Nerelerdeydiniz diyerek naif tonda beni sorguluyor. Uzaklarda diyorum. Doğru diyor, uzaklaştınız iyice her şeyden çok uzaklaştınız. Çınaraltı'nda da ikamet etmiyormuşsunuz tüm kardeşler diyor. Ben kendime bakarım vesselam, kardeşlerimi kıyamete ad ettim, benim sorumluluğumdan çıktılar artık. Kendi başlarının çaresine bakabilirler.
Sizin de durumunuz vahim diyor Yasemin, tıpkı kardeşin gibi diyerek de çekinerek ekliyor. Kardeşiniz Karaköy'de tedavi olmaya gitmişken neden siz de gitmiyorsunuz diyor? Hem tüm kardeşler hep bir arada güvende olmaz mısınız diyor? Ala diyorum, fazla konuşmaya mecalim yok. Başımla selamlıyorum. Yıllardır iskelede bizlere parmakla gösterilip "Bakın genç arkadaşlar, şu kayık eski püskü çürümeye yüz tutmuş, sakın ola aptallık edip kullanmaya kalkışmayın" dedikleri kayığı denize sürüyorum ve içine çeviklikle atlayarak küreklere asılmaya başlıyorum.




Resim
*
Resim



Saatlerdir çektiğim kürek, ön ve arka kol kaslarımı ağrıtıyor. Kayıktaki Mevlana Asam -ruhu şad olsun- parıldayarak geceye ışık saçıyor. Kayık gıcırdıyor ve sinir bozuyor. Her an cumbuldop denize düşüp boğulabilirim. Bir şifacı olmama rağmen ne şifa dualarım ne de cankurtaran büyüm beni kurtarabilir. Neyse ki çok sürmüyor ve kayığı bir iskeleye yanaştırmayı başarıyorum.
İskelenin ana karaya yükselen beton merdivenlerini çıkarak arşa çıkıyorum. Tıpkı zamanında yükselir gibi yükseliyorum. Şairin şiiri kulaklarımda ve diyor ki: "yüksel hünerinle kaani olma, ihsan-ı hudaya mani olma (yüksel ki yeteneğinle yetinme, Tanrının bağışlarına engel olma)" Kalbimde derin bir yara izi oluşuyor. Merdivenler bitiyor ve etrafımda onlarca robotvari insanlar görüyorum. Ellerinde tüfek değil kılıçlar var. Kelime-i şehadet getiriyorum, büyük ihtimalle linç edileceğim. Bu esnada İsmet Bey'i andıran kelliğiyle bir adam kılıcını boğazıma doğrultarak dürtüyor.
Ey nefer diyor, eğer burada dolaşmak istiyorsan Büyük Lider'e görünmelisin. Beni nereden tanıyorlar ya Rab? Ben kendimi kendimden kaybettirerek kendimi aramanın derdindeyim. Açıkçası ben bile kendimi unutur olmuşken onlar beni tanıyor. Önümde kocaman bir bina. Büyük bir flama dalgalanıyor. Bir kitap sembolünün üzerinde bir tüfek yer alıyor. Bu bizim Teşkilat'ın sembolü! Tepemin tası atıyor. Madem Karaköy'de Teşkilat var neden bize bahsedilmedi diyorum. İnsanların olduğunu biliyoruz, farelerin zalim olduğunu da. Karaköy'de bir hayat var da neden bize iletilmedi diyorum. Varoluşçu felsefeleri gibi soruları kendim sorup kendim yanıtlamaya çalışıyorum. Ancak ben ne bir Camus'um ne de bir Sartre. En sonunda adamın dediğini kabul ediyor ve binadan içeri giriyorum.




Resim



Binanın içerisinde iki muhafızın güvenliğini yaptığı kapıdan içeri giriyorum. Makinelere bağlı yaşayan bir askeri tıraşlı bir adam dikkatimi çekiyor. Bu o olmalı diyorum kendi kendime. Adam gözlerini ağır ağır açıyor. Oksijen makinesinin sesi dar odada yankı yapıyor. Konuşmaya başlıyor, sesi makine gibi tiz.
Eski nefer, işe yaramaz, çöp insan. Kıyamet seni de benim gibi ıskartaya çıkarmış diyor. Beni hala nasıl tanıdıkları hakkında en ufak fikrim yok. Ben masum bir yaşlı beyaz büyücünün canına kast etmiş zavallının tekiyim.
Ben Sığınaklardaki biçarelerim.
Burada benim sözüm geçer diyor, eğer sözlerimi dinlemeyip başıboş geçersen değil burada Kıyamet'in herhangi bir yerine adımını atamazsın diyor. Eyvallah diyorum, sonra sadede geliyor.
Fare adamlar diyor, bir an nefesi kesiliyor sonra geliyor, tükeniyorlar. Eee bu ne güzel diyorum, sorun o değil diyor haşince. Traot adında bir Lodos Klanı, Yılan denilen liderleri tarafından Karaköy'e farelerin soyunu tüketecek bir gaz saldı. Gaz, onların üremelerini engelliyor ve işe yaradı da! Üç senedir hiçbir fare doğumu gerçekleşmedi. Galata ve Gizit bu konuda kan ağlıyor. Bu durumda Karaköy yine Teşkilat'ın olacak!
Gelelim soruna, Yılan denilen şahıs vicdanına yenik düşüyor ve taraf değiştiriyor. O, güçlü zekaya sahip bir dahi diyor, Bu gazı durdurmayı hedefliyor ve sen eğer burada rahatça dolaşmak istiyorsan o laboratuvarı bulacak ve yok edeceksin, diyor. Sonra sesi giderek boğuklaşıyor ve gözleri kapanıyor. Artık buradaki misyonumuz belli oluyor.




Resim







Bugün de böylece bitmiş oldu. Esen kalmanız dileğiyle, selametle!
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Her güne bir caps



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
FiratCakiroglu
Meteor Kaşifi
Meteor Kaşifi
Mesajlar: 1605
Kayıt: 19 Eyl 2016 21:45
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders Of Anatolia
Konum: Aydın
İletişim:

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen FiratCakiroglu »

Retaliation yazdı: 15 Ağu 2018 20:35
Her güne bir caps



Resim
Geçenlerde aynısını yaşadım, pişman değilim. 😁
Göster
Resim
Resim
Resim
Resim
ıTANRIKUTLUGı & ıTENGRİKUTLUGı
Cevapla