PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Anılarını Kıyamet Günlüğü'nde sakla! Geçmişin, geleceğe ışık tutsun!
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Plafect00 »

BU KİTAP TEŞKİLATIN GİZLİ DOSYALARINDANDIR.


Papatya Operasyonu, İstanbul’un suç dünyasına büyük bir darbe vurmayı amaçlayan bir harekettir. Operasyon için seçilmiş casuslar, belirlenen suç örgütlerine dahil olacak ve bu örgütlerle ilgili istihbarat toplayacaktır. Operasyon 06.08.1985 tarihinde başlayacak ve 05.09.1985 tarihinde Teşkilat’ın, suç dünyasına açıktan yapacağı hücum ile noktalanacaktır. Operasyon ile İstanbul’daki kanunsuz örgütlerin sonunun getirilmesi amaçlanmaktadır. Okuduğunuz, Ajan D’nin operasyon günlüğüdür.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Retaliation »

Yeni günlük, yeni karakter ve yeni macera... Haydi bakalım Muhammed, kalemin keskin olsun!
Resim
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Plafect00 »

06.08.1985

08:30
Uçak Parkı’na gitmem söylendi. Orada birisiyle buluşacakmışım. Operasyon süresince emir alacağım kişiyle... Civarda kimse yoktu. Bir yere oturdum, bekledim.

09:30
Birisi geldi... Gideceğimizi söyledi. Ufak bir sokağa gittik. Bir apartmana girdik. Odalardan birinin duvarında gizli bir geçiş varmış. Duvarı hareket ettirdi, bir koridor vardı. Buradan sonrası için yetkisi olmadığını söyledi, ilerledim. Koridor başka bir odaya çıktı. Göreve atanalı henüz 2 sene olan, Teşkilat başkanı Agâh Bey oradaydı. Kim olduğunu söyleyemeyeceğim diğer kişi, bana Agâh’ın komuta edeceğini söyledi. Bu operasyon teşkilattan bile gizli tutulacaktı. İlk işim benden daha önce görevlendirilmiş bir ajanın yanına gitmek olacaktı. Meteor Bölgesi’ne...

15:05
Bab-ı Ali’ye gittim. Biri yanıma geldi. Bana bir “Teşkilat Sikkesi” gösterdi. Ben de ona kendi sikkemi gösterdim. Onu takip etmemi söyledi. Yılanlarla savaşan neferlerin arasından geçtik. Bazıları çamur topluyordu. Çamur toplayanların olduğu yerin yakınında bir adam bekliyordu, yanına gittik. Sonradan öğrendim ki bu adam papatyacıymış. Yanımdaki ajanla adamın arasında şu diyalog geçti:
Ajan: Ne kadara satıyorsun?
Adam: Tane 5 milyon... Demet alırsan 45’e bırakırım.
Ajan: Ben Tilki İlyas’a çalışıyorum.
Adam: Neden Vehbi’nin malını almaya çalışıyorsun o zaman?
Ajan: Patron iş teklif ediyor.
Adam: Ne işiymiş bu?
Ajan: İşte onu da yanımdaki adam, bizzat Vehbi’ye söyleyecek.

Adam biraz sakalını sıvazladı, beni süzdü.
- Tamam, takip et!

16:10
Yeraltı’na inmiştik. Yeraltının -kanunsuzlar tarafından ele geçirilmiş- güvenli(!) bölgesine gittik. Geldiğimiz yerde üstü başı pislik içinde insanlar vardı. Ortada büyük bir ateş yanıyordu. Civarda demir ve tahtadan yapılmış, dayanıksız görünen çok sayıda yapı vardı. Kalabalıkta adamı zor takip ediyordum. Bir binaya girdi. İçerde çok sayıda insan birbiriyle konuşuyordu. Birileri keman ve klarnetlerle yavaş bir şeyler çalıyordu. Hemen herkes içki içiyordu. Bazıları papatya kokluyor, bazılarıysa koklamış, kafayı bulmuş, yerde çırpınıyordu. Bir kapıdan geçtik, çok az insan vardı. Ardından bir tür çarşafı aralayıp karşısına geçtik. Bir kaç kez farklı koridorlara döndük. Sonunda bir binaya geldik. İçeri girdik, insanların arasından ilerledik. Kapısız, geniş bir salona girdik. İçerde bir adam masasının arkasında oturuyordu. Karşısında, ayakta başka bir adam vardı. Oturan Vehbi’ydi. Karşısında, ayakta dikilen kişi ise Vehbi’nin bölgesinde ondan kaçak satış yapan biriymiş. Yanımdaki adam beklememi söyledi. Vehbi onunla biraz konuştuktan sonra yerinden kalkmadan kafasına sıktı. Sonra sıra bana geldi. Sözde patronum Tilki İlyas’ın iş teklifini ona aktardım. Artık papatyaları beraber satmaları karşılığında kendi hasılatının %10’unu ona vereceğini, karşılığında hiçbir şey istemediğini, güvenlik teminatı olarak da benim artık Vehbi için çalışacağımı bir bir anlattım. Bu sayede yerinin bilinmediğinden emin olacaktı. Bana, “Tilkinin kuyruğu rahat durmaz. Neden sana güveneyim?” dedi. Sadece söylediği işleri söylediği adamlarla yapacağımı, bu sayede hiçbir şekilde bilgi sızdıramayacağımı söyledim. İlyas’ın işlerinin kesat olması dolayısıyla böyle bir teklifte bulunduğunu söyledim. “Kabul ediyorsanız bunu adamlarınızla Tilki İlyas’a aktarın, etmiyorsanız beni vurun, kellemi İlyas’a gönderin.” dedim. Cesur olduğumu ve benim gibi adamlara ihtiyacı olduğunu söyledi. Plan tutmuştu.

21:50
Akşama kadar bana neyin nerede olduğunu işleri nasıl yapmam gerektiğini anlattılar. Sonra beni odama götürdüler.

ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
Boludanoyuncu
FareAdam Düşmanı
FareAdam Düşmanı
Mesajlar: 387
Kayıt: 24 Mar 2018 01:10
Sunucu: Beyaz Köşk
Klan: Lodos
Konum: Ankara

Re: PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Boludanoyuncu »

Güzel başladın ama Erg kitabınıda bekliyorum.İkisi bir arada kafa karıştıracak hep okurken bir yerden Fazıl çıkacak mı diye bakıyorum .
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Plafect00 »

Aslında yorumlarımla Ajan D’nin günlüğünü doldurmak istemediğimden yorumlara cevap vermemiştim ama sanırım bu, artık zorunlu bir durum.
Retaliation yazdı: 05 Ağu 2018 22:34 Yeni günlük, yeni karakter ve yeni macera... Haydi bakalım Muhammed, kalemin keskin olsun!
Öncelikle, bu güzel dileklerini kabul edemeyeceğimi söylemeliyim Furkancığım. Şayet, Necmi Bey’in raflarından bulduğum bu naftalinli kitaba bir ekleme veya çıkarma yapmaksızın sizlere ulaştırmak, pek de takdir edilecek bir durum değil. Ajan D, gerçekten de muhteşem bir iş yapıp bu eseri ortaya çıkarmış. Neyse ki Necmi Bey’in değerini bilmediği ender kitaplardan. Bu arada, eğer “Muhammed” dediğin Ajan D ise dikkatli ol dostum. Bu adam Teşkilat’ın bir ajanı, kimliğini açık etmek çok tehlikeli olabilir. :-.
Boludanoyuncu yazdı: 06 Ağu 2018 22:58 Güzel başladın ama Erg kitabınıda bekliyorum.İkisi bir arada kafa karıştıracak hep okurken bir yerden Fazıl çıkacak mı diye bakıyorum .
Furkan’a hitaben söylediğim gibi, bu eser bana ait değil. Ben sadece aracıyım :grin: . Hem bu yüzden hem de Erg’in hikayesinin buradakilerden 100 yıldan daha fazla bir süre sonrasında geçtiği için Fazıl, bu günlükte olamaz. Tabi ben yazsam durum farklı olabilirdi. Erg’i okumuşsun, bilirsin; ben yazarken “olamayacakları oldurmayı” severim.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Plafect00 »

07.08.1985

04:30
Kapının önüne önceden bir tahta parçası yerleştirmiştim. Bu sayede kapıyı açan olursa tahta düşecek, ses yapacak ve uyanacaktım. Kapı açıldı. Uyandım ama arkamı dönmedim. İçeri giren kişi usulca yanıma yaklaşıyordu. Hamle yapabileceğimi düşündüğüm kadar yaklaşınca hızla kalkıp bıçak tutan elini tuttum. Diğer elimle yüzüne sağlam bir yumruk attım. Adam yere düştü. Bıçağını aldım. Yüzüne bir tekme attım. Saçından tutup kaldırdım. Doğruca Vehbi’nin odasına gittim. Masasının başında bekliyordu. Belli ki bu, onun tertibiydi. Adamı yere, bıçağı masasına attım.

- Eğer beni öldüreceksen çek silahını, alnımdan vur! Arkamdan değil...
Bu sözüm Vehbi’nin hoşuna gitti. Bana “Cesur olduğunu görmüştüm ama bana çalışacak adam yetenekli de olmalıdır.” dedi. Tabancasını eline aldı, “Ve acımasız...” diyip silahı bana fırlattı. Silahı elime alır almaz çekip yerde yüzüstü yatan adamı kafasının arkasından vurdum. Silahı elimde bir tur çevirip masaya sertçe vurdum. Bir iki adım geri çekilip gözlerimi ayırmadan öne eğilerek Vehbi’ye selam verdim. Odadan çıktım.

17:00
Bu saate kadar Vehbi’nin mekanını iyice gezdim, her şeyin yerini öğrenmeye çalıştım. Bazı yerlere girmeme müsade edilmedi. Bu saatte ise Kerim diye biriyle piyasayı öğrenmek için dışarı çıkacaktım. Kerim tam olarak bir satıcı değildi. Aslında Vehbi’nin silahlı adamlarındandı. Ayrıca dağıtım yapan adamlardan da sorumluydu. Bugünse piyasayı öğrenmem için beraber mal satmaya çıkmıştık. Beraber yeraltının daha önce hiç görmediğim şehirlerinden birine gittik. Şehir demek için küçük ama yeraltına kurulabilecek bir şehir için çok büyüktü. Bir köşede beklemeye başladık. Çok fazla gürültü, çok az hava vardı. Zaten bu yüzden buraya “Bezdiren” deniyormuş.

Az sonra yanımıza bir adam geldi, fiyat sordu. Kerim, 5 milyon olduğunu söyledi. Adam malı alamadı. Kerim’e durmasını, onu takip edeceğimi söyledim, kabul etti. Adam gitti, başka bir satıcı buldu. Onları gizlice dinledim. Satıcı adama 3.5 milyon fiyat verdi. Adam hemen malı satın aldı. Adam gittikten sonra ben satıcının yanına gittim. Bana da 3.5 milyon dedi. Adamı sertçe duvara vurdum. Burada en ucuz malı kimin sattığını sordum. Kendisi olduğunu söyledi. Kime çalıştığını sordum. Başta tereddüt etti, silahı görünce konuştu. “Kesik Osman” diye birine çalışıyormuş. Adamı orada bırakıp Kerim’in yanına gittim. Öğrendiklerimi aynen söyledim.

23:00
Vehbi’nin karşısına çıktım. Konuştuk...

Vehbi: Dağıtıma çıktınız mı?
Ben: Evet.
V: Ne öğrendin?
B: Aptalın teki olduğunu!

Vehbinin sağ yanında hep aynı adam dururdu. Adı Demir’miş. Böyle söyleyince sinirlendi.

Demir: Sen ne cüretle patrona aptal dersin!
B: Ben öğrendiğimi söylüyorum. Vehbi, sen bir aptalsın. Tıpkı Tilki İlyas gibi.
V: Neymiş benim aptallığım?
B: Malları 5 milyondan satıyorsun.
V: Ne olmuş?
B: Kesik Osman aynı malı 3.5 milyona satıyor.
V: Olabilir, saygı duyarım.
B: İşte, aptalsın. Bir tane papatya sana ne kadara mal oluyor?
Demir: Papatyanın tanesi...
B: Kapa çeneni! Sana sormadım.
V: 5 bin... 5 bin liraya mal oluyor.
B: Peki neden 5 milyona satıyorsun?
V: Yoksa zarar ederim. Piyasayı ö...
B: Hayır! Piyasa şartlarını unut! Sen bu malları Çemberlitaş’tan kendin çıkarabiliyorsun. Aptal İlyas gibi başkalarından almıyorsun. Bu yüzden tanesi sana 5 bine geliyor. Yani sen tanesini 6 bine bile satsan kar edersin.
V: Yani bana 6 bine sat mı diyorsun?
B: Tabiki hayır. 5 milyona satma diyorum, ama piyasada en ucuz ve en kaliteli mal seninki olsun. 2 milyona sat.
V: 2 milyon mu?
B: Evet. Bu sayede piyasayı ele geçirir sonra da fiyatları yükseltirsin. Kesik Osman’ın yapmaya çalıştığı gibi.
Demir: Fiyatları yükseltince yine başkasından alacaklar.
B: Hayır, gerizekalı! Eğer malın içine diğerlerinden farklı olmasını sağlayacak bir şeyi eklersen senden almak zorunda kalacaklar.
V: Neyi?
B: Bilmiyorum. Ama beni yarın Çemberlitaş’a yollarsan belki...
Demir: Tabi, daha ikinci gününde...
V: Tamam. Yarın gidiyorsun.

Demir bozulmuştu. Odadan çıkınca Kerim bana “2. gününde kimse patronun güvenini bu kadar kazanamadı.” dedi.


Bugün yaptığım her şeyi Vehbi’nin güvenini kazanmak için yaptım. Kozumu bu yönde oynamaya devam edeceğim. Plana göre Vehbi’nin güvenini kazanmalıyım. Aynı zamanda işlerinin yolunda gitmesini sağlamalıyım. Vehbi’yi güçlendirip diğerlerine karşı kışkırtacağız. Suç dünyasını önce içten sonra dıştan parçalayacağız. Günlüğümü saklamak için duvarda bir oyuk açtım ve bir taşla üstünü kapattım. Yanımda taşımak tehlikeli olabilir.

Ajan D, bildirdi.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Plafect00 »

08.08.1985

04:30
Çemberlitaş’a gizlice girdik. Teşkilat muhafızlarının nöbeti altıda başladığından bu kadar erken gittik. Neden muhafızların gece nöbet tutmadıklarını sordum. Zaten Çemberlitaş’a giren çok olmuyormuş. Nöbetçiler gece daha kritik bölgelerde nöbet tutarmış. Güvende olduğumuzu söyledi, teşkilat bizi burada bulamazmış... Biraz ilerledik. Kesik bir teli geçtik. Sola döndük uzunca bir mesafe yürüdük. 10 dakika kadar... Sonunda papatyalar göründü, erg papatyaları. Burada kendiliğinden yetişen bu papatyalar her nasıl olmuşsa ergle dolmuştu, uyuşturucu etkisi yapıyordu. Kerim papatya toplamaya başladı ben ilerliyordum. Bir müddet gittikten sonra Kerim’in bağırdığını işittim. “Dur, gitme!”... Nedenini sorduğumda bana bunun tehlikeli olabileceğini söyledi. Ona “Bizi bu saatte teşkilatın bulamayacağını söylemiştin. “ dedim. “Sorun teşkilat değil. Bugüne kadar oraya 8 kişi girdi, biri dönebildi. O da konuşamıyor.” dedi. Buraya teşkilatın dikkat etmesi gerek.

Biraz ilerde mor otlar gördüm, ne olduklarını sordum. Onların “Adam Otu” olduğunu ve ergden etkilendiklerini söyledi. Bir papatyayı aldım, adam otuna sürdüm. Bana kızdı, otları ziyan etmememi söyledi. Ziyan etmediğimi, daha çok erg tozu topladığımı söyledim. Aromanın bozulması dahilinde malları kimsenin almaması riskini ikimiz de biliyorduk. Bana emin olup olmadığımı sorduğunda göreceğimizi söyledim. Gerçekten de böyle olup olmayacağını bilmiyorum. Belki de hayatımla kumar oynuyorum ama bu, alınması gereken bir risk.

13:00
Malları satıcılara dağıttık. Ardından Vehbi’nin yanına gittim. Meteor Bölgesi’ne çıkıp çıkamayacağımı sordum, Bezdiren adını hakediyordu. Çok zor nefes alabiliyordum ve bu artık dayanılmaz bir hal almıştı. Bana “Ne o? Tilki’ye haber mi götüreceksin?” diye sordu. Bunu reddetsem bile bana inanmayacağını biliyordum. Çok düşünülmemiş, aptalca bir teklifti. Büyük hata etmiştim. Bundan kurtulmamın tek yolu alay etmekti. Öyle yaptım:

- Evet, Tilki’ye haber götüreceğim. Tabi sen peşime adam takacağından Tilki’nin adamlarıyla konuşurken yakalanacağım ve sen bunu Tilki’ye ileteceksin. Bu yüzden Tilki beni öldürecek veya öldürmen için sana geri verecek.

Vehbi bir kahkaha attı.

- Evet, yapamayacağının farkındasın. Sana güvenmeye başlıyorum. Ama gidemezsin, senden hala emin değilim.

Anlaşılan bu zor durumla baş etmem gerekecekti. Umarım papatyalar işe yarar da Vehbi’nin daha fazla güvenini kazanırım.

19:00
Bu saate kadar malın tamamı satıldı, hiç de şikayet gelmedi. Vehbi beni çağırmıştı, çok mutluydu. Ergle harmanlanmış adam otu, papatyaların erg dozunu artırmakla kalmamış, bağımlılığı da garip bir şekilde artırmıştı. Vehbi ayağa kalktı, kollarını açtı. “Sen bir dahisin!” dedi.

Vehbi: Bu keşfinin şerefine ilk sefere mahsus kârın yarısını sana vereceğim!
Ben: Yüzde altmışını...

Vehbi okkalı bir kahkaha patlattı.

Vehbi: Sen bu işten anlıyorsun. Tamam ulan, altmış olsun!

Tüm bunlar olurken Demir’in yüzü sirke satıyordu. Beni kıskandığı her halinden belliydi, tıpkı olması gerektiği gibi. Operasyon, 3. gününde beklenenden çok daha iyi ilerliyor.

Ajan D, bildirdi.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Plafect00 »

09.08.1985

09:00
Demir kapıyı tekmeyle açtı. Ben zaten uyanıktım. Vehbi beni bekliyormuş, gittim. Masasında bir tabanca vardı. “Bu artık senindir” dedi. Tabancaya ihtiyacım olmadığını söyledim, artık olacağını söyledi. Meteor’a çıkacakmışım. Bizim bölgemize çöreklenen adamlara bir mesaj vermek gerekiyormuş. Silahı masadan alırken bileğimi yakaladı.
- Eğer bana yamuk yaparsan, seni bu silahla öldürürüm.

Sadece kendimden emin bir gülümseme takındım. “Sana yamuk yaparsam zaten ölmüş olursun.”

Benden çok memnundu. O kadar memnundu ki, yüzüne bakarak bile bu anlaşılabiliyordu. Ve bu, Demir’i deli ediyordu.

15:00
Bab-ı Ali’ye çıktık. Sonunda rahat nefes alabilmiştim. Her ne kadar Meteor’un iğrenç oksijeni de olsa, içerdekinden iyiydi. Bab-ı Ali’den çıktık. Ben Demir’in solundaydım, Kerim’se sağında.

Nereye gittiğimizi sordum. Demir bana döndü, alaycı bir gülümseme takındı.
- Kurtarılmış bölgeye.

Bir şey anlamamıştım. Bunun ne demek olduğunu sordum. Demir küçümseyici bir şekilde burnundan soludu. Kerim, çeteci mağarasına gittiğimizi söyledi. Agâh Bey, teşkilatın tarafsızlık ilkesine uyarak çetecilerle bir anlaşma yapmıştı, bir tür barış anlaşması. Bu yüzden sorun çıksa bile teşkilattan olduğum ortaya çıkmamalıydı. Bu, savaş sebebi olurdu. Kapıdan girdik. İçerde çokça çeteci vardı. İçki içiyor, kumar oynuyorlardı. İlerlemeyi sürdürdük. Küçük odacıklar vardı. Bu odacıklarda çeteciler bu odalarda zina yapıyorlardı. Bazı odalardan yardım çığlıkları duyuluyordu. Çeteciler masum kadınları kaçırıp tecavüz ediyor olabilirler.

Bir süre sonra bizi durdurdular. Demir, kendinden emin bir üslupla konuştu:
- Söyle o Kütük’e, Demir geldi.

Şaşırmıştım, Kerim bunu farketti. Bana adamın lakabının bu olduğunu söyledi. Bir çeteci yanımıza geldi, “Beni takip edin.”. Adamın peşinden gittik. Bir odaya girdi, ardından da biz.

Bir masada bir adam oturuyordu, Kütük bu olmalıydı. Kel, kirli sakallı bir adamdı. Çenesinde bir kesik izi vardı. Konuştu:
- Ne vardı?
Demir: Papatya işine girdiğinizi bilmiyordum.
Kütük: Evet, o işte de artık biz varız. Sorun mu var?
Demir: Var! Bizim bölgemize dokunmayacaksın.
Kütük: (Ayağı kalktı, usulca yürüyerek masanın önüne geçti.) Dokunursak ne olur?
Demir: Dokunduğunuz eli keseriz.
Kütük: Sen bilmiyorsun herhalde, çeteciyiz oğlum biz! İstediğimiz yere gider, istediğimize dokunuruz. Kimseye de hesap vermeyiz!

Demir hiçbir şey diyemedi. Ben bir şeyler yapmalıydım. Hem Vehbi’nin hem de çetecilerin gözüne girmeliydim. Ben bunları düşündüğüm sırada Kütük, daha da tehditkâr olmuştu. Üç çeteci gelip boynumuza bıçak dayadı.
- Gördüğünüz gibi, biz istediğimize dokunuruz...

Kütük kahkaha atıyordu. Boğazımdaki bıçağı çeteciden aldım, göğsüne sapladım. Silahımı çekip Kütük’e doğrulttum. Demir ve Kerim de şaşıran çetecilerin elinden kurtulup onların kafasına silahlarını dayadılar. İşte bu anda iyi bir konuşma yapmalıydım.
- İşte, görüyorsun; çeteci bile olsa, bize kimse dokunamaz. Biz ölmekten değil, öldürdüğümüzün şanımıza leke sürmesinden korkarız! İşte ancak bu yüzden sizden uzak dururuz.
Kütük: Hadi, seni öldüremeyeceğimi söyle.
Ben: Aptal mısın sen? Ben demin ne dedim? Bizi ölümle korkutamazsın. Bir daha bizim bölgemizde satmayacaksın!

Odaya bir sürü çeteci girdi. Tek bir emirle bizi öldürebilirlerdi. Ama o emir gelmedi.

Kütük: Uzak durun! Bu üçünün kılına dokunan karşısında beni bulur. Gitmekte özgürsünüz. Ha, bölgenizde satmama konusuna gelince... Cesedimi çiğnemeniz gerekir!

Çıkmamıza izin verdiler. Çeteciler bildiğini okumaya devam edecek gibiler. Onları ikna etmek benim yeteneklerimin ötesinde.

Ajan D, bildirdi.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Plafect00 »

10.08.1985

10:45
Kerim’le devriyeye çıktık. Yeraltı’nı biraz gezdikten sonra Meteor’a geçtik. Bölgelerimizi kontrol ediyorduk. Vahşilerin yönüne gittik. Havalandırmanın yanında da satış yapılıyordu. O yöne giderken bazılarının inşaat malzemeleri taşıdığını gördüm. O yönde izinsiz bir şeyler inşa ediliyor olmalı. Teşkilat’ın eli buralara uzanmalı.

Havalandırmanın yanında bizden kimse yoktu. Daha kötüsü; bir çeteci vardı. Kerim’i durdurdum. İşte aradığım fırsat buydu. Çetecilerle suç dünyası arasında bir savaş başlatmalıydım. Kerim’e, onu vuracağımı söyledim.
Bana bunun savaş anlamına geleceğini ve çetecilerle savaşa girecek kadar güçlü olmadığımızı söyledi. Bunu ben de biliyordum. İşte bu yüzden suç dünyasını birleştirmeliydim.

Çeteciyi vurup önce onun saldırdığını, benim kendimi muhafaza etmek için ateş ettiğim yalanını söyleyecektim. Bu, racona uygundu. Bu yüzden Yeraltı dünyasını ikna edebilirdim. Böylece birleşebilirlerdi. Çetecilerinse raconu yoktu, saldıracaklardı. Kerim kabul etti.

Çeteciyi vurdum.

22:45
Akşama kadar ne olacağını bekledim. Çeteciler muhakkak bir şekilde cevap vereceklerdi. Nihayet Vehbi’nin feryadıyla yanına gittim. Masasının başındaydı. Terlemişti, sinirden kıpkırmızıydı.

Vehbi: Ne yaptın ulan sen!?
Ben: Kendimi savundum.
V: Ve benim ağzıma sıçtın!
B: Yani o mu beni öldürseydi?
V: Adamı öldürmeden kurtulabilirdin.
Kerim: Patron, kurtulamazdı. Adam direk kılıçla atladı, her şey bir anda oldu.
(Sessizlik)
V: (sakinleşmişti) Adamlarımdan birinin kafasını kesip bana yollamışlar. Bu... Savaş demek.
B: Peki sen savaşmaktan korkuyor musun?
V: (dişlerini sıkarak, tüyler ürpertici bir öfkeyle) Asla!
B: Ama eğer gerçekçi olmak gerekirse; gücün buna yetmez. Diğerleriyle birleşmeliyiz.
V: Olmaz.
B: İstesen de istemesen de birleşmekiyiz. Bu iş değil, savaş.
V: Kabul etmezler.
B: Yarın bir toplantı ayarla, herkesi çağır, hepsini. Ve konuşmama izin ver. Onları ikna edeceğim.
V: Bu çok zor.
B: Hayır, zor olan benim yapacağımı yapmak. Sen sadece nüfuzunu kullanacaksın. Bu işi olabildiğine çabuk halletmelisin.

Kapıya yöneldim, tam çıkarken dönüp ekledim:
- Kesik kafayı atmayın, onu da götüreceğiz.

Odama çekildim. Sabaha kadar etkileyici bir konuşma yazmalıydım. Bir tür şov yapacaktım. Bu sayede hem Yeraltı dünyasının tamamını öğrenecektim hem de yeraltı suç dünyasıyla yerüstü suç dünyasını savaştıracaktım. İşte bu yüzden, kusursuz bir şov hazırlamalıydım.

Ajan D, bildirdi.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: PAPATYA OPERASYONU GÜNLÜĞÜ

Mesaj gönderen Plafect00 »

11.08.1985

15:00
Kalktığım andan bu saate kadar şovumun üstünde çalıştım. Kerim gitme vaktinin geldiğini söyledi.

20:00
Yeraltı’nda daha önce gitmediğim bir yere gelmiştik. Yosunlutaş diye bir şehir. Bezdiren’e göre çok daha büyüktü. Burası Yeraltı’nın başkentiymiş. Bir tür su kaynağının altında olduğundan yukarıdan sürekli su damlıyor bu şehirde. Bu yüzden şehrin duvarları yer yer yosunlu. Ama adını aldığı yer bu duvarlar değilmiş, tam şehrin ortasındaki yosunlu, dev kayaymış.

Önünde silahlı adamların nöbet tuttuğu bir binaya girdik. Gizli bir bölmedeki merdivenlerden aşağı indik. Burada büyük bir salon vardı. Başında çokça silahlı adam olan bazı lüks giyimli adamlar gelmişti. Farklı yerlerde oturmuş, birbirlerini umursamadan adamlarıyla konuşuyorlardı. Kerim toplantının 3 saat sonra başlayacağını söyledi.

23:40
Patronların oturabilmesi için aşağıya koltuklar taşındı. 8 koltuk boş salona yerleştirildi. Koltuklardan ikisi boştu. Oturanların kimler olduğunu sordum. Kerim sırayla saydı. “Şu, Jilet Necmi. Kendisine yamuk yapanı jiletle terbiye eder. Sağındaki Tesbihçi. Asıl adı Rıfkı. Bir keresinde malı tesbihin içine tıkıştırıp geçirmişti. Nasıl becerdiyse... Şuradaki de Burhan. Papatya bağımlısı olduğundan ona Tiryaki derler. Öbürü de Osman, Kesik Osman. Kendisine karşı gelen babası olsa tanımaz. Adı da oradan geliyor. Babası bunun lafını dinlemeyince kafasını satırla kesti. En güçlü odur.”

Ben diğerini sordum. Şaka yapıp yapmadığımı sordu, anladım ki o da Tilki. Gülümseyerek atlattım.

Vehbi ayağa kalktı:
- Pek kıymetli patronlar, hoş geldiniz. Beni kırmadığınız için teşekkür ederim. Başıma geleni öyle sanıyorum ki duymuşsunuzdur. Bunu talihsiz bir olay olarak görmemek gerekir. Bu, çetecilerin sadece bana değil, hepimize yaptığı bir meydan okumadır.

Kesik Osman, Vehbi’nin lafını kesti.
- Ben anladım senin amacını. Bir boka düştün, bizi de çekmeye çalışıyorsun.

Osman’ın bu sözüyle herkes Vehbi’ye karşı çıkmaya başladı. Ne de olsa güçlü olan oydu. Çıkar gereği herkes onun tarafını tuttu. Zor bir gece olacak.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Cevapla