Küçük masum bir çocuktum . Saçlarım uzun ve kahverengiydi , köklerinden uçlarına giderek rengi açılan bir kahverengiydi . Ama nedense kızıl renge aşıktım . Sebebini bilmem ama kızılın yanına bir tek kendimi yakıştırırdım . Sanki sadece benim olmasını istediğim şarkı kasetleri gibi .
Daha 12 yaşındayım , ilk defa göreceğim mavinin ikiye böldüğü şehri . Anlatıldığı kadar güzel miydi acaba ? Acaba bana sahip çıkabilecek miydi ? Bilmiyorum . Bildiğim tek şey sayılı saatlerin kaldığı . Evet çok az kalmıştı . Gökyüzü aşağıdan daha güzel görünüyordu , bulutlara dokunma hayalini yaşıyordum . Şimdi ise bulutların içinden geçiyoruz . Sanırım hayat da hayallerim kadar ilginçti . Neden böyleydi bilmiyorum.
Yaşım daha on iki . Bana söylenen tek şey ' Sen daha çocuksun , gül eğlen oyna . ' Sizce de artık çok sıkıcı bir cümle değil miydi ? Belki ben dur-durca-ca-cak-tı-tı-tıım kı...
.
.
.
Bi an sol gözümü 3 - 4 saniyeliğine açmıştım . Görebildiğim tek şey bir yakışıklı beyefendinin bana bakışıydı . Hiç bir yerimi hissetmesem de kulaklarımın çalıştığını biliyordum . Çünkü sürekli şu kelimelerin netleştiğini duyabiliyordum:' Çocuk , çocuk ! İyi misin , heyy çocuk ! '
Evet ben iyiydim de neden burda yatıyordum ve burnuma is kokuları geliyordu . Yoksa biri benim en sevdiğim yastığımın yünlerini mi yakıyordu ? Hayır , hayır ne kadar sevsem de onu evde bırakmıştım , bu yüzden onu yakmadıklarını biliyordum . Peki ney yanıyordu şu an ?
Ansızın bir korkuyla kalkmaya çalıştım lakin kalkamamıştım , gözlerim tam açıktı ama . Etrafta tozların çarpıştığını görürken o beyefendi elimden tutup kaldırmaya çalıştı. Bu sefer dedikleri farklıydı:
- Kimle geldin ? Onlar nerde , seni burdan çıkarmam lazım !!
Anladığım kadarıyla panik halindeydi ama ben neden burdaydım ve biri neden bi şeyler yakıyordu bilmiyordum . Daha kendime gelememiştim .
.
.
.
Tekrardan gözümü açmıştım . Soluma döndüm ve orda bir takvim vardı . Baktım . Bugün ayın 17'siydi . Bi terslik vardı . Biz 14'ünde fotoğraftan gördüğüm o Eminönü'nün düz taşlarının üstünde geziyor olacaktık . Neden üç gün geçmesine rağmen o beyefendi ile küçük bir odadaydım ? Sizce de çok saçma değil mi ? Cam var ama baktığımızda ağaçlar , bulutlar yok .Artık tam kendime gelmiştim . Ve ağzımdan çıkan kelimeleri net söylemeye çalıştım . Üçüncü deneyişimde başarabilmiştim . Ve şunları o beyefendiye söyledim:
- Beni neden burda tutuyorsun ? Ben babam ile oraya gitmek istiyorum .
- Bana bak ismini bilmediğim çocuk !
Bu esnada kapının açıldığını ve bir doktor ile hemşirenin gelip beyefendiye ' artık taburcusunuz. ' dediklerini gözlemledim .
Beyefendi beni giydirip kendi evine götürmüştü . Bu zamana kadar kendimde olamadığım için neden benle ilgilendiğini ve babamın nerde olduğunu soramamıştım . Evde artık ona sordum . Bana baştan sona kadar ne olduğunu anlatmıştı . Anlatması bitmesiyle beraber sol gözümden üç damla yaş düştükten sonra o beyefendiye sarılarak şunları dedim:
- Ben, ben demiştim ama ihtiyara: binmeyelim o tayyareye .
Beyefendi acımı anlamış ve bana karşılıklı olarak sarılmıştı . Beyefendi sert , disiplinli birine benziyordu . Anladım artık yalnızım . Yaşım daha on iki . Sorguladığım tek şey: kıyametin neden benle uğraştığıydı .