33. Yol arkadaşların sonu

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Cevapla
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

33. Yol arkadaşların sonu

Mesaj gönderen LadyEowyn »

Çemberlitaş’a yaklaştıkca tehlikelere yaklaşıyorduk. Çemberlitaş’a yaklaşarak Gaffar efendi’ye de yaklaşıyorduk.
-‘Dövüşe hazırlanın’, diye bağırıyordu Hanzade.
-‘Hayır durun’, diye bağırdım. ‘Efsun’u bize geri ver’, dedim Gaffar efendi’ye.
-‘Efsun’dan daha önemli şeyler var şu ana. Bu sesi duydun mu? İşte geldiler!’
Arkamızdan bir sürü bize doğru koşuyordu. Arkalarında eleri ile elektrikle oynayan bir adam vardı: Kenan.
-‘Şimdi hazırlanabilirmiyiz’, diye alay etti Zerde.
-‘Herkez ellerine en iyi silahını alsın! İksirlerinizi ihtiyacınız olunca tüketin! Zırhlarınıza salırın! Şifıcalırı koruyun’, dedi Efe.
-‘Işıl’, dedi Semih son anda. ‘Bu senin için.’ Işıl’a bir kolye uzattı. ‘Bir hafta geçti. Yeşil elması hatırladın mı?’ Işıl kolyesini boynuna taktı.
-‘İlyas efendi’nin hazinesi’, dedi Semih. ‘Tüm büyülerin dört kat daha etkili şuan.’
-‘Sadece elmasdan mı yaptın bunu?’
-‘Tabi ki hayır. Dikkatli ol’, dedi Semih ve savaş başladı. Kenan kuklalarını öne attı. Kendisi bir kenarda durup izledi bir an.
-‘Efe! Arkanda’, diye bağırdım. Efe’ye arkadan saldırıp etkisiz hale getirmeye çalıştılar.
-‘Tek bir zayıf noktaları bile yok’, diye bağırdı Ahmet dövüşerek.
-‘Boyunlarına hedef alın’, diye bağırdı Hanzade. İşe yarıyordu. Kenan’ın kuklalarının zırhları boyunlarına kadar değildi.
-‘Nur dikkat et’, diye bağırdı Feriha ama Nur yaralanmıştı bile. Kanaması çoktu. Diğer şifacılar yanına koşup iyileştirmeye çalıştılar. Feriha yanlarına doğru koşarken ağır yaralandı. Ahmet ve Sezgi yaralıları korumaya çalışırken yaralandılar. Efsun yaralıları iyileştirip Kenan’a saldırdı.
-‘Efsun yapma! Tek başına onun yanına gitme’, diye bağırdım. Gözümün kenarında Gaffar efendi’yi gördüm. Gülümseyerek herşeyi izliyordu. Yanına birisi yaklaştı. Kulağına bir şey fısıldadı. Gaffar efendi dahada memnun oldu. Efsun Kenan’a saldırdıkca Kenan güçleniyordu. Herhangi bir büyü işlemiyordu bu adama.
-‘Savaşcılar, Kenan’a saldırın! Büyücüler bizi diğerlerinden koruyun! Efsun sen şifacıları koru’, diye bağırdım. Hanzade, Zerde ve Uraz Gaffar’a saldırmaya başladı. Gaffar efendi’nin yanındaki duran adamı Uraz zehirleyerek durdurdu. Gaffar efendi Hanzade ve Zerde ile kolay başediyordu. Dövüştükce onlar kazanıyordu. Etrafımızı bir bulut kapladığını farketmemiştik neredeyse.
-‘Beni çağırıyor’, dedi Efsun.
-‘Efsun gitme oraya’, diye bağırdım.
-‘Kız Taş’a dokunduğu anda ölecek’, diye bağırdı adam.
-‘Efsun!’
-‘Ne yaptığımı biliyorum’, dedi Efsun ve Çemberlitaş’a doğru yürümeye başladı.
-‘Dövüşü kesin! Efsun’u izleyin! Kendinizi koruyun’, diye bağırdım. Bizler önde, düşman arkada koşmaya başladık.
-‘Niye koşuyoruz! Nereye giderse gitsin’, diye bağırdı Hanzade.
-‘İki dakika çeneni kapat ve sana söyleneni yap’, dedi Fatma. ‘Bir şey biliyoruzda söylüyoruz.’ Çemberlitaş’a koştukca adımlarımız ağırlaşıyordu.
-‘Durun’, diye bağırdı Gaffar efendi. ‘Siz devam etmeyin. Erg bizi öldürebilir.’
Çemberlitaş’a yakındık ama dokunamıyorduk. Gaffar efendi’nin sözlerini duyduk. Yaklaşırsak ölebiliriz. Ama Efsun adım adım ilerliyordu.
-‘Ben ölümden korkmuyorum’, dedi Kenan ve tekrar saldırmaya başladı.
-‘İlginç’, dedi diğer adam. ‘Yakınlar ama bir şey olmuyor.’
-‘Sus Zahir’, dedi Gaffar efendi. Zahir Demirseven mi? ‘İzle.’
Kenan güçleniyordu. Saldırılarımız bir işe yaramamaya başlıyordu.
-‘Ata! Kaybetmek üzereyiz’, diye bağırdı Efe.
-‘Saldırmaya devam edin’, Efsun’un yanına doğru gidiyorum.
Efsun’un yanına doğru yürüdükce Kenan’ın nasıl diğerlerini yenmek üzere olduğunu izliyordum.
-‘Efsun gitme oraya! Yardım et bize!’
-‘Anlamıyorsun! Bu salaklar herşeyi yanlış tercüme etmişler! Dokunmam bir başlangıç olacak! Son değil!’
Ve Efsun Çemberlitaş’a dokundu. Erg’in rengi değişmeye başladı. Deprem başladı. Kenan’ın kolları yanmaya başladı. Gaffar efendi korkmaya başladı. Zahir Demirseven ağlamaya başladı.
-‘Efsun..?’
-‘Çabuk! Zerde! Uraz! Buraya gelin’, diye bağırdı Efsun. ‘Rüzgar, Zerde ve Uraz ile beraber silahlarınızı Çemberlitaş’a saplayın! Aynı anda!’ hepimiz Efsun’un dediğini yaptık. Silahlarımız Çemberlitaş’a değdi anda kolumdan vücuduma akan eneriyi hisettim. Silahımın güçlendiğini hisettim. Gözlerimi kapattım. Ata! Sallanma oğlum! Arkadaşların seni bekliyor!
-‘Peki anne’, diye fısıldayarak gözlerimi açtım. Gözlerim açıldığında Çemberlitaş’dan çıkan ışık dağılmış ve deprem sona ermişti. Kenan pis pis gülerek kendini rejenere etti. Efsun Çemberlitaş’ı bıraktıktan sonra yere düştü. Hemen yanına koştum ve dizlerimin üzerine çöktüm.
-‘Artık güçlerim yok. Hepsini dağıttım.’
-‘Efsun...’
-‘Bak. Bu senin için’, dedi ve sağ kolumu tuttu. Kolum yanmak üzereydi. ‘Geri kalanın hepsi senin. Benim hikayem burada bitti. Artık Nefer değilim. Erg’in gücü sende ve diğer silahlarda. Çemberlitaş’ın dengesi düzeldi.’
-‘Ne oldu çocuk? Işık gösterisi beni durduramaz ki’, diye bağırdı Kenan.
-‘Uraz, Zerde ve ben Kenan’a saldıracağız. Diğerleri Gaffar’ı öldürün! Zahiri teslim altına alın!’
Kenan dahada güçlü saldırmaya başladı ama üstesinden gelmeye başardık.
-‘Yardım et’, diye bağırmaya başladı Kenan ve elinde elektrikli testere ile bir adam bize doğru koşmaya başladı.
-‘Biz hallederiz’, dedi Sezgi ve tüm büyücüler ona saldırdılar. Zafere ulaşmamız uzun sürmedi. Kenan öldü. Elektrikli testere ile ‘Motorin’ isimli adamda öldü.
-‘Sıra sende’, dedim Gaffar’a.
Gaffar efendi herşeyi hayretle izliyordu.
-‘Ölmesi gerekiyordu! Ölmen gerekiyordu’, diye bağırdı Efsun’a.
-‘Galiba Çemberlitaş’ı yanlış tercüme ettik efendim’, dedi Zahir korkarak. Gaffar efendi’nin arkasında saklanmaya başladı. Gaffar onu öne attı ve koşarak kaçmaya başladı.
-‘İstanbul’un en hızlı koşucusundan kaçabileceğini zannediyor’, diyerek peşinden koştum. Diğerleri izlerimi takip ederek bize yaklaştı. Gaffar efendi’ye saldırarak onu durdurmayı başardım. Arkadaşlarımla beraber onu öldürdük.
-‘Bitti mi artık’, diye sordu.
-‘Bitmedi’, dedi Zahir Demirseven. ‘Buraları artık kimse kurtaramaz’, dedi gülümseyerek.
-‘Kes sesini be’, dedi Semih Zahir’i hırpalayarak.
-‘Doğru söylüyor’, dedi Feriha. ‘Çemberlitaş dengede olsa bile birileri yardım etmeden bu yıkıntılar hep böyle kalacak.’
-‘Ne yapmamız gerekiyor’, diye sordu Işıl. ‘Burası hala yasak alan.’
-‘Teşkilat’ın yardımına ihtiyacımız var’, dedi Ahmet. ‘Görevli keşif yapılırsa Teşkilat yardım eder.’
-‘Kimse yardım edemez! Jeneratörleri kırdık. Bilim adamlarını hapsettik. Hiçbir şansınız yok’, dedi Zahir. Semih ona bir yumruk daha attı susması için.
-‘Keşif kabul edilene kadar çok zaman kaybetmiş oluruz’, dedi Efe. ‘Gaffar bey yardım edebilir belki.’
-‘Ne olsa cemiyet’de yeri var hala’, dedi Alper. ‘Onu ikna edebilirmiyiz?’
-‘Belkide gönüllü bile olur’, dedi Fatma. ‘Hadi gidelim.’
Arkadaşlarım gitmeye hazırlanırken üçüzler durdu.
-‘Siz beyinsizler Yükseliş Cemiyet’in yada Teşkilat’ın buraları adam edebileceğini mi zannediyorsunuz’, dedi Hanzade.
-‘Belli ki Gaffar bey ve Agah efendi bu silahlar ile onu öldürmemizi planladı’, dedi Zerde.
-‘Bu bölge onların umrunda bile değil. Düşmanı öldürmekten başka bir şey düşünmediler’, dedi Uraz. ‘Boşuna sevinip havalanmayın. Başarınız o kadarda büyük değil.’
-‘Ne yani? Bırakalımda bu bölge böyle mi kalsın’, dedi Akın.
-‘Doğru söylüyorlar arkadaşlar’, dedi Süleyman. ‘Kimsenin buraya gelmeye ne niyeti olur ne de cesareti.’
-‘Elimizden başka ne gelir’, dedi Halit. ‘Önce Eminönü’ne gidelim. Sonra düşünürüz ne yapacağımızı. Sizlerde geliyormusunuz’, diye sordu üçüzlere.
Hep beraber Eminönü’ne doğru yola çıktık. Bölgeyi terk etmeye varırken Salih durdu.
-‘Ben gitmiyorum’, dedi. ‘Şifa Yurdu benim için çok önemli ama burada şifacılara daha çok ihtiyaçları var.’
-‘Bende kalıyorum’, dedi Alper. ‘Salih’le aynı fikirdeyim.’
-‘Bende kalmak istiyorum’, dedi Halit.
Arkadaşlarım kalmaya karar verdiler. Nur, Yağmur, Efe, Efsun, Semih, Işıl ve ben hariç hepsi kalmak istiyorlardı.
-‘Nerden başlayacaksınız ki’, diye sordu Yağmur.
-‘Bulacağız artık. Buraları bu şekilde bırakamayız’, dedi Feriha.
-‘Bende kalmak istiyorum’, dedi Uraz.
-‘Uraz’, dedi Hanzade. ‘Saçmalama.’
-‘Saçmalamıyorum. Yardım etmek istiyorum!’
-‘Bende kalmak istiyorum’, dedi Zerde. ‘Hayatımda bu kadar yıkık görmedim. Bir işe yararım.’
Hanzade biraz düşündü ve ikna oldu. Ona silahımı verdim.
-‘Ecel Getiren’i bana mı veriyorsun’, diye sordu Hanzade şaşkınlıkla.
-‘İhtiyacın olacak. Bu bölgede bu silah hem daha emniyetde hemde daha güçlü. Kendinize iyi bakın’, dedim.
-‘Ben her haftasonu geleceğim’, dedi Nur. ‘Eminönü’den ihtaçlarınızı getireceğim yanımda.’
-‘Şifa Yurdu’na iyi bak’, dedi Alper.
-‘Gözüm gibi’, dedi Nur.
-‘Komşularına iyi davran’, dedi Salih.
-‘Biz gidiyoruz’, dedi Efe. ‘Ama tekrar görüşeceğiz. Yakında.’

Çıkışa doğru yürürken arkadaşlarımızı ne kadar çok özleyeceğimizin farkına vardık.
-‘Üçüzler çabuk karar vermediler mi kalmakta’, dedi Işıl. ‘Garibime gitti.’
-‘Benimde’, dedi Semih. ‘Ama bizi ilgilendirmez.’
-‘Benim garibime giden senin silahını Hanzade’ye vermen’, dedi Efe.
-‘Yardım amaçla’, dedim. ‘İyi bir silah ama üçü bir arada olunca dahada iyi olur.’
-‘Tek silah o değil’, dedi Efsun. ‘Dördüncü bir silahda var.’
-‘Sen nerden biliyorsun’, diye sordu Nur.
-‘Efsun’un bilgisi o kadar çok ki bilmemesi beni dahada çok şaşırtırdı’, dedi Yağmur, ve Çemberlitaş bölgesini terk ettik.

Kurt Mağarasından çıkarken Yağmur durdu.
-‘Siz Eminönü’ne gidin. Ben gelmiyorum. Kardeşimin yanında kalacağım. Bana ihtiyacı var’, dedi. ‘Yardıma ihtiyacınız olursa... ben buralardayım. Yardım etmeye her zaman hazırım.’
-‘Bunu daha önce konuşmuştuk ama aniden tekrar etmene üzüldüm’, dedi Nur. Yağmur’a sarılıp vedalaştık.
-‘Altı kişi kaldık’, dedi Efe. ‘Nur Şifa Yurdu’na... biz nereye?’
-‘Beraber olmasakda ayrılmadık. Birimizin yardıma ihtiyacı olunca hemen koşacağız ona’, dedim.
-‘Ne yapacağız şimdi’, diye sordu Efe.
-‘İlk olarak Çemberlitaş’ın tehlikeli bölge olmaktan kurtaralım’, dedim. ‘Agah bey’den yardım isteyelim.’
-‘Edeceğini zannetmiyorum’, dedi Efe ve yola devam ettik.
Meteor Bölgesinden çıktıktan sonra Efe Efsun’la yanlız konuşmak istedi.
-‘Sana öyle davrandığım için üzgünüm’, dedi Efe.
-‘Özür mü bu?’
-‘Evet. Sana...’
-‘Bana laik olduğum muameleyi gösterdin’, dedi Efsun. ‘Yakında anlayacaksın ne dediğimi. Rüzgar’a büyük bir yük verdim.’
-‘Ne demek istiyorsun sen?’
-‘Dördüncü silahdan bahsettim ya... o silah bende. Rüzgar’a ait ama.’
-‘Anlamıyorum...’
-‘Çemberlitaş’a dokunmam sonum olmayacaktı. Başlangıç olacaktı. Oldu! Güçlerimin birazı silahlara dağıldı ama çoğu Rüzgarda. Artık ondan güçlüsü ve hızlısı yok. Benim gibi tür değiştiremeyecek ve ölümsüz olamayacak ama onu kimse yenemeyecek. Ben artık sadece bir kimyacıyım. Ne şifacı ne büyücü ne de savaşçıyım.’
-‘Sen Ata’ya kötülük mü yaptın?’
-‘İyilik yapmadığım belli.’
Efe Efsun’u kolundan sıkıca tuttu.
-‘Ona zarar gelirse bu yediğin halt’dan... öldürürüm seni! Artık ölümsüzde değilsin!’
Efsun kolunu Efe’den çekti.
-‘Ona zarar gelmesin diye elimden gelen herşeyi yaptım! Uzaklatım! Kovdum! Ama hala biraradayız!’
-‘Yeterli değildi! Fazla uzağa gitmedin!’
-‘Bundan sonra konuşma benimle. Hiçbir şekilde seninle muhattap olmak istemiyorum.’
-‘İsabetli bir karar’, dedi Efe ve Efsun’un yanından uzaklaştı ve yanıma geldi.
-‘Ne oldu’, diye sordum ona.
-‘Bırak artık şu kızın peşini! Ne cehenneme gidecekse yanlız başına gitsin’, dedi bana kızarak ve bizden uzaklaştı.
-‘Nereye’, diye bağırdı Semih arkasından.
-‘Çınar Altı’na!’
Cevapla