24. Uyanma vakti geldi (3)

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Cevapla
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

24. Uyanma vakti geldi (3)

Mesaj gönderen LadyEowyn »

-‘Rapor ver.’
-‘Efendim, bir grup Nefer Çetecilere ve Gizit’e karşı saldırıda bulundular.’
-‘Sonuç?’
-‘Neferler hayatta, efendim.’
-‘İsimleri?’
-‘Ata, Efe...’
-‘Sus’, dedi Agah efendi. ‘Anlaşıldı.’
-‘Emirleriniz nedir efendim?’
-‘Aydemir bey’i sağ salim evine ulaşmasını sağlayın. O grup Neferleri hemen Yeni Cami avlusunda olmalarını istiyorum. Bu saldırıyı başka kim biliyor?’
-‘Siz, Aydemir bey ve Jandarma efendim. Komutan’a haber vermemizi istermisiniz?’
-‘Evet, ve eminim ki çok memnun olacaktır. Teşkilat’ın dışına çıkmaması gerek bu haber. Şimdilik. Tedirginim.’
-‘Emredersiniz efendim’, dedi jandarma ve Aydemir bey’e gitmekte eşlik etti.
‘Demek dananın kuyruğu nihayet koptu. Acaba başka neler olacak’, diye düşündü Agah efendi.

-‘Işıl’ı görebiliyormusun’, dedi Efe bana.
-‘Bir şey gördüğüm yok. Kimse yok uzakta’, dedim.
-‘Ters şeyler seziyorum. Hemen dönelim. Onları bırakmamamız gerekiyordu’, dedi Efe telaşlı bir ifade ile.
-‘Panik yapma hemen. İkiside tecrübeli savaşçılar, tongaya düşmezler’, dedim.
Hızlı adımlarla yolumuzdan geri döndük.
-‘Aptallık bende’, dedi Efe.
- ‘Efe...’
-‘Niye Işıl’ın lafını dinledim ki!’
-‘Efe...’
-‘Canı acıyan arkadaş yolda bırakılır mı!’
-‘Efe!’
-‘Ne var!’
Yukarıya doğru işaret ettim: bir duman yükseliyordu.
-‘Sence Işıl...’, diye başladım.
-‘Her ne varsa orada hemen koşmalıyız. Lodos sancağı orası. Yakalandılar galiba’, dedi Efe.
Lodos sancağına yaklaşınca saklandık.
-‘Birilerini arıyorlar galiba’, dedi Efe. ‘Şu karşıdaki bina yıkılmış. Sence ne olabilir?’
-‘Ateş kokusu’, dedim. ‘Ama barut kokusu yok. Bu kesin Işıl’dan. Lodos sancağına gitmelerinin sebebi ne olabilir?’
-‘Asıl oradan sağ çıkacaklarını nasıl düşünebilirler’, dedi Efe. ‘Bekleyelim.’
Bir ses duydum arkamdan. Bir şey geçti hızlıca.
‘Ata! Koşma oğlum’, diye bir ses duydum. Etrafıma baktım.
-‘Koşmuyorum’, dedim Efe’ye.
-‘Ne diyorsun be’, dedi Efe.
-‘Arkada bir ses duydum. Muhafızlar oraya gitmeden biz gidelim’, dedim ona.
Muhafızlardan hızlı davranarak Işıl’ı bulduk.
-‘Seni aptal! Ne işiniz var burada’, dedi Efe.
-‘Semih içeride. Onun için... Onun eşyaları sancağın içerisinde ve onlara ihtiyacı vardı. Almak mecburiyetindeydik’, dedi Işıl. Yüzündeki endişeli ifade beni biraz olsada yumuşattı.
-‘Aptallığınızı sonra konuşup tartışırız’, dedim. ‘Semih’e ulaşmalıyız. Ama nasıl?’
-‘Ona zaman verelim’, dedi Efe. ‘On dakika sonra çıkmazsa dışarıya biz ikimiz içeriye gideceğiz. Işıl sen doğruca Eminönü’ne gidiyorsun.’
-‘Asla bırakmam! Semih benim yüzümden içeride ve onu orada bırakmam! Hem ayrıca Semih’i gördükleri an onu vurabilirler. Klan üyesi olmasa bile izinsiz sancağa adım attı.’
-‘İşte bu haber beni dahada umutlandırdı’, dedi Efe.
-‘Semih’in dikkatini çekmemiz lazım. Dışarıda olduğumuzu anlaması ladım’, dedim. ‘Ama nasıl?’
-‘Fişek nerede’, dedi Efe.
-‘Semih’de’, dedi Işıl.
-‘Tamam. İşler zora girdiğinde eminim ki yakar’, dedi Efe.
-‘Yakmasına müsade ederler mi sence’, dedi Işıl.
-‘Işılcığım istersen çok fazla ukalalık etme’, dedi Efe.
-‘Ateş’, dedim.
Işıl ve Efe bana anlamıyorlarmış gibi baktılar.
-‘Fişeğin dumanı kırmızı olması gerek, değil mi? Eğer bakır bulursak Işıl’ın ateş saldırısı yeşil bir renk alır! Böylelikle içeriye mesaj göndermiş oluruz. Aynı zamanda içeride kim varsa belki meraktan yada keşif için dışarıya çıkar!’
-‘Bu çok dikkat çekmez mi’, dedi Efe.
-‘Onlar bizi Nefer bildiği sürece bi halt olmaz’, dedi Işıl. ‘Ayrıca dikkatlerini çekersek Semih’in içeriden kaçma şansı artar.’
-‘Giriş çıkış aynı kapı mı’, dedi Efe.
-‘Bildiğim kadarıyla evet’, dedi Işıl.
-‘Ben kapının yakınında bekleyerek Semih’i karşılarım. Siz ileride ateşi yakın. Umarım işe yarar Işıl, yoksa elimden çekeceğin var. Semih çıktığında fişeği yakacağız ve sizde bizim gibi Eminönü’ne doğru yol alın.’
-‘Bakırı nereden bulacağız’, dedi Işıl.
-‘Buralarda bir maden var. Ben toplarım. Sonra yeşil ateş yakarız. Hadi başlayalım.’
Ben hemen madene koşup bakır topladım. Efe sancağa yakın bir yerde yerini aldı. Işıl sancağa ve Efe’ye yakın bir yerde bekliyordu.
-‘Tamam’, dedim. ‘Bunlar işimizi görür. Hadi.’
Yerlerde bulduğum kırılmış pirketleri toplayıp üst üste koydum. Bakırlarıda pirketlerin üzerine yerleştirdikten sonra Işıl’ küçük bir ateş çemberi yakmasını söyledim bakırın altına. Önce alev görünmedi ama sonra ortaya yeşil bir alev çıktı.
-‘Oldu’, dedi Işıl. ‘Çok güzel!’
-‘Tamam! Sakin ol! Sakın bozma, bu kudret iyi. Daha fazla yakma.’
-‘Birader ne oluyor orada’, dedi Muhafızın teki.
-‘Karışmayın’, dedi Işıl.
-‘Ne oluyor orada dedim’, dedi Muhafız.
-‘İşine baksana sen’, dedi Işıl ve Muhafızla laf kavgasına girdiler. Resmen şuanda Işıl’ı gırtlaklayabilirdim. Sonra anladım planını: Işıl kavga etmeye devam ederken Mufazılar çoğalıyordu. Kimileri kavga için gelmişti, kimileri yeşil alevi izlemek için.
-‘Geldim buraya, ne oluy ordedim, kız bağırdı çağırdı ters ters’, dedi Muhafız.
-‘Sana açıklama yapmak zorundamıyım? Babanın yolu mu burası’, dedi Işıl.
-‘Babamı karıştırma’, dedi Muhafız.
-‘Karışıtırırsam ne olur’, dedi Işıl.
Sonra arkaya bakınca kırmızı fişeğin yandığını gördüm: Semih ve Efe işaret ediyorlardı, ‘çıktık’.
-‘Tamam ya’, dedim. ‘Kusura bakmayın. Bu arkadaş biraz ters. Bir deney yapalım dedik ama asabiyeti üzerinde yine. Kusura bakmayın tekrar.’
Işıl’ı kolundan tutup beraber Eminönü’ne doğru yürüdük.

-‘Efendim, Karaköy civarlarında Lodos sancağın yakınında iki ışık gördük. Birisi yeşil, diğeri kızıl’, dedi jandarma.
-‘Yoksa Hidra...?’
-‘Hayır, efendim. Kızıl ışık bir fişekti ama söndü. Yeşil olanı bakır üzerinde alev ile ortaya çıkmış.’
-‘Allah allah’, dedi Agah efendi. ‘Kim yapsın ki böyle bir şeyi?’
-‘Bilmiyoruz, efendim. Lodosların yaptığını düşünüyoruz.’
-‘Sağol. Gidebilirsin. O çocuklarıda buraya çağır artık.’
-‘Emredersiniz, efendim.’

-‘Bu yaptığınızın nedenini bile bilmek istemiyorum’, diye bağırdım. ‘Kalkmışız çakalların teki ile çatışmalara girmişiz! Resmen her yönden bizimle alay ediliyor! Siz neyin peşindesiniz?’
Hiçkimse sesini çıkartmadı. Ben Eminönü’ne varana kadar devam ettim. Arkadaşlarımızın yanına gittiğimizde hepsinin suratında yorgun ve perişan bir ifade gördüm.
-‘Neler oluyor’, dedim.
-‘Elebaşı vuruldu’, dedi Süleyman. ‘Siz nerede kaldınız?’
-‘Biz mi’, dedi Işıl. ‘Biz şeyde kaldık. Hani...’
Kapı çaldı ve içeriye bir jandarma girdi.
-‘Agah efendi sizi çağırıyor’, dedi.
-‘Biz onunla...’, diye başladı Sezgi ama jandarma lafını kesti.
-‘Çok acil!’
Hepimiz istemeyerek Agah efendi’nin yanına gittik.
-‘Hoşgeldiniz’, dedi Agah efendi.
-‘Pek hoşbulmadık, bayım’, dedim.
-‘Niçin’, diye sordu Agah efendi.
-‘Bir bakalım: arkadaşımız Fare adamların hedefi olmuş, Eminönü defalarca saldırı altına uğradığı için Meclis tarafından aynı arkadaşımız haksız yere sorumlu tutulmuş, üstüne üstün buralardan kovulmuş ve sonra bizi aptal yerine koymak için Meclis tarafından herşey yapılmış’, dedim.
-‘Bak delikanlı. Size açıklayamacağımız bazı şeyler var’, dedi Agah efendi.
-‘Biz herhangi birer Nefer değiliz’, dedi Efe. ‘Biz sizin gönüllü olarak mağaradaki düşmanı yenen askerleriz.’
-‘Teşkilat için onca şey yaptık! İstanbul’u korumak için çok çaba harcadık ve başardık’, dedi Ahmet.
-‘Bize bir açıklama borçlusunuz. Ayrıca ‘sizler’ kimmiş öğrenmek istiyorum’, dedi Feriha.
-‘Efsun hakkında ne biliyorsunuz’, dedim.
-‘Efsun’un başka olduğunu. Araştırmalara göre Efsun hiç doğmamış’, dedi Agah efendi.
-‘Bu anormal değil’, dedi Yağmur. ‘Belkide hastanede doğmamıştır ve ailesi onu nüfusa geçirmemiştir. Bu bir çok yerde oluyordu eskiden.’
-‘Araştırmalarımıza göre Efsun’un annesi ve babası çocuk sahibi olamıyordu. Bu yüzden bir evlat edindiler’, dedi Agah efendi.
Efsun korku dolu gözlerle dinlemeye devam ediyordu.
-‘Lakin çocuk yetimhaneden evlat edinmemişti. Efsun bazı büyüler yüzünden...’
Efsun nefesini tuttu.
-‘... saf Erg’in kaynağı ile...’
Efsun gözlerini kapattı.
-‘... güçlü bir büyücü tarafından ortaya getirildi’, dedi Agah efendi.
-‘Nasıl yani’, dedi Sezgi. ‘Efsun insan değil mi?’
-‘Tam anlamıyla değil. Normal insanlar gibi doğmadı’, dedi Agah efendi.
-‘Peki bunu yapan kimdi’, diye sordum.
-‘Bu sorunun cevabını bilen yok. Bir tahminim var yinede’, dedi Agah efendi.
-‘Bunun ne gibi sonuçları var şimdi’, diye sordu Fatma.
-‘Anlatılanlara göre Erg enerjisi kontrol edilebilmeyen bir güç. O gücü siz kullanarak savaşlara atılıyorsunuz. Ama Efsun başka. O...’
-‘Meclis bu durumdan haberdarmıydı’, dedi Efsun.
Agah efendi cevap vermedi.
-‘Meclisin benim ne olduğum hakkında bir bilgiye sahipmiydi’, diye bağırdı Efsun.
-‘Yoktu’, dedi Agah efendi. ‘Seni korumak ve, doğruyu söylemek gerekirse, araştırmak için burada kalmanı istedim. Çok üzgünüm.’
-‘Efsun’un bu durumunu kim nasıl öğrendi peki’, diye sordum.
-‘İşin orası çok gizemli. Eğer Fare adamları bu işten haberdar iseler Kuklacı’nın mutlaka bir parmağı vardır. Seni onlara yem etmemek için jandarmaların güvenliği altına yerleştirmek istemiştim. Ama olmadı. Meclisin kararı istediğim gibi çıkmadı. Şimdi senin için neler yapabilirim diye düşündükce aslında senin yardıma ihtiyacın olmadığını farkediyorum. Yanlış kararlar almışım.’
-‘Bu Erg dediğimiz enerji nasıl bir şey, dedi Salih. ‘Nerede bulabiliriz?’
-‘Oraya gitmeniz mümkün değil. Çok iyi korunuyor’, dedi Agah efendi.
-‘Peki Erg enerjisi 25 aralık ile bir ilgisi var mı’, diye sordu Alper.
-‘Lütfen arkadaşlar’, dedi Agah efendi. ‘Şimdi bunları konuşmak için burada değiliz. Siz bu gece hem Çetecileri hemde Gizit’i çökerttiniz! Hemde bir emir verilmeden!’
Agah efendi bir anda neden burada bulunduğumuzu hatırlayıp kızmaya başladı.
-‘Bu konu hakkında size bir açıklama borçlu değiliz’, dedi Efe. ‘Şifacı arkadaşlarımız hariç hepimiz Teşkilat ile bağlarımızı kopardık. Bize verilen madalyalar ve hediye edilen efsunlu silahları size iade edeceğiz.’
-‘Hangi sebeple ayrılıdınız’, diye sordu Agah efendi.
-‘Biz Teşkilatın iyi niyetine ve duruşuna inanıyorduk. Sizin için yerine getirdiğimiz görevleride başarı ile tamamladık. Sonra Şifa Yurdu için bize geldiniz. Ama hiçbir zaman İstanbul’un eski yıkıcıları Şifa Yurdu’nu finans ettiğini söylemediniz’, dedim.
-‘Anladım’, dedi Agah efendi. ‘Bakın, ‘dostlarınızı yakınınızda ama düşmanlarınızı dahada yakınınızda tutun’ diye bir duymadınız mı? Aslında Beyaz Köşk öncelerde yıkım ve savaş için kurulmamıştı. İnsanları korumak için Mansur bey ve Kuklacı büyü yardımıyla Fare adam ırkını yaratmışlardı. Mansur bey’in ölümünden önce Teşkilat ve Şehir meclisleri bu gücün kontrolden çıktığını fark edince Köşkün kapatma emri verildi. Kuklacı bunu duyunca çok kızdı. Mansur bey’i kışkırttı. Sonra Mansur bey öldü çünkü bir zamanlar insanlara yardım etmek amacıyla var ettiği bir güç o gün ona bir şey farkettirdi: bir kişiye çok güç ve statü veririlirse bu onu sarhoş edip çok büyük yanlışlara sebep olabilir. Sonra Azat efendi geldi... herşey dahada kötüye gitti... Bizim amacımız bu insanları tekrar kazanmak. Birlik olmamız şart! Bu şekilde o mağaradan çıkmadınız mı siz?’
Efe bana baktı ve yüzünde daha önce görmediğim bir şey gördüm: şaşkınlık, inançsızlık... Ne yapıcağını bilmiyordu!
-‘Yani Şifa Yurdu projesini onlara ödeterek iyi bir şey yaptığınızı düşünüyorsunuz’, dedi Nur.
Agah bey gülümsedi ve: ‘Ben hiçbir zaman hatalarımı ikinci kez yapmam çocuk. Onları nasıl dize getirmesini iyi bilirim’, dedi. ‘Lakin Efsun konusunu tekrar tartışmamız lazım Meclisler arasında. Bu hatayıda düzeltmemiz lazım.’
-‘Erg enerjisini bulursak Efsun hakkında daha çok şey öğrenebiliriz belki’, dedi Akın.
-‘Siz önce emir verilmeden neden oraya gittiğinizi anlatın’, dedi Agah efendi.
-‘O sırada biz Nefer değildik. Ayrıca onlar saldırılarında durmaya niyetli değillerdiler. Lodos sancağı oraya yakınken bile kimse yardım etmedi. Jandarmalar orada herşeyin kökünü kurutabilirdi ama yine kimse yardım etmedi. Biz Efsun’u bu aptal durumdan kurtarmak için gittik’, dedim.
-‘Benim yardıma ihtiyacım varmış gibi bir halim mi var’, dedi Efsun. ‘O enerji kaynağını bulacağım. Tek başıma. Nerede ve nasıl bilmiyorum ama bulacağım. Agah efendi’nin sınırlı bilgilerine ihtiyacım yok.’
Efsun bizi tekrar terk edip arksını dönüp gitti.
-‘Peki siz ne yapacaksınız çocuklar’, diye sordu Agah efendi. ‘Zamanı geldiğinde çok büyük savaşlar çıkacak ortaya. Hangi saflarda yer alacaksınız?’
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

Re: 24. Uyanma vakti geldi (3)

Mesaj gönderen LadyEowyn »

Cevapla

“Yazım” sayfasına dön