20.Koskun sonu ve Yukselis Cemiyetinin baslangici

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Cevapla
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

20.Koskun sonu ve Yukselis Cemiyetinin baslangici

Mesaj gönderen LadyEowyn »

Arkamda bir ses duydum. Dönüp bakmadım. Yoluma devam ediyorum ki hemen hazırlık yapmam gerek. Yarına az kaldı. Efe gelmek üzeredir. Yine o ses! Kılıcımı çektim ve arkamı döndüm. Efsun!
-‘Neredeyse yaralıyordun beni’, dedi Efsun.
Hemen kılıcımı boğazından çektim.
-‘Özür dilerim! Ben sandım ki...’
-‘Boşver. Eminönü’ne gidiyorum. Arkadaşlarımın yanına.’
‘Ben arkadaşın değilmiyim artık’ diyecektim neredeyse. Eminönü’ne kadar yürüdüm. Efsun arkamdan geldi ve bir şey söylemedi. Bende ona bir şey sormadım. Gelmesini istemiyorum.

-‘Şifa Yurdu hakkında siz ne biliyorsunuz’, diye sordu Efe.
-‘Biz ne bilebiliriz ki’, dedi Mebrure hanım. ‘Ben Teşkilat’a bağlı biri değilim. Sende değildin. Taki o görev verilene kadar.’
-‘Bunları konuşmak için gelmedim. Şifa Yurdu kimler tarafından finans ediliyor, bir bilginiz var mı?’
-‘Bak çocuk. Bu konulara sen kafanı yorma. Zaten öğrensen bile eline geçecek?’
-‘Orası beni ilgilendirir. Ama öğrendiklerim beni Teşkilat’dan soğutuyor. Yeni Bab-ı Ali’de...’
-‘Ne’, diye sordu Mebrure hanım.
-‘Bilmiyorum. Kendimi artık evimde gibi hissetmiyorum. Kendimi Teşkilat’ın bir neferi, yada bağımsız bir savaşçı yada Efe gibi hissetmiyorum! Ne oyunlar çeviriyorsunuz bilmiyorum ama öğrenmek üzereyim!’
-‘Söylediğim gibi: öğrendiğinde eline ne geçecek?’
Efe cevap vermeden Işığın yanına gitti.
-‘Gidiyoruz’, dedi Efe.
-‘Dur! Bırak! Kız bana havadiseleri anlatıyor’, dedi Dilek.
-‘Daha sonra tekrar gelir anlatır! Hadi Işık!’
-‘Şu kapı ne’, dedi Işık. ‘Kırmızı olan.’
-‘Orası Yer Altı’na iniyor. Orası bambaşka bir dünya. Ben hiç gitmedim ama çok tehlikelidir ve çok değerli madenler var orada. Ayrıca orası Domuz’un. Domuzkent ile beraber oraları o yönetiyor. Herşeyden haberdar’, dedi Dilek.
-‘Oraları görmeyi çok isterim’, dedi Işık.
-‘Merak etme. Yakında orayada gideceğiz’, dedi Efe.
Işığı kolundan tuttu ve Yeni Bab-ı Ali’den dışarıya çıktılar.
-‘Tepegöz makine’lerine gidiyoruz. Bilmem gerek! Onlar gerçekten insanlar tarafından mı yapıldı ve bu kadar ters tepen şey ne idi’, dedi Efe.

-‘Salih! Şuna bak’, dedi Alper.
-‘Ne oldu?’
-‘Eski bir kitap buldum! Burada ilginç bir şey yazıyor: “Afet’ten sonra, İstanbul yıkıntılarında, iyi dövüşçüler, büyücüler ve şifacılar her zaman olagelmiştir. Bu üç sınıf, meteor sonrası dönemde, nedeni bilinmeyen bir şekilde yerküre üzererine yayılmış “Erg” adı verilen enerjiyi, akıllarını kaçırmadan kullanmayı başarabilen insanlar tarafından ortaya çıkarıldı. Nefer’ler savaş, büyü ve şifa alanlarında, gidilebilecek son noktaya kadar, bütün riskleri alarak giderler. Bir çok insanın aklını kaçırma tehlikesi ile uygulamayı akıllarına bile getiremeyecekleri yetenekleri, kendilerinden bir şeyler kaybetme pahasına gerçekleştirirler. Bu sebeple durdurulmaları çok güçtür. Bir sınıfın ilminin sonuna kadar giden Nefer, etrafını çevreleyen kıyamet kaosunun çok daha fazlasını içinde yaşar ve buna hükmeder. Gerektiği takdirde kendi varlığını feda edebilir. ”
-‘Bizlerden bahsediyor’, dedi Salih. ‘Nereden buldun?’
-‘Necmi bey Nur’u kızdırdığı için, Nur o görmeden araklamış. Galiba Agah efendi’nin kitabı.’
-‘Nur nerede?’
-‘Mürekkep almaya gitti.’
-‘Bu yazıda ne var ki?’
-‘Bu enerji Meteor ile birlikte oluşmuş olmalı. İstanbul dışında’da varmıdır bu enerji?’
-‘Araştırmak istermisin?’, diye sordu Salih.

Efe Işığı kolundan tutup Dileğin yanından çekti.
-‘Bana bilmediklerimi anlat! Delirmek üzereyim’, dedi Efe.
-‘Teşkilat hakkında...’, diye başladı Işık.
-‘Hayır! Beyaz Köşk! Bitir şu hikayeyi ve sorularımdan kaçma!’
-‘Biz nerede rahat konuşabiliriz?’
Efe Işığı kucağına aldı ve Arz sancağına kadar depar ile koştu. Işık hemen ona saldırdı.
-‘Sen ne yaptığını zannediyorsun?!’
-‘Kızmanın vakti değil! Anlat!’
Efe Işığı kolundan tutup Tepegöz makineleri’nin ve Arzların menzilinin dışına götürdü.
-‘Fare adamlarına çok yakınında bir kuru-yük gemisi var.’
-‘Evet. Karaya çarpmış. Ne oldu’, dedi Efe.
-‘Lafımı kesme! Şehir meclisi Büyük Postane’de kapıttırıldıktan sonra Aydemir bey orada Yükseliş Cemiyeti’ni kurdu. Amaç İstanbul’u bir bütün haline getirmek. Yıl 1972. Aydemir bey başkan seçildi ve diğer üyeler Nihat, Agah, Ziya ve Mehmet bey.’
-‘Teşkilat meclisi üyeleri!’
-‘Evet. Öncelikleri Beyaz Köşk’ün sonunu getirmek ve Şehir Meclisi’ni Büyük Postane’de tekrar faaliyete geçirmek. Azat bunu duyunca Beyaz Büyücüler’i tüm üyeleri öldürme emrini verdi. Bir çoğu öldü ve bir çoğu buraya, Meteor Bölgesi’ne sürüldü. Bir yıl içerisinde, 1973’te Cemiyet yeteri kadar kuvvet toplamayı başarmıştı. Aralarına bazı Beyaz Büyücüler’de vardı. Onlar artık Azat’a inanmıyorlardı. Gaffar bey’in tüm emeklerini yıktığını düşünüyorlardı. Şifa Yurdu bu olaylara hiç karışmadı, ve nasibini aldı. Hiçkimsenin dili söylemeye varmıyor ama Şifa Yurdu’nu Azat yok ettirdi. Kendisi böyle bir güce sahip olmadığı için yine Beyaz Büyücüleri’ni kullandı. 1974’de de büyük çatışma oldu. Azat, Beyaz Büyücüleri ve Fare adamları ile toplanıp Eminönü’ne gittiler. Çok kanlı bir çatışma oldu ama zafer Cemiyeti’nin oldu. Eminönü’ne bu zafer çok pahalıya mal oldu.’
-‘Azat bey o gün ölemdi mi?’
-‘Kenan sayesinde ölmedi’, dedi Işık. Kafasını kaldırdı. ‘Tepegöz makine’leri burada mı? Görmek için sabırsızlanıyorum!’

-‘Kütüphane’ye gitmemiz gerek ama önce’, dedi Alper. ‘Bir şey vardı... Bir arşiv gerek bize! Nihat bey’in itirafları!’
-‘Ne?’, dedi Salih.
-‘Evet! Hatırladım! Bir yazı dizisinde Manisa’dan gelen bir piyadeyi anlatmıştı! Yavuz binbaşı sayesinde buraya geldiler. O yazıyı ve binbaşı’nı bulmamız gerek!’
-‘Alper! Bir otur bakalım. Biz Şifa Yurdu’yuz. Eskiden Şifa Yurdu bağımsız idi ama şimdi Teşkilat’a bağlı. Onlardan habersiz bir halt yersek bizim için çok fena olur.’
-‘Ne haltı bu’, dedi Nur. İçeriye girmişti. Alper ona herşeyi anlattı.
-‘Ee? Ne duruyoruz’, dedi Nur.
-‘Duruyoruz çünkü yeterince cevaplarımız yok’, dedi Salih.
-‘Ama bir kişide var’, dedi Alper Nur’a gülümseyerek.
-‘Bende yok’, dedi Nur.
Salih’de gülümsemeye başladı.
-‘Yok artık’, dedi Nur. ‘Asla onun yanına gitmem! Ayrıca bu bizim işimiz değil!’
-‘Sence Teşkilat’ın bize bir kaç cevap borçlu olduklarını düşünmüyormusun’, diye sordu Salih. ‘Etrafda garip şeyler oluyor ve biz hiçbir şey bilmiyoruz.’
-‘Selam arkadaşlar’, dedim.
-‘Hoşgeldin Rüzgar’, dedi Salih. ‘...sende Efsun. Beraber mi geldiniz?’
-‘Hayır’, dedi Efsun. ‘Size yardım etmeye geldim.’
-‘Hangi konuda’, dedi Alper.
-‘Yağmur Yeni Bab-ı Ali’ye geri dönmek istiyor. Orada bir kız kardeşi var ve artık onu yanlız bırakmak istemiyor. Bana yarın akşama bir plan yap gidip Çetecilerin köklerini kurutalım dedi. Ondan sonra gidecek.’
-‘Yağmur’da mı gidecek’, dedi Nur üzgünlük ile.
-‘Herkeze haber vermedim ama saldırıyı gece yapmayı düşünüyorum. Çeteciler teker teker savaşmazlar. Hep grup şeklinde gezerler.’
-‘Bu darbe’nin sonunda hepimiz dağılacağız’, dedi Nur.
-‘Hiçkimseye bir şey olmayacak. Hepberaber gideceğiz ve hepberaber geri döneceğiz. Dağılmıyoruz’, dedim.
-‘Efsun’da dağılmadı, değil mi’, dedi Nur. ‘Anla artık Rüzgar! Bu Teşkilat bizi parçalara ayırdı!’
-‘Nur! Sakin ol’, dedi Salih. ‘Rüzgar, biz sırf Şifa Yurdu için buradayız. Aslında bizde Teşkilat’dan sayılmayız.’
-‘Evet’, dedi Alper. ‘Sadece Efsun’a yapılanlar yüzünden değil. Güvenmiyoruz Meclislere ve diğer şeylere.’
-‘Teşkilat’ın görevi değil zaten bu’, dedi Efsun. ‘Biz bunu zaten planlamıştık ama benim ayrılmam işi bozdu. Yağmur Rüzgar’a gideceğini zaten açıkladı. Bu darbe olsada olmasada. Hepimiz yakında Teşkilat’ı terk etmiş olsak bile hedefimiz klanlardan uzak durup İstanbul’u korumak değil mi? Bu Çeteciler benim peşimde ve dertleri beni bulmak değil. Eminönü’ne saldırarak sonuca varmaya çalışıyorlar. Bizimle gelin demiyorum...’
-‘Efendim’, dedim. ‘Bizimle mi? Sen ne zamandan beri katıldığını düşünüyorsun bu darbeye?’
-‘Yine mi ebeveyncilik’, dedi Efsun.
-‘Kendin söylemedin mi? Senin peşinde değiller mi’, dedim.
-‘Arkadaşlar! Tartışmanın sırası değil’, dedi Alper.
-‘Evet’, dedim. ‘Yarın akşam Mısır Çarşısı’nın kapısındayım. Yanlız yada değil ben Çetecilerin yanına gideceğim. Yardım etmek isteyen gelsin. Bu bir Teşkilat görevi değil ve ben oraya bir Nefer olarak gitmiyorum. Eski silah arkadaşıma saldırdıkları için gidiyorum.’
Odadan ayrıldım. Efsun’a ‘eski silah arkadaşım’ dedim. Gururumdan söyledim. Yoksa Efsun bu sözlerdeki kelimelerden dahada önemli.

-‘Efe! Bak!’
-‘Bağırma’, dedi Efe. ‘Gördüm.’
-‘Bunlar onlar değil’, dedi Işık.
-‘Ne değil?’
-‘Bunlar Gaffer bey’e ait olan makinalar değil!’
-‘Peki ama onca alet parçaları var...’
-‘Saklı türler’in bir parçası olduğunu zannediyorum. Gaffar bey’in imzası yok üzerlerinde. Hadi gidelim’, dedi Işık.
-‘Tamam. Aslında buraya geldiğinde ruh taşlarını görmek istersin diye düşünmüştüm.’
-‘Oraya gidelim diye kastetmiştim’, dedi Işık gülümseyerek. ‘Onları görmeden gidermiyim hiç. Ruh taşları nereye gönderiyor demiştin?’
-‘Sivri ada’ya. Orası...’
-‘...Çok tehlikeli, evet. Tahmin etmiştim.’
-‘Oradada klanların sancaklar var ve bir kaç bölge var. Ölülerin toprağı, deniz feneri, Fare adamların köyü...’
-‘Ne’, dedi Işık. ‘Fare adamların köyü burada mı?’
-‘Kuklacı ile beraber gidenlerin köyü olduğunu düşünüyorsun, değil mi?’
-‘Oraya gitmemiz gerek!’
-‘Hayır’, dedi Efe.
-‘Anlaşmamızda...’
-‘...Bir değişiklik oldu. Sen bana herşeyi detayları ile anlat ve ben sana istediğin bölgeyi göstereceğim. Eminönü’ne çıkıyoruz ve Çınar Altı’na gidiyoruz. Bir kaç cevap almak hakkım olduğunu düşünüyorum. Senin gibi bir zıpçıktı ile baş etmek kolay değil ne de olsa.’
Işık sinirli bir tavır ile önden gitti ama bir söz söylemedi. Makineleri düşündüğünü tahmin ediyordu Efe.
-‘Sana bir şey soracağım. Sen bu tarihi bilgilere nasıl sahip oldun? Arzuhalci’den mi’, dedi Efe.
-‘Sana anlattığımda eline pek bir şey geçmeyecek.’
-‘Şimdiye kadar anlattıklarınlada elime bir şey geçmedi. Ayrıca bu anlaşmayı sen teklif ettin. Benden bir şey istiyordun, değil mi? Yada tek derdin buralara gelmekti.’
-‘Ben kimseyi kullanmam’, dedi Işık sinirli bir şekilde.
-‘Ama kendini Arzuhalci tarafından kullandırtıyorsun’, dedi Efe.
Işık çiftesini çıkarttı ve Efe’ye nişan aldı.
-‘Benimle konuşurken kelimelerine dikkat et’, dedi Işık.
-‘Tetiği çekeceksen şimdi çek. Yada anlaşmamıza uy. Şimdi çekmeyeceksende bir daha o çifte’yi bana doğrultma’, dedi Efe.
Işık’da Efe’de soğukkanlılığını koruyarak birbirlerine baktılar. Işık tetiği çekmedi ama silahınıda indirmedi. Efe sonunda silahı üzerinden çekti.
-‘Tetiğini çekemezsen silahınıda çekme. Ben konuşmalarımda yeteri kadar dikkatli oldum. Artık bana bir kaç şey anlat.’
-‘Kimse bilmiyor Azat’ın hayatta olduğunu. Teşkilat bu haberi gizli tuttu.’
-‘Sen nasıl öğrendin?’
-‘Sığnaklara gittiğimde kendim gördüm. Kenan ona yardım etmiş olmalı idi.’
-‘Kenan kim?’
-‘Beyaz Büyücülerden biri idi. ‘72’deki çatışmada taraf değiştirdi. Ama savaş sırasında taraf değiştirdi ve bir çok kişinin düşmanı oldu. Sığnaklarda yaşar.’
-‘Nasıl birisi?’
-‘Gözden düşmüş biri. Elektrik büyüleri onun alanıdır. Yandaşları oradadır.’
-‘Sığnak nasıl bir yer?’
-‘Korkunç bir yer. Orada delirmemek elde değil. Delirenler orada zaten’, dedi Işık.
-‘Nasıl yani?’
-‘Seni savaşçı yapan enerji, Erg... Bazıları bu gücü kontrol edemiyor ve sonucunda deliriyor. Kenan bütün delileri yanına topladı. Onun yanındalar.’
-‘Ne yapıyorlar orada?’
-‘Bilmiyorum’, dedi Işık.
-‘Işık! Belli ki...’
-‘Bilmiyorum Efe! Doğruyu söylüyorum!’
-‘Tamam. Çıkışa gidiyoruz. Hazırlık yapmam gerek.’
-‘Anlaşmımızı gözden geçirmemiz gerek.’
-‘Hayır. Sen bana anlatacaksın, ben sana anlatacağım. Bu kadar. Bana çok yardımcı oldu bazı şeylerde ama seni buraya getirerek bende sana yardımcı oldum.’
-‘Çok..!’
-‘Neyim’, dedi Efe.
-‘İticisin!’
-‘Herkez öyle der. Bana meclisin kadrosu neden böyle olduğunu anlatacaksın.’
-‘Sende bana Efsun’u tanıştıracaksın.’
-‘Neden?’
-‘Ben sana neden diye sordum mu?’
-‘Yarın tanışırsın.’
-‘Şehir meclisi kadrosundaki Celal Hakkı bey’de bir şey yok. Gaffar bey ise...’
-‘Ne? Meteor bölgesi’ne doğru yol almıştı hani?’
-‘Aldı. Geri gelmedi’de.’
-‘Eee?’
-‘Gaffar bey babasına çok benzediğini söylemişti Aydemir bey bir keresinde.’
-‘Babası mı? Yani oğlu... Annesi kim?’
-‘Annesini Gaffar junior’dan başka kimse bilmez. Ama kimse ona babasını hatırlatmaz. Junior ondan utanıyor olmalı diye herhalde. Mustafa bey’de ‘74’den önce terk etti Köşkü ve Cemiyet’e katıldı. Onda’da bir şey yok. Şehir meclisi’ni gözünde büyütme. Onlar bağımsız değil. Her ne kadar oy hakkı verilmiş olsada, demokrasi var deselerde Teşkilat Şehir meclisi’nin üstünde’dir. Cemiyet’in eski üyeleri ise Şehir meclisi’nde. Cemiyet’in var olması yıkımı sembolize etmesin diye dağıldı. Ama asıl sebep, Şifa Yurdu projesinde.’
-‘Neden?’
-‘Çünkü o projeyi finans eden Şehir meclisi’nin üyeleri. Şehir Meclisi İstanbul’da barış göstersin diye var. Şimdi anladın mı Teşkilat’dan neden uzak durduğumu?’
Abidinxxx
Salgın Koruyucusu
Salgın Koruyucusu
Mesajlar: 10
Kayıt: 24 Nis 2011 19:52
Sunucu: Meran
Klan: Lodos

Re: 20.Koskun sonu ve Yukselis Cemiyetinin baslangici

Mesaj gönderen Abidinxxx »

sayhane
ResimResim
ResimResim

Resim
akıllı olsun herkes adam olun
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

Re: 20.Koskun sonu ve Yukselis Cemiyetinin baslangici

Mesaj gönderen LadyEowyn »

Cevapla

“Yazım” sayfasına dön