12. İlk iyileştirmeler

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Cevapla
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

12. İlk iyileştirmeler

Mesaj gönderen LadyEowyn »

-‘Durumu nasıl?’, diye sordu Işıl.
Cevap vermedim.
-‘Galiba iyi şimdi. Uyuyor olmalı. Bak bunları sana getirdim’, dedi ve elindeki termosşişesini ve sandviçleri gördüm.
-‘Teşekkür ederim.’
Işıl yanıma oturdu.
-‘Biliyormusun...’, diye lafa başlayacaktı ama kestim.
-‘Yapma. Sakın benim suçumun olmadığını falan söyleme. Benim tek suçum bu savaşın önce sevdiklerime zarar vereceğini unutmuş olmam. Ama farkına vardım.’
-‘Ne yani? Bırakacakmısın Teşkilatı?’
-‘Asla! Dahada çok hırs yaptım şimdi. Daha çok istiyorum başarıya ulaşmayı! Önüme çıkan herşeyi ve herkezi yok edicem. Efsun bir daha yaralanmayacak’, deyip odama girdim. Efsunun üzerine dahada iyi örttüm ve sokağa çıktım. Herkez etrafı temizlemekle meşgul. Çatışma bir çok yere zarar vermiş. Arkadaşlarımı aralarında göremediğim için onların Mısır çarşısında olduklarını tahmin ettim. Aralarında Efe’yi göremeyeceğimden emindim ama.

-‘Geldin demek. Arkadaşlarını atlatmışsın’, dedi Işık.
-‘Kimseyi atlatmadım. Öyle şeylere ihtiyacım yok’, dedi Efe.
-‘Neyse hadi otur. Bak buranın çayı daha güzeldir. Ben bize iki çay söyledim bile.’
-‘Neleri bilmek istiyorsun benden?’
Çaylar geldi.
-‘Ben çayımı içeceğim ve sende Teşkilata katıldığın günü anlatacaksın bana.’
-‘Peki. Meteor bölgesinde yaşamadım hep ben. İstanbulda doğdum ve 18 yaşıma kadar Eminönünde yaşıyordum. Sonra Teşkilata katıldım ve Meteor bölgesine gitmem emredildi. Oradaki yaratıklar daha güçlü olduğu için Teşkilatın bir çok askerlerini oraya göndermişti o dönemde. Sen yılları söylediğin için... ben şuan 24 yaşındayım, Teşkilata 18 yaşımda katıldım ve aynı yılda Meteor bölgesine gönderildim. Yani... 2005’den itibaren oradaydım.’
-‘Tek başına mı yaşıyordun? Ailen yok mu?’
-‘Teşkilattan başka ailem yoktu. Şimdi tek ailem silah arkadaşlarım.’
-‘Tamam. Eminönünde kendi evin mi vardı?’
-‘Hala var. Şuan toz kir içindedir ama var.’
-‘Şu sana ‘Efsane’ lakabını getiren darbeyi planladıktan sonra mı katıldın Teşkilata?’
-‘Teşkilata katılmadım, çağırıldım. Beni ‘Efsane’ yapan aslında o darbeler değil Teşkilatın beni davet etmesi galiba. Yani benimle saldırıya katılan arkadaşlarım öyle demişti zamanında. Teşkilatın jandarmaları taktı aslında o lakabı bana.’
-‘Etkileyici aslında. O yaşta o tecrübelisizlik ve o deli cesareti. Bir yandan kutlarım ama diğer yandan... ben olsam asla gitmeye cesaret edemezdim. Arkadaşlarını davet ettiler mi?’
-‘Onlar mı?’, diye sordu Efe. ‘... bilmiyorum aslında. O günden sonra koptuk aslında. Teşkilata ben davet edildim. Onlar kendileri katıldı ama Meteor bölgesine gitme emri içimizden sadece bana verildi.’
Işık çayından son yudumunu aldı.
-‘Çayına dokunmayacakmısın?’, diye sordu Efe’ye.
Efe çayından bir yudum aldı ve şaşırdı. Çay gerçektende çok güzeldi.
-‘Teşkilata katıldığın için kendini iyi hissediyormusun?’, diye sordu Işık.
-‘Anlamadım?’
-‘Yani doğru kararı aldın mı sence? Tek başınada gayet iyi koruyabilirdin kendini.’
-‘Kendimi değil İstanbulu korumak için katıldım Teşkilata. Kararımdan hiç şüphe etmedim, etmeyeceğimde. Para ve statü peşinde koşan klan üyeleri olmayacağım hiçbir zaman.’
-‘Güzel. Klanlar hakkında hemfikiriz. Ama klanların bazı eski üyeleri senin şuan silah arkadaşın, değil mi?’
-‘Silah arkadaşındanda öte, bir aile gibiyiz.’
-‘Peki onlara baktığında ‘bu arkadaşlar bir zamanlar para ve statü peşinde koşanlardı’ dedin mi hiç kendine?’
Efe düşünüyor gibi gözüküyordu ama aslında cevap vermeye utanıyordu biraz. ‘Hayır’ demek istiyordu ama Işığın hakkını vermeye gururu müsade etmiyordu.
-‘Neyse bunları konuşmayalım’, dedi Işık. Anlamıştı Efe’nin cevap veremediğini ama düşüncesi suratından okunuyordu.
-‘ Teşkilata ‘Efsane’ olarak katıldığını biliyorum’, diyerek devam etti Işık. ‘O lakabı kazanmak için neler yaptığınıda biliyorum. Peki Meteor bölgesi nasıl bir yer?’, sordu Işık.
-‘Oraya hiç inmedin mi?’
-‘Evet indim, ondan soruyorum!’
-‘ Meteora bölgesine merdivenle iniyoruz. İstihbarat subayımız var. Biraz ilerledikten sonra Lodosların sancağı var. Girişide çıkışa onların yolundan geçiyor. Sancak derin bir kraterin içinde. Galiba meteor yerde biraz sürüklendi ve son olarak orada durdu. Meteorun bir parçası görünür hala, sancak onun üzerinde. Yolun sağ tarafında çetecilerin mağarasına giden yol var. O mağara çok tehlikelidir. Sadece çeteciler değil daha büyük tehlikelerde var içeride. Hepsi insan ama, yaratık değiller. Çeteciler gibi. Eğer maşaraya girmezsen ve direk devam edersen yoluna, ileride Tepegöz makinaları çıkar yoluna. Onlar çok güçlüdür. O yolun sonu Arzların sancağına varıyor. Dur çizeyim senin için.’
Efe bir kağıt alıp çizmeye başladı. Heryere bir çarpı işareti koyup tekrar anlattı herşeyin yeri.
-‘Neden yerlerin isimlerini yazmıyorsun?’, diye sordu Işık.
-‘Lafımı kesme lütfen! Bak. Çeteci mağarasına giden yola sapmayıp diğer yola girersen, yol sonunda ikiye ayrılıyor.’
Efe çizmeye devam etti.
-‘Burası Arz sancağına giden diğer yol, daha güvenli yol. Burada Vahşiler var. Ve diğer yol Kurt mağarasına doğru gidiyor. Orası kurtlardan doğmuş yaratıklarla dolu bir yer. Anlatmama gerek yok herhalde.’
Efe çizimlerine devam ediyordu.
-‘Bak burasıda yılanlara doğru gidiyor. Kurt mağarasına girmeyip yola devam ettiğinde, sol tarafında. Oradada bir ruh taşı var. Kumsala giriş diyorlar. Ben hiç girmediğim için bilmiyorum. Hiç keşfetmedim.’
-‘Diğer yol nereye gidiyor?’
-‘Yeni Bab-ı Ali’ye. O yolda cinler çok. Onlardan kaçmadan, kese kese gidiyoruz hep oraya. Mebrure hanım ve Komutanım oradalar.’
-‘Orada sakin yaratıklar var söylüyorlar.’
-‘Doğru.’
-‘Bu sence Arz politikasına uygun bir şey değil mi?’
-‘O yaratıkların orada ne için var olduklarını bilmiyorum ama kimseye saldırmıyorlar ve kimseye zararları yok. Teşkilat onların orada kalmasına izin vermiş, sorgulamak bana mı düştü?’
-‘İşte böyle düşündüğün için Teşkilatı anlamıyorsun.’
-‘Neyi anlamıyorum?’, diye sordu Efe.
-‘Neyse. Yeni Bab-ı Ali kalabalık bir yer mi?’
-‘Çok küçük bir yer aslında ama çok güvenlidir. İçeride bir kapı var, Yer altı bölgesine iniyor. Yer altında neler var bilmiyorum henüz. Keşfettiğimde sana gelip anlatırım.’
-‘Meteor bölgesine dönmeyi düşünüyorsun yani?’
-‘Eminönünde güveni sağladıktan sonra gideceğiz herhalde.’
-‘Özlemiyormusun hiç?’
-‘Neyi?’
-‘Evini’, dedi Işık.
-‘Neden bana sormak istediklerini sormadığını düşünüyorum?’
-‘Anlamadım?’, dedi Işık.
-‘Bunları bana bir gazeteci gibi soruyorsun. Hiç ilgilenmiyorsun ama anlattıklarımla.’
-‘Nerden biliyorsun?’
-‘Çünkü sen anlatırken ben can kulağı ile dinliyordum. Çayıma bile dokunmadan hatta. Ama sen bardağına gösterdiğin ilgiyi anlattıklarıma göstermiyorsun. Bu yüzden anladığım kadarıyla beni buraya başka bir şey için çağırdın ve şimdiye kadar sordukların ısınma turu gibiydi, değil mi? Bana bilmek istediğin ne varsa sor. Sorularını cevaplamaktan korkmuyorum.’
-‘Peki. Seni kızdırmak istemedim ama yanlış anlama beni. Sadece insanlarla çok konuşmadığım için lafa nasıl başlayacağımı bilemedim. Özür dilerim.’
-‘Önemli değil. Buyrun’, dedi Efe ve çayından bir yudum aldı.
-‘Seninle beraber Meteor bölgesine inmek istiyorum.’
Efe’nin çayı boğazında kaldı ve öksürmeye başladı.

-‘Genç! Sana sesleniyorum çocuk!’
Jandarmalardan biri bana sesleniyordu.
-‘Agah efendi seni çağırıyor!’
Kafamı salladım ve onun yanına gittim.
-‘Hoşgeldin evlat! Seninle konuşmam gereken bazı şeyler var.’
-‘Efsun’la ilgili değil mi. Fare adamlar nasıl olurda Şifa Yurdu için değilde Efsun için gelirler.’
-‘Evet. Bu konu bizimde kafalarımızı karıştırdı.’
-‘Affedersiniz ama siz kimsiniz?’, dedim kızgın bir tonla. ‘Arkadaşlarım ve ben kendimizi üçüncü kez
Teşkilat, Eminönü ve Meteor bölgesi için tehlikeye attık. Her darbede Efsun yaralandı farkındaysanız!’
-‘Belkide Efsun Şifa Yurduna daha çok yakışan bir şifacı evlat. Belkide ondan asker olmaz.’
-‘Belkide Teşkilattan...!’ Agah bey elini kaldırdı ve sustum.
-‘O cümleyi bitirme evlat. Pişman olmayalım. Fare adamların Efsunu neden hedef aldırlar bilmiyoruz. Ben ve Eminönündeki komutan. Bu konuyu Meteor bölgesine aktarmadık. Benim tahminim Efsunda bir şey var. Belki bir güç, belki sihirli bir eşya... Sen biliyormusun?’
-‘Bilmiyorum.’
Kısa bir sessizlikten sonra Agah bey: ‘Rüzgar? Efsun burada kalamaz. Eminönünü terk etmek zorunda.’
Karşılık vermedim.
-‘Rüzgar? Duydun beni değil mi? Oradasın değil mi?’
-‘Efsunu Teşkilattan kovun! Derhal!’
-‘Onu kovsam sorunlar sona mı erecek? Teşkilat askeri olmazsa onu başka bir yere gönderemeyeceğimi düşünüyorsun değil mi?’
-‘Kovun!’
Agah bey tam cevap verecekti ki bir patlama duyduk.
-‘Durun burada! Sakın dışarıya çıkmayın bizden bir haber alana kadar!’, dedim Agah bey’e ve dışarıya fırladım.
Fare adamları geri dönmüştü! Hemde gün ortasında! Gözleri dönmüş olmalı!
-‘Rüzgar!’, diye bağırdı Akın. Arkadamda bana doğru koşuyordu. ‘El bombaları atıyorlar! Dikkat et!’
Öne doğru baktığımda gördüm. Kimse el bombası atmıyordu. Patlayıcıları gövdelerine bağlamışlardı. Bunların amacı neydi? Efsunun ölümü onlar için neden bu kadar önemli?
-‘Rüzgar dikkat et!’, diye bağırdı Akın. Üzerime bir Fare adam koşuyordu, üzerinde patlayıcıları ile beraber. Durdurma büyüsünü yaptım, Fare adamın ayakları dondu ve olduğu yerde patladı.
-‘Rüzgar gel buraya! Orası güvenli değil!’
Yerimden ayrılmadım. Efe’nin silahı hala belimdeydi. Dört adet mermi kaldığını gördüm.
-‘Rüzgar! Ata!’, diye bağırmaya devam etti Akın.
Kafamı kaldırdım ve bir Fare adam daha üzerime doğru koşuyordu. Kafasına nişan alıp çektim tetiği. Yaratık yere düştü ve olduğu yerde patladı. Başka bir yönden bir Fare adam daha bana doğru koşuyordu. Tekrar nişan aldım ama birden yanımdan bir şey uçtu ve yaratık kül oldu. Akın ona saldırmıştı.
-‘Gelin! Kaç kişiyseniz hepiniz gelin!’, diye bağırdım. İki Fare adam daha üzerime doğru koşuyordu. Birinin bacağına nişan alıp tetiği çektim ve olduğu yere düştü. Diğerinede nişan alıp tetiği çektim ama mermi patlamadı. Bir kaç defa daha çektim tetiği ama mermi hala patlamadı. Fare adam üzerime doğru koştu ve gülüyordu.
-‘Şifacının hiç şansı yok! Onu öldüreceğim!’, diye bağırdı bana.
Hiç biryere kıpırdamadım. Yaratık bana beş adım öte yaklaşmıştı. Tüm gücümü toplayıp Durdurma büyüsünü tekrar yaptım ve kılıcımı çekip kafasını kestim. Arkamı döndüm ve Akının yanına gittim. Bana korku dolu bakıyordu. Patlamayı duyduktan sonra ardıma döndüm. Koşan yaratıklar görmüyordum.
-‘Rüzgar sen manyakmısın! Öldürecekmisin kendini! Onu mu istiyorsun!’, diye bağırdı Akın bana.
-‘Korkup kaçacak değilim ondan! Bir şey yapmadan kaçsamıydım Akın! Efsun için geldiler duymadın mı!’
-‘Efsuna yardım edeceksen hayatta kalarak yardım et! Agah efendi...!’
-‘Agah efendi çok değerli Teşkilatı ve Şifa Yurdu için çırpınıyor! Efsun onun umrunda bile değil!’
Arkadaşlarımız etrafımıza toplanmıştı.
-‘Bu gürültü neydi’, dedi Süleyman.
-‘Geç kaldın! Onları hallettik bile’, dedim ve arkamı dönüp yürüdüm.
-‘Ata gel buraya. Ata gel buraya dedim!’, dedi Akın. Aldırış etmedim. Yürümeye devam ediyordum ta ki bir patlama daha oldu. Biz tartışırken iki Fare adam bir binaya sarılıp havaya uçmuşlardı. Heryerden ağlama sesleri ve çığlıklar geliyordu.
-‘Neler oluyor? Ne olur birileri birşey söylesin’, diye yalvararak dışarıya çıktı herkez.
-‘Alper! Sen diğerlerini ile beraber buraya gelin. Galiba heryer yaralı dolu’, diye bağırdım. ‘Vaktimiz çok az!’
Salih, Alper, Nur ve Efsun koşarak geldiler.
-‘Efsun sen dur’, diye bağırdım ama dinlemedi.
-‘Saniyelik iş varken dinlenecek değilim! Salih Can kurtaran büyüsünü yap! Ağır yaralıları hayatta tutmamız gerek!’
Salih vakit kaybetmeden Efsunun dileğini yerine getirdi.
-‘Kudretim bitiyor! Hadi hemen başlayalım!’
Süleyman ve Semih binanın içerisine girmek için bir duvar yıktılar.
-‘Hadi içeriye!’
Herkez içeriye girdi. Yaralıları dışarıya çıkartmak için uğraştık hepimiz.
Efsun bir an durdu, dışarıda kaldı. İçeriye girmedi bizimle beraber.
-‘Efsun’, diye bağırdık ama gözlerini kapattı.
-‘Efsun!’
Efsun eline silahını aldı ve kolyesini ortaya çıkarttı. Onu sımsıkı tuttu ve sanki İstanbul bir anda aydınlandı. Gözlerimizi kapatmak zorundaydık.
-‘Efsun neler oluyor!’
-‘Şifa yurdunun ilk iyileştirmesini gerçekleştiriyorum’, diye cevap verdi ve gözlerimizi açtığımızda gördüklerimize inanamadık.
LadyEowyn
İri Fare Avcısı
İri Fare Avcısı
Mesajlar: 72
Kayıt: 08 Kas 2010 16:52
Sunucu: Beyaz Köşk

Re: 12. İlk iyileştirmeler

Mesaj gönderen LadyEowyn »

Cevapla