Son kudretle nihai şifa

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Son kudretle nihai şifa

Mesaj gönderen Retaliation »

Köprüde üzerinize doğru gelen kalabalık Irk grubuna doğru nara atarak koşmaya başlamıştık. Tanrım ne delilik!
Delilere karşı delirmeye yüz tutmuş insanlar olarak boğaz boğazaydık. Yukarıda sallanan ve adeta gözlerimizi hipnotize eden sarkaç ve ileride duran Tangriss'in giriş kapısı...

Grup arkadaşlarım başarılı bir misilleme yaparak savaşa devam ederlerken ben ise elimdeki asamla onları büyük bir iyileştirme çemberinin içerisinde tutmaya çalışıyordum. Ancak üzerime doğru iki Irk'ın geldiğini fark ettim. Bir an tereddütle iki adım geri gittim. Kafamla arkadaşlarıma baktığında ne kadar meşgul olduklarını gördüm. Bu işi kendim halletmeliydim. Asamın sapını sıkıca tutarak, ayaklarımı birbirine paralel açtım ve sıkıca ayaklarımı yere kenetledim. Üzerime doğru gelen ilk Irk'ın sağ kulağına asamla sertçe vurdum. Delinin kafası, aldığı darbeyle titriyordu. Irk'ın kulağının çınladığını ben hissediyordum. Aldığı darbeyle savuşturulmuş ve köprüden aşağıya düşmüştü. Düşerken dahi o can alan çığlığını atmaktan geri kalmamıştı. Aşağı doğru düşen bedenin gözlerine son kez bakabilmeyi başarmıştım. Yavaş yavaş karanlığa çekilip, mesafeden dolayı küçüldüğünü görüyordum.
Dalmıştım. Ta ki öbür Irk'ın gelip omuzumda açmış olduğu bıçak yarasıyla kendime geldim. Asa ile ona da saldırmaya başlamıştım. Sağ boynuna bir darbe yaptım ve akabinde asamı Irk'ın karnına adeta bir kılıcı saplarcasına savurdum. Irk'ın beli bükülmüş öylece beklediği anda sol tarafından güçlüce asayı savurarak onu da aşağıya attım.

Ben kendi canımı kurtarmıştım ancak grup arkadaşlarımdan ikisi paramparça edilmişti. Onları yeniden canlandırmam artık mümkün değildi. Belki bir mucize ile, evet evet kesin mucize ile bu mümkün olabilirdi. Ancak bunun olması için Tanrı'nın benim yanımda olması gerekti. Diğer üç arkadaşım, çevresini sarmış birkaç Irka karşı güçlük çekerken, ellerimi semaya kaldırarak yoğun bir şifa çemberi açtım. Gruptakilerin acı ile kavrulan bedenleri şimdi huzura ermeye başlamıştı. Açılan bıçak ve kılıç yaraları yavaş yavaş kapanıyordu. Onları bu iyileştirme büyümden istifade ben de omzumdaki yarayı kapatmak için sağ elimi omzuma götürdüm.
Sihirli sözcükler ağzımdan döküleceği esnada kafama çok sert bir cisim yedim. Yarı baygın şekilde yere düşmüştüm. Gördüğüm her şey şimdi bulanıktı. Etraf sallanıyor gibiydi. Bunun bir ara gerçek olduğunu düşünmüştüm.

Ayağı kalkacağım esnada gözümle kafama inmeye hazır olan kılıcı gördüm. Sanırım artık her şeyin sonuydu. Tam o esnada ekip arkadaşlarımdan biri tehlikeyi fark ederek, benim infazımı verecek olan Irk'ın koluna kılcını sallayarak onu ekarte etmişti. O kılıç kafama inmedi ve Irk'ın elinden gevşeyerek köprünün çizgili taşlı zemininin üzerine düştü. Düşerken ince bir ses çıkarmış ve zemine sert çarpmasıyla zeminden bir kez sekmişti. Hızla onu alarak Irk'ın karnına saplamıştım. Acı bir çığlık duymuştum. Bu,
bir insandan çıkacak güçte ses değildi. Irk, acı ile suratıma bağırırken hala nasıl öldürmeye odaklı olduğu anlaşılıyordu. Karnındaki kılıca aldırmadan bana çıplak elleriyle saldıracağı esnada, az önce beni kurtaran arkadaşım, Irk'ın kafasını ortadan ikiye böldü. Ancak o da, arkasından yediği bir kılıç darbesiyle yere düştü. Gözlerimin içine bakarak "Üşüyorum!" dediğini anımsıyorum. Telaşla ne yapacağımı bilemeden gücümü topladım. Kollarımı dik bir şekilde havaya kaldırdım. Yukarıdan güç istiyordum. O arkadaşımı hayatta tutabilecek bir güç! Ruhani güçler neyse ki benimle irtibata geçmiş ve dileğimi kabul etmişlerdi. Bir şeyin kollarımı şarj ettiğini hissediyordum. Akabinde kollarımı havadan alarak yerde ölmeye yüz tutmuş arkadaşıma çevirdim. Kollarımda olan tüm gücü ona veriyordum. Ruhani şeyler kulağıma bir şeyler fısıldarken ben de ona "Kalk artık!" diye yalvararak bağırıyordum. O adam, yaptığım büyünün etkisiyle sadece yerden kalkmayarak göğe yükselmişti adeta.
Yere yavaş yavaş düştüğünde daha dinç bir haldeydi.

O esnada son iki-üç ırkı tepelemeye çalışan diğer arkadaşlarımın da durumunun ciddi olduğunu fark ettim. Onlara şifa büyüsü yapacağım esnada, ölümden hayata dönen arkadaşım elimden tutarak bana mani oldu. "Dur İkinci!" dedi. Gözlerimdeki şaşkın ifadeyle ona bakıyordum. "Önce şu delileri ortadan kaldıralım. Bunu yapabilirim, güven bana." dedi. Onaylar biçimde kafamı sallayarak dediğini yaptım. Kısa bir süre sonra sözünü tutarak delileri halt etmiş ve grubu refaha kavuşturmuştu. Vücudumdaki son kudretle nihai şifamı da orada yaparak yere kapaklandım. Herkes şimdi iyiydi, benim dışımda. Dermanım kalmamıştı. Derin nefes alıp veriyordum. Sonra yukarıda müdevver hamleler yapan saate bakıyordum. Sanırım zamanı gelmişti.

Beyaz Meran'dan edindiğimiz anahtarı, haznesine sokarak çalıştırmıştık. Anahtar yuvada rahatça dönmüştü. Tüm prosedürleri uygulamıştık ve saniyeler sonra oranın açılmasını bekledik. Yukarıda hararetle dönen sarkaç, tam bir yuvarlak haline geldiğinde dönmeyi durdurmuştu. Artık veda vakti olmalıydı bu. Kapı yavaş yavaş aralanıyordu. O esnada Arzuhalci'nin bana verdiği şiir aklıma gelmişti. Kağıdı aldığımdan günden beri sessizce bir kenarda okuduğum o şiir. İşte kapı aralanırken onun bir bölümünü okuyordum şimdi.

Dönen ve dönen genişleyen dairede
Şahin şahinciyi duyamaz;
Herşey dağılır, merkez tutamaz;
Yalnız anarşi salınır dünyanın üzerine,
Kanla-kararmış akıntı serbest bırakılır, ve heryerde
Suçsuzluğun töreni boğulur;
En iyinin eksiktir inancı, en kötüsü
Ateşli şiddetle doluyken.

Her defasında bu Kıyamet'i özetlediğini düşündüğüm bu şiiri de okuyarak buradaki tüm emelimi gerçekleştirmiş bulunuyordum.
Gezgin şehrini yolu bizi bekliyor. Son defa arkama dönüp bakıyorum da, son defa buraya kadar olan her şeyi anımsıyorum da,
kurtuluşun son çaresi şimdi gideceğimiz ve yapacağımız şeydedir. Bu yüzden bir daha görüşmek veya hatırlanmak üzere elveda...
Resim
Cevapla