ERG (Kitap)

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.24 [GERÇEKLE TANIŞMAK]

Korcan salona girdi. İçeriye girmesiyle kendisine bakan Ender ve Furkan, büyük masada Fazıl’la beraber oturuyordu. Keyifli görünüyorlardı. Fazıl’ın yüzünde bile tebessüm vardı. Korcan’ı görünce Fazıl ayaklandı.
- Korcan, şöyle otur. Şayet, sana bu haberi verdiğimde şaşkınlıktan ayakların tutmayabilir.

Korcan, Fazıl’ın işaret ettiği yere oturdu. Vereceği “hayret verici” haberin Transformatör Projesi ile ilgili olabileceğini düşündü. Heyecanlı değildi. Oysa Fazıl ne Transformatör Projesi ne de Kıyamet Bombası ile ilgili bir şey söyleyecekti. Artık zamanı geldiğini düşünüyordu, onlara İhsan Bey’i gösterecekti.

Odasının ihtişamlı kapısına yöneldi. Konuşması gerektiğini düşündü ama heyecandan söyleyecek bir şey bulamadı. Kapının tokmaklarını çevirdi, kapıyı usulca açtı. Yüzünü tekrar As Gizitlere döndü, ellerini arkasına götürdü, bağladı.
- Buyrun.

Fazıl’ın ricasıyla İhsan Bey hiç acele etmeden, gayet soğukkanlı ve asil bir biçimde odaya girdi. Fazıl hiçbir şey söylemiyor, alacağı tepkiyi merakla bekliyordu. Fazıl’ın son kelimesinin ardından odada ses çıkmamıştı. Fazıl, şaşkınlıktan konuşamadıklarını düşündü ancak yüzlerinde şaşkınlığa dair en ufak bir belirti yoktu. Dahası, İhsan Bey’e bakmıyorlardı bile. Öylece Fazıl’a bakıyorlardı. Fazıl, İhsan Bey’i tanımamış olabileceklerine pek ihtimal vermese de öyle olduğunu düşündü. Korcan dayanamayıp sordu:
- Bize vereceğin şu harika haber neymiş Fazıl?
- Nasıl tanımazsınız?
Furkan: Kimi? (Fazıl, Furkan’a hayret dolu gözlerle bakıyordu.)
Korcan: Fazıl?
İhsan Bey: Tamam Fazıl, gerisini bana bırakabilirsin. Biliyorum pek kıymetli klandaşlarım, sizlerden uzunca bir süre ayrı kaldım. Bunun böyle olmasını takdir edersinizki ben istemedim.
Ender: Fazıl? (İhsan Bey konuşmaya devam ediyordu.)
Fazıl: Ender, neyin var senin? Hala tanımadın mı?
Ender: Kimi?
İhsan Bey: Fazıl, lütfen Ender’den sözümü kesmemesini rica eder misin?
Fazıl: (Çıldırmış gibi bakıyordu, anlam vermeye çalışıyordu.) Sen neden rica etmiyorsun? (Fazıl’ın bu sorusunun ardından İhsan Bey önüne döndü, hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam etti.)
Korcan: Fazıl, kiminle konuşuyorsun?
Fazıl: (Ender çok kötü bir şeyi anlamış gibi sağ elini ağzına götürdü. Gözlerini son raddesine kadar gerdirmişti. Fazıl İhsan Bey’e baktı, tereddütle onu işaret etti. Söylerken yutkundu.) İhsan Bey...
Ender: Fazıl, sakin ol. (Fazıl gözlerini boşlukta gezdiriyordu.) Bana bak. Orada kimse yok. Hayal görüyor olmalısın.

Fazıl hızlı adımlarla odasına girdi, arkasından kapıyı kapadı, kilitledi.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Retaliation »

İkinci Narrator ve Tyler Durden vakası. :)
Resim
Ogretmen
Salgın Koruyucusu
Salgın Koruyucusu
Mesajlar: 16
Kayıt: 08 Nis 2010 08:06
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Ogretmen »

Aha fazılda kafayı yedi. O değilde şimdi tanıdığımız ihsan aslında aklımızın bize bir oyunu mu? Belki de bottur...
Kullanıcı avatarı
yun1010
Labirent Rehberi
Labirent Rehberi
Mesajlar: 1302
Kayıt: 11 Ara 2009 10:13
Sunucu: Teşkilat
Klan: Lodos
Lonca: Ancient Legends
Konum: Şanlıurfa / Viranşehir
İletişim:

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen yun1010 »

Yav hocam hazır forumda aktifsin hızlı hızlı devamını yaz nasıl bir kalemin var hayran kaldım devamını çok merak ediyorum.
------------------------------------------Ancient Legends Lonca Lideri-----------------------------------------
Youtube Kanalım: https://www.youtube.com/watch?v=v_G6kEwdzfI
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.25 [DELİLİK]

Fazıl’ın şizofren olduğunu anlamak onları apıştırmıştı. Masada oturmuş, boşlukta seçtikleri noktaya bakıyorlardı. Kimseden ses duyulmuyordu. Bir müddet böyle oturdular. Az sonra odadan Fazıl’ın hıçkırık sesleri duyulmaya başladı. Aslında Fazıl’ın ağladığını duyamamaları gerekirdi ama öyle yoğun bir sessizlik odayı bürümüştü ki değil Fazıl’ın ağlama sesi, saatin yelkovanının çıkardığı ses bile rahatlıkla duyulabiliyordu.

Korcan’ın nefes alışverişi herkes tarafından duyulabilecek kadar şiddetlenmişti. Ama öfkelendiğini belli eden sadece bu değildi, yüzünden öfke damlıyor gibiydi. Hışımla kalktı, kilitli kapıya yürüdü, sertçe omuz attı. İlk seferde esnemekle yetinen kapı ikinci darbeye dayanamadı.

Furkan fırlayıp Korcan’ın peşinden koştu, Fazıl’a bir şey yapacağından korkuyordu. Ender hala yerinde oturuyor, öylece bakıyordu. Fazıl masasında oturmuş, kafası kollarının arasında ağlıyordu. Korcan, Fazıl’ı yakalarından tuttuğu gibi havaya kaldırdı sonra masaya vurdu. Furkan şaşkınlığından üç saniye öylece kalakaldı. Kendine gelince Korcan’ın koluna yapıştı.
- Korcan, dur! Yapma!

Korcan’a engel olması mümkün değildi. Furkan’ı kolundan tuttuğu gibi kapıya doğru yürümeye başladı. Bu sırada Furkan, Korcan’ın “Haydi, haydi!” ikazlarına aldırış etmeksizin konuşmaya devam ediyordu.
- Korcan, yapma! Kendinde değil, biliyorsun!
- Ben onu kendisine getirmeyi bilirim! Haydi!
- Dur, dur diyorum! Yahu Allah aşkına dur! Ender! Neredesin ulan! Gel de yardım et Allah’ın cezası herif!

Korcan, Furkan’ı kapıdan dışarı attı, hızla dönüp kilidi kırık kapıyı kapattı ve kapının yanındaki dolabı kapının arkasına devirdi. Tüm bunlara Ender’in tepkisi odaklandığı noktadan bakışlarını ayırmaksızın gözünden bir damla yaş akıtmak oldu. Fazıl’sa, Korcan kendisini masaya attıktan sonra kıpırdamadı, sırtüstü yatmış ağlıyordu.

Korcan, Fazıl’ın yanına gitti. Yakalarına yapışıp kafasını masadan kaldırdı.
- Fazıl! Ne oluyor ulan sana! Kendine gel!
- (Korcan’ı duymamış gibiydi, sayıklıyordu.) Ben deli olamam... Ben deli olamam...
- Evet, sen delisin!

Korcan, Fazıl’ı bıraktı. Fazıl tekrar masanın üzerine sırtüstü düştü. Korcan sert bir tokat patlattı. Furkan artık kapıyı yumruklamıyordu. Ender’in aksine gözünden dökülen yaşları saklama çabasında olduğundan köşeye geçip yüzünü duvara dönmüş, bir eli belinde bir eli duvarda öylece duruyordu.

Korcan attığı tokata bir düzine kadar daha eklemişti. Fazıl’ın kıpkırmızı olmuş yüzünü başka bir şey açıklayamazdı. Korcan son tokadının ardından on saniye kadar bekleyip sakinleşmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Fazıl’ın yakasına tekrar yapıştı. Bu sefer onu yere fırlattı. Üstüne çıkıp yüzüne üç yumruk attı. Fazıl’ın burnundan ve ağzından kan geliyordu.

Korcan ayağa kalktı. Fazıl belli belirsiz bir sesle hala sayıklıyordu.
- Ben deli değilim... Ben deli olamam.

Korcan, Fazıl’ın duyup duymamasını umursamadan konuştu;
- Sen deli değilsin Fazıl. Sen bebek katilisin! Hem de kendi bebeğinin katili. Bir deli bile kendi karısını ve çocuğunu bile bile öldürmez. Babanın katili Maymun bile... Evet, sen deli değilsin. Çünkü deli olamayacak kadar şerefsizsin!

Arkasına bakmadan kapının önündeki dolabı çekip çıktı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.26 [KIYAMET]

Furkan ve Ender odaya girmeye cesaret edemediler. Yarım saat boyunca ne konuştular ne ağladılar. Sadece oturdular. Yarım saatin sonunda Fazıl, kanın rengini değiştirdiği gömleği ve paramparça olmuş suratıyla odadan çıktı. Her zamanki ruhsuz hali yine üzerindeydi ama bu sefer dalgın görünüyordu. İkisinin de yüzüne bakmaksızın konuştu.

- Evet, İhsan Bey’i gördüğüm doğru. Şizofren olduğumu düşünüyorum. Daha önce de ergle çalışan insanlarda buna benzer zihinsel rahatsızlıklar görülmüş. Tahminimce bu halisinasyonlardan kurtulmamın tek yolu ergle uğraşmayı bırakmak. Benim durumumda bu pek mümkün görünmüyor. Bu yüzden halisinasyon görme riskini göze alarak çalışmalara devam edeceğim.

Cümleleri bittikten sonra birkaç saniye daha öylece, ifadesiz durdu. Ardından aynı sakin tavırla odasına döndü, kilidi kırık kapıyı kapattı, kapının tekrar açılmasını umursamadan masasına oturdu.

***************

İki gün boyunca Fazıl, sarnıçtan hiç çıkmadı. O kadar çok çalışıyordu ki, iki günde sadece üç saat uyumuştu. Buna rağmen şimdi üniformasını giymiş, BGKB’nin tepesinden Yeni Camii’yi süzen bu adamın gözünde uykudan eser yoktu. Her ne kadar ruhsuz baksa da uykusu olmadığı hareketlerinden anlaşılıyordu.

*Telsiz* Efendim çok güçlüler! Kahretsin, engel olamıyoruz. Acilen destek kuvvet lazım, destek... Destek lazım! (Önce hışırtılar duyuldu, ses anlaşılamamaya başladı. Sonra ses tamamen kesildi.)*Telsiz*

Furkan: Burayı kaybedersek, savaşı da kaybederiz.
Korcan: (Bir müddet süren sessizliğin ardından.) Ben oraya gidiyorum. Üstesinden gelebiliriz. Furkan, sen de zırh giy, öleceksen de şerefinle, savaşırken öl!
Fazıl: Ne zamandır benim onayım alınmadan harekete geçiliyor?
Korcan: Furkan, haydi.
Fazıl: Hayır, gitmeyeceksiniz.
Korcan: Göz göre göre savaşı kaybetmemizi mi istiyorsun?
Fazıl: Kaybetmeyeceğiz. Akif, kıyamet bombası hazır mı?
Akif: Evet, efendim.
Korcan: Ne bombası?
Fazıl: Hedef: Yeni Camii...
Korcan: Hayır, hayır! Orada hala adamlarım var. Buna izin vermem! Fazıl kendine gel, onlar bizim askerlerimiz.
Fazıl: Şehit olacaklar! (Beş saniye kimse konuşmadı.) Savaşı kaybediyoruz, görmüyor musun? Bunu yaparsam oradaki askerlerimi şehit etmiş olacağım. Ama yapmazsam inandığımız, uğruna savaştığımız her şey bitecek.

Korcan hiçbir şey söylemeden gitti. Fazıl emri verdi.
Akif: Bombanın ateşlenmesine 10...

Geri sayımın her saniyesinde korku ve merak artıyordu. Bomba ilk kez burada test edilecekti. Fazıl ve Akif dışında kimsenin aklına bombanın infilak etme ihtimali gelmiyordu.

Fazıl da en az herkes kadar bombanın nasıl bir etkiye sebep olacağını merak ediyordu. Tahmininde korkunç şeyler vardı...

Akif: 3,2,1...

Bomba ateşlendi. Arkasından mor dumanlar saçan bu beş metre boyunda devasa füze herkesin kulaklarını kapatıp hafifçe eğilmesine sebep oldu. Füze gökyüzünü parçalıyormuş gibi gidiyordu. Bomba tam caminin üstüne düştü. Bombanın düşmesiyle az önceki gürültüden çok daha yüksek bir patlama sesi duyuldu.

Bombanın düştüğü yerden kocaman, beyaz bir ışık ortaya çıktı. Kimse o noktaya bakamıyordu. O kadar parlaktı ki sadece bir saniye kadar bakmış olmasına rağmen herkesin gözü kararmıştı. Birkaç saniye sonra gözlerindeki karartı çekildi.

Fazıl, bu kadar güçlü bir patlama beklemiyordu. İnsanların ne durumda olduğunu görebilmek için arkasına baktı. Korcan’ın tekrar yukarı çıktığını gördü. Herkes gibi o da bu kadar büyük bir patlama beklemiyordu. Bu, gözlerinden anlaşılıyordu, herkes gibi...
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.27 [KIYAMET]

- Efendim çok güçlüler! Kahretsin, engel olamıyoruz. Acilen destek kuvvet lazım, destek... Destek lazım!
- Bomba!

Bombanın düşmesiyle çavuş savruldu, telsiz elinden fırladı. Yaralanmamıştı, üstesinden geldiği acıyla telsize bakınmaya başladı. Çok uzağında değildi. Eğilir vaziyette attığı birkaç adımın ardından iletişim kurmayı yeniden denedi.

- S..r! Bozulmuş olmalı. Sesimi duyuyor musunuz? Acil destek lazım! (Telsizi birkaç saniye inceledikten sonra) Bozulmuş işte. (Telsizi kapatıp yere attı.)
- Efendim! Çok fazla kaybımız var! Çekilmek zorundayız! (Birbirlerini duymak için bağırarak konuşuyorlardı.)
- Merkezden emir alamadım, telsiz bozuldu, iletişim olanaksız. Çekilmek zorundayız, herkes çekilsin!
- Anlaşıldı efendim!

Müthiş bir ses duyuldu. Herkes, kulaklarını kapatıp eğildi, kendilerine doğru daha önce görmedikleri büyüklükte bir füze geliyordu. Çavuş, yanındaki askere baktığında onun bağırdığını gördü, ama duyamadı. Sadece ağzının oynadığını görebiliyordu. Bu gürültüde işitmek bir yana, düşünmek bile olanaksızdı.

Asker, çavuşa sarılıp yere atladı. Çavuş yüzüstü vaziyette, elleri kafasının üstünde füzeye bakmaya çalışıyordu. Füze yere iyice yaklaştı, gürültü gittikçe arttı. Korkudan gözlerini yumdu, ellerini kafasının üstünden kulaklarına indirdi. O kadar çok korkuyordu ki, gözlerini daha önce hiç bu kadar sıkmamıştı. Füze düştü.

***************

En güzel anıları gözünün önünden bir bir geçiyordu...

Bir kelebek gözüne çarptı. O, diğerlerinden farklıydı. Kanatlarında mor ve beyaz renkten başka hiçbir renk bulunmayan kelebeği takip etmeye başladı...

Artık boğazı acımaya başlamıştı, sebebini anlayamıyordu. Sisin çok yoğun olduğunu farketti. Sanki havadaki sis değil de dumandı. Hayır, bir saniye... Kesinlikle sis değildi, bu dumandı! Nasıl olmuştu ? Az önce içinde bulunduğu şeyin sis olduğuna kalıbını basabilirdi...

Kelebek durdu. Onu daha iyi inceleyebilmek için havada yakaladı. Kanatlarını açtı, tanımıştı. Bu onun bayrağıydı!

Gözlerini açtı, hala karanlıktı, göremiyordu. Etrafına dokunmaya çalıştı ama çok az hissediyordu...

Korkunç bir yerdi, kıyamet gibi. Açıkçası nerede olduğunu bile bilmiyordu. Hatırlamaya çalıştı, hatırlayamadı. Görüşü çok kısıtlıydı, etrafındaki herkes çığlık atıyordu, insanlar acı içinde kıvranıyorlardı. Havada nereden geldiği anlaşılamayan kıvılcımlar uçuşuyordu. Korkuyordu. Kendini topladı. Vücuduna bakmayı akıl etti. Kıyafetleri paramparçaydı, vücudu kan içindeydi. Şaşırmıştı, artık daha çok korkuyordu. Her nasılsa acı hissetmiyordu. Etrafına daha dikkatli baktığında koca bir moloz yığınının ortasında olduğunu farketti. Parçalanmış mermerlerin bazıları yanıyordu. Ama bu nasıl olabilirdi ? Mermerler nasıl alev alabilirdi ?

Yere yığıldı. Acı içinde kıvranıyordu. Vücudu ağırlaştı. Kolunu kaldıracak takati kalmamıştı. Gözlerini dahi zor açık tutuyordu. Bir kelebek gözünün önünde belirdi. Bu o kelebekti, kanatlarında bayrak taşıyan. Kelebek yükselmeye başladı, adam gözleriyle onu takip etti. Kelebek yükseklerde kayboldu, adamın gözleri kapandı...
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.28 [DİPLOMASİ]

- Efendim, arabanız hazır.

Fazıl, eliyle çıkmasını işaret etti. Aynanın karşısında üniformasını düzeltiyordu.
- Ters bir durum olursa ölen kişi bizden değil, onlardan olacak. Yanımızda yeni Gizitim’den 6 cengaver götüreceğiz.

Fazıl, Korcan’ın söylediklerini umursamamıştı. Üniformasıyla uğraşmayı sürdürüyordu. Ancak kapıdan çıkarken konuştu:
- Sadece ikimiz olacağız. Bu onlara olan güvenimizi gösterir. Her ne kadar olmasa da...
- Bu intahar etmek gibi olur.
- Zırhı olan sensin, bu cümleleri benim kurmam gerekirdi.
- (Gülümseyerek ve ayrıca Fazıl’dan bulaşmış gibi görünen umursamaz bir tavrın ses tonundaki yansımasıyla) Sen nasıl istersen. Zaten ölüm benim için sıradan bir şey haline geldi. Dua edelimde ölümün onların elinden olsun.

Korcan’nın bu cümlesi iki anlama geliyordu. Birincisi: Fazıl’ın şehid olmasını temenni ettiği ki bu iyiye yorulabilirdi. İkincisiyse, Fazıl’ı onların değil bizzat kendisinin öldüreceği şeklindeydi. Fazıl buradaki kelime oyununu kavramıştı ama Korcan’ın tehdidinin sözle kalacağından adı gibi emindi.

Yola çıktılar. Çok geçmeden Çınaraltı’na varmışlardı. Anlaşmanın burada yapılması Fazıl’ın önerisiydi. Araç’tan indiler. Yol boyunca gördükleri Teşkilat askerlerinden birinin aracın nereye çekilmesi gerektiği konusunda şoförle konuşmaya başlamasıyla Korcan ve Fazıl da yürümeye başladılar. İki asker onları durdurup üzerlerini aradı. Temiz çıktıktan sonra önceden hazırlanmış büyükçe masaya doğru ilerlemeye başladılar.

Korcan zırhını giymişti ama yanında silah getirmemişti. Fazıl, Domuz’un tam karşısına oturdu. Korcan, Fazıl’ın arkasında kollarını kavuşturarak ayakta beklemeye başladı. Çevrelerinde en az on beş Teşkilat zırhlı piyadesi vardı ama ne Korcan’ın ne de Fazıl’ın gözlerinde korkudan eser yoktu. Fotoğrafçı iki devlet başkanını aynı kareye aldıktan sonra alandan çıkarıldı.

- (Domuz, ağzını bir defa şapırdattıktan sonra konuşmaya başladı.) Sohbet etmeyeceğimizi düşündüğümden derhal koşulları tartışmaya geçmeyi öneriyorum.
- İsabet olur.
- Bizim şartlarımız bunlar. (Önündeki kağıdı Fazıl’a uzattı.)
- (Kağıtta bir müddet göz gezdirdikten sonra) Kabul ediyorum.
- (Domuz şaşırmıştı.) Tüm maddeleri kabul ediyor musunuz yani? Hiçbir itirazınız yok mu?
- Evet, kabul ediyorum.
- Pekiyi! O halde imzanızı-...
- (Domuz’un, sözünün kesilmesinden hiç haz etmediğini bildiği halde) Tüm maddeleri kabul ediyorum, Domuz Bey. Ancak, bunlara ek olarak benim söyleyeceğim bazı maddelerin de eklenmesini istiyorum.
- (Domuz, teklif ettiği tüm koşulların kabul edilmesinin verdiği rahatlık ses tonundan belli olacak şekilde konuştu.) Buyrun, şartlarınız nedir?
- (Maddelerin bittiği yerden devam etti.) Madde 23: Ateşkesin süresi 2 aydan 4 aya çıkarılacaktır.
Madde 24: 3,4,5,8,14,15 ve 17. maddeler geçersizdir, bu madde bunun teminatıdır.
(Araya girmeye çalışan Domuz’a aldırış etmeden devam ediyordu.) Madde 25: Teşkilat, Gizit’ten çaldığı tüm silahları ve ekipmanları iade edecektir.
- Çalmak mı?
- (Fazıl bu konuda çok hassastı, öfkesine engel olamadı. Masaya sertçe vurdu.) O silahları ben tasarladım Domuz! (Askerler ellerini silahlarına götürdü. Domuz silahlarını indirmelerini işaret etti. Fazıl oturuşunu düzeltti, tekrar sakinleştiğini belli edecek bir ses tonuyla) Bey...
- Bakın, Fazıl Bey, koşullarınız çok ağır. Bunları-...
- Gayet açık konuşacağım Domuz Bey; şu anda bizimle burada anlaşma imzalamaya çalışmanıza sebep olan bombanın sahibi biziz.

Domuz, bu tehdide pabuç bırakmak istemiyordu ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bu silahı durdurmak imkansızdı. İhtiyacı olan tek şey zamandı ve bu anlaşma da bunu sağlayacaktı. Teşkilat her ne kadar elindeki silahları teslim edecek olsa da bu savunmasızlık en güçlü silaha karşı bir savunma olacaktı.

- Peki, koşullarınıza uymama ve anlaşmayı imzalamamıza rağmen yine de bombayı kullanırsanız...
- Şu anda on beşi zırhlı en az otuz askerlerle anlaşmaya gelen sizsiniz Domuz Bey. Yol boyu gördüğümüz askerleri hesaba katmazsak tabi... Bense sadece tek adamımla aranızda bulunuyorum, silahsız olarak. Size gösterdiğimiz bu saf güven ve saygının karşılığı bu olmamalı.
- Haklısınız, buyrun imzalayalım.

Gerekli düzenlemeler yapıldı ve imzalar atıldı. Fotoğrafçının aldığı birkaç karenin ardından oradan ayrıldılar.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 874
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.29 [HİKAYENİN SONU]

Kapı vuruldu.
- Gir!
- Efendim, bir mektup, Domuz Bey tarafından.
- Ender’e ver, çıkabilirsin.

Odada Furkan, Fazıl, Ender ve Korcan vardı.
Fazıl: Ender...
Ender: (Mektubu okumaya başladı.) Gayet açık konuşacağım Fazıl Bey, anlaşma imzalamaya çalışmamıza sebep olan bombanın sahibi artık sadece siz değilsiniz. Teslim olmanızı teklif ediyorum. Şayet, bombalarınız Yeraltı’na zarar veremez ancak sizin şehirleriniz ve üsleriniz açıkta ve tehlikededir.

Mektupta başka bir şey yazmıyordu.
Korcan: Blöf, bombayı ele geçirmiş olamazlar. Bunu çok gizli tuttun, imkansız. Blöf yapıyor olmalı.
Ender: Anlaşmanın üzerinden henüz bir buçuk ay geçmişken ve erg teknolojisine ait silahlarını teslim etmişken neden anlaşmayı bozmak için blöf yapsın?
Furkan: Ender, haklısın ama Korcan da bir açıdan haklı. Nasıl bu bombanın planlarına ulaşmış olabilirler ki? Bu mümkün değil.
İhsan Bey: Bana öyle geliyor ki Fazıl, bu adam gayet ciddi. Bana soracak olursan-...
Fazıl: Sana fikrini soran olmadı! (Şaşkın gözlere cevaben) İhsan Bey...
Ender: Onunla kati suretle konuşmamanı söylemiştim.

Bir gürültü duyulmaya başlandı, oldukça yüksek bir ses, daha önce duydukları gibi. Kıyamet bombasının sesi... Odadaki herkes susmuştu, bu ses hikayenin bittiği anlamına geliyordu. Konuşmak, bir şeyler söylemek istiyorlardı ama bu anlamsızdı. Birbirlerini duymalarına imkan yoktu zaten. Gürültü artmaya devam ediyordu. Kulağını kapatan yoktu. En anlamlı saniyelerini yaşıyorlardı.

Fazıl ayağa kalktı. Her zamanki umursamaz ve ruhsuz tavrıyla yürümeye başladı. Odanın kapısını açtı, çıktı. Ender de önce herkes gibi Fazıl’ın kaçmaya çalıştığını düşündü. Sonra bu bombanın mühendisinin kaçamayacaklarını kendisinden daha iyi bildiğini düşündü. Fazıl’ın peşine takıldı, arkasından da diğerleri.

Fazıl yukarı çıkıyordu. Beş dakika kadar sonra hepsi BGKB’nin terasındaydılar. Fazıl öylece bombanın düştüğü yere bakıyordu. Boş bir araziydi. Yanına yaklaştılar, gürültü azalıyordu. Ender, Fazıl’ın sağında, Korcan ve Furkan solundaydı. Fazıl ağlamaklı ama öfkesini de içine gömdüğü bir tonda:
- Blöf...

Arkasını dönüp gitti. Peşinden gitmeyi düşündüler ama bu anlamsızdı. Savaş bitmişti. Savaşı bitiren Fazıl’dı ama savaşı kazanan Teşkilat’tı. Verdikleri onca emek, gösterdikleri onca çaba, yaşadıkları onca acı... Bitmişti. Ne uğruna? Kazanamayacakları bir savaş için mi bunca şey yaşamışlardı? Ya davaları? Dünyanın ergle yüceltilip bambaşka bir çağ yaşaması. İnsanların huzur ve refah içinde yaşaması hayali? Evet, hepsi hayaldi, hayal olmuştu. Savaş bitmişti ve Gizit mağlup olan taraftı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Retaliation »

Şimdi bitti mi? :thinking: #)
Resim
Cevapla