ERG (Kitap)

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Kullanıcı avatarı
Moda
İskele Babası
İskele Babası
Mesajlar: 27
Kayıt: 23 Nis 2017 14:17
Sunucu: Eminönü
Klan: Lodos

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Moda »

Takipteyim,eline sağlık. O:-)
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 1.8 [YERALTI]

Korkmuştum
Çöken taşların sesinden,
İnsanların savaşından,
Onun öfkesinden,
Ateşten...
Artık umut kalbimin derinlerinde hapsolmuştu
Tıpkı erg gibi
Derinlerde hala var, biliyorum.
Var, ve hiç sönmeyecek, hep sıcak.
Biliyorum çünkü erg de öyle.

Bu cümleleri okuduktan sonra Fazıl çok şaşırmıştı. Bu cümleler ergin kıyametten sonra da bilindiğinin kanıtıydı. Ama ergin var olduğunun kanıtı değildi. Ender:
- Asıl şurayı okuduğunda şaşıracaksın.
Ender kitabın sayfalarını değiştirdi ve Fazıl'a parmağıyla sayfanın ortalarından bir yer gösterdi.

Erg büyütüyordu.
İnsanlar onunla topraktan ot çıkarmayı başardılar
Ve yaşamayı...

Fazıl gerçekten şaşırmıştı. Eğer bu gerçekse insanlar kıyametin ardından ergi kullanmış ve tarım yapmışlardı.
- O halde hepimizin içinde erg olabilir.
Ender: Evet bu mümkün. Ancak varsa bile çok çok az olmalı.
- Tamam, bu belki ergin varlığının kanıtı belki de sadece benzetme. Sonuçta şiirlerde söz sanatları çokça kullanılır. Biz ergin kanıtı diyelim. Peki derinler derken yeraltından mı bahsediyor ?
Nureddin: Yeraltının her yerini karış karış aradım. Ama ergden eser bulamadım. Bakmadığım sadece küçük mağaralar kaldı. Oralara da bakmaya gerek yok. Çünkü eğer oralarda erg olsaydı, eşkiyalar ticaretini yapmaya çalışırdı ve Korcan'ın bundan kesinlikle haberi olurdu.
O esnada silahını temizlemekte olan Korcan: Kesinlikle.
Fazıl: Eşkiyalar ?
Nureddin: Yeraltı çok gelişmiş bir şehirdir. Derinleri ise tam bir suç dünyasıdır. Bu yüzden bazıları der ki "İki adet yeraltı vardır; üst ve alt. Üst tarafı cennet, altı cehennemdir.". Aşağılara indikçe hırsızlar, katiller, yan kesiciler, eşkiyalar ve sayısız suçluyla karşılaşabilirsin.

Masanın tam ortasında çalışmakta olan radyodaki haber:
- "Kıyamet Müzesi" açılışında konuşan Domuz "Gençlerimiz mirasımızdır ve mazimizi öğrenmelidir. Bu müze hem gençlerimizin hem de bizim çalışma azmimizi artıracaktır." şeklinde konuştu. Bu ay tam 68 evsize daha yardım eden ünlü iş adamı Asım BÜYÜK "O insanların yerine kendimi koyuyorum." dedi. Şimdi reklamlar. *reklam* Yeni Kale Konutları, İstanbul'un yeni kalesi.

- Selam gençler, kolay gelsin.
Kapıyı açan iyi giyimli, hafif şişman bir adamdı.
İhsan Bey: Hoşgeldin Asım Bey.
Asım Bey: Hoşbuldum. (Fazıl'ı göstererek) Aramıza yeni biri mi katıldı ? Arkadaşı tanımıyorum.
İhsan Bey: Bu Fazıl, sana bahsetmiştim.
Asım Bey: Ha, şu mühendis. (Fazıl'a doğru ilerler, elini uzatır.) Zeka, satın alamadığım nadir şeylerdendir. Bu yüzden zeki adamlara saygı duyarım. Memnun oldum genç adam.
Fazıl: Memnun oldum beyefendi.
İhsan Bey: Buyrun Asım Bey.
Asım Bey, İhsan Bey'in odasına geçti.
Fazıl: (Domuz içeri girdikten ve kapı kapandıktan sonra) Gidiyor muyuz ?
Nureddin: Tamam, Ender, sen ve ben gidelim.

Nureddin, Ender ve Fazıl Yeraltı'na gitmek üzere yola koyuldular. Nureddin:
- Daha önce hiç yeraltına gittin mi ?
Fazıl: Hayır. (Nureddin ve Ender gülümser.)
Ender: O halde göreceklerin seni şaşırtabilir.
Nureddin: Yeraltı çok gelişmiş bir şehirdir. Kıyametin ardından mimarlar C.Domuz'un yaptırdığı platform tasarımından ilham aldılar ve Yeraltı'nı platformlarla kapladılar. Girişten Domuz'un muhitine kadar uçurumun kenarında platformlar var. Ayrıca Meran Köprüsünün 5 metre sağ ve sol tarafı hariç cin çukuruna kadar da platformlar yapıldı ve bu sayede Yeraltı güvenli bir yer haline getirildi. Meran köprüsünün etrafına ise halattan bir file çekildi. Ne de olsa meclise giden köprü sağlam korunmalı. Bu şehrin bu kadar gelişmesinin sebebi de meclis zaten. Kıyametten sonra ülke yönetimi için bir meclise ihtiyaç vardı. Meclis için de güvenli bir yere. Büyüklerimiz düşünüp taşındılar ve eski Meran Şehri'nin harika bir meclis olabileceğine karar verdiler. Bence haklılar da.

Nureddin konuşmasını bitirdiğinde Bab-ı Ali kapısına gelmişlerdi. İçeri girerken üzerleri muhafızlar tarafından arandı. İçerisi çok kalabalıktı. Çok oyalanmadan Yeraltı şehri girişine doğru ilerlediler. Oldukça geniş bir merdivenden insanlar çıkıp iniyordu.(Bab-ı Ali komutanının bulunduğu tepe düzleştirilmiş ve yeraltına doğru geniş bir merdiven yapılmıştır.) Aşağıya indiler. Burası çok büyük ve karmaşıktı. Dev platformların üzerinde onlarca insan hareket ediyor, her yerde muhafızlar güvenliği sağlamaya çalışıyordu. Fazıl büyülenmişti.
- Burası harika bir yer.
- (Ender gülümsedi) Daha hiç bir şey görmedin. Hele ki Meran'ı...
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 1.9 [HAYAL KIRIKLIĞI]

Nureddin, Ender ve Fazıl kalabalığın arasından cin mağarasına doğru gidiyordu. Mağaraya yaklaştıkça kalabalık azalıyor, yüzler değişiyordu. Cin mağarasına girdiler, insanların arasından aşağıya doğru inmeye başladılar. Cinnet'in bulunduğu yere kadar geldiler. Nureddin kirli sakallı, uzun saçlı, siyah giyimli bir adamın yanına gitti. Kulağına bir şeyler fısıldadı, eline para sıkıştırdı. Adam:
- Beni takip edin.
Adam dar bir geçitten geçti, arkasından da Nureddin. Ender ve Fazıl da onları takip etti. Dar mağaralarda ilerliyorlardı. Beş mağara gezdiler ama ergin izini bulamadılar. Adam:
- Bir mağara daha kaldı.
Son mağaraya girdiler. Burada da erge dair bir şey yoktu. Ender mağarayı incelemeye başladı.
- Bu mağaranın ucu uçuruma açılıyor. Üstelik meran köprüsünün biraz sağına denk geliyor. Yani konumu harika.

Ender düşünmeye başladı. Yukarı, filelere bakıyor, uçurumu süzüyordu. Fazıl'sa bir an önce buradan çıkmak istiyordu. Bir müddet sessizlik oldu. Fazıl'ın boğazında hissettiği soğuk metal sessizliği bozdu. Eşkiya hançerini çıkarıp aniden Fazıl'ın boğazına dayadı.
- Siz muhafızsınız.
Nureddin ve Ender adama dikkat kesildi. Biraz heyecanlanmışlardı. Nureddin soğuk kanlı davranması gerektiğinin bilincindeydi. Eşkiyaya biraz yaklaştı, zararsız olduğunu belirtmek için ellerini adama gösterdi.
- Sakin ol, biz muhafız değiliz.
- O halde neden bu boş mağaraları gezmek istiyorsunuz ? Aklı başında hangi insan böyle bir şey ister ? Sizde bağımlı tipi yok. Bakın sizi burada öldürüp aşağı atsam kimsenin ruhu duymaz, devletinizin de umrunda olmaz. Devlet buralara geçmişte bulaşmaya çalıştı, belasını buldu. Bir daha böyle bir şeye cesaret edemez.
Nureddin: Tamam, sakin ol. Bak biz gerçekten muhafız değiliz. Bu mağaraları araştırma sebebimiz mal sattığımız çocuklara malı kullanabilecekleri yerler bulmak. Yoksa satış yapamıyoruz. Remzi Abi özellikle istedi bunu. (Eşkiyanın ne olduğunu anlamaya çalıştığı yüzünden belli oluyordu.) Bi dakka bi dakka, yoksa sen Remzi Abi'yi tanımıyor musun ? (Fazıl şaşkındı aynı zamanda korkuyordu.) Bu abimize hakarettir. Remzi Abi İstanbul'un en büyük uyuşturucu baronudur.
Eşkiya: Ya tabi, ne de güzel yalan söylüyorsun. İstanbul'un en büyük baronu Kesik Osman'dır.
Nureddin: (Bir kahkaha patlatır.) Ya, tabi Kesik Osman'mış. Sen Osman'a malları kim veriyor sanıyorsun. Neyse, zaten senin gibi basit bir suçlunun bunu bilmesi şaşırtıcı olurdu. Bak, verdiğimiz paranın iki katını verip buradan çıkıp gideceğiz şimdi. Yarın bu mağaraları Remzi Abi satın aldığında içeri girmeyi hayal bile edemeyeceksin.
Eşkiya: (korkmuştu) Tamam, parayı ver. (Nureddin parayı uzatır. Adam parayı sertçe alır ve Fazıl'ı bırakır.) Bir daha buralarda görmeyeyim sizi.
Nureddin: Tabi görmeyeceksin çünkü bir daha buraya gelmeyeceksin. Ha gelirsen zaten bir daha hiçbir şey göremeyeceksin.
Nureddin bu sözleri söyledikten sonra mağaradan çıktılar.

Tekrar platformlara çıktılar. Fazıl şoku henüz üzerinden atamamıştı.
- Neden ona para verdin ? Üç kişiydik, o tekti.
- Sana bir şey olsaydı İhsan Bey canımı okurdu, risk alamazdım.
Ender: Erg buradan da çıkmadıysa şair derinler derken nereden bahsetmiş acaba.
Nureddin: Evet İstanbul'da bakmadığımız yer kalmadı.
Fazıl: Peki Remzi denen kişiyi nereden tanıyorsun ?
Nureddin:(Gülümsedi) Öyle biri yok, uydurdum. Bu gibi durumlarda iyi yalan söylemelisin yoksa sonun hiç iyi olmaz.
Fazıl: (Biraz bekledikten sonra)Adam devletin belasını bulduğunu söylemişti. Ne demek istedi ?
Ender: Bir ara -yani devlet yeraltının karalık tarafını ilk keşfettiğinde- onlara savaş açtı. Ama yeraltındaki suçlular beklemedikleri kadar çoktu. Çok muhafız öldü. Anlayacağın savaşı kaybettiler. Bir daha da devlet oralara bulaşmadı.
Nureddin: Bizim gördüğümüz daha hiç bir şeydi. Daha derinlerde ne pislikler var bir bilsen.
Fazıl: Bu bile benim tahammül sınırlarımı zorladı. Bilmesem daha iyi.

Derneğe döndüler. Onları İhsan Bey karşıladı.
Fazıl yaşananlardan İhsan Bey'in haberdar olmasını istemediğinden lafa daldı.
- Bir şey bulamadık.
- (Gülümseyerek) Yorulduğunuza değmedi demek.
- Araştırmaya devam edelim, elbette bulacağız.
- Araştırmalarına okulda devam etmelisin dostum. Zaten yeterince uzak kaldın okuldan. Diploman olması işimize yarar. (Fazıl'a göz kırptı.)
Fazıl okula gitmeyi hiç istemiyordu ama İhsan Bey çok açık konuşmuştu. Ne yaparsa yapsın kararını değiştiremeyeceğini biliyordu. Dudaklarından istemsizce tek kelime döküldü:
- Peki.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
Moda
İskele Babası
İskele Babası
Mesajlar: 27
Kayıt: 23 Nis 2017 14:17
Sunucu: Eminönü
Klan: Lodos

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Moda »

Eline sağlık takipteyim günde 2 bölüm atsan daha hoş olur :D
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

Bu samimi ricanız beni tahmin edemeyeceğiniz kadar mutlu etti. Teşekkür ederim. Ancak bölümler elimde hazır bulunmamakta. Her gün yeni bir bölüm yazıyorum ve yayınlıyorum. Bu yüzden günde bir bölüm paylaşabiliyorum. Bu gibi yorumlar şevkimi artırır ve daha iyi bir iş çıkarmak için çabalar, daha çok uğraşırım. Gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederim. Takipte kalın, pişman olmayacaksınız. ;)
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 1.10 [HABER]

- Banka iki lira ağabeyciğim.
Fazıl okula gitmek için "Meteor Giriş" durağından tramvaya binmişti. Eminönü'ndeki tramvaylar 3. Domuz'un çalışmaları neticesinde yeniden faal hale getirilmişti. Bu 3. Domuz'un en büyük işlerinden biri olarak gösteriliyordu. C.Domuz kıyametten 3 sene sonra darbe ile yönetimden indirilmişti. Oğlu 2. Domuz'un lakabı "Kumbara"ydı. Yönetimle uğraşmak yerine ticaret yapmış, servetine servet katmıştır. 3.6 trilyon serveti ile İstanbul'un gelmiş geçmiş en zengin kişisidir. Ona en çok yaklaşan 1.1 trilyon liralık serveti ile Asım BÜYÜK'tür. 3. Domuz ise babası gibi ticaret yapmak yerine dedesi gibi yönetime katılmayı tercih etmiş ancak çok başarılı bir yönetici olamamıştı. 3 yıl İstanbul'u yönetebilmiş, sonraki seçimleri Teşkilat kazanmıştı. Rasim Bey dönemin Teşkilat başkanıdır. Kendisi 4 dönem boyunca seçimleri kazanmış İstanbul'u 12 sene yönetmiştir. Daha sonra 4. Domuz seçimleri kazanarak yönetime gelmiştir. Tam 8 senedir yönetimde olan yeni Domuz ülkeyi yaklaşık 3 dönemde 50 sene ileri götürdü. Tramvay hattını babasının açtırdığı Recai Bey Bilim Fakültesi'ne kadar uzatmış, bu hattı öğrencilere ücretsiz sunmuştur.

- Son durak! Buradan sonra sadece Fakülte'nin öğrencileri gidebilmektedir. Lütfen öğrenci olmayanlar tramvayı boşaltsın.(Beş dakika kadar sonra tramvay yeniden harekete geçer.)

Yolun en sıkıcı kısmı başlamıştır. Fazıl için çok daha sıkıcı. Düşünmek için bol bol vakti vardı. Cama kafasını yaslayıp düşünmeye başladı. Neden meclis kütüphanesinde ergle ilgili kitaplar yoktu ? Erg kelimesi bile sansürleniyordu. Neden ? Yoksa İhsan Bey yalan mı söylüyordu ? Fazıl buna inanmak istemedi. Zaten bu saçma bir fikirdi. O halde neden devlet ergi istemiyordu ? Belki de gizli bir ekiple ergi araştırıyorlardı. Evet, kesinlikle böyle olmalıydı. Ama onlarda ergi bulamamıştılar. Hatta Yeraltı'ndaki suçlularla da bu yüzden savaşmış olmalıydılar. Ergin onlarda olduğunu sanıyorlardı ve almak için savaştılar. Bu çok mantıklı. Ama ergi bulamayınca kaybetmiş süsü verip oradan çıktılar. Peki bunu neden yaptılar ? Devletin suçlulardan kazancı ne olabilirdi ? Neden Yeraltı'nı temizlemediler ? Her şey çok karışıktı.

(İki gün sonra)

- Yok artık.
- Ne oldu ?
- Şuraya bak. Fazıl mı o ?
- Derse mi gelmiş ?
*Zil çalar*
Kemal ve Tahsin hemen Fazıl'ın yayına gider.
- Kimsin sen ? Fazıl'a ne yaptın ?
- (üçüde güldüler, sonra sırayla Tahsin ve Kemal Fazıl'a sarıldı.) Derste ne işin var senin ?
- Aklım başıma geldi diyelim.
Kemal: Ama biraz geç geldi. Herkes sana kütüphaneci demeye başladı bile.
- Neden şimdi ? Zaten uzun zamandır kütüphanede çalışıyordum.
Kemal: Oho, beyimizin dünyadan haberi yok!
Tahsin: Öyle değil, mezunlardan en düşük puana sahip olanı meclis kütüphanesindeki makinelerden sorumlu olur, orada çalışır.
Kemal: Bir çeşit amelelik yani.
Fazıl: Hayallerimdeki meslek olabilir.
Tahsin: Sadece 1 sene görev yapabilirsin, sonra son sınıftan tekrar başlıyorsun.
Fazıl: Neden ?
Tahsin: Bilmem.
Kemal: Adam en kötü meslekte profesörlüğe oynuyor.
Fazıl: Bence o kadar kötü bir iş değil.
Kemal: Baban da öyle düşünecek mi ? (Kemal'in bu cümlesinin ardından Fazıl'ın yüzündeki gülümseme yerini düşünceli ve mutsuz bir hale bıraktı.)
Tahsin: Üzülme, haftaya notlarını yülseltmek isteyenler için sınavlar tekrar yapılacak. Senenin başından beri hiç bir sınava girmedin, ne olduğunu hatırlıyorsun değil mi ?

(Ertesi sabah)

Kemal ve Fazıl yemekhanede karşılıklı oturmuş kahvaltı yapıyorlar. Az sonra tepsisiyle gelen Tahsin, Fazıl'ın yanındaki kişiye hitaben:
- Afedersiniz, oraya ben oturabilir miyim ?
- Tabi, buyrun. (Genç adam kalkıp başka yere geçer.)
- Teşekkürler. (Fazıl'ın yanına oturur.) Haberi duydunuz mu ?
Kemal: Domuz yeni bir icraat mi yapmış yoksa Asım yeni bir yardımda mı bulunmuş ?
Tahsin: (somurtarak) Tamam, komiksin. (Tepsinin kenarından gazeteyi aldı.) Meteor'da bir yerde eski bir bina yıkılırken binanın altındaki toprak kaymış.
Fazıl: Yani çökmüş ?
Tahsin: Hayır, kaymış. Altındaki toprakla birlikte geriye doğru çökmüş.

Fazıl gazeteyi Tahsin'in elinden sertçe aldı. Yazıyı dikkatlice tekrar tekrar fısıldayarak okuyordu. Sonra birden kalktı ve gazeteye ara ara bakarak hızla çıkışa yürüdü. Kemal ve Tahsin'se arkasından bakakalmıştı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 1.11[ENKAZ]

*radyo haberi* Bugün hava bulutlu. Yağmur yağabilir. Dışarıya çıkacak vatandaşlarımızın üzerine kalın bir şeyler alması önerilir. Şemsiyelerinizi de unutmayın !

Radyo, her zamanki gibi masanın ortasında. İhsan Bey, Korcan, Furkan ve Ender masada oturmakta. Nureddin mutfakta yemek yapıyor, Hasan da yanında. Abdulkadir Arka taraftaki boş odada günlük antrenmanını yapıyor.

İhsan Bey: Şemsiyenin yağmurdan korunmak için yapılmış en iyi icat olduğunu düşünüyorum deseydim bana katılır mıydınız ?
İhsan Bey ne zaman konuşmasına bu şekilde giriş yapsa herkesi şaşırtırdı. Masadakiler de bunun bilincindeydi elbet. Ancak İhsan Bey'in şovunu yapabilmesi için bir gönüllünün "evet" demesi gerekiyordu. Bugün gönüllü Furkan olacaktı.
- Tabikide katılırdık patron. (Gülümseyerek masadaki diğer kişilere bakar.) Kim katılmaz ki ? (Diğerleri de gülümser.)
İhsan Bey: Ama yanılıyorsun. Şemsiye yağmurdan korunmak için değil, güneşten korunmak için yapılmış bir icattır. (Masadakilerin yüzündeki gülümseme ifadesi şaşkınlığa dönüştü.) Şemsiye ilk kez M.Ö. 4000'li yıllarda Mısır'da kullanılmıştır. Şemsiyenin Antik Mısır'da ki ismi güneşi durdurmak anlamındaki "parason"dur. Para, durdurmak; son, Güneş demektir. Antik Mısır'da şemsiyeler papirüs kağıtları ve yapraklar kullanılarak yapılırmış. Şemsiye yağmurdan korunmak amacıyla ilk kez Çin'de kullanılmıştır. Çin'de yapılan şemsiyelerde kullanılan kağıtların üzerine reçine sürülmüş, bu sayede kağıtlar su geçirmez yapılmıştır. Şemsiye Avrupa'ya ilk kez 16. yüzyılda Çin'den gelmiştir. Avrupa'da ise şemsiyeye umbre (gölge) kökünden türeyen isimler verilmiştir. (Suratını asıp, bakışlarını yere düşürdü.) Artık sadece İstanbul'da kullanılmaktadır. (Masadakilerin yüzünde artık şaşkınlık değil mutsuzluk vardı.)

Kapı birden çok sert bir şekilde açıldı. Öyle sert açıldı ki kapının çarpma sesini duyan Hasan ve Nureddin mutfaktan geldiler. Korcan derhal ayağa fırladı, elini silahına attı. Kapıyı açan Fazıl'dı.
- Gazetedeki haberi gördünüz mü ?
Kimse ne olduğunu anlayamadı. Fazıl gazeteyi masaya sertçe yapıştırdı. Parmağıyla bir haberi işaret etti.
- Şahkobra Mahallesi'nde bir bina çökmüş.
Korcan: (Yerine oturur.) Geçmiş olsun. Üzülme Asım Bey'den rica ederiz yardımcı olur.
Fazıl: Binanın benle bir ilgisi yok.
Korcan: O zaman sorun ne ?
Fazıl: Bina arkasına çökmüş. (İhsan Bey ve Ender şaşırdı.)
Furkan: Şaşırtıcı. Aklında ne var ?
Fazıl: Bir binanın arkasına doğru çökmesi için arkasının boş olması gerekir. Yani bu binanın arkasında mağara gibi bir yer olmalı.
Ender: Orada ergi aramamız gerektiğini mi düşünüyorsun yani ?
Fazıl: Kesinlikle.
İhsan Bey: Bak Fazıl. Bu çok tehlikeli bir iş. Orada devlet araştırma yapacaktır zaten. Üstelik orada ergi bulabilmeyi sadece ümit ediyoruz.
Fazıl: Sizce kitaplarında ergi sansürleyen devlet orada ergi bulsa saklamaz mı ? Oraya bir an önce gitmeliyiz.
Hasan: Öyleyse elinizi çabuk tutmalısınız. Sağlam yağmur geliyor. Akşam başlar.
İhsan Bey: Oraya gitsek bile onca toprağı kazıp ilerlemek ne kadar sürer sizce ? (Beş saniye kadar bir sessizlik.)
Hasan: (Aklına dahice bir fikir gelmiş gibi gözlerini gerdi. Sonra bunun delice olduğunu düşünüp kafasını salladı. Sonunda söylemeye karar verdi.) Floroantimonik asit.
Korcan: Ne ?
Hasan: Floroantimonik asit. Yeryüzündeki en güçlü asittir. Bir protonunu saf sülfürik asitten 20 kentrilyon kat daha iyi verebiliyor. Yani bu asiti oradaki toprağa serptiğinizde toprak, eriyerek açılır. Ama...
Fazıl: Ama ?
Hasan: Ama çok tehlikelidir ve sadece suyla tepkimeye girdiğinde enkazı eritebilirsiniz. Yani yanınızda su da götürmelisiniz.
Ender: Hayır, buna gerek yok. Oraya akşam gideceksiniz ve yanınızda sadece boş kovalar ve asit götüreceksiniz. Gece yağmur yağacağından nöbetçilere izin vereceklerdir. Orada kimse olmaz. Siz de kovalara yağmur suyu doldurup işinizi görürsünüz.
İhsan Bey: Harika! Çok iyisin Ender.
Furkan: (Fazıl'ın kulağına yaklaşarak.) Bundan bahsediyordum.
İhsan Bey: Korcan, Fazıl ve Abdulkadir akşam oraya gidip bir araştırsın o halde. Bu asit ne zaman hazır olur Hasan ?
Hasan: Bir saate her şeyi hazır ederim.
İhsan Bey: Tamam, güzel. Abdulkadir'i de alıp akşam bir bakarsınız. (İhsan Bey, odasına geçer.)


Akşam saatleriydi. Sağanak bir yağmur başladı.
Hasan: Kadir!
Abdulkadir: (Abdulkadir gelir.)Ne oldu, ne bağırıyorsun be!
Hasan: Malzeme hazır haydi yola çıkın.
Abdulkadir: Tamam tamam. Fazıl, Korcan!
Korcan: (Korcan ve Fazıl geldiler.) Ne bağırıyorsun be!
Abdulkadir: Malzeme hazırmış, hadi gidelim.
Hasan: Bakın asidi bu plastik kaba koydum. (Elindeki çiçek sulama kabını Abdulkadir'e uzattı.) Bak kesinlikle içine su girmesine izin vermeyin, asidi elinize sakın değdirmeyin.
Abdulkadir: Tamam tamam, anladık. İçmeyiz.
Hasan: Bak bu işin şakası yok!
Abdulkadir: Tamam bi sakin ol be. Üzerine kovayı ters koyarız olur biter.
Hasan: Tamam, öyle olur. Hadi yağmur dinmeden gidin.

Fazıl, Korcan ve Abdulkadir yola çıktılar. Enkazın bulunduğu yerde durdular. Yağmur almayan bir yere geçip kovayı kaldırdılar. Fazıl el fenerini enkazın arka kısmına doğru tuttu. Korcan 2 kovayı yağmur suyuyla dolduruyordu. Abdulkadir'se elindeki asidi dikkatlice tutuyordu. Kovalar doldu, korcan bir tanesini eline aldı. Fazıl Abdulkadir'e yıkıntıya asit serpmesini söyledi. Abdulkadir asidi her tarafa dağılacak şekilde bir kaç kez serpti. Korcan kovayı ileriye doğru hızlıca salladı. İşe yaramıştı. Önlerindeki kalıntılar eriyip çökmeye başladı. İlerleyip işlemi tekrarladılar. Bu şekilde sekiz dakika boyunca ilerlediler. Korcan bir kova dolarken öbürünü getirip döküyor, hızla hareket ediyordu. İşlemi bir kez daha tekrarladılar. Birden altlarındaki toprak hareket etti. Toprakla birlikte ileriye ve aşağıya doğru kaymaya başladılar.

Toprak durdu. Karanlıktı, zifiri karanlık.
Fazıl: Abdulkadir, Korcan, iyi misiniz ? Sesimi duyuyor musunuz ?
Korcan: Biz iyiyiz. Sanırım sen biraz daha geridesin. Feneri bulmaya çalış.
Fazıl: (Biraz aradıktan sonra bulur.) İşte burada. (Fazıl feneri yaktı. Ancak gördükleri şey karşısında üçü de dehşete düştü. Karşılarında dev bir örümcek vardı.)
Korcan hemen silahını çekip örümceğe ateş etti ama tutturamadı. Örümcek Korcan'ın üstüne atladı. Abdulkadir çevik bir hareketle sırtından ecel getirenini çıkarıp örümceğin bacaklarından birini uçurdu. Örümcek kaçtı. Üçü de sakinleşmeye çalıştı. Fazıl ışığı ileri doğru tutuyordu.
Abdulkadir: İnanamıyorum.
Korcan: Evet, hol. Demek gerçekmiş.
Abdulkadir: Hayır, ona değil. Iskaladın!
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 1.12 [HOL]

Kıyametin ardından İstanbul'da pek çok deyim, özdeyiş ve çeşitli tekerlemelerle bilmeceler türetilmiştir. Bunların içinde kıyamete dair bazı figürler, efsaneleşmiş terimler bulunur. Hol de kıyamet sonrası İstanbul'unun Kaf Dağı'dır. Gerçekte böyle bir yer yoktur ama halkın konuşmalarında sıkça kullanılır. En azından gerçek olduğundan insanların haberi yoktur.

Fazıl: Korcan, yaralanmışsın.
Korcan: (Sağ kolundaki devasa diş izlerini farketti.) Ufak bir sıyrık.
Fazıl: Sen burada uzan, Kadir ve ben ileriye bir göz atıp gelelim.
Korcan: Lüzum yok. Ben de geleceğim. (Fazıl ısrar etmedi.)
Fazıl: Tamam, şimdi ilerlemeliyiz.
Abdulkadir: Örümceğin boyunu hatırlatmak isterim.
Korcan: Ne o ? Korktun mu ?
Abdulkadir: Sen konuyu değiştirme, ıskaladın.
Korcan: Aniden çıktı, neye uğradığımı şaşırdım.
Fazıl: Her neyse! İlerlemeliyiz, haydi.

Fazıl, Korcan ve Abdulkadir zifiri karanlık mağara içerisinde el feneri yardımıyla ilerlemeye başladılar. Bir müddet sonra yol ikiye ayrıldı. İleri ve ya sağa doğru gitmeliydiler. Düz gitmeyi seçtiler. Yıllardır kimsenin girmediği holün toprağı zamanla çamurlaşmış, kayıyordu. Mağara sola kıvrıldı sonra sağa sonra tekrar sola. Önden Abdulkadir, arkadan Fazıl ve Korcan gidiyordu. Abdulkadir, bir sütuna sırtını yasladı, "Dikkat! Burası yokuş ve çok kaygan." dedi. Korcan da Abdulkadir'in yanına geçmişti. Fazıl etrafını incelemeye çalışıyordu. Mağarayı incelemeye öylesine dalmıştı ki Abdulkadir'in uyarısını duymamıştı. Birden ayağı kaydı. Aşağı doğru sürüklenmeye başladı. Abdulkadir zıplayıp Fazıl'ı ayak bileğinden yakaladı. Korcan da Abdulkadir'i ayağından yakaladı, bacaklarını sütuna sardı.

Abdulkadir: Fazıl, iyi misin ? (Elinden kaçıp önünde sürüklenen el fenerini uçurumdan düşerken son anda havada tutmuştu. Elindeki fenerle birlikte uçurumda sallanan Fazıl şoka girdiğinden ilk soruya cevap verememişti.)
Fazıl, bana cevap ver!
Fazıl: (Kulakları yırtarcasına bir çığlık patlattı.) Erg!

Fenerin aydınlattığı yer uçurumun dibiydi. Mor dumanları gören Fazıl aklını oynatacak gibiydi. Az daha Abdulkadir'e ayağını bırakmasını söyleyecekti. Erge kavuşmayı o kadar çok istiyordu ki... Canı pahasına bile olsa onu almalıydı. Ama nasıl ? Bulunduğu tehlikeyi unutmuştu bile. Kendine geldi. Erg bir yere kaçmıyordu ya! Önce buradan kurtulmalıydılar.
Fazıl: İyi misiniz ?
Korcan: Ben pek iyi değilim. Kolumda güç kalmadı.
Abdulkadir: Diğer kolunla... Has... Ta-tamam Fazıl şu feneri sol tarafa tut, sağlam bir yer bulmaya çalış.
Fazıl: (Elindeki feneri sol taraftaki kayalığa tutar. Sağlam bir taşı gözüne kestirir.) Buldum.
Abdulkadir: Tamam, seni oraya doğru sallayacağım, kayayı tutmaya çalış. (Abdulkadir, Fazıl'ı sallamaya başladı.)
Fazıl: Tamam, tuttum. (Fazıl tırmanarak bir taşın üstüne çıktı. Taşı tuttu ve ileriye doğru uzanarak Abdulkadir'e elini uzattı.) Haydi!
Korcan sırtüstü olduğundan yüzü yukarıya dönüktü. Fazıl'ı ve Abdulkadir'i göremiyordu. Artık çok yorulmuştu. Bir anda gözüne bir şey çarptı. Bir örümcek yukardan Fazıl'a doğru yaklaşıyor ama Fazıl bunu farkedemiyordu. Korcan son gücünü topladı. Yaralı koluyla belinden tüfeğini zar sor çıkardı. Kolunu kaldırmaya çalıştı ama canı çok yandığından yapamadı. Bir daha denedi. Kolunu kaldırdı. Kıpkırmızı olmuştu, alnındaki damar şişmiş, görünüyordu. Eli titrediğinden nişan alamıyordu. Abdulkadir örümcekten haberdardı ama Fazıl'ı korkutmamak için söylemiyordu. Bir elini ona uzatırken diğer eliyle sırtındaki ecel getireni tutuyordu.

Abdulkadir Fazıl'ın elini tutmayı başardı, ayağı Korcan'ın elinden kaydı. Örümcek ağzını açmış Fazıl'ı ısırmak üzere. Korcan çektiği acıdan ve Abdulkadir'i elinden kaçırdığı için sinirinden avazı çıktığı kadar bağırdı. Titreyen elinden geldiğince nişan aldı, ateş etti. Örümcek yaralandı ve Fazıl'ın yanına düştü. Kalkıp onu ısırmak için atıldığı anda Abdulkadir kılıcını gövdesinin altından soktu. Örümceği aşağı çekerek uçurumun içine yolladı. Fazıl Abdulkadir'i yukarı çekti. Korcan'ın canı çok yanıyordu. Tüm vücudu titriyordu. Titreyen sol koluyla kendini doğrulttu. Bu gücünün son raddesiydi. Artık kolunu kaldıracak gücü yoktu. Abdulkadir ve Fazıl dikkatle Korcan'ın yanına gittiler. Korcan'ın bacaklarının bağı çözüldü. Abdulkadir düşmesini engellemek için ona sarıldı. Sonra sırtladı. Hol girişine doğru yola çıktılar.

Saat çok geç olmuştu. Kurt Pasajı'nda kimse kalmamıştı. Pasaj içindeki taşlar sayesinde 7-24 aydınlık olurdu. Ama dükkanların kendi aydınlatması bulunur. Hiç bir dükkanın ışığı yanmıyordu, Evsizlere Yardım Derneği dışında. Herkes masada korkuyla bekliyordu. Fazıl, Abdulkadir ve Korcan çok geç kalmıştı. İhsan Bey artık dağılmaları gerektiğini biliyordu. Görevini yapmak için ayağa kalktı. Tam ağzını açtı ki kapı pervasızca açıldı. Bu Abdulkadir'di. Herkes ayağa kalktı.

Abdulkadir: Buna inanamayacaksınız!
Ender: Yoksa ?
Abdulkadir: Evet, Korcan ıskaladı! (Herkes yüzünü astı, dişini sıktı. Abdulkadir'den erge dair bir açıklama beklediklerinden böyle saçma bir cümle duyunca sinirlendiler.) Ha bir de, ergi bulduk. (Herkes gözlerini gerdi, şaşkınlıktan konuşamadılar.)
Açık kapıdan sırtında taşıdığı Korcan'la birlikte Fazıl girdi.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
SERDARBEY
İstihbarat Üyesi
İstihbarat Üyesi
Mesajlar: 1503
Kayıt: 04 Şub 2010 23:33
Sunucu: Tılsım
Klan: Lodos
Konum: Ankara Merkez
İletişim:

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen SERDARBEY »

Kardeşim ellerine ve emeğine sağlık gercekten çok hoş ilk kez okudum bunları 👏👏👏👏👏👏👏


Şu yeni güncellemedende biraz bahsetsen 😂
Kullanıcı avatarı
cCckorcancCc
Cin Avcısı
Cin Avcısı
Mesajlar: 168
Kayıt: 13 Nis 2012 20:11
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Raiders of Anatolia

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen cCckorcancCc »

Kadir benle çok uğraşıyor. Bir dahaki ıskam onu bulmalı =D
Resim
Resim
Resim

Kod: Tümünü seç

https://www.youtube.com/watch?v=k6iM76DweoY
Cevapla