İhtiyarın Soz Sözleri

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Cevapla
Camanbey
Acemi Savaşçı
Acemi Savaşçı
Mesajlar: 1
Kayıt: 14 Ağu 2016 18:34
Sunucu: Teşkilat

İhtiyarın Soz Sözleri

Mesaj gönderen Camanbey »

Sisli ve sakin bir akşamüstüydü, hava karardı kararacak. Tecrübeli büyücü sakin adımlarla yürüyordu Eminönü kaldırımlarında. Yeşil elmas ve altın karışımından yapılma pek bir gösterişli ve pahalı mı pahalı asası vardı elinde. Son dönemlerde maneviyatı pek önemsemez oldu bu büyüyle uğraşanlar. Gösterişli ve pahalı asalar kullanma eğilimindeler. O eski asalar, güçlü nefeslerle okunarak efsunlanmış, kaybedilmiş canların ve verilmiş savaşların maneviyatını taşıyan asalara bakan kalmamıştı artık. Düşünceliydi büyücü, sakin sakin yürüyordu. Günlerdir ağız tadıyla bir savaşa girmemişti. Derken uzaktan gelen uğultuları duydu ve kafasını kaldırdı.


Kafasını kaldırmasıyla gözlerinin fal taşı gibi açılması bir oldu. Defansif savaşıyla, estetik dövüş teknikleriyle, düşmanını tanıyıp ona nasıl darbe indireceği konusunda tam bir efsane olan ve böylece ''Ayna'' lakabıyla tüm Eminönü ve hatta Meteor Bölgesinde namını duyurmuş adam inanılmaz bir deparla karşıdan ona doğru geliyordu. Saniyenin onda biri bir süre onu düşman zannederek hemen sıkıca asasına sarıldı ama sonra onun yoldaşı Ayna olduğunu fark etti ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ayna büyücüyü gördü karşıdan; ve var gücüyle bağırdı:
- Çabuk saklan! Lodoslar!
En az 15 yüksek rütbeli kişiden oluşan bir Lodos ordusu Ayna'nın peşindeydi. Bu yaman rakibi yalnız yakalayıp, ondan ebediyen kurtulma niyetindelerdi anlaşılan.


Usta büyücü ne olduğunu anlayana kadar Ayna onu sollayıp geçmişti bile. Orta yaşlarının biraz üstünde olan bilge büyücünün zaten koşarak kaçması pek olası gözükmüyordu. Elindeki ağır asa, kırlaşmış, uzun ve birbirine karışan saç ve sakalındaki yorgunluk buna izin vermiyordu. Usta büyücünün adeta o anda hayatı bir film şeridi edasıyla gözünün önünden geçti. Verdiği destansı savaşları düşündü. En korkulan, en acımasız mahluklara karşı verdiği savaşlarda insanoğlunu galip çıkarmış, şimdi de kendi türü tarafından katledilecekti. İşte en çok mahveden düşünce buydu onu, ölüm korkusu değil. Yanağından bir damla yaş süzüldüğünü hissetti ihtiyar. Koşmayı bıraktı ve duraksadı. Kaşları çatıldı birden. Az önceki halinden eser yoktu sanki. Fevri hareketleriyle meşhur usta büyücü, birden sinir küpüne dönmüştü. İki eliyle şaşaalı asasını sıkıca kavradı ve göğüs hizasında yere sabitledi. çatıların kaşlarının altındaki kan çanağına dönen gözlerini yumdu bir anlığına.


Ayna attığı depardan yorgun düşmüş yavaşlamıştı. İyice nefes nefeseydi. Duraksadı ve ellerini dizlerine koyarak rüku hareketinde soluklandı. Arkasına dönüp baktı, hareket yoktu. Savaşçı soluklandıktan sonra kafasına dank etti. İhtiyar büyücü arkasında kalmıştı. Hem de Lodos'ların geldiği tarafta. Birden kan beynine sıçradı Ayna'nın. Nasıl böyle bir şey yapabilirdi, bu kadar bencilce davrandığı için kendine çok kızdı. Yoldaşını umursamadan koşarak kaçıyordu resmen. Bunca verilen madalyanın, bunca kazanılmış dostlukların ne önemi kalırdı böyle? O savaştığımız iğrenç mahluklardan ne farkımız kalırdı? Böylesine karmaşık hisler içinde Ayna yeri göğü inleten bir nara attı... Etrafında ne kadar ufak tefek iğrenç mahluk ne kadar insan varsa dondu kaldı ve sesin geldiği yöne baktılar. Ayna hangi hızla kaçtıysa Lodoslardan; şimdi aynı hızla üstlerine doğru koşuyordu. Öyle bir depar attı ki arkasında hatrı sayılır bir toz bulutu oluşturuverdi.


Usta büyücü asasına sımsıkı tutunmuş bir şeyler mırıldanıyordu. Anlaşıldığı kadarıyla Latince sözlerdi bunlar. Pek az büyücünün kullandığı bir dildir Latince ve çok köklüdür. En eski ve güçlü büyülerin dilidir. İstanbul'da bu tarz büyüler bilen büyücülerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. İhtiyar sözleri bittiğinde müthiş bir kararlılıkla açtı gözlerini. Karşısında sayılarını tahmin edemediği kadar Lodos duruyordu. Ellerinde asalarıyla tecrübeli büyücüler, üstat şifacılar... Göz kamaştıran silahlarıyla ürkütücü savaşçılar... Kafasını kaldırdığında etrafının sarılmış olduğunu fark etti büyücü, çember gibi çevrilecek dört bir yanını sarmıştı Lodoslar. Bu sefer sahiden son savaşıydı her halde.Efsaneleşmiş kadim hidralarla savaşa girmişti, son savaşı olabileceğini düşünerek. Meran labirentlerinde son anlarını yaşayabileceğini düşünmüştü, insanlık için savaşmıştı korkusuzca. Şimdi sonu yine insanoğlu olacaktı. Bu sefer öleceğini biliyordu ihtiyar. Ama kanının son damlasına kadar savaşacağını da biliyordu. Etrafını saran kibirli kalabalığın arasından iri mi iri bir adam öne çıktı. İhtiyar o an tanıdı Katil Fırat'ı. Hayatta en iyi bildiği şey öldürmek olan Katil'in namı bu üstat büyücüye de ulaşmıştı. Öne çıktı ve konuştu: ''Vay vay vaaay... Caman Bey'ler de buradaymış.'' diyerek oldukça keyfi yerinde bir şekilde kahkahayı patlattı. ''Meşhuuuur Caman Bey, demek kaderde böyle karşılaşmak varmış. Kim derdi ki yedi düvele nam salmış, efsane büyü ustasının sonu böyle Eminönü'nün orta yerinde, çaresizlikten asasına sarılmış bir şekilde olacak'' dedi ve elindeki devasa kılıcı havaya kaldırdı.


Artık hava iyice kararmıştı. Bu kasvetli geceye büyük bir zevkle çökmüştü karanlık. Ayna var gücüyle koşmuştu geldiği yoldan geriye. Gücü tükenmişti, zor günler için ayırdığı antilop emsali iksir geldi aklına ve ceketinin iç cebinden çıkartarak dikti kafaya. Gücünü yine toplamıştı Ayna. Var gücüyle koşmaya devam etti...


Katil'le birlikte bütün Lodos'lar silahlarını kaldırdı. Katil'den acı bir savaş narası yükseldi. Tiz ve gecenin karanlığını bir ok gibi delen nara yankılandı Eminönü'de. Ardından liderlerini cevapsız bırakmadı Lodos ordusu. Naralar ve çığlıklar yükseldi. Çember yavaş yavaş daralmaya başladı. Caman Bey oldukça sakin görünüyordu. Adım adım, avlarının avuçlarının içinde olmasının verdiği rahatlıkla tadını çıkartarak yaklaşan Lodoslar, oldukça kararlı görünüyordu. Çember iyice daraldı ve Katil'in kılıcı artık ihtiyar Caman'ın yanındaydı. Son kez havaya kalktı kılıç... Caman Bey kafasını kaldırdı hafifçe... Alay edercesine gülümsedi. Aniden göğü inleten bir nara attı. Oldukça tok sesiyle derinden duyuldu ses, asasını iki eliyle havaya kaldırıp, güçlü bir şekilde yere vurdu usta büyücü. Bugüne kadar görülmüş en büyük Ateş Çemberi'ni yarattı. Bütün orduyu içine alan çember geceyi pasparlak aydınlattı. Büyük bir gümbürtüyle yerden yükselen ateş, parladı ve yanına canlar alarak söndü ve uzaklaştı. Katil donakaldı. Şaşkınlıktan tutuldu sanki. Kimse böylesine bir şey beklemiyordu bu ihtiyardan. Olayın şokunu atlatan Katil sağına soluna bakındı, yere yığılıp kalan arkadaşlarını gördü. Yüzünün aldığı şekli tarif etmeye kelimeler yetmez. Zaten görmeyin daha iyi... Öylesine sinirlendi ki büründüğü hal insansı değildi!


Caman Bey yaptığı bu ses getiren büyüden sonra bitkin düşmüştü, asasını yere düşmemek için destek olarak kullanıyordu adeta. 1 saniye önceki o güçlü adam, yerini çaresiz bir ihtiyara bırakmıştı. İşte şimdi ölmeye hazırdı. Yaptığı onca şey, Teşkilata verdiği onca emek... Boşuna yaşamamıştı Caman Bey, bu dünyadaki görevini yerine getirmişti, yeni nesile devrediyordu bayrağını, sadece tören biraz kanlı olacaktı o kadar. Katil öyle bir bağırdı ki, onun dışındaki her şey sustu, durdu. Herkes kilitlendi ve sözü Katil'e bıraktılar. Sol eliyle ihtiyarı sol omzundan kavradı Katil, sağ elindeki devasa kılıcı tam karnının ortasından soktu bir hamleyle. O anda sağ kalan ne kadar adam varsa tüm güçlerini yağdırdılar yaşlı adamın üstüne. Gecenin karanlığından eser kalmamıştı. Havada uçuşan büyüler, menzilli silahlardan çıkan mermilerin kıvılcımı tüm Eminönü'yü aydınlatmıştı. Bütün saldırıları ayakta dimdik durarak yiyen Caman Bey'in sol omzundaki elini çeken Katil geriye bir adım attı. İhtiyar dizlerinin üstüne çöktü, asası hala dimdik duruyordu bu kıyamet yerinin ortasında. Etrafındaki çember yavaş yavaş dağıldı artık; yaralılar sağlamlar, kim kaldıysa geride birbirlerine destek vererek kalelerine doğru yol aldılar.


Nefes nefese kalmış bir halde çaresizce ihtiyara yetişmeye çalışan Ayna, olanları gökyüzüne yansıyan ışık şöleninden takip ediyordu. Sonunda ufukta göründü bu kargaşa. Son bir umutla, kalan son enerjisiyle kalabalığa doğru koştu savaşçı. Yaklaştıkça umudunu kaybediyor, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Burada meydan savaşı mı olmuştu? Yoksa Arzın Çocukları yetişti ve bizim ihtiyarı yalnız bırakmadı mı? Kalabalığı geçerek yerde diz çökmüş Caman Bey'i gördü, yanına gitti. Büyücü tam geriye doğru yığılacaktı ki Ayna onu tuttu ve kollarıyla destekledi. Caman Bey'in ölmekte olan bedenine baktı ve o koca savaşçı, usta dövüşçü göz yaşlarına hakim olamadı. Ağlıyor bir yandan da durmadan özür diliyordu: ''Özür dilerim üstat! Yetişemedim. Her şey benim suçum.'' Caman Bey'in tükenmekte olan suretinde ufak bir gülümseme belirdi. Son nefesinde zar zor dudakları mırıldandı son kez. ''Güzel olan yaşadığımızdır, bir gün öleceğimiz değil! Biz Arzın Çocukları'yız, yeryüzünde doğduk yeryüzünde öldük, buraya aitiz, hepimiz barış için savaşalım, güzel anılar bırakalım arkamızda.'' Kollarında can veren yoldaşına son vedası değildi belki bu savaşçının. Öteki dünyada bir araya gelip güzel günleri yas edeceklerdi belki de. Bu usta savaşçı da dostundan fazla ayrı kalmayacaktı. Gecenin karanlığını son kez aydınlatacak olan Katil'in çiftesi Ayna'nın kafasına dayanmıştı. Kollarındaki arkadaşına bakan savaşçı hazırdı artık. Yumdu gözlerini, son kalan göz yaşları da süzüldü kapalı gözlerinin arasından. Son kez aydınlandı gece. Sonra da sonsuza dek karardı...
Cevapla