ERG’LE SÖYLEŞİLER
Cantara’nın anısına..
Elinde yeşil tonlarında asasıyla çıkageldiğinde nefes nefese “Yok edilmesi gerek!” demişti yaşlı usta Rollens. “O’nu yalnız bıraktığım son günün sabahı gözlerimi kızıl bir gökyüzüne açtım. Ve inanın bana bir şehri kül edebilecek yıldırımları bırakın durdurmak, yavaşlatmak bile beni bayıltacak hale sokuyor!..”
Aniden patlak veren bu karmaşayla konsey havasına hakim olmuş uzun bir sessizlik, birkaç metre ötede ardından gizlice onları gözetlediği duvarı simsiyah etmeye başlayan yeşil alevlerle kaplamaya yetti ellerini. Hikayemize burada katılan bu genç kişi, kendini en tehlikeli erg ilimlerinin nüshalarında çalışırken bulduğu rüyalarında dahi bu kadar korkmamış olacak ki anlam veremediği tüm bu olanlar ve duyduklarının korkusuyla titredi, birden daldı içeri ve kendisi gibi beyaz saçlı, çıkık elmacık kemiklerine sahip lakin diğerlerinin aksine ona sanki yüzyıllardır hatırlamaya çalıştığı bir gerçeğin eşiğindeymiş gibi bakan yaşlı kurul üyesini, karşı koymak için çabalarken harcadığı enerjiyi hiçe sayabilecek muazzam bir güçle fırlatıp ölüme sürüklerken tereddüt etti, zihninde etrafında yarattığından çok daha büyük kopan tüm o fırtınalar eşliğinde döktüğü gözyaşına neden bulamadığı için. Ve devam etti kıyımına, tereddütlerle yıpranmaktan bitap düşmüş bedeninin bir yıldız kadar parlak ani ışıklarıyla kör etti zihinleri, kavurdu bedenleri; onlara belki de anlamsız gelen tüm o sorularını cevapsız bıraktıkları için. Yağmurları, kudretiyle içindeki yangını söndürmek için sicim gibi akıttığı gökyüzünde sönmedi alevi, niçin?
Böyle süregelmiş hayatında, gelip giden tüm o anılarla; artık yaptığı her şey için çaresizce sebep arayışına tanıklık eden rüyalarından sırılsıklam uyandığı günler şahit olsun bekledi genç kişi.. Artık onu yıldırmış uzun gecelerin esareti altında kendisine “o” der oldu, kendine itiraf etmeyi kabullenemeyeceği belki de tek bir sebepten varlığını reddetmek daha kolay görünmüştü.. Ve zaman, hünerlerini acımasızca kullanmaktan çekinmeyen eski dostu, çok uzun yıllar sonra benzerine her büyücü okulunda rastlayabileceğiniz; ama bir öğrenci odasına nispeten daha oval ve resmi kasvetli bir odada uyandırdı onu. Bitişikteki ahşap masada zamkla tutturulmuş, bir anı defterinin ayrı düşmüş sayfalarını andıran eski parşömenler.. Giyindi, her zaman yaptığı bir şeymişçesine rahat; yinede kendisine pek tanıdık gelmeyen, tereddütlü tavırlarla ilerledi. Son dersine -neden böyle düşündüğünü bilmese de, son zamanlarda baş göstermiş diğer meselelerine anlamlı bir neden bulmaya çalışmakla yeterince meşguldü- kendini yeşil alevlerin parmaklarının arasında kayarcasına ilerlerken bulduğu tedirginlikle girdi dersliğine öğretmen, anlatmaya başladı: “Evrende kimliği belirsiz çokça güç vardır, ama bunlardan biri var ki tarih boyunca ilgi alanımızı oluşturduğunu söyleyebiliriz, adına Erg derler; öyle ki bazen muzip, bazen itaatkar ve bazense kararsız.. Ama tek olandan ayrı, sahipsiz. Kendi doğruları vardır, kadim zamanlarda kararı verilmişlerden öte.” Kısa bir süre duraksadı, elinde bulunduğuna hayret ederek kavradığı yeşil alevlerle sarılı dişbudak asasının kah solgun ve seyrek, kah dolgun ve parlak ışığında kendisine kulak vermiş öğrencilerine dikti gözlerini ve ekledi: “Bunu hangi amaçla kullanacağınız sizin kararınız, ancak ergi yaratmak yok etmekten daha kolay değilken yapısı zaten kararsız sayısız taneciğe hükmetmeye çalışacağınız bu yolda sizlere son bir öğüdüm var, asla ve asla kararsız kalmayın! Eskilerin ilim irfanıyla hayat bulmuş kitapların tozlu sayfalarında şöyle bir söz geçer: “Erg’de geri dönüş yok! Tereddütle çağrılmış bir tek erg bulutu, hükmedeni için zamanda sonsuz tekrarlara yol açacak delikler yaratabilir..” Konuşurken ağzından çıkan, belki de kaçınılmaz bir kaderin habercisi tüm bu sözlerle, aniden odada yanlış giden bir şeyin, belki de bir varlığın düşüncesi sardı zihnini ve kimdi neydi sorularını dahi sormadan; yaşlı bedeninin el verdiğince konsey odasına koşturdu. Hayal meyal gördüğü bulanık görüntülerle, ruhuna nakşetmiş tek düşüncenin telaşıyla feryat ederek bağırdı onlarca insanın şaşkın suratlarına karşı: “Yok edilmesi gerek!..”