Hepinize tekrardan selamlar, eğer okumadıysanız öncelikle şu yazıyı okumalısınız:
Karaköy Senaryo Bölüm 1 - Ruh Taşları, Ruh Seyehati, Ruh Sineması
Karaköy Senaryo Bölüm 1 - Ruh Taşları, Ruh Seyehati, Ruh Sineması
*
*
*
*
*
Karaköy Senaryo Bölüm 2 - Laboratuvar ve Sonsuzluk
Uzun süren hazırlıklar ve neferlerimizin acımasızca katlettiği şef düşmanların ardından hikayemiz müthiş çarpıcılığı ile son gaz devam ediyor. Bir önceki yazımda bahsettiğim Konak-15'i hatırlarsınız. Karaköy'ün dar sokaklarından birinde 95 model seri üretim fareadamlardan biri idi. 95 yılında üretilmesine rağmen çok daha yaşlı gözüküyordu bu fareadam. Ve ilginç bir şekilde kendisinin Fehim olduğunu, bilinç aktarımını ve "sonsuzluğu" kendisinin keşfettiğini ve bunu Arzuhalci diye bir adamın notlarından yardım alarak yaptığını söylüyordu. Önceki yazımda bahsetmedim fakat bu fareadam bize "Çare Hastanesi"nden bahsediyor ve bir kapı kilidi numarası söylüyordu. Biz de bu bilgilerin ardından Fehim ile konuşup bilinç aktarımını tecrübe etmiş ve şimdilerde yaşlı bir insanın 50 sene önceki anılarına tanıklık etmiştik. Devamında büyük bir şok ile Arzuhalci'ye gitmiş ve o ana kadar öğrendiğimiz her şeyi anlatmıştık.
Arzuhalci Eskiler'e yani Meranvari Uygarlıklara merakını neferimizin yardımı ile gideriyor ve bizden öğrendiği her bilgiyi kendi tecrübe ve yetkinlikleri ile analiz ediyordu. İşte Ruh Taşları ile ilgili bir analizinde bu taşların çalışma mekanizmasının tek yönlü çalışmadığını, beden ve bilincin aktarılmasının farklı yollarla gerçekleştiğini yazmış. Fehim de bu notlardaki "bilinç" kısmını geliştirerek yeni ve esrarengiz bir icad yapmış. Bir önceki yazımda bahsettiğim Ruh Seyahati. Bu konuya en son tekrar döneceğiz.
.
.
Çare Hastanesi ve Yılan
..
Öncelikle söylemeliyim ki Karaköy'deki tüm konular en son bir noktada birleşecek. O yüzden bu konuya başlamadan önce size bir kaç ön bilgi vermek istiyorum. Gediz Bey'in kurduğu Lodos klanı bildiğiniz gibi insan ırkı dışındaki tüm ırklara düşman bir klan. İdeoloji olarak ırkçı bir mentaliteye sahip. İşte lodos klanı o meşhur patlamanın ardından bir zehir geliştirmiş. Fareadam soyunu tüketen bir zehir. Hepsini kısırlaştırmışlar. Farelerin bu kadar acımasız olmalarının ve insanlardan nefret etmelerinin sebebi bu. Bildiğin bir soykırım söz konusu. Fakat yakın zamanda "Yılan" lakaplı ve eski lodos mensubu bir biliminsanı bu zehire bir panzehir üretmiş. Saklandığı laburatuvarda bu panzehiri üretip farelerin soyunu devam ettirmesini sağlamış. Biz de bir takım görev zinciri ve ipuçlarıyla bu "Yılan" ı takip ediyoruz. Karakadın'ın yönlendirmesi ile tünelde bir kibrit kutusu buluyoruz. Çok sonralarda Fehim laf arasında bize "Kibrit Kutusunu buldun mu?" gibisinden bir zarf atıyor. Bize Yılan'ın kendisine çalıştığını ve bizim onu aradığımızı bildiğini, bizi kendisinin yönlendirdiğini söylüyor.
Konak-15'in bahsettiği Çare Hastanesi'ni Arzuhalci'ye anlattığımızda bize git bir bak diyor. Biz de bu hastaneyi buluyoruz. Karaköy bölgesindeki fanatik güçleri koruması altında bir sığınak var. Fanatik'lerin başındaki kişi olan Büyük Büyücü'yü öldürüp bu sığınağa giriyoruz. (Büyücü'yü kesmeden de girebilirsiniz fakat hikaye olarak öldürüp girdiğimiz varsayılmış.)
Bu sığınak görüntü olarak mısır çarşısı'nın altındaki Kenan kontrolündeki sığınaklara baya benziyor. Ama aynı yer veya yakın bir yer değil. Amacı bambaşka. İçeri girdiğimizde bizi dışarıdaki gibi Fanatik güçleri karşılıyor. Fakat başlarını öldürdüğümüz için daha korkaklar, güçsüzce saldırıyorlar. Daha sonra karşımıza bir kapı çıkıyor ve aklımıza Konak-15 in söylediği sayılar geliyor. Bu sayıları girip kapıdan içeri giriyoruz. Bu bölgede Gizitim güçleri mevcut. Gizitimler Fanatiklerden daha güçlü ve Hakir'in kıdemli asker grubu. Yani bölgeyi bizzat General Hakir koruyor.
Biraz ilerlediğimizde Başhekim isimli bir insanın ofisine giriyoruz. Girdiğimiz anda bağırıp çağırıyor. Bize defol burdan teşkilat uşağı gibi laflar ediyor. Onu öldürmekle tehtid ediyoruz ve susturuyoruz. Kendisi Hakir'in iyi biri olduğunu, farelere yardım etmek için burda olduğunu falan söylüyor. Ardından Yılan'ın yerini sorduğumuzda zaten Yüce Komiser'in bizim ile ilgileneceğini söylüyor ve Yüce Komiser ile karşı karşıya geliyoruz.
Komiser'i katlettikten sonra bir kaç grup Gizitim'i geçtikten sonra Yılan'ın bulunduğu laboratuvarı buluyoruz. Girer girmez karşımıza erge maruz kalmaktan derisi pul pul olmuş "Yılanvari" bir kadın çıkıyor.
Kendisine neden Yılan denildiğini anlıyoruz. Yanına geldiğimizde kadın(Yılan) bize saldırıyor. Her şeyi mahvettiğimizi söyleyip ağlıyor. Boğazını sıkıp onu öldürmeye yelteniyoruz. Karakterimiz onca katliamın ardından duygularını tamamen kaybetmiş. Sonra yine de kadını öldürmekten vazgeçiyoruz. Etrafta laboratuvar malzemeleri falan var. Ortalığı talan ediyoruz.
Daha sonra Yılan bize tekrar saldırmaya başlıyor. Yılan'a Fehim'i tanıyıp tanımadığını soruyoruz. O da tabii ki tanıdığını hatta onu buraya Fehim'in yolladığını söylüyor. Fakat Konak-15 hakkında bir şey bilmediğini söylüyor.
Buraya gelmeden önce Derin ile bir sohbetimiz olmuştu. Bize Perihan Hanım'ın nişanlısı Gediz Bey'e ölmeden önce yazdığı mektubu aradığını, bulursak mutlaka ona vermemizi istiyor. Sonuçta gazeteci. Bu sohbet sırasında Gediz için çalışan Falcı lakaplı bir biliminsanı olduğunu söylüyor.
Bahsedilen mektubu Yılan'ın tam yanında duvara yapışık bir şekilde buluyor ve okuyoruz.
Mektubu okuduktan sonra Yılan'a farelelere yardım etmesinin sebebinin bu mektup mu olduğunu soruyoruz. O da evet diyor. Lodos lideri Gediz Bey'in bile içindeki umut ışığı onun da Güneş'i olmuş. Lodos ilen yaptığı kötü şeylerin pişmanlığı ile kendisini erge vurmuş. Ölmeden önce de en azından bir umut fareleri kurtarmak istemiş. Mektubun fotoğrafını çekip bu dramatizeden beynimizi uzaklaştırıyoruz. Biz bir neferiz, duygusallığa yer yok! Ardından Konak'ın dediklerini hatırlıyoruz. Çare, Sonsuzluk. Bu kelimeleri düşünerek bir kapının önüne geliyoruz. Kapıda sonsuzluk işareti var. Aynı Konak'ın dediği gibi... Aynı Fehim'in arkasındaki masadaki işaret gibi...
İçeri giriyoruz.
İçerideki asistanlar gelmemizle beraber büyük bir panik halinde kaçıyor. Ürpertici bir yerdeyiz. İçerisi içinde fareadam olan bir çok tüp ile dolu.
Farelerin bir kısmı uyuyor bir kısmı ise sayıklıyor. İlerlediğimizde tüplerden birinin boş ve açık olduğunu görüyoruz. Üzerinde:
"Konak-15 Müşteri-1 (Kayıp, Acil durum)" yazıyor.
Olaylar yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor. Müşteri-1? Bu müşteri Fehim olmalıydı. Fakat neyin müşterisi? 95 doğumlu bir fare adam olan Konak-15 neden yaşlı görünüyordu? Bilinç aktarımı? Sonsuzluk? NASIL YANİ? BİR YERİNE GEÇME Mİ SÖZ KONUSU?
FARE YAŞLANIRKEN MÜŞTERİ SONSUZA KADAR YAŞAMAYA DEVAM MI EDİYOR? Sonsuzluk bu mu? Bu kadar ileri gidilmiş olabilir mi? Kendileri hep genç kalırken fareler onlar için yaşlanıp ölüyorlar mı? Bilinç aktarımını bu amaç için nasıl olur da kullanırlardı? Evet anlıyoruz... Sonsuzluk bu. Müşteriler bilinçlerini bu üretilen farelere aktarıyorlar. Frekans ayarı yapıldığında aktarılan bilince sahip beden yaşlanmaya devam ediyor. Müşterinin bedeni ise yaşamaya devam ediyor. (Bir önceki yazımdaki tahminim kısmen doğru çıkıyor. Altered Carbon gibi bir olay söz konusu.)
Odanın sonunda büyük kabloların gittiği bir başka oda var. Kabloların gittiği yeri takip edip o odaya ulaşıyoruz.
Bu odada kablolar yukarı doğru çıkıyor. Odanın içinde iletişim sunucuları mevcut. Burası bir iletişim merkezi olmalı. Anlıyoruz, bura ile dışarısının iletişimi bu oda sayesinde gerçekleşiyor. Duvardaki çizimi farkediyoruz. Burası tam olarak Mansur Bey hekyelinin arkasındaki uydu alıcısının hizası. Hakir ve GRC iletişimi bu sayede kuruyorlar.
Ortada büyük bir tezgah var. Fareler ne için kullanıldıklarının farkında bile değil. İçerideki biliminsanları farelerin yaşamına devam etmesi için uğraşıyorlar. Fakat aslında kullanılıyorlar. Dışarıdaki zenginler sonsuzluğa ulaşmak için onları kullanıyor. Hakir de bu işin içinde mi? İçimizdeki his içinde olduğundan emin.
Konu, Karaköy Senaryo Bölüm 3 - Fehim'in Sırrı - Grimsi Pembe (Hakir'in Sonu) ile devam edecek. Okuduğunuz için teşekkürler.