ERG (Kitap)

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Kullanıcı avatarı
AFRASiYAB
Sui Generis
Sui Generis
Mesajlar: 4405
Kayıt: 17 Eki 2014 18:50

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen AFRASiYAB »

Yaşamın diğer kıyısında sessizce yanımızdan akmaya devam ederken zaman, bâki kalan sadece kentimiz oldu. Ve kaderin cilvesi neticesinde bu kentte yaşamaya mahkum edilmiş bizler, köhnemiş zihniyetler arasında parlayan genç, yepyeni fikir ile umudun ne olduğunu anımsadık; asırlar sonra. Kaleminin de kılıcın kadar keskin olması dileğiyle Muhammed, yüreğine sağlık. :relaxed:
İletişim/Destek Formu | Hızlı Destek | Etkinlik Takvimi
Forum Kanalındaki Faydalı Konular

Ayın Etkinlik Ödülüne Sen Karar Ver!
İstanbul Kıyamet Vakti'nden Haberdar Olun!
Resim Resim Resim Resim
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

Desteğiniz için müteşekkirim. Ancak unutmayınız ki bu parlayan fikrin sahibi genç dahi, baştakiyle aynı değil. Kıyametin bir insana neler yaptırabileceğini hep beraber göreceğiz, o kişi dahi de olsa...
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.7 [CEZA]

- Korcan, Abdulkadir ve ekip çıktılar efendim.
- (Masasında, şakağına dayadığı parmaklarını yerinden oynatmadan) Tamam.

Çelebi odadan çıktı. Toplantının konusu Nureddin’in akıbetiydi.
Ender: Sizce ceza ne olmalı?
Fazıl: Sizce mi? İşlenen suç ve cezası kurallarımızda açıkça var.
Asım Bey: Neymiş?
Fazıl: (Ayağa kalktı.) Nureddin, sen Gizit Klanı’nın aleyhinde bir hata yaptın. Aynı zamanda klana büyük zarar vermiş oldun. Hatta yaptığın hatayla birçok askerimizin ölümüne sebebiyet verdin.
Furkan: Bu kadarı fazla. Nureddin’den bahsediyoruz, kendi askerlerinin ölümüne kasten göz yummuş bir onursuzdan değil.
Fazıl: Birincisi: Bunu hatayla yaptığını zaten belirttim. İkincisi: Bir komutanın kendi askerlerinin ölümüne göz yumması onun onursuz olduğunu göstermez, Furkan. Savaşta koşullar çok farklı stratejiler gerektirebilir.
Furkan: Yani sen buna göz yumardın, öyle mi?
Fazıl: Konuyu saptırmayalım.
Asım Bey: Peki cezası nedir?
Fazıl: (Başını önüne eğen Ender’e baktı.) Ceza belli.
Ender: Fazıl! Bir ayrıcalık tanıyamaz mısın? Sonuçta hatayla yapmış. Üstelik o bir As Gizit.
Fazıl: Benden adaletsiz davranmamı mı istiyorsun?
Furkan: (Masaya sert bir yumruk indirdi.) Cezası ne?
Fazıl: (Ender yutkundu, söylemeye çalışıyor ancak diline söz geçiremiyor gibiydi, sandalyesine yığıldı. Fazıl ellerini arkasında birleştirdi, bir heykelden bile daha duygusuz, hiç tereddüt etmeden) İdam...
Furkan: (Bir an yüz ifadesi değişti, boşluğa düşmüş gibiydi, afalladı. Başta kekeleyerek) İdam...
Asım Bey: (Cezanın idam olduğunu konuşulanlardan ve Ender’in halinden zaten çözmüştü. Durgun ama soğukkanlı) Başka bir yolu yok mu?
Fazıl: Hayır.
Asım Bey: Diyetini ödesem, para...
Nureddin: (Asım Bey’in sözünü kesti.) Hayır.
Fazıl: Böyle bir seçenek zaten yok.
Furkan: Saçmalık! Nureddin’den bahsediyoruz! Senin için hayatını o mağarada tehlikeye atmış adamdan! Bu davaya her şeyini vermiş olan adamdan... Senden öncede aramızda olan adamdan...
Fazıl: Bu kuralları beraber belirlemiştik. Ayrıca kurallarımız arasında hiçbir makam ve rütbenin kişiyi cezadan men edemeyeceği de var.
Furkan: Kurallarımız arasında hiçbir Gizit üyesinin başka bir Gizit tarafından öldürülemeyeceği de var.
Ender: (Yıkılmış.) Kurallara göre Nureddin artık Gizit değil, yani idam edilebilir. (Cümlesinin sonundaki iki kelime boğazında düğümlendi.)
Furkan: Nasıl yani?
Fazıl: Gizit’e ihanet eden veya Gizit üyelerinin ölümüne sebep olan kişi Gizit Klanı’ndan atılır. Diğer bir kurala göre de bu suçları işlemiş birinin cezası idamdır. (Bu cümlelerinin ardından Asım Bey, Fazıl’a bir kez daha hayran kalmıştı. Onun İhsan Bey’den bile daha zeki olduğunu düşünmeye başlamıştı.)

Sessizlik odaya hakim oldu. Herkes başını eğmişti, Fazıl dışında. Kimsenin Nureddin’in yüzüne bakabilecek cesareti yoktu, Fazıl dışında...
Fazıl: (Tekrar yerine oturmuş, masasındaki kağıtları karıştırmaya başlamıştı.) Son bir isteğin var mı?
Nureddin: (Boğazı düğümlenerek.) Kardeşlerime benim bir hain olduğumu düşündürmeyin. Başka bir isteğim yok.

***************

Onlarca Gizit üyesi insanların eğitilmesi ve geliştirilmesi için Yeni Kale1’de inşa edilmiş “Halk Binası”ndaki büyük salona toplanmıştı. Bir platformun üzerinde, ayakta Fazıl ve önünde diz çökmüş, elleri arkadan bağlı Nureddin vardı. İkisinin de yüzü kalabalığa dönüktü. Büyük salon ağzına kadar Gizitli doluydu. İnsanlar aralarında bir gizit üyesinin idam edilmesinin imkansız olduğunu konuşuyorlardı.

Fazıl ağzını açtığı anda kalabalık sustu. Fazıl Nureddin’in hatasını, artık Gizit olmadığından idam edilebileceğini bir bir anlattı.
- İdamı “Gizit Usülü” yapacağız, acı çektirmeden. Ne de olsa Nureddin bizim kardeşimiz ve Gizit’in şanlı komutanlarından biriydi. (Nureddin’e bakarak.) Son bir sözün var mı?
Yutkundu, önündeki kendisine acıyan onca klandaşına baktı. Bu büyük oluşumun ilk üyelerinden olduğu için kendisiyle gurur duydu. Artık ölmeye hazır hissediyordu.
- Gizit davası, dünyanın tek çaresidir ve kazanmaya mecburdur. Ancak müsterih olun çünkü Gizit, sizler gibi muhteşem neferlere ve Fazıl Bey gibi dahi bir lidere sahip oldukça mutlaka kazanacaktır. Yaşasın Gizit! Yaşasın davamız! Kahrolsun Domuz ve kirli emelleri!

Nureddin başını tekrar önüne eğdi. Tam yedi saniye sonra kulaklardan çok yürekleri parçalayan bir silah sesi duyuldu. Nureddin yere yığıldı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.8 [PARKTA YÜRÜYÜŞ]

Yağmur gök boşanırcasına yağıyordu. Korcan, Abdulkadir ve emirlerindeki ekip Meteor Şehri girişinde göründüler. Araçların aşağı inebilmesi için düzleştirilmiş bayırdan ilerlemeye başladılar. Cephe arkasına (eskiden İstihbarat Subayı’nın bulunduğu kısım) ulaştıklarında onları Gizit erleri karşıladı. Parktan gelen patlama ve ergcam sesleri kulakları deliyordu. Korcan ve savaş alanındaki görevli komutan anlaşabilmek için bağırarak konuştular:
- Durum nedir?
- Çok kötüyüz efendim, şu kodumun robotu bizi dümdüz ediyor. (Parmağıyla parkı işaret etti.)
- Askerlerini geri çek! (Abdulkadir’e dönerek) Abdulkadir!
- Söyle!
- 5 dakikaya giriyoruz!
- Toparlanın ulan köpekler! 5 dakikaya içerdeyiz!

Zaten donanımsal olarak hazır olan Gizitim ekibi derhal sıraya girdiler. Eğitimlerinde onlara savaş alanına uyum sağlamaları öğretilmişti. Bulundukları alana muhteşem bir hızla uyum sağladılar. Koridor dar olduğundan iki duvara yanaşarak birbirinden ayrı 2 grup oluşturdular. Muhteşem bir çeviklikle hareket ediyorlardı.

Korcan en öndeydi. Baltasını omuzundan indirdi, ateşleyebileceği bir şekilde tuttu.
- Hadi şu robotun devrelerine sıçalım!
Korcan büyüsünü yapmıştı, sanki ekipteki askerler gitmiş, yerlerlerine gözlerinden ateş saçan zebaniler gelmişti. Diş gıcırdama sesleri onca gürültüye rağmen nadir de olsa duyulabiliyordu.

Korcan yürümeye başladı. Ağır adımlarla yürüyordu. Kendinden o kadar emin görünüyordu ki her adımını sanki peşinden bir deprem gelecekmiş gibi atıyordu.

Nişan aldı, robotu omuzundan vurdu ardından maskesini taktı. Bu sırada Gizitim fevkalade bir organizasyonla parktaki arabaların ardında siper alıp çatışmaya başladılar. Her atışları neredeyse kusursuz denebilecek isabetler alıyordu. Korcan Robota bir kez daha ateş etti, bu sefer ki, makinenin kaburga sayılabilecek bölümünün sol tarafına isabet etti. Robot, 2 adım sendeledi. Yavaşça doğruldu, Korcan’a ateş etti. Korcan müthiş bir çeviklikle yanmakta olan bir aracın arkasına atladı. Siper almıştı ancak düşman safları sağında kalıyordu. Hasar almaya başladı, Teşkilat erleri ergcamlarını Korcan’ın üstüne boşaltıyorlardı.

Dikkati siperdeki düşman askerlerinin üzerine yöneldi. İsabetli bir atışla siperi darmadağın etti. Dikkati düşman siperinin üzerindeyken boş kalan robot araca en büyük silahını ateşledi. Korcan patlamanın etkisiyle 15 metre geriye uçtu. Duvara çarptı, yere düştü.

Gücünü toplamaya çalışıyor gibiydi. Sanki son bir numarası vardı. Çektiği acı ve yorgunluğu yüzünden belli oluyordu. Abdulkadir’e gözüyle işaret etti. Abdulkadir aracın arkasından atılmaya hazır bir şekilde beklemeye başladı. Robot silahını Korcana çevirmiş, yeniden ateşlemek üzere dolmasını bekliyordu. Az sonra silah bir tür mekanizma sesi çıkarmaya başladı. Korcan ayağa kalktı, silah ateşlenmeden hemen önce yerini değiştirmeyi tasarlamıştı. Aksi takdirde kurtulmasına imkan yoktu. Silah sonunda doldu, robot silahı ateşledi. Korcan, Abdulkadir’e bağırırken saklandığı yerden çıkıp koşmaya başladı ama geç kalmıştı. Mermi patladı, etrafı yoğun bir duman kapladı. Korcan patlamanın etkisiyle dumanın içine savruldu, gözden kayboldu.

Abdulkadir öfkeyle haykırarak yerinden fırladı. Robotun arkasından hızla yaklaşırken kılıcının vanasını açtı. Alev alan kılıcını robotun sağ bacağına savurdu. Bacak kulakları mahveden bir gıcırdama sesiyle koptu. Makine öylece devrildi. Olduğu yerden silahlarını Abdulkadir’e doğrultmaya çalıştı ancak Abdulkadir hızla robotun üzerine tırmandı, kafasına kadar koşup aşağı atladı. Havadayken robotun kafasını gövdesinden ayırdı.

Önce Abdulkadir yere indi sonra kafa, hemen yanına. Korcan aklına geldi, dumana baktı. Duman yavaşça dağıldı, Korcan görüldü. Sırtüstü yatıyordu, ağır yaralanmıştı. Zırhı dağılmıştı. Abdulkadir hemen yanına koştu.

Korcan: (Abdulkadir’in dizinde, acı ve yorgunluktan belli belirsiz) Becerdin mi?
Abdulkadir: (Korcan’a merhamet dolu gözlerle acıyarak bakıyordu.) Kafasını kopardım!
Korcan: İyi iyi, formundasın.
Abdulkadir: Sen değilsin ama, şu haline bak!
Korcan: Yaşlanmış olmalıyım.

Korcan sessizce güldü sonra bayıldı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.9 [BİLİM FEDAİLERİ]


Gözlerini açtı. Yatağından kalkıp civarda dolaşmaya başladı. Üzerinde hasta kıyafetleri vardı ama diğer hastaların yanında değildi. BGKB’de, kendi odasındaydı. Zırhını odasının her zamanki yerine yerleştirmişlerdi. Zırhına baktı, çizilmiş, kırılmış, soyulmuş olduğunu gördü. Parkı hatırladı, derhal üniformasını giydi. Toplantı odasına gitti, sadece Ender vardı. Ender hiçbir şey okumuyor, öylece oturmuş bekliyordu. Çok durgundu. Korcan bunca yıldır ilk defa Ender’i böyle görünce parkı kaybetmiş olabileceklerini düşünüp korktu.

- Ender?
Ender, Korcan’ın sesini duyar duymaz ayağa kalktı.
- (Sahte olduğu çok bariz bir gülümseme takındı.) Demek kalkmışsın, her zaman ki gibi çok hızlısın.
- (Gülümsemeyi becerememesinden ters giden bir şeyler olduğunu anladı.) Parkı kayıp mı ettik?
- Ne? Hayır hayır, parkta çok iyiydiniz dostum. Makineyi perişan ettiniz.
- Sorun ne o zaman?

Ender durumu gizleyemeyeceğini anladı. Zaten gülümseme namına hiçbir şey taşımayan ifadesi kayboldu, yüzü düştü, sandalyeye çöktü. Sanki konuşmaya çalışıyor ama beceremiyordu.
- Abdulkadir’e mi bir şey oldu?
- Hayır dostum, hayır. Bunu sana nasıl söylerim bilmiyorum. (İç çekti.) Nureddin cezasını aldı.
- Bunun için canını bu kadar sıkmana ne gerek var? O hala bir As Gizit. Cezasını bir şekilde hafifletiriz, idam edilmedi ya!

Ender, bu cümlenin ardından Korcanın yüzüne dolu gözlerle, ağlamaklı baktı. Korcan sendeledi. Nureddin’in idam edildiğini anlamıştı. Nefes alışverişi hızlandı. Masaya iki yumruğunu birden sertçe vurdu, öylece durdu. Daha hızlı nefes alıyordu. Öfkeyle bağırıp hızla kapıya yöneldi. Kapıyı sertçe açtı, dışarı çıktı. Ender arkasından gitmesi gerektiğini biliyordu ama sanki bacaklarına söz geçiremiyordu.

Fazıl labaratuvardan henüz dönmüştü. Masasında, çalışmalarını kontrol ediyordu. Kapı sertçe açıldı, Korcan içeri daldı.
- (Bağırarak) Nasıl yaparsın bunu?

Fazıl ürktü, elindeki kağıtları masanın üstüne düşürdü. Gözlüğünü çıkardı. Korcan bağırdığından odaya giren muhafızlara eliyle çıkmalarını işaret etti.
- Sakin ol.
- Nureddin ulan Nureddin! Belki de aramızda ki en şerefli adamdı o! Hayatını kutaran adamı öldürecek kadar aşağılık bir herif misin sen ha?
- Bunun yapılması gerekiyordu. Ceza buydu. Her acizliğimizde bize olan güven azalır. Bu idam ile hem adaletimizi kanıtladık hem iktidarımızın sağlamlığını pekiştirdik hem de rütbesi ne olursa olsun Gizit’e ihanet edenin cezasını çekeceğini...
- (Sözünü kesti.) İhanet mi? Demek ihanet ha! Ona oyun oynadılar, sen de biliyorsun.
- O halde bunu yapanı bul da adaleti sağlayalım.

Kapı tıklatıldıktan sonra içeri bir muhafız girdi.
- Efendim, bir fedai geldi. Size iletmesi gereken bir gelişme varmış.
Fazıl: Tamam, dışarı çık.
Korcan: (Şaşkın ama hala öfkeli) Ne fedaisi?
Fazıl: Yetenekli birkaç öğrenciden her şeylerini davamız için feda etmelerini istedim, seve seve kabul ettiler. Böylece Gizit Klanının bir kuruluşu olan Bilim Fedaileri’ni kurmuş bulunduk.
Korcan: Labaratuvardakilerin nasıl bundan haberi olmuyor?
Fazıl: Görev yerleri labaratuvar değil.
Korcan: Öyleyse ner...
Fazıl: (Sözünü keserek) Bu bilgi için yetkin yok. (Korcan’ın yüzündeki korkunç şaşkınlığın kaybolmasını beklemeden) Şimdi gitmeliyim, sakinleşince tekrar konuşuruz.

Fazıl odadan çıktı. Korcan masaya oturdu, ellerini başına koydu.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.10 [UÇAN GİZİT]


- Fazıl ne demek istiyor Ender?
- Ne diyormuş?
- Fedailer de neyin nesi?
- (İç çekti.) Ben de senden fazlasını bilmiyorum.
- Neymiş bildiğin?
- Birkaç öğrenciden oluşuyor, sanırım 18 kadar kişi. Sarnıçta yeni bir labaratuvar oluşturmuşlar. Bana da bu kadarını söyledi.
- Ne sarnıcı? (Ender kalakaldı. Korcan’ın bunları bilmediğini anladı ve söylemekle büyük bir hata yaptığının farkına vardı. Korcan bakışlarını Ender’in suratından boş bir noktaya doğru kaydırırken aydınlandığı gözlerinden belli oluyordu. Deminkinden daha kısık bir sesle) Yerebatan Sarnıcı.

Masaya yumruğunu vurdu, ceketini alıp çıktı.

****************

Abdulkadir sipere sırtını dayamış, çıkmak için ufak bir fırsat bekliyordu. Ergcamlar üzerlerine sağanak gibi yağıyordu. Buğra’ya yaklaşmasını işaret etti. Çelebi yavaşça sürünerek yaklaştı.
- (Sesini duyurabilmek için bağırarak) Düşman hattına geçmemi sağlamalıyız!
- Ateş çok yoğun efendim! Akbabalar (dron kullananlardan böyle bahsediyorlardı) rahat vermiyor! Başımızı kaldırmadığımız halde 8 şehidimiz, 17 yaralımız var!
- Hay sokayım!

Korcan’ın öbür tarafındaki bir asker konuşulanları duydu. Dişlerini sıktı, gözleri alev aldı. Parkın duvarlarından birinde gördüğü demir parçalarına tırmandı. Fırsat kolluyor gibiydi. Az sonra yakınından geçmekte olan bir drona atlamayı düşündü ancak dron kendisiyle hemen hemen aynı yükseklikteydi, atlayamayacağını anladı. Tırmanmaya devam etti. Yeterince yüksekte olduğunu düşünerek beklemeye başladı. Bir tanesini gözüne kestirdi, evet ona kesinlikle atlayacaktı. Dron kendisine yaklaştığında atladı ancak hızını yeterince iyi hesaplayamadığından ıskalayıp yere düştü. Sipere düşmediğinden saniyeler içinde bedeni ergcamlarla paramparça oldu.

Bir asker, alçaktan uçan bir akbabayı haklamayı başardı. Dron siperlerin arkasına düştü. Korcan, Çelebiyle araca yaklaştı.
- Bunu kullanmayı bilenimiz yok değil mi?
- Hayır efendim!

Abdulkadir aracı biraz inceledikten sonra kaldırdı ve hızla içine atladı. Aracı çalıştırmayı başardı. Biraz yerde sürüklendikten sonra aracı havalandırmayı becerebildi. Sürekli olarak duvara çarpıyordu. Araç düşman siperini geçince indirmeye çalıştı, dron hızla alçalmaya başladı. Abdulkadir dronu indiremeyeceğini anladı. Yere iyice yaklaşınca atladı. Dron patladı, Abdulkadir yerde yuvarlandı.

Müthiş bir çeviklikle fırlayıp kılıcını savurmaya başladı. Savururken vanasını açtı, kılıç alev aldı. Etrafındaki düşmanların vücutlarını parçalıyordu. Sanki etrafında askerler değil de kuklalar vardı. Gizitler ateşin azaldığını farketti. Çelebi yavaşça kalkıp Abdulkadir’i görür görmez emri verdi:
- Hücum!

Gizitler hızla hücuma kalktı. Düşmana iyice yaklaşana kadar ateş etmediler, komutanları aralarındaydı. Az sonra korkunç bir şekilde gizitler onlarca Teşkilat erinin canına okuyordu. Dakikalar içinde Gizitler büyük bir katliyam yapıp ayakta tek asker bile bırakmadılar, kaçabilenler dışında... Abdulkadir dönüp Buğra’ya baktığında hayran gözlerle bakan gurur dolu bir asker gördü. Herkes, gözlerinin içine bakıyor, ondan bir zafer konuşması bekliyordu. Ama Abdulkadir zafer konuşması yapmadı. Ağzından sadece, herkesi güldüren şu tek kelime coşkuyla çıktı:
- Becerdik!
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
MaHKuMII
Sivri Ada Kaşifi
Sivri Ada Kaşifi
Mesajlar: 2233
Kayıt: 30 Eki 2011 20:16
Sunucu: Tılsım
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: A. H. H
Konum: TÜRKİYE - iSTaNBuL
İletişim:

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen MaHKuMII »

Fedailer de neyin nesi acaba 🤔?
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.11 [YEREBATAN SARNICI]

Hava kararmaya başlamıştı. Eminönü sokaklarında nüfuz artık çocuklarda değildi. Seyyar satıcılar hala bas bas bağırıyor, sokak oyunları satan adamlar hileleri için yeni kurbanlar arıyorlardı. İstanbul’da geceleri Eminönü, Meteor ve Yeraltı canlı olurdu. Diğer şehirlerse hayatının son günlerini yaşıyor gibi görünürdü, gündüze nazaran. Ancak bir yer vardı ki, orası çoktan ölmüştü: Sultanahmet.

Topkapı’dan Eminönü’ne geçerken kullanılan yollar dışında Sultanahmet çevresinde hayat yoktu. Yerleşim için buraya henüz ihtiyaç duyulmamıştı. Dolayısıyla buralar güvenliydi. Issız ve güvenli...

Çamura batıp çıkan çizmelerinin sesi çok rahatsız ediciydi. Yakın zaman önce yağmur yağmış olması Korcan için bir dezavantajdı. Holde yaşadığı tatsız anıdan beri çamurdan nefret ediyordu. Her adımına senkron olan küfürleri ve lanet okumaları içini bir nebze rahatlatıyordu. Haritalardan hatırladığı kadarıyla, ezberine emanet sarnıcı aramaya koyulmuştu. Her ne kadar umudu artık tükenmeye başlamışsa da öfkesi onu arkasından itekliyordu. Az da olsa merak hissediyordu, sonuçta Fazıl’dan sonra en rütbeli kişi olmasına rağmen oraya girmeye yetkisi yokken kime yetki verilmiş olabilirdi?

Bakışlarını çamura batıp çıkmakta olan ayaklarından kaldırınca sarnıca ulaştığını farketti. Birkaç yüz adım kadar yolu kalmıştı. Artık küfretmiyordu, adımları hızlanmıştı. Aklına birden Abdulkadir geldi. En son parkı savunuyorlardı. Evet, robotun icabına bakmışlardı ama hala düşman oradaydı. Karnına bir ağrı saplandı. Nasıl şu ana kadar aklına gelmemişlerdi? Belki de orada Abdulkadir ve Gizit erleri ölmek üzereydi ama Korcan sarnıcın peşine düşmüştü. Kendisinden bir an için utandı. Dönüp parka gitmeyi düşündü. Çok saçma olduğuna karar verdi. Madem buraya kadar gelmişti, sarnıçta ne olup bittiğini öğrenmeden dönmemeliydi.

Kapıya ulaştı. Nöbet tutmakta olan 2 Gizit muhafızı onu tanıdıkları halde Korcan’a silah doğrulttular.
- İndirin silahlarınızı, benim, Mareşal Korcan.
- Biliyorum efendim ancak burada olmaya yetkiniz yok. Emir, yetkililer dışındakilerin içeri alınmaması şeklinde.
- Saçmalama, ben de sana emrediyorum, indir silahını!
- Lütfen zorluk çıkarmayın efendim.

Bağırışmaları duyan Akif kapıya geldi.
- (Durumu anladığından ne olduğunu sormadı.) Hoşgeldiniz efendim. Siz muhafızların kusuruna bakmayın, onlar emir kulu. Buyrun, beni takip edin.

Korcan, Akif’in peşine koyuldu.
- İsmim ne demiştin?
- Akif, efendim.
- Burada ne yapılıyor Akif?
- Elimizdeki teçhizatın yükseltilebilmesi ve gizli tutulmak istenen projelerimizi hayata geçirebilmek için çalışıyoruz efendim.
- Neden benim yetkim yok?
- Silahlarımızın çalınıp kopyalanmasının ardından Fazıl Bey çok hassaslaştı, projeleri konusunda. İhtiyacı olan personel dışında kimseye yetki vermedi efendim, lütfen kişisel algılamayın.

Yol boyunca Akif, Korcan’a zaten bildiği teçhizatı yükseltme çalışması yapılan yerleri gösterdi. Başka bir bölmeye geçmek için inşa edilmiş olan ufak tünelin kapısına yaklaşmışlardı ki Akif durdu. Kapı açıldı, Fazıl çıktı.
- Hoşgeldin Korcan. İşte gördün, Yerebatan Sarnıcı’nda bunları yapıyoruz.
- (Tünele baktı.) Ya ötesi?
- (İç çekti.) Bak, Korcan. Eğer sana olan saygımı kaybetmemi istemiyorsan bundan sonrasını araştırma. Merak bile etme. Buraya girmeye asla yetkin olmayacak çünkü burada bana hiçbir şekilde yardımın dokunamaz. Sana burada ihtiyacım yok.
- (Çaresizlikten kabullenir bir ifadeyle, sakinleşmiş) Peki... Haklısın Fazıl. Bundan sonra buraya adımımı bile atmayacağım.
- (Yüzünde ne sevinç ifadesi vardı ne de başka bir şey. Heykel gibi duruyordu.) Akif sana yukarıya kadar eşlik etsin.

Korcan, Akif’le beraber yukarı çıktı. Kafasında sadece parktaki çatışmanın akıbetini öğrenmek vardı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5030
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Retaliation »

Korcan bu Fazıl'ı döverse ya da öldürürse yeridir. :ok_hand: :)
Resim
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.12 [HURDAHAŞ]

- Düşman!

Teşkilat birlikleri yeniden saldırıya geçmişti. Onlarca Teşkilat eri parka hücum ediyordu. Gizitler hiç beklemedikleri bu saldırıya cevap vermek için geciktiler. Korcan parkın gerisinde bulunan çadırdan fırladı.
- Siper alın!

Amansız bir çatışma daha başladı. Bu sefer her iki taraf da daha kalabalıktı. Gizitler önde görünüyordu. Hem sağlam bir savunma planları vardı hem de erlere ergcama göre geliştirilmiş olan sağlamlaştırılmış zırhlar vardı. Ergcamlar Gizitlerin zırhına çarpıp parçalanıyordu. Fazıl ve ekibi bu sefer gerçekten iyi bir iş çıkarmışlardı. Adeta delinmez zırhlar üretmişlerdi. Sağlamlaştırılan sadece piyade zırhları değildi. Korcan ve Abdulkadir’in zırhlarıda farklı malzemelerle yeniden örülmüştü.

- (Korku dolu bir feryatla) Geliyor!
Herkes işaret edilen noktaya baktı; Bir GBM X makine geliyordu.
Korcan: (Gayet soğukkanlı) havergleri çıkarın!

Parkın kazanılmasından sadece 20 gün sonra teknolojik olarak bu denli ilerlemiş olmaları rakibi neye uğradığına şaşırttı. Fazıl’ın aslında prototipini Korcan’ın baltasına gömdüğü haverg, “erg havan topu” anlamına geliyordu.

- Hazırız efendim!
Çelebi, Korcan’dan sonraki emri bekliyordu. Aynı emir birbirinin hemen ardından iki farklı kişi tarafından verildi.
Korcan: Ateş!
Çelebi: Ateş!

Havergler makineyi delik deşik ediyordu. Korcan da baltasıyla makineye nişan alıyordu. Robot öncekinden çok daha kısa bir süre içerisinde paramparça oldu. Sırtüstü yere yığılan makinenin arkasına hemen Gizitim koştu. Ekibin tamamı buradaydı, tüm Gizitim. Robotun ardında siper alıp çatışmaya başladılar, ilerlemeye çalışıyorlardı. Çatışma tüm acımasızlığıyla devam ederken makinenin ardında siper almış Gizitim askerleri gördükleri karşısında donakaldılar.

Çeteci Hastanesi’nin karşısındaki köşeden dönen iki makine daha parka doğru hareket ediyordu. Bu makinelerin öncekilerden bir farkı vardı: Omuzlarında Bıçaksırtı ve Taşkanat zırh giymiş toplam 4 kişi vardı. Üstelik makinelerde öncekilerden daha donanımlı ve daha büyük görünüyordu. Durum Korcan’a telsizle bildirildi. Korcan, ekibin derhal sipere çekilmesini emretti.

Askerler kendilerine siper ettikleri robotun ankazının ardında durum değerlendirmesi yaptılar.
- Teker teker gidemeyiz.
- Haklı, bu robotlar hepimizi haklar.
- (Düşüncesini söylemek istemiyor gibi görünüyordu. Kelimeler ağzından zoraki döküldü.) Hep birlikte çıkmalıyız. Birilerimiz muhakkak vurulacak ancak diğer tüm ihtimallerde hepimiz öleceğiz. Bu sayede en azından bazılarımız kurtulur.

Ekibin diğer üyeleri karar vermeye çalışıyordu. Ölüme koşmak... Bu delilikti! Robot iyice yaklaşıyordu, başka seçenekleri yoktu. Kabul ettiklerini söylemelerine gerek yoktu, zaten birbirlerini anlamışlardı. Ağızlarından tasdik bildiren kelimeler dökülmedi, dökülen yalnızca iki kelimeydi: Gizit için!

Tüm askerler aynı anda makinenin yanından fırlayıp Gizit siperine doğru koşmaya başladılar. Tüm Gizitler onları izliyor, bazıları dua ediyordu.

Hepsi öldü. Sırtlarından vurulup paramparça oldular. Bazılarının iç organları vücutlarındaki koca yarıklardan dışarı döküldü, bazılarının kafatasları parçalandı, binbir parça olmuş beyinleri etraflarına saçıldı. Hiçbiri, bir tanesi bile nefes almıyordu. Altı saniye içinde Gizit Klanı’nın en eğitimli, en cesur askerleri yok oldu.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Cevapla