ERG (Kitap)

İKV için yazdığınız hikayeler, şiirler veya kurgusal eserleriniz
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.13 [SİRKE VE KÜP]

Abdulkadir nefes almakta zorlanıyordu. Uzun, esmer parmakları kılıcının sapını parçalamak üzere tutmuştu ama o bundan bihaberdi. Etrafında birbirinin peşisıra patlayan haverglerin kulak delici gürültüsünü duymuyor gibiydi. O beynini, beyni vücudunu kontrol edemiyordu. Kalbi daha hızlı atıyordu. Bir anlığına her şey anlamını kaybetmişti.

Az önce vücutları parçalanırken seyrettiği silah arkadaşlarının cesetlerinden kalanlarla arasında 10 metre ha vardı ha yoktu. Beynine saplanan fikirden başka bir şey düşünemiyordu: intikam!

Beyni bedeninin kontrolünü yeniden ele geçirebilmişti ancak Abdulkadir hala beynine egemen değildi. Siperden fırlayıp koşmaya başladı. Korcan’ın “Dur! Gitme! Geri dön!” komutları onun için gürültüden başka bir şey değildi. Sanki Korcan başka bir lisanda konuşuyor gibiydi, Abdulkadir duyuyor ama anlayamıyordu.

Zırhına çarpıp parçalanan ergcamlar onu yavaşlatmamıştı bile. Düşman siperlerine depar atıyordu. Korcan yapacak başka bir şeyi kalmadığını anladı: Hücum! Tüm Gizitler siperlerinden fırlayıp hücuma geçti. Yolda her ne kadar Gizit birliği kırılmışsa da kayıp, olması gerekenden çok daha azdı çünkü düşman öncelik olarak Abdulkadir’i görüyordu. Abdulkadir’se miğferine maske olarak tasarlanmış metal kısım sayesinde başından vurulsa dahi zarar görmüyordu.

Sonunda düşman siperine ulaşmıştı. Siperin ardına atladı, kılıcını savurmaya başladı. Kılıcını her savuruşunda Teşkilat askerlerinden birini daha yok ediyordu. Gizitler de sipere dayandı ve düşman üzerine ölüm ateşi açmaya başladılar. Gizitimlerin yokluğunu aratmıyorlardı.

Baskın, Korcan’ın düşündüğünden çok daha başarılı olmuştu, düşman kaçıyordu. İşte tam bu noktada Gizit Klanı’nın durması çatışmayı kazanmalarını sağlardı. Ancak, öyle olmadı...

Abdulkadir, kaçan askerlerin peşine düştü. Anlaşılan henüz susuzluğunu dindirebilecek kadar kan dökmemişti. Korcan, emirlerini tekrarladı; “Dur!”. Abdulkadir bu sefer de duyuyor ama kulak asmıyordu. Ayakta tek kişinin bile kalmasını istemiyordu. Arkasına takılan iki düzine kadar askerle beraber Teşkilat birliklerinin peşine düştü.

Korcan, tam ilerleme emrini verecekken az önce etkisiz hale getirdikleri robotun tekrar ayaklanmış olduğunu farketti. Robot, ateş etmeye başladı. “Siper alın!”. Gizit erleri az evvel Teşkilat’ın boşalttığı siperleri devraldı. Robot parktan üzerlerine ateş açarken Gizitler, hastane yönündeki siperden karşılık verdi. Hücum esnasında havergler Gizit siperlerinde kalmıştı, erg tüfekleriyle ateş ediyorlardı. Robot oldukça yıprandığından ergcamlardan bile fazlasıyla hasar alıyordu.

Az sonra mermilerini bile ateşleyemeyecek kadar zarar görmüştü. Bacaklarından gıcırdama sesleri gelmeye başladı. Korcan robota doğru oldukça rahat bir tavırla ancak burnundan soluyarak yürümeye başladı. Beş adım kala baltasını iki eliyle sağlam bir şekilde kavradı. Sağ bacağına sağdan sola doğru öyle bir darbe indirdi ki, bacak vurduğu yerden iki parçaya ayrılıverdi. Robot sağ yanına devrildi. Korcan beş adım daha atıp makinenin kafasının yanında durdu. Baltasını sertçe indirip kafayı gövdeden ayırdı.

Yanına aldığı beş askerle birlikte Abdulkadir’in yanına doğru yola çıktı. Hastane köşesinden döndü. Henüz Bab-ı Ali yoluna yeni girmişti ki durdu. Sadece o değil, adamları da...

Birbirine fazla uzak olmayan 13 Gizit cesedinin arasında zırhı paramparça olmuş, kanlar içinde yatan Abdulkadir de vardı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.14 [KOPAN KOL]

İntikam ateşi gözlerini kör etmişti. Koşarken arkasında yoldaşlarının olduğunu farketmemişti bile. Az sonra yavaşladı, kendine gelmeye başlıyordu. Arkasına baktığında 12 Gizit erinin cansız bedenini gördü. Etrafta hiç Teşkilat eri yoktu.

- Aptal herif!
Sesi duyduğu yöne döndü, makinenin sırtına binen zırhlı askerlerden biriydi bu. Dostlarının ölümü ardından gelen bu aşağılayıcı nara, intikam ateşinin fitilini tekrar yaktı. Abduladir kılıcının vanasını usulca açtı, kılıç alev aldı.
- (Dişlerini sıkarak) Kimsin?
- Bu leşleri yere seren adam...
- (Öfke yüklü yüksek bir sesle) Burada tek leş var, karşımda duruyor.
- (Başka bir ses.) Sanırım tek leş yok, fare. (Teşkilat askerleri Gizitleri aşağılamak için böyle söylerlerdi.)
- Teşkilat köpekleri!
İmdat Bey: Adım İmdat, fare.
Abdulkadir: Seni tanıdım, beni gören Teşkilat köpekleri adını haykırmaya başlıyor.
Hasan: (Güldü.) Komik çocukmuş, keşke daha uzun yaşayabilseydi... Neyse, ben Hasan. (Abdulkadir, yalnızca öfkeyi yaşarken şimdi buna bir de hüzün eklenmişti. Bu adam Abdulkadir’e kanlar içinde can vermiş klandaşı Hasan’ı anımsattı.)
Abdulkadir: Bana isimlerinizi neden söylüyorsunuz? (Kılıcını iki eliyle sağlamca kavradı, tekrar dişlerini sıktı.) Birazdan hiçbir anlamı kalmayacak!
İrfan Bey: Doğru, çünkü öleceksin. (Diğerlerinin aksine yüzünde mimik olmayan bu adam, çok daha iriydi. Üzerinde Taşkanat zırhı ve elinde de baltası vardı. Bu adam geldiğinde diğerleri ciddileşti, sustu.)
Abdulkadir: (İrfan’a döndü.) İşte, sonunda dişime göre bir rakip.

İmdat Bey, sinsice Abdulkadir’in arkasından hamle yaptı. Abdulkadir bunu farketti, hemen dönüp savuşturdu. Yanan tek kılıç Abdulkadir’in ki değildi, Hasan ve İmdat Bey de kılıcını parlattı. Vuruşmaya başladılar. Abdulkadir hem yakın dövüşlerdeki ustalığı hem de bu ekipmanları düşmanlarından daha uzun süre tecrübe ettiği için harika bir iş çıkarıyordu. İki düşmanını da harika idare ediyordu. Hasan’ı bacağından yaraladı. Hasan yere düştü, Abdulkadir İmdat Bey’e sağlam bir tekme atıp yere düşürdü, hemen dönüp kılıcı acı içinde kıvranan Hasan’ın kalbine sapladı.

Tam İmdat Bey’e dönmüştü ki göğüs kafesinin sağ tarafından yediği balta darbesiyle duvara yapıştı. İrfan Bey baltanın sapını Abdulkadir’in kafasına sertçe geçirdi. Abdulkadir devrildi. Tekme atarak onu yuvarlamaya başladı. Sonunda Abdulkadir sırt üstü kalmıştı. Kafasını çevirip baktığında Hasan’a yardım etmeye çalışan İmdat Bey’i gördü ama o da Hasan’a kimsenin yardım edemeyeceğini en az İrfan Bey kadar iyi biliyordu. İrfan Bey’e baktı, acının yüzünde oluşturduğu ifadeyi saklayamadan güldü. İrfan Bey sinirlenip koca metal çizmesiyle Abdulkadir’in ağzına öyle bir tekme indirdi ki, çenesinin bir kısmı koptu, yüzünden sarktı, yüzü kanlar içinde kaldı. Acısının etkisini her ne kadar belli etmemeye çalışsa da inlemesine ve gözünden boşalan yaşlara engel olamıyordu. Konuşmak, küfretmek istiyordu ama çenesi dağıldığından bunu yapamıyordu.

İrfan Bey arkasına baktığında yanı başında olan İmdat Bey’in yardım etmek için elinden geleni yapmasına rağmen can vermekte olan Hasan’ı gördü. Öfkeyle Abdulkadir’e döndü. Başını gövdesinden ayırmayı düşündü ama bu çok kolay olurdu. İrfan Bey bunun kolaya kaçmak olduğunu düşündü. Zırhını parçalayıp onu yok etmeliydi, ne de olsa İrfan Bey sıradan bir asker değildi. Baltasını kaldırıp bütün gücüyle Abdulkadir’in göğsüne indirdi. Balta zırhı deşip göğüs kafesini paramparça etti. Abdulkadir bakışlarını boşluğa yöneltti. Yüzündeki ifade ne huzurdu ne de gurur. Sadece pişmanlık vardı, korku ve pişmanlık...

İrfan ve İmdat beyler, Hasan’ı sürükleyerek götürmeye başladılar. Abdulkadir’in gözleri kararıyordu. Artık acı hissetmiyordu. Etrafına bakmak istiyordu ama kafasını kıpırdatmaya gücü yoktu. Gözlerinin feri gidiyordu. Yavaşça öldüğünü düşünüyordu, son düşündüğü de bu olmuştu. Son gördüğüyse, köşeden dönen Korcan ve beraberindeki Gizit erleri...

ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.15

Toplantı odasındalardı. Durum değerlendirmesi yapılıyordu. Asım Bey odadaki herkesin merak ettiği ancak Fazıl çok gizli tutuğundan pek bilgi sahibi olamadıkları Transformatör projesi hakkında soru sormayı düşündü. Nasılsa projenin finansörü kendisiydi, buna hakkı vardı.
- Fazıl, konumuzla ilgisiz ancak bir soru sormak isterim.
- Sizi dinliyorum.
- Transformatör projesi, ne durumda?
- Açıkçası Asım Bey, projede epey yol katettik. Önümüzdeki günler içerisinde ilk prototipin tamamlanacağını tahmin ediyorum. Sonra gerekli testler yapılacak ve size bilmeniz gereken söylenecek. Projenin şu anki durumunu yalnızca mesleki dil ile ifade edebilirim ve bundan anlamanız da pek mümkün görünmüyor.
- (Bozulduğu yüzünden belli olmuştu. Sahte bir gülümseme takındı.) En kısa zamanda amacımıza ulaşmamızı dilerim.
- (Odadakileri süzerek) Hepimizin dileği bu.

Bu cümlenin noktası büyük bir gürültüyle açılan kapı tarafından konulmuştu. Kapıdan kollarında Abdulkadir’in cansız bedeniyle Korcan girdi.

Kapının açılmasıyla herkes ayağa fırladı. Korcan içeriye iki adım attı, dizlerinin üstüne çöktü. Yüzündeki is ve kirin üstünden bir hat çizmiş gözyaşları ağladığını belli ediyorken şimdi bu hatta tazeleri ekleniyordu. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki, sanki hem yalvarıyor hem af diliyor hem kahroluyor ve hem de utancından yerin dibine giriyordu. Başta kimse bir şey söyleyemedi. Hatta değil konuşmak tepki bile veremediler. Henüz beyinleri gördüklerinin gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyor olmalıydı.

İlk hamle Fazıl’dan geldi, açık olan kapıya doğru hızla ve soğukkanlılıkla ilerlerken “Ne oldu?” diye sordu, akabinde kapıyı usulca kapadı, kitledi. Korcan hala konuşmuyor, hala aynı yüz ifadesiyle teker teker odadakilerin gözlerinin içine bakıyordu. Ender kendine gelmeyi başaran ilk kişi oldu:
- Allah kahretsin!

Arkasındaki duvara iki yumruğunu birden yukarıdan aşağıya sertçe indirdi, ağlamaya başladı. Asım Bey olduğu yerde, sandalyesine yığıldı. Furkan hala şoktaydı, öylece kalakalmıştı. Fazıl ise daha çok, öfkeliydi. Çünkü Abdulkadir’in zırhındaki devasa yarığı görünce bunu yapabilecek tek şeyin Taşkanat Balta olduğunu anladı. Bunu ya Korcan yapmıştı ya birisi Korcan’ın baltasını alıp yapmıştı ya da en korktuğu...

Korcan böyle bir şeyi kesinlikle yapmış olamazdı. Korcan’ın elinden o baltayı alabilecek yaşayan hiçbir organizma da yoktu, zaten bu yüzden baltayı Korcan’a vermişti. Geriye sadece en korktuğu ihtimal kalıyordu: Yarık başka bir balta tarafından açılmış olmalıydı. Bu balta Çemberlitaş’ta yapılmış olmak zorundaydı. Ellerinde her silah ve zırhın muhtemelen birden fazla reçetesi olduğundan reçeteyi Fazıl’dan almak zorunda değillerdi. Ancak bu yeterli değildi. Eski materyallerden bazıları artık varolmadığından Fazıl’ın tarifini kullanmalılardı. Yani bir hain Fazıl’ın tarifini düşmana sızdırmıştı. Baltayı sızdırmışsa pek tabi zırhları da sızdırmış olabilirdi.

Fazıl, henüz tek soru sormamasına rağmen tüm sorularına yanıt bulmuştu. Şimdi yapması gereken, eline hiçbir şey geçmeyecek bu odadan çıkıp vakit kaybetmeden okula doğru yol almak olacaktı, öyle de yaptı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5030
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Retaliation »

Korcan'ın acısını yaşamış kadar oldum Muhammed, eline sağlık.
Resim
Kullanıcı avatarı
yun1010
Labirent Rehberi
Labirent Rehberi
Mesajlar: 1304
Kayıt: 11 Ara 2009 10:13
Sunucu: Teşkilat
Klan: Lodos
Lonca: Ancient Legends
Konum: Şanlıurfa / Viranşehir
İletişim:

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen yun1010 »

Abdulkadir öldüyse feci ve kanlı bir bölüm bizi bekliyor demektir heyecan ile bekliyoruz 😏
------------------------------------------Ancient Legends Lonca Lideri-----------------------------------------
Youtube Kanalım: https://www.youtube.com/watch?v=v_G6kEwdzfI
Kullanıcı avatarı
mstfmrt
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 831
Kayıt: 11 Tem 2015 16:19
Sunucu: Eminönü
Klan: Lodos

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen mstfmrt »

Bunu herhangi bir platforma düz bir metin veya kitap şeklinde aktarıp link atar mısın? sürükleyici bir yazım tarzın var, akıcı bir şekilde okumak istiyorum. bitirince yorumlarımı esirgemem :')
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

Kesin bir şey söylemek istemiyorum, bittiğinde olabilir.
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.16 [GİZİTİM]

Güneş gizlenmiş, ışık oklarını bulutların müsade ettiği boşluklardan denize daldırıyordu. Denize nazır yalıda koca pencerenin önüne çekilmiş sehpanın üstündeki ufak tabaklara koyulan fincanların çıkardığı ses, saltanatını sürdürüyordu. Fazıl konuya girene kadar...

- Demek tarih okuyordun, Çelebi.
- Evet efendim.
- Peki sıhhi bilgin nereden geliyor?
- Babam, efendim.
- Doktor muydu?
- Aslında şifacıydı.
- (Biraz aşağılayıcı ama sonra hak vererek) Demek öyle... Savaş meydanlarında pek çok hayat kurtardığına göre sana öğreteceği fevkalade bilgileri varmış.
- Kendisi oldukça iyiydi efendim. Bana hep “Gerçek bir şifacı duasını erge bağlamak zorunda olmadığını iyi bilir.” derdi.
- Doğru demiş. (Kahvesinden bir yudum daha aldı, yutmak için acele etmedi. Fincanı tabağına koydu.) Tabi eski şifacılar gibi bunun bir yolunu bulsaydı şuanda savaş bambaşka bir boyutta olabilirdi.
- (Bir müddet sessizliğin ardından cesaretini toplayıp lafa girdi.) Efendim, yanlış anlamazsanız size bir önerim olacak.
- Buyur.
- Estağfirullah. Bize tarih dersinde Gizitlerin özel eğitimli askerlerden oluşan bir bölümü olduğu öğretilir. Bunlara “Gizitim” deniyordu. Gizitimler “Karaköy Savaşları” sırasında neferlere çok büyük zorluklar çıkarmışlar. Ben diyorum ki...
- (Lafını keserek) Bunun için bir süredir çalışıyoruz zaten. Bu, düşünülmesi gereken önemli hususlardan biriydi. (Ayağa kalktı, elini uzattı. Buğra da derhal ayağa kalktı ve kendisine uzatılan eli sıktı.) Bu ekibe adını sen vermiş oldun.
- Eminim çok büyük işlere imza atacaklar efendim.
- Kesinlikle...

******(8 ay kadar sonra)******

- Ne yazık ki dün vuku bulan kanlı çatışmada 24 askerimiz, (yutkundu) 13 kişilik Gizitim ekibimiz ve (Biraz durdu. Bunu söylediğinde halkın darmadağın olacağını biliyordu çünkü Abdulkadir onlar için ölümsüzdü, gerçek bir süper kahramandı. Ama haber zaten Abdulkadir’in naaşı taşınırken görenler tarafından herkese yetiştirilmişti, Fazıl bunu bilmiyordu.) şanlı kumandanımız, korkusuz, Mareşal Abdulkadir Urfalı, şehid oldu.

Bu cümlesinin ardından hayatının en garip anlarından birini yaşıyordu. Karşısındaki binlerce kişiden hiçbir ses çıkmamıştı. Herkes Fazıl’ın gözlerinin içine bakıyordu. Bu muazzam kalabalık dehşet verici bir sessizliğe gömülmüştü. Sanki faryat ediyorlardı ama bunu ağızlarını açmadan, yürekleriyle yapıyorlardı. Fazıl, on saniye boyunca kürsüde öylece durdu, sonra dönüp klan binasına girdi.

Kalabalıktan hala ses çıkmıyordu. Binlerce kişi öylece duruyordu. Sonunda bir ses duyuldu: Hıçkırma sesi... Biri ağlıyordu. Sonra başkası ve bir başkası daha... Yavaşça hıçkırık sesleri ve göz yaşları onlara, yüzlere, binlere yayıldı. Herkes, herkes ağlıyordu! İnsanlar birbirlerine sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Binanın içindeki muhafızlardan bazıları da ağlamaya başladı. As Gizitler de dahil herkes dünyaları yıkılmış gibi görünüyordu, Fazıl dışında...

ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.17 [CASUS]

Geçen iki gün oldukça sakindi, Fazıl’ın düşündüğünün aksine... Gazetelerde katillerin muhakkak cezalandırılacağından bahsediliyordu ama insanlar buna pek inanmıyorlardı. Herkes, hergün yaptığı şeyleri yapmaya devam ediyordu fakat hiçbir şey aynı değildi sanki. Berberde dahi sohbet edilmiyor, belki radyoda sürekli açık olan haberlere iç çekilerek eşlik ediliyordu. As Gizitler de sessizdi, geçen iki günün ardından ilk kez toplanacaklardı.

****************

Fazıl odaya girdi, herkes içerdeydi. Kimseden ses çıkmıyor, herkes önüne bakıyordu. Öyle ki, Korcan ve Furkan kapı açıldığında bile kafalarını çevirmediler, odaklandıkları noktadan gözlerini ayırmadılar. Fazıl paltosunu astı, sandalyenin önünde ayakta öylece durdu.
- Sorumluları bulmak için çalışmalar sürüyor mu?
Ender: Evet ama bulmamız imkansız gibi.
Fazıl: Aramaya devam edilsin. Halkı yatıştırmak için gazete ve radyo haberleri?
Furkan: Her şey tam takırında, insanların sesi soluğu çıkmıyor. (Aslında hiçbir şeyin tam takırında olmadığını herkes gibi o da çok iyi biliyordu.)
Fazıl: (Birkaç saniye sessizliğin ardından) Sanırım konuşulacak başka bir şey yok.
Furkan: Aslında bir şey daha var ama... Nasıl söylesem bilemiyorum. (Fazıl’ın yüzündeki ifadeden konuşması gerektiğini anladı.) Bir... Birisi var. Canlı bomba olmak istiyor.
Fazıl: Nasıl yani?
Furkan: Sorumluları bulmamız dahilinde içlerine sızıp bombalı saldırı yapabileceğini söyledi.
Ender: Olanaksız!
Fazıl: Çok güzel. Bu işi hallet Furkan.

İnsanlar artık Fazıl’a şaşırmaya alışmışlardı, garip olan tek şey Korcan’ın şaşırmak yerine gülmesi oldu. Sessizce gülüyordu ama herkes duymuştu.
Fazıl: Korcan?
Korcan: (Gülmeyi kesti ama hala gülümsüyordu.) Tartışılmaz adaletini Abdulkadir meselesinde de kullanacağına eminim.
Fazıl: (İç çekti.) Bu konuda şüphen olmasın Korcan. Ceza: idam. Aynı şekilde, benim elimden.
Asım Bey: Elimizde bir zanlı varmış gibi konuştun.
Fazıl: Elimizde bir zanlı değil, suçlu var Asım Bey.
Asım Bey: (Cevabı öğrenmek için her şeyi yapabileceğini belli eden bir ses tonuyla) Kim?
Fazıl: Bilge Sarrafoğlu.

As Gizitlerin tamamı kahroldu, Fazıl dışında...
Ender: Nasıl?
Fazıl: Sen Abdulkadir’i buraya getirdiğin gün okula uğradım, belgeleri kontrol etmek için. Yerlerinde yoktular. Silah ve zırhların tasarımlarını Bilge’ye emanet etmiştim. Okulda, kütüphanenin sadece kendisinin, benim iznimle girebildiği gizli bir bölmesinde saklıyordu. Olası bir casusluk vakasına engel olmak için böyle bir şey düşünmüştüm. Bunu sadece Bilge ve ben biliyorduk.
Korcan: (Ayağa kalktı, Fazıl’a doğru konuşmadan yürümeye başladı. Karşısında durdu, yalvaran gözlerle konuşmaya başladı. Kollarını iki yana açtı.) Fazıl, Bilge’nin böyle bir şey yapmayacağını ikimiz de biliyoruz. Bu da aynı Nureddin’in meselesi gibi, bize oyun oynuyorlar!
Fazıl: O halde bana mantıklı bir açıklama yap. Yerini sadece Bilge’nin ve benim bildiğimiz planlar, belgeler nasıl düşmanın eline geçti?
Korcan: Her şey çok karmaşık, kabul ediyorum ama eminim ki bunu Bilge yapmadı. (Daha da acınaklı bir ses tonuyla) Hem karnında bebeğini taşıyor.

Fazıl, birkaç saniye kadar Korcan’ın gözlerinin içine baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden odadan çıktı.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Plafect00
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 876
Kayıt: 11 Mar 2017 15:14
Sunucu: Eminönü
Lonca: Gizit

Re: ERG (Kitap)

Mesaj gönderen Plafect00 »

BÖLÜM 4.18 [GERÇEK ADALET]

Halk Binası, idamı seyretmek için gelmiş onlarca Gizitliyle dolmuştu. Aslında kimse gelmek istemiyordu, halk Bilge Hanım’ı çok severdi. Ne var ki idamı seyretmek klan yönetimi tarafından zorunlu kılınmıştı. İnsanlar korku dolu gözlerle Fazıl’ı ve Bilge Hanım’ı bekliyorlardı. Salonda büyük bir gürültü vardı. insanların çoğu Bilge Hanım’ın böyle bir şey yapmış olamayacağını savunurken bazıları da işin aslını bilmeden “Hain kadın! Şıllık!” gibi cümleleri defaatle hanımefendiye ithaf ediyordu.

Önceki sefer olduğu gibi bir platform kurulmuştu. Üzerinde sadece dört Gizit muhafızı ellerinde tüfekleriyle nöbet tuttuyordu. Az sonra bir görevli platforma çıkıp nöbetçilere bir şeyler söyleyip indi. Bu olay birkaç kez daha tekrarlandı. Bazen sahneye birden fazla görevli çıkıyor, bazen de sahneye çıkanlardan bazıları platformun arkasındaki özel odaya girip çıkıyordu. Arada Korcan da platformun arkasındaki odadan çıkıyor, kalabalığın sesi onu gördükçe yükseliyordu. Abdulkadir öldükten sonra önceden yarısına sahip olduğu “İstanbul’un süper kahramanları” vasfının kalanıda kendisine yüklenmişti.

Sonunda sahnede önünde Bilge Hanım’la beraber Fazıl göründü. Bilge Hanım Fazıl’ın komutu ile dizlerinin üstüne çöktü. Fazıl, Bilge Hanım’ın suçunu açıklamak için öne çıktı.

- Kendisine emanet edilmiş devlet sırrı niteliğindeki belgeleri düşmana sızdırdığı ve bu sebeple en büyük komutanlarımızdan Mareşal Abdulkadir Bey’in ve 12 Gizit askerimiz ve Gizitim ekibimizin tamamının ölümüne sebep olduğundan idam cezasını hak etmiştir. Cezanın gereğini yerine getirmek için Bilge Hanım’dan daha yüksek konumda olan bir kişinin idamı gerçekleştirmesi gerekmektedir. Rütbe bakımından en üst noktada olan ben, idamı gerçekleştirmek durumundayım. (Aslında rütbe bakımından Korcan da Bilge’den üstündü.)

Bir müddet itiraz gelip gelmeyeceğini bekledi. Gizit usülü idamın gereklerinden biri de buydu. Fazıl odaya girdi, silahı alıp platforma dönecekti. Korcan hemen arkasından içeri girdi.

- Fazıl... (Fazıl dönüp Korcan’a, sonra da önüne baktı.) Bunu nasıl söylerim bilmiyorum ama... (Fazıl Korcan’a döndü. Pür dikkat onu dinliyordu.) Aslında... Rütbe olarak Bilge’den yüksek olan sadece sen değilsin. Yani, istersen...
- (İç çekti, ne demek istediğini anlamıştı.) Hayır.
- Neden? (Fazıl konuşmadan, silahla platforma doğru ilerlemeye başladı. Korcan, Fazıl’ın arkasından kolunu yakaladı.) Ömür boyu pişman olacaksın Fazıl. Bunu yapmak zorunda değilsin.

Fazıl, kolunu sertçe çekti. Konuşmadan platforma çıktı.

Gürültü bitmişti. Koca salon derin bir sessizliğe büründü. Bilge Hanım diz çökmüş, ağlıyordu. Fazıl’ı görünce yeniden yalvarmaya başladı.
- Fazıl! Ne olursun, kendi canımdan geçtim, sana artık suçsuz olduğumu söylemeyeceğim ama... Ama karnımdaki bebek, ona acı. Kendi çocuğuna kıyma! İki ay daha nefes almama izin ver. Sonra beni öldür.
- (Karşısında diz çökmüş, elleri arkadan bağlı, hıçkıra hıçkıra ağlayan hamile karısının gözlerinin içine bakıyordu.) Bir vatan haininin çocuğuna vatanımızın ihtiyacı yok! (Bilge’nin ağlaması daha da şiddetlendi.)

Görevlilerden biri kadıncağıza dönmesi için işaret yaptı. Bilge Hanım tam arkasını dönüp, insanlarla yüz yüze geleckti ki Fazıl bunu engelledi.
- Gözlerimin içine bak! (Halkının, adaletini sorgulamaması için böyle olması gerektiğini düşündü.)

Korcan dayanamadı, odaya geçti. İnsanlar gözlerini kırpmadan platforma bakıyordu. Bir müddet Bilge Hanım’ın hıçkırıkları dışında ses duyulmadı. İnsanlar bunun bir kabus olduğunu düşünüyor, bazıları arzu ediyordu. Herkesin istediği uyanmaktı. Geçen birkaç saniyenin ardından insanlar bunun bir blöf olduğunu anladılar, Bilge Hanım’ın suçsuzluğunu gerçekten kanıtlamak için. Çünkü kimse canı pahasına yalan söyleyemezdi. Bazıları rahatlamış, bazılarıysa hala işin aslını anlayamadığından tedirgindi.

Birkaç saniye daha böylece, sessiz geçtikten sonra Fazıl’ın silahından çıkan kurşun ne tedirginlik bıraktı ne de kuşku. Bilge Hanım’ın cansız bedeni gözler önündeydi.
ERG

Erg, insanı ele geçirebilen çok tehlikeli bir güçtür. Şimdi görüyorum ki para ondan da betermiş.

Fazıl SARRAFOĞLU
Cevapla