İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Tüm İKV oyuncularının ortak paylaşım alanı
Kullanıcı avatarı
HollyShit
Arzuhalci'nin Adamı
Arzuhalci'nin Adamı
Mesajlar: 1068
Kayıt: 01 Ara 2011 11:11
Sunucu: Kuklacı
Klan: Arzın Çocukları
Konum: Great Dark Beyond

İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen HollyShit »

İstanbul'un Mezarı


Resim


Arz'ın Çocukları Klanı'nın tesadüf eseri bulduğu bir giriş her şeyi değiştirmişti. Aslında burada sizlerin dikkatini çekmek istediğim nokta, gelecek güncellemelerin önceden farkında olmamamız. Dikkat ederseniz bütün bölgeler hikaye sırasıyla gidiyor. Folklör Cinleri'nin ;

"Aatha ithi. Ses cashuslargin adham. Olayi ogrhendik. Buyk Öncü Azul, kazdiriyor tunel Eminönü'ne. Vaaddi. Bizi görmeshinler. Gazhi."


Resim


Bu metin belki o zamanlar bir şey ifade etmezdi ama Yeraltı bölgesinin gelmesi ve bir çok madenci cin görmemiz bana ilk bu cümleleri hatırlattı. Bundan sonra ise tarihçe kısmı geliyor örgün olarak. İlk olarak "Barış'a atılan bomba!" başlıklı gazete geliyor aklıma. Fare-adamlar ile insanoğlunun yapacağı ilk anlaşmaya bir bomba atılmıştı. Perihan Hanım ve Gizit Klanı Lideri ölmüştü. O günden sonra iki tarafta birbirlerine düşmanlık beslemişlerdi. Bu olayın gazete haberi "İstihbarat Komutanı'nın Odasında" bulunmakta. Masanın üstüne bakarsanız görebilirsiniz. Bu da demek oluyor ki Kisless'in hizmetkarı Çemberlitaş'tan çok önce aktifti.

Resim


Buradan sonra işin içine Çemberlitaş giriyor. Girişi çok abuk subuk bir yerden yaptılar ve herkesi ters köşeye yatırdılar. Açıkcası bir havanlandırma girişi değil de farklı, bilinmedik bir yerden giriş yapılacağını öngörmüş ve önceki konularımda belirtmiştim.

"Bu süre içerisinde Gaffar Bey kendi projelerine devam etti. Ancak Beyaz Köşk'teki ilk fare adam gurubundan yani Gezginler'den biri olan Topuz isimli fare adam (Fare adamlara insanlarla karışmaması açısından isim verilmezdi, sadece lakap takılırdı) aslında dışarıdaki belirsiz bir güç için çalışan bir muhbirdi. Topuz'un verdiği bilgilerle harekete geçen bir grup bilinçli saklı tür, Gaffar Bey'in dışarıda olduğu bir sırada , atölyeye baskın düzenlediler. Atölyenin savunmasını etkisiz hale getiren savaşçı grup, Genç Bilgililer'in bir kısmını katletti. Katliamın ortasında olay mahalline gelen Gaffar Bey'in, o zamana kadar bilinçsiz hiç bir şey yapmamış bu İstanbul beyefendisinin belki de ilk kez olarak ağzından ölüm sözcükleri döküldü. Ve saldırgan yaratıkların büyük bir kısmı cesetleri dahi ortada kalmamacasına katledildi. Etraf bir anda bu öfke karşısında korku içerisinde aklını kaybeden insan ve yaratıklarla doldu. Korkunç bir yanık kokusu etrafı kapladı. Saldırıdan son anda kurtulabilen Topuz'un bir bacağı koptu. Atölyenin büyük bir kısmı yıkıldı. Yeni geliştirilen Makine prototipi de bu öfkeden payını aldı. Bu olayın ardından Gaffar Bey'in çok sevdiği ekibi bile, kendisine karşı uzun bir süre mesafeli davrandılar.

Bu olayın sonucunda, Gaffar Bey, Azat efendi ile vedalaştı ve ekibinden kalanları ve projelerini toplayarak kaybedilmiş topraklara, Çemberlitaş yönünde uzaklaştı. Meteor bölgesinin ardına geçmek, delice bir hareket olmasına rağmen, Azat Efendi, Gaffar Bey'e duyduğu saygıdan dolayı onu durdurmadı. Genç Bilgililer içerisinde Eminönü'nde kalanlar da oldu. Onlar da Beyaz Köşk ile bağlantılarını kopararak dağıldılar.

(1972 - Gaffar beyin vedası)
Azat efendi, 1972 yılından, 1974 yılına kadar, Beyaz Köşk'ün mevcudiyetini sürdürmeye çalıştı. Eminönü üzerinde otoritesini kaybetmemek için, kuvvet kullanımını arttırarak devam etti. Beyaz Köşk'de Azat Efendi'ye bağlı beyaz büyücüler arasında bile kopmalar meydana gelmeye başlamıştı."


Resim


Tarihçenin bu kısmında Gaffar Bey'in ayrılığını ve Azat Bey'in kendi başına çabalarını anlatıyor. Hikayenin bir kısmındaki Topuz adlı fare-adam şu an Yeraltı'ndaki Topal adlı NPC. Khaos görevinde anlatılan görev metninde hem İstihbarat Komutan'ı hem de Gaffar Bey'in ekibine yapılan suikasti anlatıyor ;

"60'larda Beyaz Köşk'te Azat Bey'in döneminde, biz fareadamların arasında özgürlükçü bir düşünce dolaşmaya başlamıştı. Ben de köşke pek uğramamaya, ortalıkta başı boş gezinmeye başladım. O dönemlerde pek çok örgütlenme vardı. Bu örgütlenmelerde, Köşk karşıtlığı genelde yaygındı. Ve bizden de nefret ediyorlardı haliyle. Bu nefret yüzünden Azat'tan ve temsil ettiği her şeyden tiksinmiştim. O sıralarda bu örgütlerin en az bilinen fakat kesinlikle en kuvvetlilerinden bir teklif aldım. Tek bir adamla tanışmıştım. Çok iyi para teklif etmişti. Yüzünün sağ tarafında, suratının tamamını kaplayan bir dövme vardı, garip bir takım oklara benzeyen bir şeyler. İsmini hiç söylemedi... Örgüt için katılacağım görev bir sabotaj göreviydi. Beklediğimin aksine kanlı oldu, çok kişi öldü. Gaffar benim bacağımı uçurdu. Olayların sonunda Köşk'ü ikiye bölmeyi başardık. "


İstihbarat Komutan'ı daha öncelerden de planlarını yapmış ve başarılı olmuştu. Peki Komutan'ın dahil olduğu bu "En az bilinen fakat kesinlikle en kuvvetlilerinden" olan grup neydi? Bunları da araştırmaya devam edeceğim.
1986 yılında Meteor bölgesinden maden çıkaran Arz'ın Çocukları grubu tesadüf eseri garip bir giriş bulmuşlardı. Bu olayın devamı aşağıdaki tarihçe bölümünde mevcut.

"1986 yılında meteor bölgesinde maden çıkartmak amacıyla kazı yapan Arzın Çocukları keşif grubundan bir ekip, büyük bir mekanın girişi olduğu düşünülen bir yer keşfetti. Arzın çocukları bu yeni mekanı uzun bir süre gizli olarak araştırdı. Adem Bey önderliğindeki küçük keşif ekipleri bu büyük girişin toprak altında kalmış kısımlarını ortaya çıkartmak için aylarca kazma salladılar. Ardından giriş kısmı şaşırtıcı derecede sağlam kalmış büyük bir hole doğru açıldı. Burası prizmatik şekillerin hakim olduğu, değişik bir medeniyete ait olduğu izlenimini veren bir mekandı. Arzın Çocukları bu büyük holü araştırmaya başlarken, onları takibe almış bir Lodos ajanı, bu faaliyetleri Lodos Klanı'na bildirdi. Araştırma günlerinden birinde bölge Binbaşı Yavuz önderliğindeki Lodos Klanı mensupları tarafından basıldı. Bundan sonrası sadece söylentilerden ibaret. Her iki klan mensupları arasında her ne geçtiyse de, bunun şahidi kalmadı. Tek bilinen bu iki grubun arasında çatışma çıktığı (ki bunu orada araştırma yapan bağımsız teşkilat yetkililerinin incelemelerinden anlıyoruz), Binbaşı Yavuz ve Adem Bey dahil bütün herkesin öldüğü. Çatışma sebebinin muamması bir yana, en büyük gariplik , arada başka bazı silahlara dair izlerin de bulunduğu. Ne Lodos'ta, ne de Arzın çocuklarında bulunmayan bazı silahlar.

Tabii bu olaylar iki taraf arasında farklı yorumlandı. Güneşin öncüleri lideri Gediz bey, Binbaşı Yavuz'un kaybından dolayı çok öfkelenerek, Arzın Çocuklarını gizli işler çevirmek ve yaratıklarla birlik olmakla suçlarken, Arzın Çocukları lideri Handan Hanım ise, Lodos'un, Arz'ın keşif ekibine saldırdığını, o zamana kadar hiç bir olayın vuku bulmadığı o yerde bilinçli katliam yapmakla suçladı."


Resim


"Peki burada garip olan ne?" diyeceksiniz. Saklı Irklar ve Klan Delilerini gördüğümde aklıma ilk olarak daha önce içerideki klan üyelerinin celp edilerek Saklı Irk'lara dönüştürüldüğünü düşündüm. Fakat taşlar tam yerine oturmadı biraz daha düşününce.
"Herkesi öldüren şey neydi? Daha önce hiç görülmemiş silahlar nasıl bir anda ortaya çıktı?
Buradaki fantastik olay aslında çatışma değil, çatışmaya dahil olanlarda başlıyor. Demek ki Arz ve Lodos içeri girmeden önce Saklı Irklar, Tangriss kapısını beklemeye başlamış. Yani Saklı Irk'ları oraya birisi daha önceden koymuş ya da sonradan içeri eklemiş. Çünkü içeride farklı bir anahtara sahip olan Yaralı Meran arkadaşımız var. Belki de daha önceden yine olduğu gibi Büyük Hol'deki kapıyı da Meran ya da Roma İttifakı koruyordu. Akrep Tılsımı bu yüzden örülmüş, akrepleri ve örümcekleri Büyük Hol'den uzak tutmak için koyulmuş olabilir.

Saklı Irk'ların nasıl celp edildiği de bence şöyle yorumlanabilir. Yine olduğu gibi ana materyal insan ya da tanıklar olmalı. Bunun yanı sıra yüksek radyoaktif etkisi olan Xenotim var. Vikipedia'da gördüğüm kadarıyla Xenotim adlı materyal oldukça yüksek radyoaktiviteye sahip. İnsan + Xenotim + Celp = Saklı Irk'lar. Bana göre en mantıklı seçenek bu çünkü celp edilenlerlerin hepsinde A + B + Materyaller var. Tarihçede de fareadamlar üretilirken aynı tarifte ilerliyor.

Resim


Peki "Kisless Kültü Uyandı." kelimesi bize ne çağrıştırıyor dersiniz? Tabii bu işin en gizemli kısmı bunun için doğruyu söylemek gerekirse 1 2 aydır uğraşıyorum. Bunu en son paylaşmak istiyorum. Uykuda olan bir şeyi korumak ne kadar mantıklı, ne kadar değil?

Resim


Yıllar içinde orada gelişen teknolojinin kaynağı ne peki? Tangriss'in kapılarını kim oluşturdu? Meran'ın teknoloji kaynağı neydi? Gaffar Bey bu konuda çok mantıksız geliyor bana çünkü Tarshass, Gaffar Bey'in Çemberlitaş'a gitmesinden çok çok önce vardı. Bu kadar üstün bir teknoloji nasıl olur da metalden robot üretmeye çalışan bir insanın projesi olabilirdi?

Meran'da en çok dikkat çeken şeylerden birisi duvarlardaki çivi yazıları ve yazıtların parlayan kısımları. Heykellerin kusursuzluğu, gongların mimarisi ve erg nodüslerinin yerleşim yerleri bana Gaffar Bey'den üstün şeyler olduğunu hissettiriyor. Biliyorum Yaşam Merkezi'nin içerisinde Meran Robotları'nın üretimleri yapılıyor ama belki de üretim yerine incelemesi yapılıyordur. Neden bir şeyi yarım yarım üretirsin ki? Kadavraları ele alalım, bir şeyi incelerken ortadan açıp bakarız. Bir şeyi üretirken de ana parçalardan başlar yavaş yavaş birleştiririz. Fakat buradakiler tam ortadan ikiye ayrılmış ve o teknolojinin araştırılmaya çalışıldığını vurguluyor kesinlikle.

Resim
Resim


Ve ilginç olan bir şey var ki, Çemberlitaş Laboratuvarındaki "Saklı Irk" incelemesi resmiyle, Büyük Hol haritası neredeyse uyuşuyor gibi. Bu da ayriyeten aklıma takılan şeylerden bir tanesi.

Resim
Resim

*-Arz ve Lodos Klan sancaklarının olduğu yer, Saklı Irk prototipinde kalplerin olduğu noktaya denk geliyor. Hem harita hem de saklı ırkın organları birbiriyle simetrik.-*

Gaffar Bey'in laboratuvarında hala fareadamların celp büyülerine dair resimler var. İnceleme projeleri, GBM projeleri ve diğerleri. Peki neden elinde bu kadar imkan varken yeni nesil itaatkar fareadamlar üretmedi? Canlı prototiplerin, robotlar kadar sadık olmadıklarını biliyordu sanırım.

"Mansur Bey'in her şeyden elini ayağını çekmesini takiben Kuklacı Beyaz Köşk'ü yönetmeye başlamıştı. Mansur Bey'in ölümünün ardından, Kuklacı'nın yönetimi resmiyet kazandı. Beyaz Köşk'ün İstanbul üzerindeki otoritesi kendiliğinden sağlamlaşıyordu. Azat Bey , Gaffar bey ve beraberlerindeki Beyaz büyücüler, halk arasında korkulan ve hürmet edilen kişilikler olmuşlardı. Kuklacı, sık sık Azat Bey'in heyecanlı kişiliği tarafından hazırlanan hızlı eylem planlarını olumsuz yanıtlıyordu. Azat Bey özellikle meclisin ve bazı kurumların yararsızlığının sırtlarına bir kambur teşkil ettiğinden yakınıyordu. Kuklacı için ise edinilen bağımsızlık yeterli gibiydi. Uzun uzun, köşkün resim atölyesinde oturuyor ve düşünüyordu. Fazla konuşmuyor, ancak emirlerini kesin bir şekilde ifade ediyordu. Büyüye hemen hemen hiç başvurmuyordu ancak büyünün gizemlerini öğrettiği diğerleri, onda saklı olan potansiyelin son derece farkında idiler. Kuklacı, fare adamların büyü ile ortaya çıkarılmasına ilişkin Mansur Bey'le hazırladığı bütün planları da hala gizli bir yerde koruyordu. Uzun zamandır büyü yoluyla fare adam üretilmemişti. Fare adamlar da zaten kendi aralarında hızla üreyebiliyorlardı dolayısıyla buna gerek olmuyordu. Fare adamlarının kuklacıya karşı tam bir sadakatle bağlı olmaları örgüt içinde olası bir isyanı engelliyordu. Her ne kadar Kuklacı'nın her yaptığını tasvip etmiyorlarsa da, Azat ve Gaffar Bey'lerin kuklacıya karşı ayaklanmak düşüncesi akıllarına bile gelmezdi. Diğerleri de zaten böyle bir şeye cesaret edemezlerdi. Kuklacı 3 sene boyunca şehri bu şekilde yönetti. 1967 yılının ılık bir yaz günü o zamanlarda oldukça az görünen güneş'in ışınları köşkün üzerine düştü.

Kuklacı atölyenin perdelerini açtırdı ve saatlerce atölyede oturdu, resimleri inceleri, düşündü. Sonrasında Azat Bey'i çağırttı ve fare adamların tecrübelilerinden 100 kişilik bir kuvvet toplamasını söyledi. Ardından Azat Bey'e kendisinin ayrılma vakti geldiğini, köşkle ilgili artık hiç bir planının kalmadığını söyledi. Toplanan kuvvetle beraber Meteor bölgesinden geçerek batıya doğru hareket etti. Dönüşü fare adamlarca çok beklendi. Belki de hala vardır bekleyen."


Benim açıkça merak ettiğim konu Kuklacı'nın gidiş yaptığı nokta. Meteor Bölgesi'ne girdiğinizde batı tarafı bana sadece Büyük Hol'ü gösteriyor. Belki de Kuklacı, Büyük Hol bölgesine girmişti. Bunu nereden çıkardığımı soracak olursanız aklıma Büyük Hol'deki Gizit Klanı üyeleri olan Fareadamlar bunu aklıma getiriyor.

"Beyaz Köşk'ün Sonu ve Yükseliş Cemiyeti Dönemi (1972-1980) CTRL + F (Arama : Gizit)"


Üstte belirttiğim noktadaki Gizit'le ilgili yerleri okuduğunuz da hem İstihbarat Komutanı'nın yaptığı planı hem de Gizit Klanı'nı anlayacaksınız. Kisless, Eminönü ve Fareadamların birleşmesinin kendisi için bir tehdit olacağını biliyordu ve fırsatını kollayarak, insanlığı yok etmek için bir plana ihtiyaç duyuyordu. Belki de Kisless yerine İstihbarat Komutan'ı bir büyü yüzünden Kisless'în talimatlarını yerine getiriyordu. Biraz düz mantık olacak ama biz "Zihin Tutulması" gibi yetenekler kullanabiliyorsak daha güçlü karakterlerde "Zihin Kontrolü" gibi şeyler kullanabiliyordur tahminimce. Saklı Irk'lar ve İstihbarat Komutan'ı bu şekilde kontrol altında tutuluyor olabilir.

Resim


Aklıma bu konuda Gaffar Bey'in sözleri geldi ;

"Evet, beni nihayetime yolculadın evladım. Ancak şimdi öyle bir yere gideceksin ki, ölmekten beter olacaksın. Buradan tek bir çıkış var. O da benim istediğim şekilde. Senin için her şeyi ayarladım. Ruhunun yolunu izlemekten başka çaren yok. Onlar... Gene kazanamadılar... Ben yaşasamda, yaşamasam da..."


Buradan sonra işin içine bir gariplik giriyor. Titreşen Kömür Tozları görevindeki metin biraz garip geldi bana ;

"[Laboratuvar görevlisi odada ki biri ile konuşuyor.]
-Oradan nasıl çıkabildin inanamıyorum. Çıldırmadan nasıl çıkabildin.
[Gizemli diğer ses konuşur.]
-Hepsini öldürdüm. Hepsinden güçlüyüm. Kafalarına vura vura, süprüntülerini beyinlerini vücutlarına gömdüm.
-Gördüklerin yanılsamaydı. Kafandan atmalısın onları. Gözlerime bak... Kafanı topla.
[Yabancı sesin kahkahaları laboratuvar duvarlarında yankılanır.]
-Sen ne bilirsin benim gördüklerimi! Kaç fareadam kuyruğu doğradın... Kaç yılan başı aldın. Kaç biçarenin sıcak kanını yere döktün. Yeşil baş uçurdun mu hiç?
[Sesler azalıyor.]
[Yavaş yavaş kendine geliyorsun.]
[Etrafa baktığında kimseyi göremedin. Başın çatlayacakmış gibi ağırıyor. Laboratuvarda bu ağrıyı geçirecek bir şeyler araman gerektiğini düşünüyorsun. Bu arada kadın sana sakinleştirici bir iğne yapıyor. Ansızın gözüne telefon çarpıyor.]"


Belki de Gaffar Bey orada bizleri kontrol edebilmek ve yönlendirebilmek için büyülemişti. Çünkü sürekli ergle haşır neşir olan bizler, bu kadar kolay delişmiş olamazdık. Gaffar Bey'in Karabasan'ları ya da ondan önceki olaylar bizi etkisi altına almış olabilir.

Kablosuz görevinde ise yine aynı olaylar var.

"Mantıksız bir şekilde, Büyük Hol'ün içerisinde sürekli çalan bu telefon seni meraklandırdı. Telefonu açtın. Ve bir süre sonra, tanıdık bir ses konuşmaya başladı...
Ardından telefon kapanıyor. Sonrasında eski telefona bakıyorsun ve kablosunun olmadığını görüyorsun."


Sanırım bahsettiğim zihin kontrolü bu kısımda devreye giriyor :) .



Peki ya Tangriss Koridorları ne zamandır orada? Sanırım tahminlerimden çokça eski. Biliyorum böyle fantastik düşünüyorum ama etrafa bakınca sürekli gözüme yosunlar ve otlar çarpıyor. Fakat burada farklı olan tek şey, otların başkalaşıma yani ergle buluşmamış olması. Belki de Kisless'in uyanması için gerekli olan şey Çemberlitaş'taki erg nodüsüydü. Yani İstihbarat Komutan'ı nodüsü yönlendirecek ve Kisless ergle birlikte yeterli güce erişecekti. Açıkçası Kisless'ten böyle bahsetmek, gelecek konularımdaki tezlerimi çürütüyor :) . Olsun şimdilik idare edin işin heyecanı kaçmasın. Hiç dikkatinizi çektimi bilmiyorum ama Stanss ile Tangriss'teki oluşumlarda birer benzerlik var. Genellikle hiyerogrif stili kullanılmış. Stanss'ta çivi alfabesi ağırlıklı olurken, Tangriss'te daha çok Antik Mısır tarzı hiyeroglifler baş gösteriyor. Yani bu da Tarshass'ın Tangriss'ten eski olduğunu gösteriyor. Yani şöyle bir kanıya varabiliriz, Tarshass yakılıp yıkıldıktan sonra Tangriss'e ihtiyaç duyulmuş ya da Tangriss inşa edilmiş.

Resim

Resim


Ayriyeten bu zihin kontrol mekanizması ve Tangriss kapılarındaki, Hol Girişi'ndeki "Horus Gözleri"ni açıklıyor olabilir. Horus'un Gözü, her şeyi gören göz demek. Kısacası Stanss'ı Sümerliler Alfesi'yle en eski sıraya (Arzuhalci görevinden biliniyor.), sonra da Tarshass'i Antik Mısır ile ikinci sıraya koyabiliriz yapı olarak. Aslına bakarsak Tarshass, Tangriss, Jvnon ve Philetheos aynı başlangıca denk geliyor diyebiliriz. Yani hepsinin bir ortak noktası var.

*Stanss, Yeraltı bölgesinin yani Meran Kenti'nin adı. Tarshass ise Meran Irkının ilk krallığının adı. Bu da sanırım Yeraltının tamamı oluyor. "Arzuhalci, Metni Tercüme Ediyor." görevinde bu konudan ufakça bahsediliyor ;

"...Böylece her şeyin paylaşıldığı ilk krallığımızı Tarshass'ı kurduk. Bunlar insanoğlunun cümleleri içimize sızmadan çok önceydi."


Ama mantıksız olan bir kısım Tarshass'tan başka bir yerde gibi bahsedilmesi. Göz gezdirildiği zaman, Solucan'ın olduğu yerde ve Hidra'nın sol tarafındaki örsün etrafında da Meran yapılarına dair izler mevcut. Belki de sadece Yeraltını kapsamayan, İstanbul genelinde bir oluşum vardı.

Son olarak şunu eklemek istiyorum. "Kitabe" görevindeki metinde Arzuhalci ;

"Fotoğraflardan görebildiğim kadarıyla ve senin verdiğin bilgiler ışığında buranın bir Eski Roma labirenti olduğu açık. Dar koridorlar, bir yere çıkmayan yollar. Bu tarz labirentler genelde bir yeri veya bir şeyi korumak için yapılır..."

Demek ki aynı sistem Meran'da da Labirent'te de işliyordu. Bu da kısa bir anekdot olsun.

Şimdilik elimden ve zihnimden gelenler bunlar.

Devamı gelecektir.

Kıyamet'in Tanıkları - Bölüm 1
En son Anonymous tarafından 14 Ağu 2015 17:55 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Sebep: Konu sahibi isteği üzerine düzenlendi.
Hiçbir şey başladığı gibi bitmez hayatta.
Ya hedeflediklerimiz ya biz biteriz daima.
Bir şeyi bıkmadan istemek,
Daima kazanmak için bir çabadır insana.
Kullanıcı avatarı
mstfmrt
Çınaraltı Müdavimi
Çınaraltı Müdavimi
Mesajlar: 831
Kayıt: 11 Tem 2015 16:19
Sunucu: Eminönü
Klan: Lodos

Re: İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen mstfmrt »

güzel görünüyor ama çok uzun be :) malesef okuyamayacağım ama emeğine sağlık
Kullanıcı avatarı
SikayetVar
Antrepo Bekçisi
Antrepo Bekçisi
Mesajlar: 737
Kayıt: 30 Ağu 2012 00:47
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Mevsim Olmayan Mekanlar
İletişim:

Re: İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen SikayetVar »

Tekrar muhteşem.
Kıyamet Günlüğüm için görsele tıklayın.
Resim
Kullanıcı avatarı
kerimcan123
Demirci Çırağı
Demirci Çırağı
Mesajlar: 680
Kayıt: 19 May 2011 14:11
Sunucu: Eminönü
Konum: Tokat

Re: İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen kerimcan123 »

Gine on numara bir yazı devamını dört gözle bekliyoruz. Benim teorim Saklı ırklar Gaffar beye bağlı bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar. Biz Gaffar beyi öldürünce bağlılık yemini bozuluyor.(Bunun en önemli kanıtı bence bulduğumuz meranın yaralı halde oluşu).
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Kabile
Arzuhalci'nin Adamı
Arzuhalci'nin Adamı
Mesajlar: 1090
Kayıt: 07 Ağu 2012 15:47
Sunucu: Meran
Klan: Lodos
Lonca: Kabile
Konum: Konstantinopolis
İletişim:

Re: İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen Kabile »

Hollyshit gene döktürmüşsün kardeşim helal olsun
Dünyada En Büyük kabadayılık EFENDİLİKTİR .
AHMET ÖZ
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆TETİKÇİ ☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆


ÖLÜM
Ne Zaman ?
Nerde ?
Nasıl ?
Kullanıcı avatarı
Sora
Kobra Takipçisi
Kobra Takipçisi
Mesajlar: 905
Kayıt: 22 Tem 2014 23:12
Sunucu: Beyaz Köşk

Re: İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen Sora »

Akşam okuyup yorum yapıcam tekrardan :D
Konularım

İstanbul Kıyamet Vakti - Hikaye Özet Konusu

Ne Diyor Bu Domuz? - İnceleme

Oyun Görevleri ve Hikaye Özeti (1'den 49'a) - İKV

Yarın ufuk, grimsi pembe olur belki... Pembemsi griden iyidir her şekilde.
Gerilim
Sahaf Yardımcısı
Sahaf Yardımcısı
Mesajlar: 113
Kayıt: 11 Haz 2015 13:49
Sunucu: Beyaz Köşk

Re: İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen Gerilim »

Devamını merakla bekliyorum kardeşim,eline sağlık.
Kullanıcı avatarı
Camokaa
Sahaf Yardımcısı
Sahaf Yardımcısı
Mesajlar: 124
Kayıt: 05 Ağu 2015 23:59
Sunucu: Beyaz Köşk
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Tek Tabanca
Konum: İstanbul

Re: İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen Camokaa »

Kardeşim harikasın hayranlıkla okudum .Ben kırk yıl uğraşsam bu kadar parçayı biraraya getiremem gerçekten mükemmel.Çalışmalarının devamını dilerim.Görev metinlerini okumadığım için pişmanlık duyuyorum .Eline sağlık bu arada
Yiheeeeeeeeytt ulaan ! Savuluun !

Resim

Döverim ülen,hepinizi döverim !
Kullanıcı avatarı
SikayetVar
Antrepo Bekçisi
Antrepo Bekçisi
Mesajlar: 737
Kayıt: 30 Ağu 2012 00:47
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Mevsim Olmayan Mekanlar
İletişim:

Re: İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen SikayetVar »

Zihin kontrolü olayı mantıklı. Şuan Zihin saldırısı ve Zihin toplama yetenekleri var.Yine de yazıda karmaşık olan yerler var. 3. yazı çok daha bağlayıcı olacaktır diye düşünüyorum.
Kıyamet Günlüğüm için görsele tıklayın.
Resim
Gerilim
Sahaf Yardımcısı
Sahaf Yardımcısı
Mesajlar: 113
Kayıt: 11 Haz 2015 13:49
Sunucu: Beyaz Köşk

Re: İstanbul'un Mezarına - Bölüm 2

Mesaj gönderen Gerilim »

Camokaa yazdı:Kardeşim harikasın hayranlıkla okudum .Ben kırk yıl uğraşsam bu kadar parçayı biraraya getiremem gerçekten mükemmel.Çalışmalarının devamını dilerim.Görev metinlerini okumadığım için pişmanlık duyuyorum .Eline sağlık bu arada
Aynı şekilde bende görev metinlerinin bazen yarısını bazen hiç okumadağım için tekrardan karakter açıp okumayı düşünüyorum.
Cevapla