Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
- KIZILTAMU
- İskele Babası
- Mesajlar: 37
- Kayıt: 25 Mar 2018 05:45
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
- Lonca: Unruly
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Elinize emeğinize sağlık.Görev metinlerinide hatırlatmanız ayrı bir keyif verici .Sıkı takipçinizim yaz boyu , iyi eğlenceler
- Retaliation
- Cin Sigorta Üyesi
- Mesajlar: 5030
- Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
- Sunucu: Eminönü
- Konum: İstanbul
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Teşekkür ederiz Hasan, yerimiz vardır bilesin.
Teşekkür ederiz.
- Retaliation
- Cin Sigorta Üyesi
- Mesajlar: 5030
- Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
- Sunucu: Eminönü
- Konum: İstanbul
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Tarih: 16.07.2019
Yer: Meteor Bölgesi
Komutan'ın acil çağrısı gelir: "Müdafaa-i Nefer, hemen gelin! Bugün Eminönü'ne sızan fare adamların lideri olan Kuklacı Seçilmişi'ni öldürüyoruz. Aldığımız istihbarata göre kendisi az sonra Karaköy'den gelen gemiden inmek üzereymiş. Haydi, yürüyün!" Adil, Komutan'dan kendilerine gelen bu pusulayı buruşturup kenara attı. Etrafa baktı, hiç takım arkadşı yoktu. Yalnızca ufukta biri görünüyordu, o da Bayterapi'ydi. "Bugün bu kadarız anlaşılan" demişti. "Tek başına da kalsak ilerlemeye devam!" dedi Adil. Limandaki tüm fare adamları yenerek Kuklacı'ya vardılar. Abartıldığı kadar biri olmadığı, canın çok da olmadığı anlaşılmış ve bertaraf edilmişti.
Akabinde Agah Bey'in çağrısına koştular. Yapılan son operasyonu işitince gençleri avluya davet etmiş. Müdafaa-i Nefer avluya vardığında ise Agah'ın bir iskemle üzerinde elinde bir bardak çay ile beklediğini gördüler. "Selamun Aleykum Agah amca" dedi Adil geldiklerini âmâ adama belli ederek. "Burada yaptıklarınızla takdirimizi topladınız. Şimdi sizi daha tehlikeli ve desteğe muhtaç bir bölgeye gönderiyorum. Ha, sanmayın ki Eminönü ile olan işiniz bitti! Biz sizi Eminönü'ne sahip çıkasınız diye nefer yaptık. Haydi, doğru Komutan'a. O sizle ilgilenecek"
Komutan gençleri tebrik etti. Güvenli geçişi göstererek yolu takip etmelerini ve karşılarına çıkacak olan İstihbarat Subayı ile konuşmalarını emretti.
Subay hiç yüzlerine bile bakmadan, ellerini dayadığı masadaki kağıtları sürerek onlara uzattı: "Bulun ve oaradaki mektubu Mebrure Hanım'a götürün." dedi. Emrivaki konuşması neferlere buz kestirmişti. Ancak itaatsizlik edemezlerdi ve harekete geçtiler.
Bab-ı Ali'ye vardıklarında şaşkınlıklarını gizleyemediler. İlk defa bir dış şehir görmüşlerdi. Etraftaki esnaf, muhafız, herkes, her şey onlara bakıyordu. Tahta rıhtımdan kolları arkada bağlı yaşlı kadının Mebrure olduğunu hemen anladılar. Mektubu ona teslim ettiler. Mebrure hızlı hızlı okudu, buruşturdu ve yeleğinin cebine soktu. Neferler tam giderken arkalarından seslendi: "Bizim için de çalışabilirsiniz. Şu günlerde paralı askerlere ihtiyaç duyuyoruz. Bab-ı Ali Komutanı'na giderek ne olduğunu öğrenebilirsiniz." Bayterapi ve Adil birbirlerine baktılar ve gülümsediler.
"Demek siz nefersiniz, öyle mi. Hahaha!" Sonra ciddi bir tavır takınarak: "Ben buranın komutanıyım. Madem Mebrure Hanım sizi bana yönlendirdi, şimdiden söyleyeyim. Kapının önündeki minyon tefecileri görmüşsünüzdür. Nereden türediler bilmem ama işleri güçleri çalıp gasp etmek. Gidin hepsinin kuyusunu kazın. O boş denilen 'boş'u da. Hahahaha!"
Tüm yağmacılar öldüğünde nefes nefese kalan iki nefer birbirlerine baktı. Üzerlerine doğru gelen, yarımyamalak Türkçesi ile terör estiren Boş'a saldırmaya başladılar. Adil delici ve sert vuruşlarını gerçekleştirirken Bayterapi fizik-buz büyülerini ok gibi yağdırıyordu. Boş bir kahkaha patlattı: "Benim deri olmak sağlam!" dedi. Adil'in vuruşlarını absorbe ediyordu. Düşündüler, Bayterapi'nin yüzü aydınlandı ve sadece buz büyüsü atmaya başladı. Boş'un kulaklarına varan ağzı somurtmaya başladı. "Duğr, duğr!" diye bağırıyordu ama Bayterapi, alnında biriken teri elinin tersiyle sildi ve "Geber!" diyerek altın vuruşu yaptı.
Bab-ı Ali'deki kısa maceralarından sonra apar topar Subay'a geri döndüklerinde Subay onları azarladı. Sonrasında mevzuya girdi: "Yeni bir yer keşfettik. Henüz ben dahi görmüş değilim ama ajan yollamıştık. Lakin birkaç gündür sesi soluğu çıkmıyor. Başına bir şey geldiğinden korkuyoruz." Subay adamı tarif etti. Bayterapi ve Adil yola koyuldular. Yılan vadisinde geçerek bir ruh taşı aracılığı ile kendilerini sahilde buldular. İlerlerken tazı köpeklerinin kendilerine saldırmak için koşmaya başladıklarını gördüler. Pozisyon aldılar ve hepsini teker teker öldürdüler. Bir kayanın önünde öleli üç gün olmuş bir ceset buldular. Bu, ajan olmalıydı. Üzerindekileri alarak subaya döndüler.
Eminönü'ne vardıklarında Bankacı ve Halime Teyze ile konuştuklarını duydular. Keşfedilen yerden bahsediyorlardı. Durumu Agah'a iletti gençler. Yaşlı adamın yüzü düştü. "Meclisi toplamalıyız." dedi.
Yer: Meteor Bölgesi
Komutan'ın acil çağrısı gelir: "Müdafaa-i Nefer, hemen gelin! Bugün Eminönü'ne sızan fare adamların lideri olan Kuklacı Seçilmişi'ni öldürüyoruz. Aldığımız istihbarata göre kendisi az sonra Karaköy'den gelen gemiden inmek üzereymiş. Haydi, yürüyün!" Adil, Komutan'dan kendilerine gelen bu pusulayı buruşturup kenara attı. Etrafa baktı, hiç takım arkadşı yoktu. Yalnızca ufukta biri görünüyordu, o da Bayterapi'ydi. "Bugün bu kadarız anlaşılan" demişti. "Tek başına da kalsak ilerlemeye devam!" dedi Adil. Limandaki tüm fare adamları yenerek Kuklacı'ya vardılar. Abartıldığı kadar biri olmadığı, canın çok da olmadığı anlaşılmış ve bertaraf edilmişti.
Akabinde Agah Bey'in çağrısına koştular. Yapılan son operasyonu işitince gençleri avluya davet etmiş. Müdafaa-i Nefer avluya vardığında ise Agah'ın bir iskemle üzerinde elinde bir bardak çay ile beklediğini gördüler. "Selamun Aleykum Agah amca" dedi Adil geldiklerini âmâ adama belli ederek. "Burada yaptıklarınızla takdirimizi topladınız. Şimdi sizi daha tehlikeli ve desteğe muhtaç bir bölgeye gönderiyorum. Ha, sanmayın ki Eminönü ile olan işiniz bitti! Biz sizi Eminönü'ne sahip çıkasınız diye nefer yaptık. Haydi, doğru Komutan'a. O sizle ilgilenecek"
Komutan gençleri tebrik etti. Güvenli geçişi göstererek yolu takip etmelerini ve karşılarına çıkacak olan İstihbarat Subayı ile konuşmalarını emretti.
Subay hiç yüzlerine bile bakmadan, ellerini dayadığı masadaki kağıtları sürerek onlara uzattı: "Bulun ve oaradaki mektubu Mebrure Hanım'a götürün." dedi. Emrivaki konuşması neferlere buz kestirmişti. Ancak itaatsizlik edemezlerdi ve harekete geçtiler.
Bab-ı Ali'ye vardıklarında şaşkınlıklarını gizleyemediler. İlk defa bir dış şehir görmüşlerdi. Etraftaki esnaf, muhafız, herkes, her şey onlara bakıyordu. Tahta rıhtımdan kolları arkada bağlı yaşlı kadının Mebrure olduğunu hemen anladılar. Mektubu ona teslim ettiler. Mebrure hızlı hızlı okudu, buruşturdu ve yeleğinin cebine soktu. Neferler tam giderken arkalarından seslendi: "Bizim için de çalışabilirsiniz. Şu günlerde paralı askerlere ihtiyaç duyuyoruz. Bab-ı Ali Komutanı'na giderek ne olduğunu öğrenebilirsiniz." Bayterapi ve Adil birbirlerine baktılar ve gülümsediler.
"Demek siz nefersiniz, öyle mi. Hahaha!" Sonra ciddi bir tavır takınarak: "Ben buranın komutanıyım. Madem Mebrure Hanım sizi bana yönlendirdi, şimdiden söyleyeyim. Kapının önündeki minyon tefecileri görmüşsünüzdür. Nereden türediler bilmem ama işleri güçleri çalıp gasp etmek. Gidin hepsinin kuyusunu kazın. O boş denilen 'boş'u da. Hahahaha!"
Tüm yağmacılar öldüğünde nefes nefese kalan iki nefer birbirlerine baktı. Üzerlerine doğru gelen, yarımyamalak Türkçesi ile terör estiren Boş'a saldırmaya başladılar. Adil delici ve sert vuruşlarını gerçekleştirirken Bayterapi fizik-buz büyülerini ok gibi yağdırıyordu. Boş bir kahkaha patlattı: "Benim deri olmak sağlam!" dedi. Adil'in vuruşlarını absorbe ediyordu. Düşündüler, Bayterapi'nin yüzü aydınlandı ve sadece buz büyüsü atmaya başladı. Boş'un kulaklarına varan ağzı somurtmaya başladı. "Duğr, duğr!" diye bağırıyordu ama Bayterapi, alnında biriken teri elinin tersiyle sildi ve "Geber!" diyerek altın vuruşu yaptı.
Bab-ı Ali'deki kısa maceralarından sonra apar topar Subay'a geri döndüklerinde Subay onları azarladı. Sonrasında mevzuya girdi: "Yeni bir yer keşfettik. Henüz ben dahi görmüş değilim ama ajan yollamıştık. Lakin birkaç gündür sesi soluğu çıkmıyor. Başına bir şey geldiğinden korkuyoruz." Subay adamı tarif etti. Bayterapi ve Adil yola koyuldular. Yılan vadisinde geçerek bir ruh taşı aracılığı ile kendilerini sahilde buldular. İlerlerken tazı köpeklerinin kendilerine saldırmak için koşmaya başladıklarını gördüler. Pozisyon aldılar ve hepsini teker teker öldürdüler. Bir kayanın önünde öleli üç gün olmuş bir ceset buldular. Bu, ajan olmalıydı. Üzerindekileri alarak subaya döndüler.
Eminönü'ne vardıklarında Bankacı ve Halime Teyze ile konuştuklarını duydular. Keşfedilen yerden bahsediyorlardı. Durumu Agah'a iletti gençler. Yaşlı adamın yüzü düştü. "Meclisi toplamalıyız." dedi.
- Retaliation
- Cin Sigorta Üyesi
- Mesajlar: 5030
- Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
- Sunucu: Eminönü
- Konum: İstanbul
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Tarih: 17.07.2019
Yer: Meteor Bölgesi
Bayterapi, İstihabarat Subayı'nın önünde gheriniyordu. Adil, Drocken ve Fazıl yeni varmıştı. Subay, onlara bir hız testi verdi ve Bab-ı Ali'deki ajanı bulmalarını emretti. Yola çıktılar. Ajan kim, hiç malumatları yoktu, soramazlardı, çünkü emre karşı itaatsizlik gibi algılanırdı. Kente vardılar. Etrafa göz attıklarında herkes, her şey normal gibiydi ancak herkesten kuşku duyuyorlardı. Elif adındaki genç kadın garip davranışlarda bulunuyordu yalnızca. Fazıl, ekip arkadaşlarını uyararak Elif'i işaret etti. Topyekun ona gittiklerinde Elif dişlerini sıkarak "Nihayet gelebildiniz. Eğer birine bir şey çaktırırsanız..." önlüğünü hafif sıyırarak bir hançer gösterdi "şuracıkta ölürsünüz!" Soğuk yeller birkaç saniye esti. Kadın daha sonra tebessüm ederek "Bunu subaya geri götürün" dedi. "Son olarak da antizehir çalışmalarım için bir şeylere ihtiyacım var. Yılan vadisindeki çamurlar işimi görecektir." dedi. Şüpheli hallerinden ürken Müdafaa-i Nefer bir şey demeden ayrıldı.
Çamur toplamayı da başardılar.
Çamur teslimatından sonra önleri birkaç Bab-ı Ali muhafızı tarafından kesildi. Adil silahına davranırken muhafızlardan biri güldü: "Dur kardeşim, dur. Sizi korkutmak değildir amacımız, aksine kente yardım edersiniz. Madem ki araştırma, ortadan kaldırma, bulma, etme, eyleme sizin elinizden geliyor. Birini arıyoruz, bir ozan. Şiirleri, türküleri dillerimizdedir ama kendisi yoktur. Selami'dir adı, Selami Kelaynak. Bir ara bakarsınız, değil mi?" Birbirlerine baktılar. Sonrasında Drocken onaylarcasına başını salladı. Küçük çaplı araştırmadan sonra Selami'nin en son Hamit'in kahvehanesine gittiğini öğrendiler.
Hamit bu olayı doğrulamıştı ama en iyi arkadaşı Şevket ile aralarından su sızmadığını da söylemişti. Soluğu bu sefer orada aldılar. Şevket, onu bayadır görmediğini ancak en son geldiğinde kendisinden şerbetçi otu aldığını söyledi. İcra köşede bira mayası ve mantarı üretmek istediğini söylemiş. İyice sarpa saran olayı araştırmak için etrafa dağıldılar.
Küçük tünellerdeki gizemli fıçı geldi akıllarına. Bir koşu oraya vardılar. Musluğunu açıp tattıklarında bariz bir şekilde şarap olduğunu keşfettiler. Fıçının üzerinde bir kağıt vardı ve kağıtta bir numara yazıyordu. Şevket'e geri dönerek şarap haberini verdiler.
Hız testini başarı ile geçen Müdafaa-i Nefer, yeni keşfedilen yer için operasyonlara alınmıştı. Lakin operasyondan önce ruh taşının önündeki yılan ve engereklerin temizlenmesi gerekiyordu. Bayterapi iki elini birbirine vurdu. Tam kendisine layık bir görevdi.
Ruh taşından girdiklerinde ise hızlı illet yaratıklar olan tazılar paçalarına yapışmıştı. Subay, onların da temizlenmesini istemişti. Basilisk'in de aralarına dahil olması ile rahat bir şekilde görevlerini icra ettiler ve Subay'a dönerek rapor verdiler.
Subay şaşkındı. Elinde kaba taslak çizilmiş haritada parmağıyla bir yeri işaret etti: "Karşılaştığınız tepe burası. Sağından dolaşarak keşfe devam edeceksiniz. Şunları alın" Kağıt ve kalem uzattı. "Ne görürseniz, ne keşfedersiniz not alacaksınız. Yola çıktılar ve tarif edilen yoldan devam ettiler. Karşıların ilk defa karşılaştıkları komodo çıktı. Derisi sağlam olan bu yaratığa fiziksel hasarlar zor işliyordu. Bayterapi, yaraya sürülen merhem gibi buz büyüsü ile hiç zorlanmıyordu. Savaşçılar önden koşarak yolu açıyorlardı. Bir ara duraksadılar ve hiç hareket etmeyerek ileri baktılar. Fazıl, Bayterapi ve Drocken onlara bakıyordu. "Bir şey olmuş olmalı." dedi Fazıl. Ancak biraz daha ilerlediğinde, neden savaşçıların öylece kaldıklarını anladı. Bir fare adam köyü keşfetmişlerdi. Hemen kalemi kağıdı alarak bir kroki çizdiler ve keşiflerini not aldılar. Doğruca Subay'a gittiler.
Yer: Meteor Bölgesi
Bayterapi, İstihabarat Subayı'nın önünde gheriniyordu. Adil, Drocken ve Fazıl yeni varmıştı. Subay, onlara bir hız testi verdi ve Bab-ı Ali'deki ajanı bulmalarını emretti. Yola çıktılar. Ajan kim, hiç malumatları yoktu, soramazlardı, çünkü emre karşı itaatsizlik gibi algılanırdı. Kente vardılar. Etrafa göz attıklarında herkes, her şey normal gibiydi ancak herkesten kuşku duyuyorlardı. Elif adındaki genç kadın garip davranışlarda bulunuyordu yalnızca. Fazıl, ekip arkadaşlarını uyararak Elif'i işaret etti. Topyekun ona gittiklerinde Elif dişlerini sıkarak "Nihayet gelebildiniz. Eğer birine bir şey çaktırırsanız..." önlüğünü hafif sıyırarak bir hançer gösterdi "şuracıkta ölürsünüz!" Soğuk yeller birkaç saniye esti. Kadın daha sonra tebessüm ederek "Bunu subaya geri götürün" dedi. "Son olarak da antizehir çalışmalarım için bir şeylere ihtiyacım var. Yılan vadisindeki çamurlar işimi görecektir." dedi. Şüpheli hallerinden ürken Müdafaa-i Nefer bir şey demeden ayrıldı.
Çamur toplamayı da başardılar.
Çamur teslimatından sonra önleri birkaç Bab-ı Ali muhafızı tarafından kesildi. Adil silahına davranırken muhafızlardan biri güldü: "Dur kardeşim, dur. Sizi korkutmak değildir amacımız, aksine kente yardım edersiniz. Madem ki araştırma, ortadan kaldırma, bulma, etme, eyleme sizin elinizden geliyor. Birini arıyoruz, bir ozan. Şiirleri, türküleri dillerimizdedir ama kendisi yoktur. Selami'dir adı, Selami Kelaynak. Bir ara bakarsınız, değil mi?" Birbirlerine baktılar. Sonrasında Drocken onaylarcasına başını salladı. Küçük çaplı araştırmadan sonra Selami'nin en son Hamit'in kahvehanesine gittiğini öğrendiler.
Hamit bu olayı doğrulamıştı ama en iyi arkadaşı Şevket ile aralarından su sızmadığını da söylemişti. Soluğu bu sefer orada aldılar. Şevket, onu bayadır görmediğini ancak en son geldiğinde kendisinden şerbetçi otu aldığını söyledi. İcra köşede bira mayası ve mantarı üretmek istediğini söylemiş. İyice sarpa saran olayı araştırmak için etrafa dağıldılar.
Küçük tünellerdeki gizemli fıçı geldi akıllarına. Bir koşu oraya vardılar. Musluğunu açıp tattıklarında bariz bir şekilde şarap olduğunu keşfettiler. Fıçının üzerinde bir kağıt vardı ve kağıtta bir numara yazıyordu. Şevket'e geri dönerek şarap haberini verdiler.
Hız testini başarı ile geçen Müdafaa-i Nefer, yeni keşfedilen yer için operasyonlara alınmıştı. Lakin operasyondan önce ruh taşının önündeki yılan ve engereklerin temizlenmesi gerekiyordu. Bayterapi iki elini birbirine vurdu. Tam kendisine layık bir görevdi.
Ruh taşından girdiklerinde ise hızlı illet yaratıklar olan tazılar paçalarına yapışmıştı. Subay, onların da temizlenmesini istemişti. Basilisk'in de aralarına dahil olması ile rahat bir şekilde görevlerini icra ettiler ve Subay'a dönerek rapor verdiler.
Subay şaşkındı. Elinde kaba taslak çizilmiş haritada parmağıyla bir yeri işaret etti: "Karşılaştığınız tepe burası. Sağından dolaşarak keşfe devam edeceksiniz. Şunları alın" Kağıt ve kalem uzattı. "Ne görürseniz, ne keşfedersiniz not alacaksınız. Yola çıktılar ve tarif edilen yoldan devam ettiler. Karşıların ilk defa karşılaştıkları komodo çıktı. Derisi sağlam olan bu yaratığa fiziksel hasarlar zor işliyordu. Bayterapi, yaraya sürülen merhem gibi buz büyüsü ile hiç zorlanmıyordu. Savaşçılar önden koşarak yolu açıyorlardı. Bir ara duraksadılar ve hiç hareket etmeyerek ileri baktılar. Fazıl, Bayterapi ve Drocken onlara bakıyordu. "Bir şey olmuş olmalı." dedi Fazıl. Ancak biraz daha ilerlediğinde, neden savaşçıların öylece kaldıklarını anladı. Bir fare adam köyü keşfetmişlerdi. Hemen kalemi kağıdı alarak bir kroki çizdiler ve keşiflerini not aldılar. Doğruca Subay'a gittiler.
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Çılgın ekip!
Heyecan dorukta, yazının devamını dört gözle bekliyorum.
Heyecan dorukta, yazının devamını dört gözle bekliyorum.
- Retaliation
- Cin Sigorta Üyesi
- Mesajlar: 5030
- Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
- Sunucu: Eminönü
- Konum: İstanbul
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Teşekkür ederiz Tolga. Bir gün yolun Kuklacı'ya düşerse Müdafaa-i Nefer'e de bekleriz.
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Bizden geçti o iş ama ansızın bir misafirlikte bulunabilirim. :)Retaliation yazdı: ↑18 Tem 2019 19:14 Teşekkür ederiz Tolga. Bir gün yolun Kuklacı'ya düşerse Müdafaa-i Nefer'e de bekleriz. :)
- Retaliation
- Cin Sigorta Üyesi
- Mesajlar: 5030
- Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
- Sunucu: Eminönü
- Konum: İstanbul
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Bekleriz.TOLGA yazdı: ↑19 Tem 2019 11:28Bizden geçti o iş ama ansızın bir misafirlikte bulunabilirim.Retaliation yazdı: ↑18 Tem 2019 19:14 Teşekkür ederiz Tolga. Bir gün yolun Kuklacı'ya düşerse Müdafaa-i Nefer'e de bekleriz.
- SPIEGLEIN
- Yalnız Adam'ın Dostu
- Mesajlar: 2708
- Kayıt: 30 Tem 2017 08:45
- Sunucu: Eminönü
- Lonca: Kök Tengri
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Merhaba ^_^
Sizleri bu şekilde gördüğüme çok sevindim,çok keyifle okudum gelecek bölümleri merakla bekliyorum.
Sizleri bu şekilde gördüğüme çok sevindim,çok keyifle okudum gelecek bölümleri merakla bekliyorum.
- Retaliation
- Cin Sigorta Üyesi
- Mesajlar: 5030
- Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
- Sunucu: Eminönü
- Konum: İstanbul
Re: Müdafaa-i Nefer ekibi günlüğü -Karaköy'e adım atmayanlar-
Teşekkür ederiz Metin hocam. Yolunuz düşerse bekleriz.