Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Anılarını Kıyamet Günlüğü'nde sakla! Geçmişin, geleceğe ışık tutsun!
Cevapla
Kullanıcı avatarı
ZuLFiKaR
Sahaf Yardımcısı
Sahaf Yardımcısı
Mesajlar: 122
Kayıt: 06 Ara 2009 13:07
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Qazap

Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen ZuLFiKaR »

Merhaba uyuz hatıra defterim, bu seferlik sadece seni oluşturma kararı almakla kalayım.
ZuLFiKaR shefa sağlıkolsun DrAİLANTHUS
İnneddine İndallahil İSLAM...
Kullanıcı avatarı
ZuLFiKaR
Sahaf Yardımcısı
Sahaf Yardımcısı
Mesajlar: 122
Kayıt: 06 Ara 2009 13:07
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Qazap

Re: Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen ZuLFiKaR »

Sisli bir kış günü tehlikelerden habersiz bir şekilde, açlık ve susuzluğun pençesinde, kıyametten sonraki ıssız ve tehlikeli Eminönü sokaklarında korunacak bir barınak arıyordu. Ayaklarında derman kalmamış, kudretinin son zerrelerini bir arayış içerisinde bitirmek üzereydi. Yavaş ve temkinli adımlar ile ilerler iken gözleri sağ tarafındaki mezarlığa ilişti ve bir kaç saniyeliğine durdu, derin bir nefes aldı ve dedi ki; " Elbet bir gün buraya geleceğiz ancak o gün bugün değil ".

Direnmeliydi ve devam etmeliydi...Umuda ışık olmalıydı, geleceği aydınlatacak neferlere yol göstermeliydi.Tüm bu düşünceler içerisinde ilerler iken havanın tamamen sis kapladığının farkına varmadı ancak hangi tehlikeler ile karşılaşacağını bilmediği bu yolda geri dönmeyi düşünmedi ve ilerlemeye devam etti.

Derinden alınan sert nefeslerin sesleri ve uğultuların şiddeti her adımda biraz daha artıyordu, bir an durdu ve çantasından çıkardığı son kudret iksirini içti, eğer ölecekse bunu teslim olarak değil gücünün ve kudretinin son damlasına kadar savaşarak yapmalıydı.

Sonra bir adım daha atmadan karşısında bir Kurt Adam belirdi. Keskin ve yırtıcı gözlerini Savaşçı' nın üzerine yöneltmiş ve Savaşçı' nın bir hareketini bekliyordu. Kurt Adam' ın aldığı derin nefesten çıkardığı hırıltı kesilmeden Savaşçı, Meteor parçaları ile Rüstem'in özenerek dövdüğü Pala' yı çekti ve seri bir hamle ile Kurt Adam' ın başını gövdesinden ayırdı. Kurt Adam' ın ölürken çıkardığı sesler ile bütün Eminönü irkildi. Kurt Adam'ın ölürken çıkardığı sesler bir umudun müjdesiydi elbet ancak zafer için daha çok erken idi. Savaşçı, Pala' sının üzerindeki kanları temizlemeyi düşünmedi bile çünkü biliyordu, " Kurtlar yalnız avlanmaz ".

Artık oradan uzaklaşmak için çok geçti ve Savaşçı kendisini çetin ve öldürücü bir savaşın ortasında bulmuştu, kaç tane Kurt Adam öldürdüğünü sayamamıştı bile, hayatta kalmak ve ilerleyerek arayışı tamamlamak üzere savaşmalıydı, gerekirse ölecekti tıpkı ona yol gösterenler gibi ama geri çekilmeyecekti, saklanmayacaktı. Zırhı parçalanmış, direnç efsunlu kıyafetleri yırtılmıştı ama o savaşmaya devam ediyordu. Adeta her öldürdüğü Kurt Adam için iki tane daha çıkıp geliyordu ölüm ve kan kokan havada. Artık Savaşçı' yı çembere almışlardı ve kudreti tükenmek üzereydi, gözleri bulanıklaştı, o kadar uzun süredir savaşıyordu ki havanın karardığını yeni fark etmişti ve o sadece, bu puslu havada düşmanlarının gözlerini görüyordu, aklındaki tek şey onurlu bir ölüm ve refah dolu bir geleceğe anahtar olabilmekti.

Kana bulanmış elleri ile Pala' sını tutmakta zorlanıyordu ve karar verdi... Kudretinin son damlasını kullanacaktı ve orada ölecekti belki. Pala' sını sıkıca kavradı ve düşmanların üstüne hızlı bir hamle yaparak teker teker hepsini öldürdü ancak mecali kalmamıştı, etrafında Kurt Adam' da kalmamıştı. Dizlerinin üzerine çöktü, kana bulanan yüzünden etrafını göremiyordu, bir an, yalnızca bir an dinlenmek istedi her şeyi unutarak ancak bu uzun sürmedi...Kurt Adam sürüsünün yaklaştığını hissetti, ayağa kalkmaya çalıştı ancak başaramadı, karar verdi, orada ölecekti, bugün ölecekti...Meteor parçaları ile işlenmiş olan Pala' sını tekrar sıkıca kavradı ve havaya kaldırdı bulanık gözlerle...Hissettiği gibi bir Kurt Adam geldi ve Savaşçı' nın yanına yaklaştı. Kurt Adam, Savaşçı' nın gözlerinin içine bakıyordu, Savaşçı'yı öldürmek üzere pençelerini kaldırmak üzereyken kudreti tamamen tükenmiş olan Savaşçı artık ölümü bekliyordu. Kurt Adam pençesini indirdi ve Savaşçı' nın göğsünü yardı, enerjisi bitmek üzere olan savaşçı teslim olmak istemiyordu ancak elleri ve bacakları onu dinlemiyordu, ölümü gördü o an ve sadece düşmanını izlemeye başladı. Son darbeyi yiyecek ve orada ölecekti, belki kimse onun adını bilmeyecekti ama bileceklerdi ki korkusuz bir savaşçı güzel bir gelecek için uzun bir YOL kat etti.

Aniden vücuduna can geldiğini hissetti ve bu enerji giderek artıyordu, buna bir şey ya da biri sebep oluyor olmalıydı, bütün acılarından sıyrıldı ve önüne düşen kudret iksirini içti, Kurt Adam son darbesini indirmeden önce. Vücuduna dolan enerjinin her zerresini sonuna kadar hissediyordu ve Pala'sını kaldırarak Kurt Adam'ın kellesini yere düşürdü.

Kafasını kaldırdı ve öldürdüğü son Kurt Adam' ın cesedini izledi ve fark etti ki Kurt Adam' ın kellesi bir adamın ayaklarının dibindeydi. Çok yorulmuştu, bulanıklaşan gözleri şu an sadece karşısındaki adamdan çıkan parıltıları görüyordu ve şaşkındı, parıltılardan adamın yüzünü göremiyordu ancak garip bir güzelliğe sahip olan bir Asa' sı vardı ve Asa' dan beyaz dumanlar çıkıyordu. Artık Savaşçı biliyordu ki hissettiği enerjinin kaynağı bu adamdı. Kalkmak ve duyduğu minneti göstermek istedi ancak uzun bir savaştan çıkan Savaşçı çok yorulmuştu ve BAYILDI.

Bayılmadan bir kaç saniye önce ancak şu soruyu sorabildi Şifacıya...

-Adın nedir_?
-Aynadakiyalan...

Engin Ağabeyime sevgilerimle.
NOT: Bu yazı yaşanmış bir olayın edebi olarak süslenmiş halidir.
ZuLFiKaR shefa sağlıkolsun DrAİLANTHUS
İnneddine İndallahil İSLAM...
Kullanıcı avatarı
ZuLFiKaR
Sahaf Yardımcısı
Sahaf Yardımcısı
Mesajlar: 122
Kayıt: 06 Ara 2009 13:07
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Qazap

Re: Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen ZuLFiKaR »

Güneş ışıklarının narin ve nazlı yansımaları ile dolu bir günde, Eminönü ahalisi sorunsuz geçen günlerinin keyfini çıkarıyordu. Güzel bir gün olacağını gören Savaşçı, ihtiyaçlarını karşılamak üzere Banka'ya doğru yola koyuldu.

Zamanın en güvenilir birikim noktası muhakkak ki Yeni Camii' nin arkasındaki eski İş Bankası idi. Aynı zamanda kıyametten sonra hayatta kalan ve neslini sürdüren Eminönü neferlerinin ticaret merkezi idi. Efsunlu eşyaları üreten maharetli eller, nadide madenleri satan usta Madenciler, değerli taşları en diplerden çıkaran inatçı Sarraflar, silah tüccarları...

Savaşçı, Mısır Çarşı'sındaki işlerini halletttikten sonra yola çıktı ve çokta uzak olmayan Banka'ya ulaştı. Bankacı ile işini halletikten sonra ayrılmak üzere iken bir Savaşçı dikkatini çekti. Esasında bu ilk değildi, daha evvelden de sürekli olarak geldiği Banka'da daima aynı köşede ticaret yapan ve yerinden hiç kalkmayan biriydi. Söylenenlere göre Eminönü' nün en iyi efsunlu eşyalarını üretirmiş ki insanlar sıraya girermiş sipariş vermek için.

Banka' dan ayrılmadan evvel, bu Savaşçı ile tanışmak istedi ve ona doğru yöneldi. Yaklaştıkça, Savaşçının heybeti daha belirgin hale gelmeye başladı, yüz hatları iyice seçiliyordu. Orta yaşlı tecrübeli bir Savaşçı havası vardı, genç değildi belki ama nice gençlere kök söktürecek cinstendi. Saçları hafiften ağarmıştı. Ticaret yaparken dahi Silahını elinden hiç bırakmazdı, her an tetikteydi.

Yanına yaklaştı...

-Esselamu Aleyküm Ustam, namınızı çok duydum, adınızı bahşedermisiniz_?

-Ve aleyküm esselam. Adımız SAVAŞUSTASI' dır.
ZuLFiKaR shefa sağlıkolsun DrAİLANTHUS
İnneddine İndallahil İSLAM...
Kullanıcı avatarı
Vezirx27
Antrepo Bekçisi
Antrepo Bekçisi
Mesajlar: 713
Kayıt: 21 Oca 2015 19:21
Sunucu: Teşkilat
Klan: Lodos
Lonca: <LIL>
Konum: İstanbul

Re: Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen Vezirx27 »

Günlükten ziyade bir Hikaye formatında olmuş, biraz görsel katarak daha renkli olabiliceğini düşünüyorum.
Hikaye severler için birebir konu olabilir. Devamının gelmesi dileği ile bol şans.
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5030
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen Retaliation »

Hocam olaylara çok edebi gözle yaklaşıyorsun.Bu müthiş. Üçüncü şahıs bakış açısı ve betimlemelerle mükemmel bir anlatım yapıyorsun. Devamını bekliyoruz.
Resim
Kullanıcı avatarı
RaiNBLacK
Sahaf Yardımcısı
Sahaf Yardımcısı
Mesajlar: 113
Kayıt: 14 Ara 2009 14:49
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları

Re: Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen RaiNBLacK »

Öncelikle oyuna dönmene sevindim Merve, yazdıklarını inceledim emeğine yüreğine sağlık.
Kullanıcı avatarı
MaHKuMII
Sivri Ada Kaşifi
Sivri Ada Kaşifi
Mesajlar: 2233
Kayıt: 30 Eki 2011 20:16
Sunucu: Tılsım
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: A. H. H
Konum: TÜRKİYE - iSTaNBuL
İletişim:

Re: Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen MaHKuMII »

Roman güzelmiş :mrgreen:
Kullanıcı avatarı
ZuLFiKaR
Sahaf Yardımcısı
Sahaf Yardımcısı
Mesajlar: 122
Kayıt: 06 Ara 2009 13:07
Sunucu: Eminönü
Klan: Arzın Çocukları
Lonca: Qazap

Re: Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen ZuLFiKaR »

Yalnızca şiddetli rüzgarın ıslığının duyulduğu, bıçak sırtı gibi keskin bir fırtına ve ölüm kokan bir sis...
Kıyametin ortasında, İstanbul’da mevsim;kış, aylardan ise çaresizlikti...
Kıyametten sonra geçen onca yıla, keşiflere, savaşlara, icatlara ve sırlara rağmen hayatta kalmak ve nesli devam ettirmek her geçen gün imkansız hale geliyordu. Yitirilen yüzlerce nefer, kanla sulanan toprak, içimize ektiğimiz kibir tohumları ve Kıyamet Vaktinde İstanbul....
Ahh İstanbul...
Bu halin...
Yaşattıklarının yaptığı büyük hatalara bedel olarak, ceza mı?
Yaşattıklarının yaptığı büyük hizmetlere bedel olarak, hediye mi?
İşte buradasın İstanbul...

Güneş ışıklarının nadir göründüğü fırtınalı bir sabaha daha gözlerini açmak üzereydi Pembe Saçlı savaşçı, mevsim kış ve şartlar her zamankinden daha çetindi ve göz kapaklarını narince okşayan güneşin nazlı ışıkları ile gözlerini yeni bir kıyamet sabahına açtı...

Elini hemen kılıcına ve çantasına attı, olması gereken yerde duruyorlardı, geceyi sessiz ve canlı geçirdiğine şükretti ve ayağa kalktı. Yürümeye başladı, daha evvel kandan nehirlerin aktığı bu uğursuz mekandan Komutan’a doğru...
Kıyamet Vaktinde, geceleri burada geçiriyordu ve Aynadakiyalan’ın kendisine son anda hayat verdiği bu mekana çok uzun bir zamandır Kurt Adam’lar uğramamıştı. Ölüm ve Hayat ile yüzleşmenin en kanlı halini burada yaşamıştı.
Kılıcını kınından çıkardı ve taşlara sürterek yürümeye başladı Pembe Saçlı Savaşçı, bu durum çok hoşuna gidiyordu ve kılıcın çıkardığı sesleri Itri’nin bestlerini anımsatıyordu ona...

Bir vakit sonra kılıcından çıkan seslerin arasına sızan sinir bozucu ve huzursuz sesler duymaya başladı, Komutan’a yaklaştıkça sesler artıyordu. Pembe Saçlı Savaşçı hızını artırdı ve Komutan’a doğru hızla ilerlemeye başladı. Kafasını kaldırıp baktığında 1 Şifacı’nın Komutan’la hararetli bir konuşma yaptığını gördü ve ardından Savaşçı Komutan’nın yanına gelmeden evvel Şifacı yanındaki Kangal ile oradan koşarak uzaklaştı. Pembe Saçlı Savaşçı neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ama hiçbir bilgi sahibi değildi...

Önce huzur bozucu ve sinir katsayısı yüksek sesler ve şimdi de telaşlı bir Şifacı, üstelik Komutan’ın yanında...
Komutan’ın yanına vardığında neler olup bittiğini sordu ve aldığı cevap karşısında şok oldu ve çok sinirlendi, hemen oradan uzaklaştı ve koşmaya başladı olayın cereyan ettiği Uçak enkazına doğru.

Ölümlere ve katliamlara sebep olan kıyamet yaratıkları yetmezmiş gibi Eminönü’ndeki huzuru şimdi de daha fazla menfaat elde etmek adına yerlatına kadar inen Klan Savaşçıları bozmak niyetindelerdi oysa bu Klan Savaşçılarının niyetleri ilk zamanlarda yalnızca ölüm saçan yaratıkları öldürmek ve Eminönü halkına karşı ortaya çıkan tehlikeleri bertaraf etmekti...

Günler, aylar, yıllar geçtikçe Klan Savaşçıları daha fazla efsun ve paraya sahip olmak adına yeraltının derinliklerine kadar indiler ve büyük ganimetler ile geri döndüler ancak son zamanlarda kendi aralarında ganimet ve mekan anlaşmazlıkları çıktığı Eminönü sokaklarında konuşuluyordu.

Bunları düşünerek, elinde Kütük Yaranı ile hızla uçak enkazına ilerliyordu, henüz Komutan’ın yanından ayrılmadan evvel çantasından efsunlu eşyalarını çıkarmış ve giymişti...Asiti çok severdi, her efsununun asitli olmasına özen gösterirdi çünkü bilirdi ki kuvvetli bir asit en sağlam kıyafetleri ve derileri bile eritebilirdi.

Pembe Saçlı Savaşçı, uçak enkazına varmak üzereydi ve tek düşündüğü şey olası bir iç savaşı bitirmek ve gerekirse silah kullanmak... Kaç kişiler, hangi sınıftanlar bilmiyordu...Kendine geldiğinde ortalığı kasıp kavuran çelik çarpışma sesleri ve kulaklarını sağır eden çığlıklar duymaya başladı, hemen müdahele etmeliydi ve çok yaklaşmıştı...

Tam o sırada savaştan dolayı ortaya çıkan seslerde azalmalar olduğunu farketti ve giderek daha da fazla azalıyordu, biraz şaşırdı ama hızını düşürmeden koşmaya devam etti ve işte karşısında 2 Savaşçı çarpışıyordu acımazsızca, gözü hiçbirşeyi görmüyordu ve hemen savaşçıların yanına gitti, 1 numaralı Savaşçı, 2 numaralı Savaşçıya ağır bir darbe indirdi ve diğer 2 numaralı Savaşçı yere düştü, yere düşen Savaşçı kılıcınıda düşürmüştü ve her an ölebilirdi, 2 numaralı Savaşçı kılıcının kaldırdı ve ölümcül darbeyi vuramaya hazırlanırken, Pembe Saçlı Savaşçı araya Kütük Yaranı soktu ve 2 numaralı Savaşçıyı ölümden kurtardı ancak 1 numaralı Savaşçı avı elinden alınan aslan gibi Pembe Saçlı Savaşçıya saldırdı, Pembe Saçlı Savaşçı saldırıyı püsküttü ve Kütük Yaranı ile darbe vurmaya hazırlanırken 2 numaralı savaşçının sendelediğini ve sallandığını, ağzından kanlar geldiğini gördü ve duraksadı arıdan 2 numaralı savaşçı yere düştü ve inlemeye başladı...Ne olduğuna anlam veremedi Pembe Saçlı Savaşçı, halbuki tek bir darbe bile vurmamıştı...

Hemen kafasını kaldırdı ve etrafındaki birbirleri ile çarpışan diğer Klan Savaşçılarına doğru yöneldi, kimi durdurmaya ve engllemeye kalktıysa hepsi sendeleyerek ve ağızlarından kanlar boşalarak sırayla yere düştüler tıpkı ilk karşılaştığı savaşçıya olduğu gibi, şaşkındı ve aklı almıyordu, kılıcını kime savurduysa henüz darbe vurmadan karşısındaki yere düşüyordu acılar içerisinde, bir an aklını yitirdiğini sandı...

Kafasını kaldırdı ve etrafı dikkatlice süzdü, olaya sebep olan birşey ya da birini göremiyordu...
Herkes yerde acı çekiyordu ama ölen tek bir kişi olmamıştı, adeta birşey hepsini etkisiz hale getirmek istemiş ve başarmıştı...
Çarpışan herkes artık yerdeydi ve savaş bitmişti üstelik tek bir kılıç sallamadan...
Nice canların yok olacağı ve daha büyük savaşlara sebep olabileceği bir savaş bitmişti...

Nasıl olmuştu..?
Biri miydi..?
Birşey miydi..?

Pembe Saçlı Savaşçı istişare etmek üzere oradan ayrıldı ve eski dostu ve silah arkadaşı Komutan’a doğru ilerlemeye başladı hızlı adımlarla...

Uçak enkazının yanından geçerken kırık camlardan birinin arkasında, beyaz bir duman gördü ama aldırmadan hızla yoluna devam etti ve Komutan’a olanları anlattı.
Komutan hararetle, Pembe Saçlı Savaşçının olan cereyan ettiğinden beri kendisine sorup cevap alamadığı soruları ardı ardına Pembe Saçlı Savaşçıya soruyordu ama Pembe Saçlı Savaşçı Komutan’ın söylediklerinin azını anlayabiliyordu çünkü kafası orada değildi ve o anda farketti ki...

Uçak enkazının kırık camlarından birinin arkasında gördüğü şey aslında yalnızca beyaz bir dumandan ibaret değildi, koşarken farketmemişti ama artık gördükleri çok netti...

Gördüğü şey doğruydu ama eksikti,
Evet, beyaz bir duman vardı,
Dumana sebep olan şey bir Asa idi,

Altın yaldızlı bir sap...
Keçi Başı...
Beyaz...
Dumanlar...
Ve...
Şifacı mı..?

ZeHiRZeMBeReK'e sevgilerimle...
ZuLFiKaR shefa sağlıkolsun DrAİLANTHUS
İnneddine İndallahil İSLAM...
Kullanıcı avatarı
Seven
Fareli Köyün Kavalcısı
Fareli Köyün Kavalcısı
Mesajlar: 2833
Kayıt: 29 Haz 2011 08:03
Sunucu: Eminönü
Klan: Lodos
Lonca: JANDARMA
Konum: KAYSERİ & ESKİŞEHİR ### ANADOLU ÜNİVERSİTESİ ############################## HALKLA İLİŞKİLER

Re: Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen Seven »

Oyuna hoşgeldin dostum.
Gizlenmiş İçerikGöster
Resim
Resim
Resim
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
IxMehmetcikxI
Cin Avcısı
Cin Avcısı
Mesajlar: 181
Kayıt: 08 Ara 2009 15:34
Sunucu: Eminönü
Klan: Lodos
Lonca: Return OfThe Kings

Re: Mor Saçlı Pembe Yıldız Savaşçı...

Mesaj gönderen IxMehmetcikxI »

ZuLFiKaR yazdı: 20 Tem 2017 11:54 Yalnızca şiddetli rüzgarın ıslığının duyulduğu, bıçak sırtı gibi keskin bir fırtına ve ölüm kokan bir sis...
Kıyametin ortasında, İstanbul’da mevsim;kış, aylardan ise çaresizlikti...
Kıyametten sonra geçen onca yıla, keşiflere, savaşlara, icatlara ve sırlara rağmen hayatta kalmak ve nesli devam ettirmek her geçen gün imkansız hale geliyordu. Yitirilen yüzlerce nefer, kanla sulanan toprak, içimize ektiğimiz kibir tohumları ve Kıyamet Vaktinde İstanbul....
Ahh İstanbul...
Bu halin...
Yaşattıklarının yaptığı büyük hatalara bedel olarak, ceza mı?
Yaşattıklarının yaptığı büyük hizmetlere bedel olarak, hediye mi?
İşte buradasın İstanbul...

Güneş ışıklarının nadir göründüğü fırtınalı bir sabaha daha gözlerini açmak üzereydi Pembe Saçlı savaşçı, mevsim kış ve şartlar her zamankinden daha çetindi ve göz kapaklarını narince okşayan güneşin nazlı ışıkları ile gözlerini yeni bir kıyamet sabahına açtı...

Elini hemen kılıcına ve çantasına attı, olması gereken yerde duruyorlardı, geceyi sessiz ve canlı geçirdiğine şükretti ve ayağa kalktı. Yürümeye başladı, daha evvel kandan nehirlerin aktığı bu uğursuz mekandan Komutan’a doğru...
Kıyamet Vaktinde, geceleri burada geçiriyordu ve Aynadakiyalan’ın kendisine son anda hayat verdiği bu mekana çok uzun bir zamandır Kurt Adam’lar uğramamıştı. Ölüm ve Hayat ile yüzleşmenin en kanlı halini burada yaşamıştı.
Kılıcını kınından çıkardı ve taşlara sürterek yürümeye başladı Pembe Saçlı Savaşçı, bu durum çok hoşuna gidiyordu ve kılıcın çıkardığı sesleri Itri’nin bestlerini anımsatıyordu ona...

Bir vakit sonra kılıcından çıkan seslerin arasına sızan sinir bozucu ve huzursuz sesler duymaya başladı, Komutan’a yaklaştıkça sesler artıyordu. Pembe Saçlı Savaşçı hızını artırdı ve Komutan’a doğru hızla ilerlemeye başladı. Kafasını kaldırıp baktığında 1 Şifacı’nın Komutan’la hararetli bir konuşma yaptığını gördü ve ardından Savaşçı Komutan’nın yanına gelmeden evvel Şifacı yanındaki Kangal ile oradan koşarak uzaklaştı. Pembe Saçlı Savaşçı neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ama hiçbir bilgi sahibi değildi...

Önce huzur bozucu ve sinir katsayısı yüksek sesler ve şimdi de telaşlı bir Şifacı, üstelik Komutan’ın yanında...
Komutan’ın yanına vardığında neler olup bittiğini sordu ve aldığı cevap karşısında şok oldu ve çok sinirlendi, hemen oradan uzaklaştı ve koşmaya başladı olayın cereyan ettiği Uçak enkazına doğru.

Ölümlere ve katliamlara sebep olan kıyamet yaratıkları yetmezmiş gibi Eminönü’ndeki huzuru şimdi de daha fazla menfaat elde etmek adına yerlatına kadar inen Klan Savaşçıları bozmak niyetindelerdi oysa bu Klan Savaşçılarının niyetleri ilk zamanlarda yalnızca ölüm saçan yaratıkları öldürmek ve Eminönü halkına karşı ortaya çıkan tehlikeleri bertaraf etmekti...

Günler, aylar, yıllar geçtikçe Klan Savaşçıları daha fazla efsun ve paraya sahip olmak adına yeraltının derinliklerine kadar indiler ve büyük ganimetler ile geri döndüler ancak son zamanlarda kendi aralarında ganimet ve mekan anlaşmazlıkları çıktığı Eminönü sokaklarında konuşuluyordu.

Bunları düşünerek, elinde Kütük Yaranı ile hızla uçak enkazına ilerliyordu, henüz Komutan’ın yanından ayrılmadan evvel çantasından efsunlu eşyalarını çıkarmış ve giymişti...Asiti çok severdi, her efsununun asitli olmasına özen gösterirdi çünkü bilirdi ki kuvvetli bir asit en sağlam kıyafetleri ve derileri bile eritebilirdi.

Pembe Saçlı Savaşçı, uçak enkazına varmak üzereydi ve tek düşündüğü şey olası bir iç savaşı bitirmek ve gerekirse silah kullanmak... Kaç kişiler, hangi sınıftanlar bilmiyordu...Kendine geldiğinde ortalığı kasıp kavuran çelik çarpışma sesleri ve kulaklarını sağır eden çığlıklar duymaya başladı, hemen müdahele etmeliydi ve çok yaklaşmıştı...

Tam o sırada savaştan dolayı ortaya çıkan seslerde azalmalar olduğunu farketti ve giderek daha da fazla azalıyordu, biraz şaşırdı ama hızını düşürmeden koşmaya devam etti ve işte karşısında 2 Savaşçı çarpışıyordu acımazsızca, gözü hiçbirşeyi görmüyordu ve hemen savaşçıların yanına gitti, 1 numaralı Savaşçı, 2 numaralı Savaşçıya ağır bir darbe indirdi ve diğer 2 numaralı Savaşçı yere düştü, yere düşen Savaşçı kılıcınıda düşürmüştü ve her an ölebilirdi, 2 numaralı Savaşçı kılıcının kaldırdı ve ölümcül darbeyi vuramaya hazırlanırken, Pembe Saçlı Savaşçı araya Kütük Yaranı soktu ve 2 numaralı Savaşçıyı ölümden kurtardı ancak 1 numaralı Savaşçı avı elinden alınan aslan gibi Pembe Saçlı Savaşçıya saldırdı, Pembe Saçlı Savaşçı saldırıyı püsküttü ve Kütük Yaranı ile darbe vurmaya hazırlanırken 2 numaralı savaşçının sendelediğini ve sallandığını, ağzından kanlar geldiğini gördü ve duraksadı arıdan 2 numaralı savaşçı yere düştü ve inlemeye başladı...Ne olduğuna anlam veremedi Pembe Saçlı Savaşçı, halbuki tek bir darbe bile vurmamıştı...

Hemen kafasını kaldırdı ve etrafındaki birbirleri ile çarpışan diğer Klan Savaşçılarına doğru yöneldi, kimi durdurmaya ve engllemeye kalktıysa hepsi sendeleyerek ve ağızlarından kanlar boşalarak sırayla yere düştüler tıpkı ilk karşılaştığı savaşçıya olduğu gibi, şaşkındı ve aklı almıyordu, kılıcını kime savurduysa henüz darbe vurmadan karşısındaki yere düşüyordu acılar içerisinde, bir an aklını yitirdiğini sandı...

Kafasını kaldırdı ve etrafı dikkatlice süzdü, olaya sebep olan birşey ya da birini göremiyordu...
Herkes yerde acı çekiyordu ama ölen tek bir kişi olmamıştı, adeta birşey hepsini etkisiz hale getirmek istemiş ve başarmıştı...
Çarpışan herkes artık yerdeydi ve savaş bitmişti üstelik tek bir kılıç sallamadan...
Nice canların yok olacağı ve daha büyük savaşlara sebep olabileceği bir savaş bitmişti...

Nasıl olmuştu..?
Biri miydi..?
Birşey miydi..?

Pembe Saçlı Savaşçı istişare etmek üzere oradan ayrıldı ve eski dostu ve silah arkadaşı Komutan’a doğru ilerlemeye başladı hızlı adımlarla...

Uçak enkazının yanından geçerken kırık camlardan birinin arkasında, beyaz bir duman gördü ama aldırmadan hızla yoluna devam etti ve Komutan’a olanları anlattı.
Komutan hararetle, Pembe Saçlı Savaşçının olan cereyan ettiğinden beri kendisine sorup cevap alamadığı soruları ardı ardına Pembe Saçlı Savaşçıya soruyordu ama Pembe Saçlı Savaşçı Komutan’ın söylediklerinin azını anlayabiliyordu çünkü kafası orada değildi ve o anda farketti ki...

Uçak enkazının kırık camlarından birinin arkasında gördüğü şey aslında yalnızca beyaz bir dumandan ibaret değildi, koşarken farketmemişti ama artık gördükleri çok netti...

Gördüğü şey doğruydu ama eksikti,
Evet, beyaz bir duman vardı,
Dumana sebep olan şey bir Asa idi,

Altın yaldızlı bir sap...
Keçi Başı...
Beyaz...
Dumanlar...
Ve...
Şifacı mı..?

ZeHiRZeMBeReK'e sevgilerimle...

Merhaba;
Ellerine yüreğine sağlık çok teşekkür ederim güzel insan....
-Siyah, Artık en temiz renk!
Cevapla