Merhabalar;
Bayramda sosyalleşmenin ardından arefe gününden önce yaşadığımız hadiseleri anlatmaya devam edeceğim. Efenim o gün, Karaköy geldikten aylar sonra almaya nail görüldüğüm 'Grimsi Pembe [57] görevini aldım. Bir takım kanlı bıçaklı olaylar da yaşandı. Ben her zamanki gibi buradan açılışı yaparak ve kısa keserek hemen gelişme bölümüne geçiyorum.
En son laboratuvarda Yılan'ı bulmuş ve laboratuvarını darma dağın ederek duvarda asılı duran mektubu almıştık. Kısa bir zaman yolculuğundan sonra Rağmen'in önünde soluğu aldık. Elimizdeki bir zarfın içerisine mektubu düzgünce katlayıp koyduk, ardından da Yılan'ın fotoğrafları. Derin'e de bir not bıraktıktan sonra zarfı yuvadan içeri attık.
Bir neferle Mani Yarışması için aramızda geçen diyalog. Bu esnada birkaç Lodos deyyusu ile savaş halindeyiz.
Projelerini yok ettiğimiz için karşısına çıkıp sinsice içten içe gülmek için G.R.C. binasının asansörünü kullanarak Fehim'in odasına çıktık. Fehim kargaşadan haberdar bir şekilde bize nutuk okurken sözünü aniden kesip farelerin onlar için yaşlandığını söyleyince gözü seğirdi. Şaşırmış şekilde bizi tebrik etti ve bizi çok hafife aldığını itiraf etti. Biz bu tutuma vahşilik derken o da bize bir sığınak basıp onlarca adam öldürmek daha da vahşi değil mi demişti. Projenin aslından, emelinden ve zengin müşterilerinden bahsetmişti. Ancak Hakir ve Gizitlerin hiçbirinin bunu kullanmadığını; Hakir'in bu olaydan daha büyük bir vaka sebebiyle ona yardımcı olduğu pis pis sırıtarak söylemişti. İti an çomağı hazırla dememiş boşuna atalarımız, dışarıdaki kulelerden Hakir'in sesi işitilmişti. Laboratuvarın yıkıldığını ve yapanların bedelini ödeyeceğini söylüyordu. Bunu yapan Teşkilat'sa topu doldurup Eminönü'ne ateşleyeceğini, yapanın teslim olmasını istiyordu. Odadaki sessizlikten sonra Hakir'le telsiz konuşması yapmanın makul olabileceğini düşündük.
Telsizden 10-10-12-22 frekansını ayarlayarak iletişime geçtik ve kendimizi tanıttık. Hakir sonunda karşılaştığımız için sevinç ve öfke ile karmaşık his içerisindeydi. Bizi ırklarının tekrar üreyebilmesi adına yapılan çalışmaların olduğu laboratuvarın yıkılmasından dolayı manyak ve ruh hastası ilan etmiş daha sonra tonu giderek artarak "Küstah nefer, gel buraya, bekliyorum seni!" diyerek bağırdı. Eveleyip gevelerken biz ağzımızı açmadık. Belki Erg'ten, belki de boş vermişliktendir bilinmez ancak aklımızda Derviş'in "O dağa bir kuş kondu, uçtu gitti; bak da gör, dağda ne bir fazlalık var ne bir eksiklik." sözü geldi ve ağzımızdan o meşhur söz döküldü: "10-10-12-22 geliyorum!"
Akabinde akşam oyuna girdiğimde loncadaşlarımın cenk ettiğini duydum ve gördüm. Grup talebinde bulundum lakin gruplar doluydu. Artık nasıl bir savaş havasındalarsa kime mesaj attıysam cevap alamadım. Karşımızdaki düşmanı Üstçavuş Tahir'in oradan geriye sancağa doğru zapt ederek savaşı bitirmiş olduk.
Birkaç Lodos ile anlaşma sağlayarak mutlu ve huzurlu bir biçimde Yüce Komiser kesimi yaptık. Aslında planımız Hakir kesmekti lakin Hakir doluydu ve kesenler kalabalıktı, sıra bize gelene kadar baya bir müddet geçerdi. Yine de beraber gayet güzel bir vakit geçirerek sorunsuz kesimler yaptık
Yüce Komiser ile işimiz bitince rögar kapağını kullanarak dışarı çıktık. O esnada solumda gözüme ilişen Kardelen öbeğine doğru yürüdüm ve çektim. Bahtsız Reta'nın bahtı bir anlığına dönerek nadide bir materyal olan Narin Kardelen'e ulaşmış oldu.
Bugünlük de böylece bitmiş oldu. Esen kalmanız dileğiyle, selametle!