(Resim, 8.Yıla Özel Sizden Gelenler Etkinliği Birincisine aittir.)
İstediğince yalın görünsün göze
Kuşkuyla bakın en küçük olaya bile!
Sınayın gerekli olup olmadığını,
Hele “alışılagelmiş” türden ise!
Açıkça istiyoruz şunu sizden:
Sakın doğal bulmayın hep alışılageleni!
Çünkü artık hiçbir şeye doğal denmemeli;
Şu kanlı kargaşanın, şu düzenli geçinen düzensizliğin,
Serserice başına buyrukluğun ve insanla ilintisini yitirmiş
İnsanlığın egemen olduğu dönemlerde kimse demesin:
Doğaldır bu olup bitenler; böyle denmesin ki.
Her şeyin değişebileceğine inanılsın.
Bertolt Brecht
1957 felaketinden sonra ortaya çıkmıştı o. Günümüzde de hâlâ belirsizliğini koruyor şüphesiz. Yüzünü dahi kimse göremedi çünkü hiç yüzünden çıkartmadığı maskesi vardı. Sırtındaki çuval emsali çantası, maskesi görünümü... Her şey onu değişik kılıyordu. Nasıl dikkat çekebileceğini biliyordu. Herkes o ilk zamanlar telaş içerisinde gözleri ağlamaktan şişmiş, kafalarını umutsuzlukla meşgul ederken, o hiçbir şey olmamış gibi yaşıyordu. Ve bir gün, sağ omzunun üzerinden sırtına uzanan o çuval benzeri çantasını açarak, akşamüstleri ne işle meşgul olduğunu göstermişti. O, Kuklacı'ydı!
Kıyamet'te kafası karışık olanlar, somurtanlar, karamsarlar, bir nebze de olsa gelip onu izleyerek kendilerine geliyorlardı. Güzel bir kukla şovu sunuyordu herkese. Güzel de seslendirme yapıyordu. Şovlarının üzerine denecek söz yoktu. Onu farklı kılan şey sadece görünümü de değildi. Hünerini sergilediği kuklalar dahi tıpkı onun gibi farklıydı. Güzel işlenmiş, bakımı yapılmıştı. Büyüleyiciydi!
Yaptığı her akşamki şovlarında izleyici sayısı giderek artıyordu. Namı salınmıştı insanlığın son yarımadası Eminönü'nde. O da bundan memnuniyet duyuyordu. Herkesin moralini yerine getiren Kuklacı olarak anılıyordu. Henüz ismi dahi bilinmiyordu. Herkes ona sadece Kuklacı diyordu. Kuklacı... Hiçbir zaman sıkılmadan işini layığı ile yapan kişi. Yine bir akşamüstü şovunda, namı Eminönü'nü çepeçevre sarınca dönemin yöneticisi ünlü ressam ve siyaset adamı Mansur Bey de onu izlemeye gelmişti. Diğer insanlar gibi o da Kuklacı'yı çok beğenmişti. Mansur Bey, o dönemler insanlara Kıyamet'in getirdiği yıkımı unutturabilmek adına çeşitli eğlenceler düzenliyor ve onların gönüllerine su serpiyordu. Şimdi de herkesin sevdiği Kukla ustasını o da beğenmiş ve onunla tanışmak istemişti. Düzenlediği eğlencelerde onun da olmasını isteyecekti.
Bir akşamüstü şovunun ardından Mansur Bey, Kuklacı'nın yanına giderek önce elini sıkmış ve gösterisinden ötürü tebrik etmişti. Onun bu husustaki yeteneğini çok beğendiğini söyleyerek, insanların refah bir ortamda yaşamalarını adapte etmek için yapmış olduğu eğlencelerde kendisinin de yer almasını rica etmişti. Kuklacı bu teklifi fazla düşünmeye kalmadan kabul etmişti. Mansur Bey ile çalışmak onun daha fazla bir kitleye karşı gösteri yapması demekti. Kuklacı bundan çok memnundu.
Artık daha görünür bir yerde sahne almaya ve daha da insanları kendisine büyülemeye başlamıştı. Her yaştan kimseler onun şovlarını izliyorlardı. Mansur Bey ise en arkada kolları bağlı bir şekilde gülümseyerek önce gösteriyi, sonra insanların memnuniyet ve mutluluğunu daha sonra da yaşanan olumlu havadan oluşmuş samimiyeti şevkle izliyordu. Bu, onun çok hoşuna gidiyordu. Böyle bir zamanda insanları düşünen biri bulmak gerçekten zordu. Kuklacı, gösterisini bitirip sahneden indiğinde Mansur Bey onun yanına yaklaşmıştı.
"Böylesine yetenekli bir sanatçının insanları mutlu etmesi beni de mutlu ediyor."
Kuklacı maskesinin altından gülümseyerek cevap verdi. "Ne mutlu hepimize."
"Ancak... Gösterilerinizi defalarca izlediğimde yapmış olduğunuz el hamleleri, birkaç fısıldayış ve dudak hareketleri... Sanki onları iple oynatmıyor hükmediyorsunuz. Sizde başka cevherler de var gibi?"
"Ne gibi?" diyerek şaşırdı Kuklacı.
"Bilemiyorum. Ancak sadece kukla yeteneğinizi olmadığına kalıbımı basarım. Sizde kuklacılıktan farklı şeyler de mevcut."
Kuklacı boş gözlerle Mansur Bey'e bakıyordu. Ardından derin bir ah çekerek Mansur Bey'in yanına doğru yaklaştı. Şimdi fısıldayarak konuşuyordu. "Birkaç projem var. Hepsi büyü ile ilgili. İnsanlık ile ilgili. Daha fazla can yanmaması adına, güzide şehrimiz Eminönü ile ilgili."
Mansur Bey dudaklarını büzüştürmüş kafasını onaylar biçimde sallıyordu. Düşünceli gibiydi. Ancak Kuklacı'nın 'İnsanlık ve Eminönü ile ilgili' olan projesini merak etmiyor da değildi. Merakı aşırı fazlaydı. Şimdi ona doğru gülümseyerek sağ elini Kuklacı'nın sol omzuna koydu. "Sanırım konuşmamız gereken uzun şeyler var." Sonra gülümsemesi hafif kaybolarak sordu. "Aç mısınız?"