Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Anılarını Kıyamet Günlüğü'nde sakla! Geçmişin, geleceğe ışık tutsun!
Kullanıcı avatarı
TOLGA
Arzuhalci'nin Adamı
Arzuhalci'nin Adamı
Mesajlar: 1016
Kayıt: 25 Tem 2014 14:50

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen TOLGA »

Retaliation yazdı: 29 Ağu 2018 21:42
TOLGA yazdı: 29 Ağu 2018 21:31
Retaliation yazdı: 28 Ağu 2018 18:32
Resim

Merhabalar;



Tekirdağ'da yaşayan eniştemin vefatı üzerine bugün yazamayacağım, yarın ise meçhul. Zira memleketi Kırklareli'nde toprağa verilecek. Allah mekanını cennet eylesin



İyi forumlar, selametle.
Başın sağ olsun, yeri mekanı cennet olsun dostum. Rabb'im kalanlara sağlık, sıhhat versin.
Uzun zaman üstüne girdim foruma keşke böyle bir zamanda girmeseydim. Uygun zamanda görüşmek dileğiyle, kendine iyi bak.
Dostlar sağ olsun Tolga. Uzun süredir görüşemiyoruz, bir ara oturup konuşmayı ben de isterim.
Oyuna ve foruma ara vermiştim biliyorsun Furkan. Dediğim gibi, uygun zamanda biraz sohbet edelim. En kısa zamanda tekrar girmeye çalışacağım. Şimdilik selametle.
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Resim

Merhabalar;




Kulağımda ıslığa benzer bir uğultuyla uyanıyorum. Yatağın paralelindeki saate baktığımda saatin sabahın 5 olduğunu görüyorum. Duyduğum şey ezgili bir mağrur beste! Lakin bir ezan değil. Ses adeta bana 'gel' diyor. Derin'i rahatsız etmeden ahşap basamaklardan aşağıya iniyorum.
Gece boyu boncuk boncuk terlemiştim. Hayır mı şer mi olduğunu bilmediğimden bir abdest alarak namaz kılmak istiyorum. Teşkilat Kalesinin karşısında yer alan Arap Cami'ne gitmekte karar kılıyorum. Ses kulağımda daha belirginleşiyor. Bu esnada bir şeyler film şeridi gibi önümden geçiyor. Yaşanmışlar, keder, acı, en çok da ölenler. Kalbimde bir acı çarpıntıya neden oluyor. Ne diyordu şair:

Günleri sayarım, geceler iner;
Beklerim geceyi, yıldızlar söner;
Gizli bir yaram var, durmayıp kanar;
Neresi? Bulup da silemiyorum.

Arap Cami'ne giriyorum ve bıyıklı, kel bir amcayı görüyorum. Selam veriyorum ancak karşılığını alamıyorum. Abdest almak için musluğun başına oturuyorum. Bu esnada gözüme takılan 'Şifa Yurdu' tabelasına birkaç saniye bakıyorum. Pabuçlarımın bağcıklarını çözüyorum ve çoraplarımı çıkartıyorum. Niyet alıyorum ve serin suyla abdest almaya başlıyorum.
Abdest aldıktan sonra pamuklu çorabımı ıslak ayağıma geçirmeye çalışırken kalın ama şefkatli sesi işitiyorum. Sana da selam olsun diyor ses, bana Derviş Hasan derler. Kafamı kaldırıp bakıyorum ve ayağıma zorla giymeye çalıştığım çorap yere düşüyor. Ruhani güçlerin atası!
Karşılık almadın diye kaçacak değilsin, verdiğin selamın karşılığı da sensin. Her nasıl ben sen isem; sen de ben olasın. İnsan ne zaman bulmaz ise kaçmaya imkan, Keskin kılıca karşı eder destini kalkan.
Bunun üzerine çıplak ayaklarımla Dervişin eline sarılarak ağlamaya başladım. Kafamı kaldırdığımda hiç bozulmamış o huzurlu ifadeyi gördüm. Ölüyorum Derviş Amca, ölüyorum. Artık kendimi kaybediyorum, bazen kıyamet beni kendime unutturuyor bazen de keder.
Gülümsüyor ve umutla konuşuyor. Sen çiçek olup, etrafa gülücükler saçmaya söz ver, toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur diyor ve ekliyor. Kimsenin gönlünü incitme zira; pek çok dikenlidir hayatın yolu. Herkesin işini
bitirmeye bak, seninde bitecek işlerin dolu ve elime birtakım ilaçlar veriyor.
İnsan Mahallesi'nde bir kızcağız var diyor, adı Kerime. Kendisi botanik dükkanı işletiyor ablasıyla ancak ablası hasta. Bu ilaçlar onun için, bunları ona götürür müsün diyor. Kafamı onaylarcasına sallıyorum.




Resim



Gitmeden evvel Derin'e uğruyor ve İnsan Mahallesi'nin yerini soruyorum. Elime bir kayıt cihazı sıkıştırıyor ve "Madem oraya gidiyorsun oradaki yaşlı kadınla röportaj yapmanı isteyeceğim. Ser verip sır vermeyen inatçı bir tip" diyor. Ala diyorum ve ayrılıyorum.



Resim



İnsan Mahallesi'ni buluyorum. Girişindeki parmaklıklı kapının üzerinde 'Fransız Geçidi' yazıyor. İçeri giriyorum ve Kerime'yi hemen tanıyorum. İlaçları ona uzatıyorum ve gülümsüyor. Çilli yüzüne yayılan gülüşü güneş gibi saçılıyor. Teşekkür ederim diyor, Derviş amca bizim için çabalıyor diyor.
Veda edecekken bana neferlerden misin diyor, evet diyorum ama nereden anladığını da soruyorum. Necmi Amca ve Şevket Amca ile iyi anlaşıyordum, onlar bana sizin nasıl insanlar olduğunu tarif etmişti. Biliyor musun diyor yüzünde gerçekten soru ifadesiyle, ben ve ablam eskiden Eminönü'nde oturuyorduk. Lakin babam Teşkilat'a ihanet etti ve biz de baskılara dayanamadığımız için buraya geldik diyor.
Zaman çok kötü küçüğüm diyorum, insanlar artık çok garip. İnsan kendini korumalı diyorum. Evet diyor ve avucunu uzatıyor, avuç içerisinden bir buz parçası çıkıyor, bana bakıyor ve gülümsüyor. İnsanlar bu yaptığımın tehlikeli olduğunu söylüyorlar diyor. Başını okşuyorum.
Dükkan gibi büyüde de Şevket amca bana yardımcı oldu diyor. Sahi, ona organik tohum siparişi vermiştim ama gelmedi, acaba ne oldu diyor.




Resim



Yaşlı Kadın'ı da orada buluyorum ve kendisine selam veriyorum. Kayıt cihazını cebimden çıkartırken kadın irkiliyor ve 'Ay' diye bağırıyor. Gene mi o kayıt cihazı diyerek sitem ediyor. Neden röportaj vermek istemiyorsun diyorum. Biz burada Fanatikler tarafından taciz edilirken size röportaj mı vereyim diyor. Teklifinizi kabul etmiştim ancak bizi koruma altına almak şartıyla lakin Galata adımını dahi atmadı dedi. Eğer buradaki Fanatikleri temizlersem röportaj yapabilir miyiz diyorum, güldürme beni diyor. Yüzümde bir tebessüm oluşuyor.



Resim



Şevket Bey'e geçiyorum. Ona Kerime ve tohumlardan söz ediyorum. Yüzü ekşiyor ve ağzından 'cık' diye ses çıkıyor. Kargoyu Fanatikler aşırdı diyor. Onlardan almak zor olacak diyor.



Resim



Tekrar Karaköy'e geliyorum. Loncadaşlarım sayesinde Fanatiklerin canını okumaya başlıyoruz. Organik Tohumları birer birer toplamaya başlamışken bir de ödül mahiyetinde şöyle reçeteleri alıyorum.



Resim
*
Resim



Savaş esnasında görmüş olduğum bir Kardelen öbeğini topluyorum ve içlerinden bir tane Narin Kardelen çıkıyor.



Resim



Kerime'ye tohumlarını teslim ediyorum ve teşekkür ediyor. Her şeyin iyi olduğunu bildirmemiz için Derviş'e gitmemizi rica ediyor. Onun yanından Yaşlı Kadın'a geçiyorum. Yaşlı Kadın beni görünce sarılıyor ve gülümsüyor. Yavrum ne yaptın sen öyle, havadisleri dedikoducu Nuriye'den aldım demişti. Kayıt cihazını göstererek verdiğin söz dedim. Kadın irdelemeyerek tamam dedi ve söze Londra kelimesi ile başladı.



Resim



Kayıt cihazını Derin'e götürdüğümüzde bize teşekkür ediyor ve elimizi sıkıyordu. Ödül olarak da bir miktar para veriyor ve yanında da üç tane iksir reçetesi. Para bir müddet bana yetecek diyorum ve dinlenmek için yatağa uzanıyorum.



Resim







Bugünü de kara toprak, omuzda taşınmış tabut ile bitiriyoruz. Esen kalmanız dileğiyle.
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Her güne bir caps



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
ejedrogl
Arzuhalci'nin Adamı
Arzuhalci'nin Adamı
Mesajlar: 1086
Kayıt: 23 Tem 2014 00:51

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen ejedrogl »

Bu oyunu sizin gibilerine bırakıp gitseler,oyun daha iyi yerlere gelir eminim.Bu arada başın sağolsun,mekanı cennet olsun.
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

ejedrogl yazdı: 30 Ağu 2018 00:35 Bu oyunu sizin gibilerine bırakıp gitseler,oyun daha iyi yerlere gelir eminim.Bu arada başın sağolsun,mekanı cennet olsun.
Dostlar sağ olsun. Kıymetli yorumunuz için teşekkür ederim. :)
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Resim

Merhabalar;




Sır perdesinin esrarını çözmek için kendimi atıyorum Çare Hastanesi'ne. Koridorları geçiyor ve derpalayarak Yılan'ın laboratuvarının oraya varıyorum. Fare adam tanklarının bağlı olduğu iri kabloların gittiği yeri araştırıyorum. Nihayetinde laboratuvarın karşısındaki odaya giriyorum ve kocaman bir mekanizma ile karşılaşıyorum. İçerideki teknisyenler kaçışmaya başlıyor. Duvarda bir şema vardı ve kurulu olan bu sistemi görsel bir biçimde sunmaktaydı. İncelediğimde kabloların Bankalar Caddesi üzerinde, Umut Dergisi'nin karşısındaki binada yer alan anteni hedef aldığını gördüm. Alıcı-verici ilişkileri... Frekanslar... Sonsuzluk...
Ben Arzuhalci'nin gizemli ilmiyim.
Kaşlarımı çatıyorum ve Hastane'den ayrılıyorum. Sanırım her şeyin sonuna yaklaşmış gibi hissediyor ve daha fazla Derin'in canını tehlikeye atmamak için derginin önündeki Rağmen ile etkileşime geçmeye gidiyorum.




Resim



Aydınlık havada attığımız deparla, gölgem beni takip ediyor ve Umut Dergisi'nin önündeki Rağmen'e varıyorum. Tuş takımlarını kullanarak bir adet boş zarf satın alıyorum. Cebimde -Arzuhalci sağ olsun- taşıdığım kağıt ve kalemi çıkartıyor ve Derin'e Acemi muhabirden en “Derin” sevgiler, her şey için teşekkürler." yazıyorum. Mektubu özenle katlıyor ve zarfa koyuyorum. İlaveten Perihan Hanım'ın mektubunu da katlıyor ve zarfa koyuyorum. Yapışkanlı kısımlarda dilimi gezdiriyorum. Ağzıma tatlı bir tat bırakıyor. Gülümsüyorum ve zarfı kapatarak Rağmen'e geri bırakıyorum.



Resim



Bankalar Caddesi'nden geçip yol alırken gözüme takılan neonlu tabelayla G.R.C. binasındaki Fehim'e bir uğramayı düşünüyorum. Kapıdaki smokinli fare adam hoş geldiniz efendim diyor naif bir sesle ve kafasını aşağı eğiyor. Bir şey demiyorum ve asansörün tuşunu bozacak kadar defalarca tuşlayarak aşağıya çağırıyorum. Asansçt geldiğinde metal parmaklıklı kapısı açılıyor ve içeri giriyorum. Sonra yukarı tuşuna basarak yükseliyorum.
Odaya girdiğimde Fehim'in yüzündeki şaşkınlık ve öfkeyi her açıdan sezebiliyorum. Kaşlarım çatık halde ona soruyorum. Fareler diyorum, sizler için ölüyorlar değil mi?
Gözünde takdir parıltısı beliriyor ve beklediğimden fazlasını edinmişsin diyor. Seni hafife almışım ve pişmanım diyor ve gözü sinirden seğiriyor. Evet diyor, üremenin bir değişik formülasyonunu deniyoruz. İnsan yaşlandığında dünyadan göçmeye ramak kalmaya tohumlarını bırakıyor. Üremenin sonsuzluğa ereceğini düşünüyor. Ancak sonra yok olacaksın diyor ve parmak uçlarını üflüyor. Ya kendin devam etsen bu yaşama diyor, sonsuz olan sen olmaz mısın diyor. Böyle bir yaşamda çocuk yapmak ve onları ortalığa öylece bırakmak çok mu iyi sence diyerek çıkışıyor. İşte biz kişiye sonsuzluğunu veriyoruz, canı istediğinde yaşamının keyfini çıkarıyor, istediğinde de fişi çekiyor ve hayata gözünü yumuyor.
Hakir diyorum, o da bundan faydalanıyor mu diye soruyorum.
Hayır diyor. O, Gizitlerini bu işlere bulaştırmaz diyor ve 'hıh' diyerek küçümseyerek gülüyor. Onun bize yardım etme amacı kendisini de aşan bir şey.
Sonsuzluk için fare adam üretip ölmelerini izlemenin nasıl ruh hastalığı olduğunu soruyorum.
Sana katılmıyorum diyor. Tamamen zengin insanların boyunduruğu altında onlar. Yaşadığımız yaşamın aynısına sahipler; bütün sırlarımızı onlarla saklıyoruz, yemeklerimizi, keyfimizi, her şeyimizi... Normalde yaşayacakları vasat yaşamdan daha üstüne sahipler diyor ve bu esnada dışarıdaki megafon cızırdıyor ve Hakir'in sesi işitiliyor.
"Bütün Karaköy'ün dikkatine! Bir Teşkilat soytarısı üreme problemimize deva olacak laboratuvarımızı yıkmış ve güvenlik şefimizi öldürmüş!" diyor. "İnsanların nasıl birer hayvan olduğunu görün! Hala içlerinde onlarla anlaşmak isteyenler varsa vazgeçsinler! Bizler cephede her şeyi için savaşan kişileriz, üç beş çapulcu ile baş edemeyiz!" diyor. "Misilleme büyük olacak. Gustav'ı dolduruyorum ve çok sevgili Eminönü'nüzü paramparça edeceğim! Bu işe Mısır Çarşı'nızla başlayacağım! Eğer Teşkilat bunun sorumlusunu teslim etmez veya yapan kişi teslim olmazsa ateşlemeye başlayacağım. Ben blöf yapmam!" dedi ve ses kesildi.
Fehim yine alaylı gülüşünü sergiledi. General seni bekliyor, bir konuş istersen, diyordu. Yüzüne yumruk atmamak için kendimi zor tutuyordum. Asansöre yöneldim ve aşağı inmeye başladım.




Resim



Teşkilat Kalesine gidiyorum ve oradaki telsizden frekansı ayarlıyorum. 10-10-12-22 dinliyorum diyor Hakir. Ben aradığın adamım diyorum, merak ediyorum diyor, nasıl bir ruh hastası üreme problemimizi ortadan kaldıracak olan laboratuvarı ortadan kaldırır? Size Karaköy'de oyun oynamayı göstereceğim diyor, küstah neferler, gelin buraya, bekliyorum diye bağırıyor.
Hakir konuştukça konuşuyor, hakaretlerini sürdürürken aklıma Derviş'in sözü geliyor: "O dağa bir kuş kondu, uçtu gitti; bak da gör, Dağda ne bir fazlalık var ne bir eksiklik." Onlar insanlara çektirmedi mi? İnsan Mahallesini topyekun kaldırmayı istemediler mi diye soruyorum kendime. Kararımı veriyorum ve diyorum ki 10-10-12-22 geliyorum!




Resim



Topraktan olup toprağa giden, toprağa varmış ruhlarla irtibata geçen bendeniz şifacı IıIıIYaMaNIıIıI ise bir mesih gibi gördüğüm Derviş Hasan'ın yanında soluğu alıyorum. Kerime'ye ilaçları verdiğimi söylüyorum. Gözleri kapalı meditasyon yaparken kafasını onaylarcasına sallıyor.
İçinde bulunduğumuz şu ahir zamanda dahi ayrılmayan şeyler varken insan nasıl kopabilir yerküreden dedi. Birbirini tamamlatan onca zıt şey varken nasıl olur da düzen işler. Bela hiç ayrılır mı talihten, güzellik yoğrulmaz mı hiç kötülükle, güneşsiz gölge mi olur evladım diyordu ve sözleri içimdeki sevgi güvercinlerinin kanatlarını çırpıyordu. Sen üzme canını, acım var diye yakma kendini. Ne diyordu peygamber, halimiz şimşeğe benzer; bir bakarsın görünür, bir bakarsın söner.
Derviş Hasan'a sözlerinin ruha dokunduğunu söyledim, gülümsedi ve çokları benim değildir, ariflerin sözünü yinelerim dedi. Kerime'ye ilaçları verdin demek, ne güzel ne hoş dedi.
Şifa Yurdu'nun da ilaç üretimi için 40 tane kadar Lale Yaprağına ihtiyacımız var, yardımcı olabilir misin dedi. Gülümsedim ve en az onun kadar esenlikle ala dedim. Ne güzel ne hoş dedi.




Resim



Etrafta Milis yoğunluğunun olduğu yerlerde buluna öbekleri toparlamaya başladım ve kısa süre içerisinde bitirdim.



Resim



Ne güzel ne hoş yapraklar dedi. Bak sen onlara dokunmayınca zarar geldi mi sana dedi ve gülümsedi. Öğüt niteliğinde şu sözü söyledi, bir paket verdi ve yavaşça yanımdan ayrıldı: "Kim ki
senden korkar; sen de kork ondan gücün yetse bile yüz pehlivana. Gülmez misin kedi aciz kalınca bila-perva hücum eder kaplana, başını taş ile ezer korkusu olmazsa, dokunmaz yılan çobana."
Gülümsedim ve dudaklarımdan şu sözcükler dökülüverdi. Hayat denen komedi, dinlediğin melodi.




Resim
*
Resim







Esen kalmanız dileğiyle, selametle!
Resim
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

Her güne bir caps



Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
BayTerapi
Mebrure'nin Adamı
Mebrure'nin Adamı
Mesajlar: 2640
Kayıt: 02 Nis 2016 22:16

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen BayTerapi »

Karius
Ljajic
Burak

Ne oluyoruz.. :')
kedi
Kullanıcı avatarı
Retaliation
Cin Sigorta Üyesi
Cin Sigorta Üyesi
Mesajlar: 5029
Kayıt: 27 Haz 2015 13:39
Sunucu: Eminönü
Konum: İstanbul

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen Retaliation »

BayTerapi yazdı: 31 Ağu 2018 18:11 Karius
Ljajic
Burak

Ne oluyoruz.. :')
Burak ne ağabey ya, neden alıyoruz bu adamı? :)
Resim
Kullanıcı avatarı
BayTerapi
Mebrure'nin Adamı
Mebrure'nin Adamı
Mesajlar: 2640
Kayıt: 02 Nis 2016 22:16

Re: Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

Mesaj gönderen BayTerapi »

Retaliation yazdı: 31 Ağu 2018 18:25
BayTerapi yazdı: 31 Ağu 2018 18:11 Karius
Ljajic
Burak

Ne oluyoruz.. :')
Burak ne ağabey ya, neden alıyoruz bu adamı? :)
Olsun, olsun yaraları sarma zamanı banko 20 gol. O:-)
kedi
Cevapla