Retaliation-YollugTigin-IıIıIYaMaNIıIıI Günlüğü

[MaHKuMII]

Merhaba ;

Bende sana düşen reçetenin zırh olanı var kapıştıralım bir ara

Bende de silahı var kapistiralim hacı

[Retaliation]

Merhaba ;

Bende sana düşen reçetenin zırh olanı var kapıştıralım bir ara

Kapıştırmaktan ziyade bir talibi oluruz.

[xANARCHYx]

Merhaba ;

Bende sana düşen reçetenin zırh olanı var kapıştıralım bir ara

Kapıştırmaktan ziyade bir talibi oluruz.

Tabii ki , üretimimde mevcut istediğiniz zaman

[Retaliation]

Merhabalar;

Geriden gelmeye devam ediyoruz! En son yazımızda üretim için materyal topluyorduk. Materyalleri toplamış ve bugün nihai sonuca ulaştık. Sözü kısa keserek gelişme bölümüne atlıyorum.


Bölgenin ilk günleri reçete yansıt herkesin fotoğrafını alıp stok yapıyordum. Bu işimize çok yaradı. Büyücüler için yeni vazgeçilmez olan buz büyüsü için bir üretici bulduk ve anlaşarak işçilik parası ve materyalleri teslim ettik. İhsan Ağabeye de kendime de bu güzel ceketi üretmiş oldum.

*

*

*

Akabinde Yaşlı Kadın'ın vermiş olduğu İntikam [52] görevinden sonra görev ganimeti olan eldiven reçetelerinden birini de üreterek gücümüze güç kattık.

Akabinde reçeteler ve satıcılarını fotoğrafladığım esnada bir zırh reçetesi yansıtan kişiye denk geldim ve fiyatını sormadan edemedim. Sorduğumda satıcının da piyasasını bilmediğini, elinden kurtulmak için ne gerekiyorsa yapacağını söyledi. Meğer reçete yüzünden çok sohbet tacizine uğruyormuş. Fiyat sordum aşırı geldi. Bunun üzerine takas önerisinde bulundum. Bu esnada satan kişinin de İhsan Ağabeyi tanıması bize küçük bir indirim sağladı. Lakin konu takas olunca unutuldu gitti. Elimdeki tılsımlardan vermenin yararlı olacağını düşündüm. Tek tek öneriye sunduğumda Konsantrasyon 1 (III) tılsımının takasa uygun olduğunu söyledi. Bu esnada lonca ile bu reçete işini konuşuyordum. Oktay ile biz reçete konusunda ısrarcı olsak da bir yandan da azar işitiyorduk. Lakin bazen keçi gibi inadım tutar. Velhasıl herkesi ikna etmiş alışverişi gerçekleştirmiştik. Aslında liberalizme yöenlip reçeteyi üret sat yapmanın lonca yararına olacağını düşünüyordum. Yavaş yavaş oluyor da. İhsan Ağabey, her ne kadar elimdeki tılsımı versem de akşam vakti bana kendi elindekini vererek ödeşmiş olduğunu söyledi. Reçete loncamıza hayırlı uğurlu olsun!

Sonrasında Sis'in acil çağrısı üzerine Galata Belediye Binasına giriş yaptık. Meğer Sis, GGS ajanlarından birini ayartarak ajanlık yaptırıyormuş lakin ajan paçayı ele vermiş. Gizli dosyaları, Gizit bölgesindeki çıkmaz bir sokaktaki dolaba bırakıyormuş. Tıpkı bir posta kutusuna atılan mektup gibi, iletişim böyle sağlanıyormuş. Bizi dolabı bulup içindekileri apar topar toplamamızı söyledi. Akabinde biz de lonca arkadaşlarımızla bunu başardık.

Ardından ganimetimizi Sis'ten alarak binadan ayrıldık.

Gece ise GBZ kesimlerine eşlik ettik ve biz de bir tane kesmeyi başardık.

Gün sonunda ise bir görev eşyasını satın aldım. Evet yanlış okumadınız, yaptım. Dikkatsizlik üzerine işportaya sattığım Karamuk İcadı Pantolonu, forumdan da aşina olduğum SERDARBEY'den ucuza alarak bir ders çıkarmış oldum. Siz siz olun hızlı hızlı işporta yapmayın! (Kamu Spotu)

Bugünlük de böylece bitmiş oldu. Esen kalmanız dileğiyle, selametle!

[MaHKuMII]

O ceket bende olsaydı güzel olurdu hayırlı olsun. Bu arada zırhın uretimini iyi dusunmussun . Hem lonca için hemde ticaret için iyi reçete

[Retaliation]

O ceket bende olsaydı güzel olurdu hayırlı olsun. Bu arada zırhın uretimini iyi dusunmussun . Hem lonca için hemde ticaret için iyi reçete

Teşekkür ederim.

[Retaliation]

Merhabalar;

Karaköy maceramıza devam ediyoruz. Dün lonca için almış olduğumuz erkek büyücü zırh reçetesi için kolları sıvamaya başladık. Öncesinde de yine lonca içinden kredi çekerek cebimizi bir süreliğine doldurduk. Her ne kadar sunucu pahalı olsa da yavaş yavaş her şey düşecektir. Düşüşe geçmeyecek tek şeyin takılar olacağı kanaatindeyim. Velhasıl sözü kısa keselim ve gelişmeye geçelim.


Bu dönemde -hele ki Eminönü gibi bir sunucuda- silah ve zırh üretimi ateş pahasıdır. Bunun bilincinde olarak ancak el alemden de geri kalmamak adına cebimizdeki akrebe kış dedik. Reçetedeki gerekli malzemeler için saf materyallerden başladık. Narin Kardelen ve Ludwigite için arayışa geçtiğimde çok ucuzdan -tabi tarih eski- anlaştığım bir alıcı ile el sıkıştık ve ticaretimizi gerçekleştirdik.

Akabinde 56 seviye olmamızla kendimizi Güdümlü Balon'da Karakadın'ın yanında bulduk. Malum müşterisinin bu sefer de 50 tane iyi durumdaki Direnç'e ihtiyacı varmış. Karmaşık duygular içinden Balon'dan ayrıldık.

Ardından Galata Belediyesi'nin başının dertte olduğunu işittik. Direkt Belediye Binasına giderek Sis'i ziyaret ettik. Sis, GGS'nin bir sevkiyat planladığını ve durdurulması gerektiğini söyledi. Sevkiyat, yirmi Tırpancı ve bir GBZ aracılığıyla yapılıyormuş. Kolları sıvadık, kireçlenmiş kemiklerimizi gerinerek kütürdettik. Gizit Girişine yönelerek bu işin hakkından gelmeye başladık.

Bir yandan Tırpancıları Sis için temzilerken bir yandan da Karakadın için Direnç toplamaya başlamıştık.

Şüphesiz zırhın en pahalı parçasını da ağlayarak cebimizden çıkardığımız 210M ile satın aldık. Emniönü Sunucusu sizi eli sıkı bir insan yapabilir.

*

Galata Rats Club'ın penceresinden Bankalar Caddesi'ni izleyen masum bir Reta.

Yine reçetede yer alan Işın Tüpü materyali gereğince 300; ek olarak reçetenin kendisinde de istediği için 30 tane de ekstradan Euksenit materyalini satın aldık.

Reçetenin geri kalan materyallerini bir çoğu elimde olduğu için toparlamak fazla uzun sürmedi. Neyse ki nakit kaynağımız vardı. Yalnızca Karaky materyalleri bizi uğraştırdı ve cebimizi yaktı. Yine de hayırlı olmasını diliyorum.

Bugünlük de böylece bitmiş oldu. Esen kalmanız dileğiyle, selametle!

[Retaliation]

Merhabalar;

Karaköy maceramıza devam ediyoruz. Galata Rats Club üyeliğimiz bir yandan devam ederken bir yandan da bu kulübün gizemli teknolojisini bulmayı umut ediyorduk. Bizim düşünüp kafa yormamıza gerek kalmadan kulüp başkanı Fehim Bey'in çağrısı ile kendimizi merkez binada bulduk.


Sesinde bir heyecan vardı. Bize bir deneyim yaşatacağını iddia ediyordu. Olumsuz düşünmememizi, hiçbir şey olmayacağını bildiriyor ve arka taraftaki kapıdan içeri girerek asistan ile etkileşime geçmemizi istiyordu. Kabul ettik.

İçeri girdiğimizde asistan bizi selamladı. Muayene koltuğuna oturtarak kafamıza bir başlık geçirdi. Ardından kolumuzu sıyırarak bir damarı buldu. Elindeki iğneyi narince damara soktu. İğneyi sokarken bir yandan da uyku moduna geçeceğimizi ve rahatlayacağımı ancak rüya bittiğinde biraz zorlanacağımızı söylemişti. Bir süre sonra göz kapaklarımız ağırlaştığında Beyaz Köşk'te uyandık. Sırtımızda bir patates çuvalı vardı. Mansur Bey'in, güzel bir kadının resmini çizdiğini gördük. Biri bize sesleniyordu: "Halis hadi içeri gel." Çuvalla içeri girdiğimizde salonda Kuklacı'nın olduğunu biliyoruz. Bir an için içeri giresimiz geliyor ancak vazgeçiyoruz. Çuvalı bırakıp dışarı çıktığımızda sanki ruhumuz bedenden ayrılıyor ve uyanarak şimdiki zaman geliyoruz. Neler olduğunu anlamış değiliz. Asistan bizi sakinleştiriyor ve Fehim'in yanına yolluyor.

Fehim, bu iş için paralar döküldüğünü ve buna bayılan bir ton müşterisi olduğunu söylüyor. Hatta bir imada bulunarak böyle pahalı bir şeyin bize bedava verildiğini söylüyordu. Bizden anılarımızı istiyordu. Karşılığında böyle sayısız anlar yaşayacaktır. Bulanık kafamızla akıllı bir cevap vererek düşünmemiz gerektiğini beyan ediyoruz. Bir akıl hocasına ihtiyacımız vardı. Kimdi? Tabii ki Arzuhalci! Arzuhalci'ye vardığımızda olanları anlatıyoruz. Pek şaşırmıyor açıkçası. Hatta bu kulüpten davet aldığını dahi itiraf ediyor. Ancak yaptıklarının çok riskli bir şey olduğunu da söylemeden edemiyor. Üstü kapalı bir şekilde bu şeylerin, ruh taşlarındaki seyahatten ziyade değişik bir işlevde kullanıldığını ve yanlış ellerde acımasız güç ve kıyımlara dönüşeceğini söylüyor. Biz de cevabımız almış olarak oradan ayrılıyor ve cesaret damarımızı yüreklendirerek Gizit Bölgesi'ndeki Çare Hastanesi'ni aramaya koyuluyoruz.

Girişin, Büyük Büyücü'nün mekanı olan Otopark'taki logar kapağının altında olduğunu keşfediyoruz.

İçeri girdiğimizde eski Sığınak günlerini hatırlıyoruz. İçeride Fanatikler ve Gizitim askerleri ile karşılaşıyoruz. Fanatikler bizden çekiniyor zira liderleri Büyük Büyücü'yü öldürdük. (Daha öldürmemiş olsak da hikayenin işleyişine göre öldürülmüş gözüküyor) Yine de saldırmakta cesaret buluyorlardı. İleride bir kapı buluyoruz. Kapının üzerinde bir şifre mekanizması var. Aklımıza Konak-15 geliyor. Onun fısıldadığı rakamlar. 38219... Kapı aralanıyor ve tamamen açılıyor!

Ardından ilerideki koridoru hasbelkader temizleyerek soldaki bir odaya giriyoruz. Burada bir başhekime rast geliyoruz. Burada ne işimiz olduğunu söylüyor ve alarma uzanmaya çalışıyor. Onu öldürmekle tehdit edince korkuyor ve vazgeçiyor. Ona burada ne yapıldığını, Yılan'ı ve Hakir ile buranın bağıntısı olup olmadığını soruyoruz. Adam hepsini birer birer öterken bir an bağırmaya yelteniyor ancak ağzını kapatıyoruz. Son olarak Yüce Komiser'in bizi işkence içinde öldüreceğini söylüyor. Omuz üstünden bakıp gülümseyerek odadan ayrılıyoruz. Bu randevuyu daha sonraya erteliyoruz.

Tırpancı ve GBZ kesimlerinden sonra Sis'e uğruyoruz. Bizi tebrik ederek minnet yağmuruna boğuyor. Akabinde bir de güzel bir ceket hediye veriyor.

*

Uzun bir koşuşturmanın ardından yeni dairemizin bulunduğu Umut Dergisi'ne çıkıyoruz. İçerideki geniş yatağa yatıyoruz. Neler yaptıklarımız aklımızdan birer birer geçiyor. Sonrasında bir duman... Mor duman! Yavaş yavaş göz kapaklarımız ağırlaşıyor, hülyalara dalıyoruz...

Bugün de böylece bitmiş oldu. Esen kalmanız dileğiyle, selametle!

[Retaliation]

Merhabalar;

Karaköy maceramıza devam ediyoruz. Lakin bu sefer savaşçı karakterimiz olan YollugTigin'deyiz. İsmini değiştirdiğimden bu yana yanlış telaffuzundan mütevellit ara ara nedamet dolu dakikalar yaşasak da anlamını daha önce burada bizzat açıkladığım için mahsuru yok. Her neyse, büyücüden yapabileceğimiz birçok şeyi yaptık. Üzerimizi buz efsunlarıyla takviye ettik ve sadece şef yaratık kesme görevleri kaldı. Biz de Karaköy'den daha çok verim alabilmek adına savaşçımız ile Karaköy toprakları üzerinden bir tekrar yapmaya başladık.


Karaköy rıhtımına yanaştırdığımız sandalımızdan inerek rıhtımın merdivenlerden yukarıdaki üsse doğru çıktık. Birkaç metre ilerimizde al zırhıyla bizi karşılayan Levazım Subayı ile etkileşime geçerek Büyük Lider'e yönlendirildik.

İçeride makineye bağlı bir rütbeli asker derin nefes alarak konuşuyordu. Hakkımızda her şeyi bilen bu vahim durumdaki adamla; Karaköy nedir, ne yapılır, tehlikesi nedir hakkında mülahazaları istişare ettik. Ardından kendisi sağlığından daha hiddetkar bir tavırla bize, burada ondan habersiz kuş uçurtamayacağımızı bildirdi. Aklımıza Yeraltı günleri geliyordu.

Büyük Lider'in gevezelikleri ve Yılan denilen bir şahıs hakkında bir şeyler istemesi içimizi sıkmış ve bundan mütevellit kendimizi dışarı atma isteği gelmişti. Sur kapısından dışarı çıkacağımız anda bir telsizde yardım çığlıkları feryat figan atıyordu. Yardım edin diyorlardı, Gustav üzerimize çevriliyor. Teşkilat'a eski sempatimizi beslemiyor olmasak da yardıma muhtaç insanlara el uzatılmalıydı.

Bu işe, çevredeki Milis birliklerinden başladık. Amacımız telsizdeki sesin sahibine ulaşarak canına kurtarmaktı.

Üssün çevresindeki tehlikeyi azalttığımızda, ileride yer alan barakalardan ikincisinde telsiz başında bekleyen biçare üç Jandarma eri vardı. Onların bize haber vermesiyle az ileride yer alan bir diğer barakadaki Üstçavuş Tahir ve arkadaşlarını bombacıların ve bıçak ustalarının elinden kurtardık.

Karaköy'e gelmeden önce Arzuhalci kafamızı dinlendirmemiz için bize Derin adlı bir gazeteci arkadaşının, Umut Dergisi'nde yazı işleri müdürlüğü yaptığını söylemişti ve bize bir giriş belgesi tahsis ederek sol cebimizin içine sıkıştırmıştı. Bölgede ilerlerken karşımıza çıkan Diafon ile etkileşime geçerek Galata Bölgesi'ne geçmek ve Umut Dergisi'ne girmek istediğimiz belirttik.

Dergiyi bulmuştuk. Önündeki Rağmen adlı otomattan bir gazete satın alarak okumak istedik. Makine evvelce bozulmuştu, arada sesi ilginçleşiyordu. Bozuk sesi ile dergi ve gazeteleri teker teker saymaya başlamıştı. Umut Dergisi'nin adını duyduğumuz anda hemen tuşa bastık. Gazeteyi açıp okuduk ve kendi röportajımızı gördük. Gazeteyi düzgünce katlayıp otomatın yanına bıraktık. Artık Umut Dergisi'ne girme vaktiydi.

İçeride bir kadın bizi karşıladı. Derin, O'ydu. Elini sıktık. Kadın bizi tanımıştı. Gazetedeki röportajımızı okuyarak çok beğendiğini itiraf etti. Ayrıca içerideki odada kalmamızın bir mahsuru olmadığını, kirayı dert etmememizi, sadece gazete haberlerinde muhabir ve muhbirlik yaparsak memnun kalacağını beyan etti. Ardından bizim dalgın gözlerimize bakarak avucumuza bir kart sıkıştırdı. Kart, VIP kartıydı ve üzerinde Güdümlü Balon yazmaktaydı. Sorgucu bakışlarla yüzüne bakarken gülümsedi. İhtiyacımız olacağının temennisini vererek bizi uğurladı.

Güdümlü Balon'a girdiğimizde bir kadın ile karşılaşmıştık. Bir süre kadınla birbirimizi öfke ile süzerken aklımıza gelen anlık bir bilgi ile öfkeli yüz ifademiz güneş gibi saçıldı. Kadın, eski Karaköy birliği olan Karakadın'lardandı. Bir masaya geçerek uzun uzun sohbet ettik. Kadın, kendilerini burada bıraktıklarını ve kendisinin de geri dönmediğini belirterek bir süre dalgınlaştı. Teşkilat herkesin canını içten içe yakıyordu. Burada, Güdümlü Balon'u işlettiğini ve Tahtakale'ye iş yaptığını söyledi. İyi müşterilerinin olduğunu lakin çok zorlu şeyler istediklerini de beyan etti. Bize de bu işi teklif etti. Eski bir neferi kıramazdık. Bunun üzerine 40 adet Transtitör avına çıkmaya başladık. Kısa süre sonra lonca arkadaşlarımın sayesinde toplayarak teslimatını gerçekleştirdik.

Bugünlük de böylece bitmiş oldu. Esen kalmanız dileğiyle, selametle!

[Retaliation]

Merhabalar;

Karaköy maceramız YollugTigin adlı karakterimizle devam ediyor. Bir yandan ilk görevlerini yaparken bir yandan da seviye atlayarak geri kalmamasını sağlamaya çalışıyoruz. Galata biletini elimize almışken onlar için de işler yapmaya başladık ve kolları sıvadık. Hakkımızda hayırlısı olmasını temenni ederek gelişme bölümüne geçelim.


40 adet Transtitör görevini yaptıktan sonra Karakadın'dan şöyle güzel bir ayakkabı aldık.

Kendisine Yılan'ı sorduk, bizi Tünel'e yönlendirdi. Orada bir şeyler bulabileceğimizi söyledi ve ekleyerek yine malum müşterisinin bu sefer de Tünel Jetonlarına ihtiyaç duyduğunu belirtti. Bu müşteriyi biz de merak etmeye başladık.

Tünel'in sonunda bir oda bulduk ve odada bir tane koli. Koli içerisinde birkaç formulün yazılı olduğu kağıt parçaları vardı. Altlarında Yılan'a ait olduğunu belirten imgeler yer alıyordu. Ayrıca bir tane de kibrit kutusu bulmuştuk. Bu konuyu Karakadın'la konuşmalıydık.

Bir yandan Jeton toplamaya devam edip, bir yandan materyal avına çıkmışken; Karaköy bölgesindeki ik saf materyalimizi çekmiş olduk.

Karakadın'ın buyruklarını yerine getirdikten sonra şöyle bir eldiveni ganimet torbamızın içinde bulduk. O kadar emeğimizi böyle bir eldiven için miydi demekten kendimizi alıkoyamadık.

Karakadın'a Tünel'deki odadan ve kibrit kutusundan bahsettik. Kibrit kutusuna baktığında G.R.C. isminin yazdığını fark etmiştik. Eğer cevapları arıyorsak, merkez binaları olan eski bir Banka mimarisini ziyaret etmeliydik. Hız kesmeden binaya deparladık. Kulüp binasında bizi smokin giymiş bir fareadam karşıladı. Girişin yalnızca üyelere ait olduğunu belirtti. Üye olmak istediğimizi belirttik lakin alımların şimdilik açılmadığını söyledi. Acelemiz vardı, zamanımız yoktu. Bu durumu ona açıkladığımızda bizi Sis'e yönlendirdi.

Sis ise bize yardımcı olabileceğini lakin o eski nefer becerilerimizi kullanmamız gerektiğini savunduğu bir işe sürükledi. Başı Tırtıllarla beladaymış. Onları temizlersek kulüp kartını alabileceğimizi söyledi.

İvedilikle Güdümlü Balon'un ilerisindeki harabelerde soluğu aldık. Tırtıllarla münakaşaya giriştik. Bir yandan Sis ve Galata'nın güvenliğini sağlarken, bir yandan da Karakadın için İletken Kablo topluyorduk.

Galata için olan görevleri tamamladıktan sonra Teşkilat Kalesi'ne geri dönerek Levazım Subayı'na rapor ve Büyük Lider'e Yılan hakkında rapor verdik. Daha sonra Levazım Subayı, Gizit'in, Milis birliklerine Penisilin takviyesi yaptığını ve Teşkilat'ın da buna ihtiyacı olduğunu söyledi. İş başa düşmüştü.

Penisilin kasarken Karaköy bölgesinde bir saf materyal daha düşürerek yüzümüzde tebessüm oluştu. Görevi de tamamlayarak Subay'a teslimde bulunduk.

Bugünlük de böylece bitmiş oldu. Esen kalmanız dileğiyle, selametle!