MEDCEZIR - Sancak /Kıyametin Kalbinden Yükselen Sesler !

Anılarını Kıyamet Günlüğü'nde sakla! Geçmişin, geleceğe ışık tutsun!
Cevapla
Kullanıcı avatarı
MEDCEZIR
Salgın Koruyucusu
Salgın Koruyucusu
Mesajlar: 16
Kayıt: 24 Oca 2014 15:33
Sunucu: Sancak

MEDCEZIR - Sancak /Kıyametin Kalbinden Yükselen Sesler !

Mesaj gönderen MEDCEZIR »

Sunucu: Sancak
Karakter Adı: MEDCEZİR
Tarih: 25.01.2014


Resim

Denizin üzerinden yansıyan alaca renkli ışıklar... Sabah güneşinin içimi ısıtan sıcaklığı...
Bu sıcaklığı hissetmeyeli o kadar oldu ki, neredeyse unutacaktım. Hiçbir şey hatırlamıyorum, kafamdaki yegane şey zifiri karanlık. Hatırlamaya çalışmak acı veriyor bu yüzden yapamıyorum. Vücudumun her yeri ağrıyor, kendime gelmek için denize doğru yürüyor ve son kuvvetimle kendimi suya doğru ittiriyorum. Her yerim adeta yanmaya başlıyor, sanki bedenimi asit dolu bir kuyuya batırmışlar gibi... Vücudumun her yerinde derin kesikler ve morluklar var ama neden ? Tam kafamda bu sorunun cevabını ararken iskelenin üstünden kalın sesli bir kadın bana doğru bakarak bağırıyor. Sesinin tınısından mı bilmiyorum ama birden irkiliyorum. O esnada bağıran kadının parmağıyla gösterdiği yere, üzerime doğru iki jandarmanın koşmakta olduğunu görüyorum. Karşı koymak istiyorum ama takatim yok bu yüzden gözlerimi tekrar o korkunç zifiri karanlığa yumuyorum.

Resim

Sesler duyuyorum... Göz kapaklarımı açmaya çalışıyorum, yüzüme vuran bir kaç gölge görüyor ve ortamdaki gerginliği hissediyorum. Tepemde eli silahlı bir jandarma beni oraya getiren iki jandarmaya ''Çabuk Şevket ve Elif'e haber verin'' diye emir veriyor. Jandarmalardan biri yüzünde endişe ve acı dolu bir ifadeyle ''Henüz kim olduğunu bilmiyoruz efendim, ya bizi daha önce de ziyaret eden insan bedenindeki kuklalardan biriyse ?'' cevabını veriyor. Öyle bir sessizlik hasıl oluyor ki güvercinlerin kanat çırpışlarını bile duyabiliyorum. Jandarma komutanı rüzgarı yararcasına kolunu kaldırıyor. Eli ile gitmelerini emrediyor fakat ağzından hiç bir kelam dökülmüyor. Bu sessizlik neyi simgeliyor bilmiyorum, kim olduklarını da bilmiyorum ama şu durumda yapabileceğim tek şey iyi insanlar olmaları için dua etmek. Yine de isyan edercesine sormadan edemiyorum, burası neresi, insan bedenindeki kukla ile neyi kastediyor, neden ben Allah'ım neden ?

Resim

Artık iyice ısınmaya başlıyorum bu sokaklara, insanlara... Sanki doğduğumdan beri burada yaşıyorum.
Yaralarım tamamen iyileşiyor fakat psikolojim için aynı şeyi söyleyemem. Sabah Mısır Çarşısı esnafıyla güzel bir kahvaltı yapıyoruz. Ardından Hamit Pehlivan'ın kahvesinde eski günleri yad ediyoruz. Beni buldukları gün Yasemin ve Jandarma Ali'den nasıl korktuğumu anlattığımda Hamit Pehlivan'ın göbeği hoplamaya başlıyor, attığı kahkaha tüm Çınaraltı'nda yankılanıyor. O kadar içten ve samimi insanlar ki... Herkesin kahveleri bittikten sonra Suzan bütün fincanları kapatıp fal bakmaya başlıyor. Neşeli, şen kahkalar kopuyor, ben ise fincanımı alıp sessizce köşeme çekiliyorum. Geçmişinden ve geleceğinden bihaber olan insanın fal ile, kehanet ile ne işi olabilir ki ? Tam o sırada Yusuf Ağabey yanıma geliyor ve eliyle sırtımı sıvazlıyor. Erkek erkeğe dertleşmeye başlıyoruz. Ne kadar bilge bir insan olduğu, sarfettiği her cümleden anlaşılıyor. Konuşmanın sonunda dudaklarından şu sözler dökülüyor; ''Gençler ümitleriyle ihtiyarlar anılarıyla yaşar.'' Bu sözü söyledikten sonra gözleri parıldayarak bana bakıyor ve sandalyeden kalkarak uzaklaşıyor. Anlamıyorum, anlayamıyorum... Birden kafamda Agah Amca canlanıyor. Anılarıyla yaşayan, ümitlerini karanlığa gömmüş, okunmayı bekleyen bir kitap adeta ! Yol boyunca bu sözü düşünüyorum ve sonunda camiden içeri girip Agah Amca'nın önüne oturuyorum.

Resim

Bana düşünmemi, eskiyi hatırlamamı öğütleyeceğine, oturmamı ve huzur içinde gözlerimi kapamamı söylüyor. Bir kez daha o zifir karanlığa yummak istemesem de usulca kapıyorum gözlerimi... Etraf kararıyor, korkuyorum ama gözlerimi açmıyorum çünkü bilmek istiyorum. Birden bir ışık beliriyor ve kendimi görüyorum, Allah'ım bu gerçek olamaz ! Günler, haftalar, aylar sonra herşeyi anımsıyorum hem de herşeyi... Görüntüler sular seller gibi akıp gidiyor ve kişisel menkıbemi öğreneceğimi hissediyorum.

Bir meteor büyücüsüyüm. Karaköy savunma hattında Gizit Klanı'nın ardı arkası kesilmeyen saldırılarına karşı koymaya çalışıyoruz. Savunma lideri Savaşçı Hazar Bey hattımıza fazlaca yaklaşan fareadamları uzaklaştıracağını söylüyor, geri dönmezse savunma hattının başına en güçlü büyücü olarak benim geçmemi emrediyor. Bir hışımla nara atarak düşmana doğru koşmaya başlıyor, kulakları sağır edecek kadar güçlü bu nara sesi ile yer gök inliyor. Sonrası ise sessizlik... Ortalıkta hakim olan sessizlik fareadamların gidişiyle bizi rahatlatıyor. Ama bir dakika, bunu daha önce de görmüştüm. Fırtına öncesi sessizlikti bu ! Koşarak uzaklaşan Hazar Bey'in akıbeti bilinmeze doğru giderken, onu kovalayan fareadamların kaldırdığı toz bulutu silinmeye başlıyor. Durun, orada birşey var ? Karşıdan bir gölge bize doğru ilerlemeye başlıyor. Yanımdaki neferlerin korkudan titrediklerini, azalan nefes sayılarından anlıyorum. Dumanların arasından elindeki kudretli asa ile bir gölge beliriyor. Anlamadığımız bir dilde sözcükler fısıldamaya başlıyor. O anda kıpırdayamadığımı hissediyorum, asam yere düşüyor. Eğilip almak istiyorum ama yapamıyorum. Kanımın donduğunu hissederken beynimin içinde yankılanan çığlık ile tekrar zifiri karanlığa gömülüyor herşey. Şimdi anlıyorum bu zifiri karanlık beni neden bu kadar korkutuyor.

Uyandığımda büyük loş bir salondayım, ellerim yukarıdan duvara bağlanmış. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm manzara bir daha geri dönemeyeceğimi ilan eder cinsten, oysa ben bunun sadece bir efsaneden ibaret olduğunu sanıyordum. Her biri tam 2,5 metre boyunda, bacaklarının üzerine çökmüş gibi duran, uzun siyah saçları ve sakalları olan, kırmızı gözleri ve beyaz buruşuk ciltleri ile binlerce yaşında oldukları izlenimini veren şeyler... Evet Gulyabaniler ! Söylediklerini anlamasam da bir ayinin ortasında olduğumu anlamayacak kadar aptal değilim. Aralarından yeşil cübbe giymiş olan bana doğru yaklaşıyor, o ucube elleriyle alnıma dokunuyor.
Görüntü bir anda kesiliyor, gözlerimi açıp Agah Amca'ya yakarırcasına soruyorum;

''Dokunuyor, evet dokunuyor, peki ya sonra ?''

Agah Amca suskunluğunu bozuyor ve ilk defa bu kadar sinirli konuşuyor, şaşkınlığımı gizleyemiyorum.

''O aşağılık Fareadamlar, herşey onlar yüzünden...''

Bu cümleden sonra yere vurduğu bastonunun sesiyle bütün avlu inliyor ve gözünden iki damla yaş süzülüyor.

''Gözlerimi bu sahte dünyaya kapadılar ama gerçek dünyada neler gördüğümü bilmiyorlar. Bulunduğun salon muhtemelen Lahkos'tu. Burada mücadelemizin en soylu neferlerini yakalayıp bir ayin düzenliyorlar. Ayin biterken Gul-i Biyaban ismindeki lider esirin alnına dokunup nefesini üfleyerek bütün güçlerini elinden alır.''

Son cümleyi duyduktan sonra başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor.

''Ben Karaköy'deki en güçlü büyücüydüm ve artık intikam alacak bir gücüm bile yok.''

Agah Amca gülümsüyor ve bana şunları söylüyor.

''Eski hatıralarımız, yeni umutlarımız olmalıdır. Asıl şimdi daha güçlüsün lakin henüz bilmiyorsun. Evet belki büyü güçlerin yok ama hırsın var, öc alma isteğin var. Kimin dostun kimin düşmanın olduğunu tecrübe edindin. Bundan sonra asa ile değil kılıç ile, balta ile savaşacaksın. İster tatlı, ister acı olsun, hatıralar insana ıstırap verir, eskiyi unut. Artık yeni bir hayatın ve gayen var.''


Agah Amca'nın söyledikleri mantıklı geliyor, zaten gelmese bile yapabileceğim birşey yok. Yaşadığım ruhsal ''
Medcezir'' sularını yeniden yükseltiyor ve sular yükseldikçe güçleniyorum. Şimdi biliyorum ki, hatıra yazmak ölümün elinden birşeyler kurtarmaktır.

Artık her günümü yazacağım.

Bazı günlüklerin mürekkeple değil kanla yazıldığını bilsem bile...
En son HorrorStory tarafından 26 Oca 2014 11:06 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Sebep: Başlık Düzenlemesi, Karakter Adı, Sunucu, Tarih. Eklemeleri yapılmıştır.
Kullanıcı avatarı
Erdogan
Mezarlık Bekçisi
Mezarlık Bekçisi
Mesajlar: 1110
Kayıt: 04 Ara 2009 23:55
Konum: Ukrayna
İletişim:

Re: MEDCEZIR - Sancak /Kıyametin Kalbinden Yükselen Sesler !

Mesaj gönderen Erdogan »

Etkileyici bir başlangıç oldu. Böyle kalmayacaktır umarım. 8-)
Cevapla