Özeli karıştırmayalım.Barbarosxhizir yazdı:Yasemin neden seni gördüğüne sevindi ki bilmediğimiz birşeyler mi var ?
Lahkesis'in Günlüğü
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Sunucu: ??
Karakter Adı: ??
Tarih: 18.02.2014
Bazı meşguliyetlerden dolayı günlüğe uzunca bir ara vermek zorunda kalmıştım. Nihayet kaldığımız yerden devam ediyoruz.
İskelede vakit geçirdikten sonra Huzur Kahvesi'ne doğru yol aldım. İçeriye adım atamadan Teşkilat İstihbarat'tan haber geldi, önemli bir husus varmış.
Subay'ın dediğine göre ada kontrolünü sağlamak için keşif çapları genişlemeye devam ediyormuş. Ancak adanın tepelerinde, oldukça tehlikeli Taşkanatlar mesken tutmuş. Daha önce Eminönü'ne saldıranlar kafileler arasında bulunan bu habislerin karşımıza çıkması kötü bir tesadüf oldu. Yeterli sayıda Taşkanat temizlemekten başka çarem yoktu.
Adaya girdiğimde çantamdaki ağırlığın hisleri omzuma iyice çökmüştü; yükümü hafifletmeliydim. İşe yaramayan, 3-5 kuruş eden bir kaç eşyayı işportacıya sattım. Bereket versin..
Adanın bir çok yerinde kol gezen tazıları aşmak sinir bozucuydu. Ayak bağı olmamaları için yoluma çıkanları öldürmek tek seçenekti. Hep zaman kaybı.. :evil:
Tepeye vardığımda, adeta göklerin hakimiyetini ele geçirmiş bir çok sayıda Taşkanat cirit atıyordu. Elementsel büyülerin fayda etmeyeceğini bildiğimden hazırlığımı ona göre yapmam isabetli olmuştu. Ancak yine de bıraktıkları kanatma etkisiyle fazlaca hasar veriyorlardı. Düşe kalka bir kaç Taşkanat kestikten sonra bölgeden yardım çağrısında bulundum.
Bir süre sonra, düşmanlara odaklanmışken arkamda donanımlı bir büyücü gördüm. Hedef aldığım Taşkanat'ları bir Meteorit büyüsüyle yere yıkıyordu. Şanslıydım.. Civardaki habisleri hızlıca temizliyorduk. Yeteri kadar mahluğu yere serdikten sonra, hızır gibi yetişen bu "süpermen"e teşekkür ettim.
Görev tamamlandı. İstihbarat Subayı, adanın orijinal haritasını bana teslim ettikten sonra Teşkilat Hattı ile irtibatta olduğum şu gizemli zattan yeni bir görev aldım. Haritada ilginç bir şekilde boyanmış X işaretinin olduğu bölgeye intikal etmem, nereye çıktığını veya orada ne olduğunu keşfetmem gerekti.
Tepenin uç kısımlarına doğru düşman sayısı giderek artıyordu. Bir kaç denemeden sonra böyle olmayacağını anladım, biraz daha tecrübe kazanmam gerekti. Adanın kara topraklarla kaplı olduğu ormanlık alana giderek, kendimi biraz geliştirmeye çalıştım.
1 seviye atladım ve bu yeterli oldu. Yeni yeteneklerimle birlikte kendime yeni bir yardımcı edinmiştim! Artık yollarda biçare, tek başıma mücadele etmeyecektim. :roll:
Olabildiğince çabuk bir şekilde tepede ilerlemeye devam ettim. Açık bir düzlüğe gelmiştim ki yüksekte havalanan onca Taşkanat'ın arasında, göze çarpan bronz renginde bir Taşkanat ile karşılaştım. Anında beni farketti ve etkisi altına aldı. Yanıma iyi ki görev ganimetleri olan iksirlerimi almışım. Biraz da şansın yardımıyla güvenli bölgeye geçtim, soluklandım.. Haritaya şöyle bir baktım. Evet, bu o olmalıydı. Bronz rengiyle işaretlenmiş X, bu Taşkanat'ı temsil etmekteydi. Bu yaratığın taşıdığı önemi ve gizemi zihnimde döndürdüm durdum.
Bunların cevabını öğrenebileceğim tek bir kişi vardı. Arzuhalci... Düşünceler zihnimde dönüp dururken kendimi bir anda onun yanında buldum sanki. Gördüklerimi anlattım; bir süre düşündü, sessiz kaldı. Bu yaratıkla pek tabi konuşamayacağımıza göre, yapacağımız tek şey onu öldürmekti. Zira yanında, bedeninde değerli şeyler taşıyor olabilirdi.
Büyülü etkisiyle rakiplerini bir anlık hapsetme gücünün yanı sıra, diğer Taşkanat'lardan daha can yakıcı olduğu aşikârdı. Tek başıma onu öldüremeyeceğimi biliyordum...[/i][/color]
Karakter Adı: ??
Tarih: 18.02.2014
Bazı meşguliyetlerden dolayı günlüğe uzunca bir ara vermek zorunda kalmıştım. Nihayet kaldığımız yerden devam ediyoruz.
İskelede vakit geçirdikten sonra Huzur Kahvesi'ne doğru yol aldım. İçeriye adım atamadan Teşkilat İstihbarat'tan haber geldi, önemli bir husus varmış.
Subay'ın dediğine göre ada kontrolünü sağlamak için keşif çapları genişlemeye devam ediyormuş. Ancak adanın tepelerinde, oldukça tehlikeli Taşkanatlar mesken tutmuş. Daha önce Eminönü'ne saldıranlar kafileler arasında bulunan bu habislerin karşımıza çıkması kötü bir tesadüf oldu. Yeterli sayıda Taşkanat temizlemekten başka çarem yoktu.
Adaya girdiğimde çantamdaki ağırlığın hisleri omzuma iyice çökmüştü; yükümü hafifletmeliydim. İşe yaramayan, 3-5 kuruş eden bir kaç eşyayı işportacıya sattım. Bereket versin..
Adanın bir çok yerinde kol gezen tazıları aşmak sinir bozucuydu. Ayak bağı olmamaları için yoluma çıkanları öldürmek tek seçenekti. Hep zaman kaybı.. :evil:
Tepeye vardığımda, adeta göklerin hakimiyetini ele geçirmiş bir çok sayıda Taşkanat cirit atıyordu. Elementsel büyülerin fayda etmeyeceğini bildiğimden hazırlığımı ona göre yapmam isabetli olmuştu. Ancak yine de bıraktıkları kanatma etkisiyle fazlaca hasar veriyorlardı. Düşe kalka bir kaç Taşkanat kestikten sonra bölgeden yardım çağrısında bulundum.
Bir süre sonra, düşmanlara odaklanmışken arkamda donanımlı bir büyücü gördüm. Hedef aldığım Taşkanat'ları bir Meteorit büyüsüyle yere yıkıyordu. Şanslıydım.. Civardaki habisleri hızlıca temizliyorduk. Yeteri kadar mahluğu yere serdikten sonra, hızır gibi yetişen bu "süpermen"e teşekkür ettim.
Görev tamamlandı. İstihbarat Subayı, adanın orijinal haritasını bana teslim ettikten sonra Teşkilat Hattı ile irtibatta olduğum şu gizemli zattan yeni bir görev aldım. Haritada ilginç bir şekilde boyanmış X işaretinin olduğu bölgeye intikal etmem, nereye çıktığını veya orada ne olduğunu keşfetmem gerekti.
Tepenin uç kısımlarına doğru düşman sayısı giderek artıyordu. Bir kaç denemeden sonra böyle olmayacağını anladım, biraz daha tecrübe kazanmam gerekti. Adanın kara topraklarla kaplı olduğu ormanlık alana giderek, kendimi biraz geliştirmeye çalıştım.
1 seviye atladım ve bu yeterli oldu. Yeni yeteneklerimle birlikte kendime yeni bir yardımcı edinmiştim! Artık yollarda biçare, tek başıma mücadele etmeyecektim. :roll:
Olabildiğince çabuk bir şekilde tepede ilerlemeye devam ettim. Açık bir düzlüğe gelmiştim ki yüksekte havalanan onca Taşkanat'ın arasında, göze çarpan bronz renginde bir Taşkanat ile karşılaştım. Anında beni farketti ve etkisi altına aldı. Yanıma iyi ki görev ganimetleri olan iksirlerimi almışım. Biraz da şansın yardımıyla güvenli bölgeye geçtim, soluklandım.. Haritaya şöyle bir baktım. Evet, bu o olmalıydı. Bronz rengiyle işaretlenmiş X, bu Taşkanat'ı temsil etmekteydi. Bu yaratığın taşıdığı önemi ve gizemi zihnimde döndürdüm durdum.
Bunların cevabını öğrenebileceğim tek bir kişi vardı. Arzuhalci... Düşünceler zihnimde dönüp dururken kendimi bir anda onun yanında buldum sanki. Gördüklerimi anlattım; bir süre düşündü, sessiz kaldı. Bu yaratıkla pek tabi konuşamayacağımıza göre, yapacağımız tek şey onu öldürmekti. Zira yanında, bedeninde değerli şeyler taşıyor olabilirdi.
Büyülü etkisiyle rakiplerini bir anlık hapsetme gücünün yanı sıra, diğer Taşkanat'lardan daha can yakıcı olduğu aşikârdı. Tek başıma onu öldüremeyeceğimi biliyordum...[/i][/color]
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Sunucu: ??
Karakter Adı: ??
Tarih: 20.02.2014
Arzuhalci'den görevimi aldıktan sonra adaya doğru ilerledim. Orada biraz bekleyip, yardım edebilecek bir nefer bulmaya çalışacaktım. Tepeye çıktığımda, ön saflardaki Taşkanat'ların cansız bedenlerini gördüm. İlerledikçe cesetler artıyordu. Bir de baktım ki 5 kişilik bir grup toplanmış, habisleri öldüre öldüre ilerliyor. Şanslıydım ki onların da gruplarında Bronz'u öldürmesi gereken bir nefer varmış. Soru sorduğumda yanıt olarak grup daveti gönderdiler, mükemmel zamanlamaydı.
Tabiri caizse biraz gaza gelerek, görevi olan diğer nefer ve ben fazla önden ilerlemişiz; cezasız kalmadık. Yeniden canlanarak yola koyulduk ve ilerlerken Bronz yere serilmişti bile. Hızır gibi yetişen bu neferlere minnettar kaldım açıkçası.
Bronz'un cansız bedeninden çekip çıkardığım üçgen şeklindeki taş parçayı Arzuhalci'ye götürdüm. İncelenmesinin zaman alacağını belirtti. Tabii bununla birlikte bir kaç çıkarıma da ulaştık. Bu yaratıkları, Kuklacı'nın gargoyle ve insan karışımıyla ortaya çıkardığını ve bununla birlikte Kuklacı'nın celp büyüleri üzerindeki kabiliyetinin ne kadar muazzam olduğunu anladık. Doğrusu Kuklacı'nın dehasına hayran kalmamak imkansızdı.
Arzuhalci'nin yanından ayrıldıktan sonra Bab-ı Ali'ye gittim. Mebrure Hanım'ı görür görmez bir görev üstlendim. Bab-ı Ali teşkilatı bir süredir yeraltı mekanlarını araştırıyormuş. Orada bir uygarlık kuran Domuz isimli bir zatla görüşmemi, bana ihtiyacı olabileceğini buyurdu; tabii kazançlı olabileceğinin de altını çizdi. Tarif edilen yoldan derinliklere doğru yol aldım.
Derin uğultuların kol gezdiği, dar bir uçurumdan ilerlemeye başladım hızlı adımlarla. Yoluma daha önce görmediğim türden büyük, mavi ve kırmızı yılanlar çıktı. Alt etmek o kadar da zor değildi.
Bir süre daha ilerlemeye devam ettim ve Mebrure Hanım'ın dediği gibi burası gerçekten bir uygarlıktı. Böylesine kasvetli ve ürkütücü bir yere düzen kurmak takdire şayandı. Görkemli köşkün önünde bir kurt adam, arkasında da... Bir saniye... Domuz bu yahu!? Adını duyunca lakabıdır diye düşünmüştüm ama cidden domuzmuş. Üstelik duruşu, şekli de insan gibi; üstelik konuşuyor da.. Şaşkın adımlarla ilerledim, kendimi tanıttım.
Düzgün bir diksiyon ile konuşmaya başlayan Domuz, buradaki varoluş nedenine, amaçlarına dair şeyler anlattı. Nedendir bilinmez, dile getirdiği düşüncelerine kesinlikle hak verdim. Kadim uygarlıkları ve saklı bilgileri, Arzuhalci gibi gün yüzüne çıkartmaya meyilli bu kişiyle iş birliği yapmak kazançlı olabilirdi.
Domuz, Topal lakaplı bir fare adama yardımımın dokunabileceğini söyledi. Elinde kitapla bir sağa bir sola ilerleyen fare adamı gördüm. Yaşından olsa gerek biraz huysuz olduğunu anladım, ancak adadaki Yalnız Adam'dan daha insancıl olduğu kesindi.
Civarlarda, tehlikeli bölgelerde bulunan değerli mantarlardan bir miktar toplamam gerekti. Yola çıktığımda etrafta çok sayıda ölümcül Tepegöz makineleriyle karşılaştım. Onları atlatarak mantarları toplamaktan başka seçeneğim yoktu. Büyücülerin can düşmanı olan kanatma etkisiyle, verdikleri hasar hafife alınmayacak kadar güçlüydü.
Yeterli mantarları topladıktan sonra kan revan Topal'ın yanına gittim. Ne kadar bitkin düşsem de faydalı olabileceğime dair kendimi kanıtlamıştım, en azından bu yeterdi. Uzattığı torbada efsunlu bir hançer vardı. Elimdekilerin burada işe yaramayacağını söyledi. Halt etmiş!
Bilinmezliklerle dolu bir mücadele daha beni bekliyordu...[/i][/color]
Karakter Adı: ??
Tarih: 20.02.2014
Arzuhalci'den görevimi aldıktan sonra adaya doğru ilerledim. Orada biraz bekleyip, yardım edebilecek bir nefer bulmaya çalışacaktım. Tepeye çıktığımda, ön saflardaki Taşkanat'ların cansız bedenlerini gördüm. İlerledikçe cesetler artıyordu. Bir de baktım ki 5 kişilik bir grup toplanmış, habisleri öldüre öldüre ilerliyor. Şanslıydım ki onların da gruplarında Bronz'u öldürmesi gereken bir nefer varmış. Soru sorduğumda yanıt olarak grup daveti gönderdiler, mükemmel zamanlamaydı.
Tabiri caizse biraz gaza gelerek, görevi olan diğer nefer ve ben fazla önden ilerlemişiz; cezasız kalmadık. Yeniden canlanarak yola koyulduk ve ilerlerken Bronz yere serilmişti bile. Hızır gibi yetişen bu neferlere minnettar kaldım açıkçası.
Bronz'un cansız bedeninden çekip çıkardığım üçgen şeklindeki taş parçayı Arzuhalci'ye götürdüm. İncelenmesinin zaman alacağını belirtti. Tabii bununla birlikte bir kaç çıkarıma da ulaştık. Bu yaratıkları, Kuklacı'nın gargoyle ve insan karışımıyla ortaya çıkardığını ve bununla birlikte Kuklacı'nın celp büyüleri üzerindeki kabiliyetinin ne kadar muazzam olduğunu anladık. Doğrusu Kuklacı'nın dehasına hayran kalmamak imkansızdı.
Arzuhalci'nin yanından ayrıldıktan sonra Bab-ı Ali'ye gittim. Mebrure Hanım'ı görür görmez bir görev üstlendim. Bab-ı Ali teşkilatı bir süredir yeraltı mekanlarını araştırıyormuş. Orada bir uygarlık kuran Domuz isimli bir zatla görüşmemi, bana ihtiyacı olabileceğini buyurdu; tabii kazançlı olabileceğinin de altını çizdi. Tarif edilen yoldan derinliklere doğru yol aldım.
Derin uğultuların kol gezdiği, dar bir uçurumdan ilerlemeye başladım hızlı adımlarla. Yoluma daha önce görmediğim türden büyük, mavi ve kırmızı yılanlar çıktı. Alt etmek o kadar da zor değildi.
Bir süre daha ilerlemeye devam ettim ve Mebrure Hanım'ın dediği gibi burası gerçekten bir uygarlıktı. Böylesine kasvetli ve ürkütücü bir yere düzen kurmak takdire şayandı. Görkemli köşkün önünde bir kurt adam, arkasında da... Bir saniye... Domuz bu yahu!? Adını duyunca lakabıdır diye düşünmüştüm ama cidden domuzmuş. Üstelik duruşu, şekli de insan gibi; üstelik konuşuyor da.. Şaşkın adımlarla ilerledim, kendimi tanıttım.
Düzgün bir diksiyon ile konuşmaya başlayan Domuz, buradaki varoluş nedenine, amaçlarına dair şeyler anlattı. Nedendir bilinmez, dile getirdiği düşüncelerine kesinlikle hak verdim. Kadim uygarlıkları ve saklı bilgileri, Arzuhalci gibi gün yüzüne çıkartmaya meyilli bu kişiyle iş birliği yapmak kazançlı olabilirdi.
Domuz, Topal lakaplı bir fare adama yardımımın dokunabileceğini söyledi. Elinde kitapla bir sağa bir sola ilerleyen fare adamı gördüm. Yaşından olsa gerek biraz huysuz olduğunu anladım, ancak adadaki Yalnız Adam'dan daha insancıl olduğu kesindi.
Civarlarda, tehlikeli bölgelerde bulunan değerli mantarlardan bir miktar toplamam gerekti. Yola çıktığımda etrafta çok sayıda ölümcül Tepegöz makineleriyle karşılaştım. Onları atlatarak mantarları toplamaktan başka seçeneğim yoktu. Büyücülerin can düşmanı olan kanatma etkisiyle, verdikleri hasar hafife alınmayacak kadar güçlüydü.
Yeterli mantarları topladıktan sonra kan revan Topal'ın yanına gittim. Ne kadar bitkin düşsem de faydalı olabileceğime dair kendimi kanıtlamıştım, en azından bu yeterdi. Uzattığı torbada efsunlu bir hançer vardı. Elimdekilerin burada işe yaramayacağını söyledi. Halt etmiş!
Bilinmezliklerle dolu bir mücadele daha beni bekliyordu...[/i][/color]
- Christian
- İri Fare Avcısı
- Mesajlar: 61
- Kayıt: 09 Tem 2013 23:20
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Arzın Çocukları
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Seni bulucam KAhkesis !
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Bunu ilk söyleyen arkadaştan henüz haber alınamadı.Sananebrekedi yazdı:Seni bulucam KAhkesis !
:twisted:Eviren yazdı:Dipnot: Seni bulacaam Lahkesis.
- Lestrange
- Arzuhalci'nin Adamı
- Mesajlar: 1077
- Kayıt: 03 Şub 2011 12:09
- Sunucu: Eminönü
- Klan: Lodos
- Konum: Tekirdağ
- İletişim:
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Keyifli bir günlük olduğunu söylemeden geçemeyeceğim
Devamını merakla bekliyorum...
Devamını merakla bekliyorum...
Emekli İKV Oyuncusu...
xDaNGeRxTRoJeNx - Eminönü
Saffet Yılmaz
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Hahaha şakacı Kahkesis.Lahkesis yazdı:Bunu ilk söyleyen arkadaştan henüz haber alınamadı.Sananebrekedi yazdı:Seni bulucam KAhkesis !:twisted:Eviren yazdı:Dipnot: Seni bulacaam Lahkesis.
Yerini buradan duyurmamı ister misin acaba, mozaik efekti bende pek işe yaramadı. :twisted:
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Anlaşabiliriz... Özelden devam edelim. :geek:
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Sunucu: ??
Karakter Adı: ??
Tarih: 22.02.2014
Domuz'un bir nevi koruması olan Kan Pençe, eliyle işaret ederek beni yanına çağırdı. Yeraltının diplerine doğru, Kara Cin isimli habislerin kontrolünde olan bölgede, oldukça tehlikeli olan Bombacı lakaplı cinlerin bir an evvel ortadan kaldırılması gerekiyormuş. Ekipmanlarımı örse vurup, tarif ettiği yoldan ilerlemeye başladım.
Eminönü'nde olanlara benzer, ancak daha donanımlı cinler karşımdaydı. Bulundukları mevzinin biraz daha gerilerinde vücudu dinamitlerle kaplı cin volta atıyordu. Bombacı lakaplılar bu olmalıydı. Uzun menzilden dahi olsa hemen varlığımı hissettiler. Var gücümle büyülerimi üzerlerine yağdırdım.
Yol kat ettikçe cin sayıları artıyordu. Bir yandan tecrübe kazanıyor, bir yandan hedeflerimi indiriyordum. Bir süre sonra yeteri kadar Bombacı öldürdüm ve dönüş yolunda ilerlemeye başladım.
Dip yamaçlarda ilerlerken sağ tarafımda bir köprü gördüm; ileride de bir kapı vardı. Merak edip kapıya doğru yanaştım. Kapının üzerindeki sembolü inceledim, düşündüm. Acaba bu kapı nereye açılıyordu?..
Bir süre koşuşturmacanın ardından sonunda Domuzkent'e varmıştım.
Alışık olmadığım, yerin diplerindeki bu yer nefesimi daraltıyordu. Bir Eminönü havası alma isteği uyandı içimde.
Çınaraltı'nda da bir çay-simit hiç fena gitmezdi hani... [/i][/color]
Karakter Adı: ??
Tarih: 22.02.2014
Domuz'un bir nevi koruması olan Kan Pençe, eliyle işaret ederek beni yanına çağırdı. Yeraltının diplerine doğru, Kara Cin isimli habislerin kontrolünde olan bölgede, oldukça tehlikeli olan Bombacı lakaplı cinlerin bir an evvel ortadan kaldırılması gerekiyormuş. Ekipmanlarımı örse vurup, tarif ettiği yoldan ilerlemeye başladım.
Eminönü'nde olanlara benzer, ancak daha donanımlı cinler karşımdaydı. Bulundukları mevzinin biraz daha gerilerinde vücudu dinamitlerle kaplı cin volta atıyordu. Bombacı lakaplılar bu olmalıydı. Uzun menzilden dahi olsa hemen varlığımı hissettiler. Var gücümle büyülerimi üzerlerine yağdırdım.
Yol kat ettikçe cin sayıları artıyordu. Bir yandan tecrübe kazanıyor, bir yandan hedeflerimi indiriyordum. Bir süre sonra yeteri kadar Bombacı öldürdüm ve dönüş yolunda ilerlemeye başladım.
Dip yamaçlarda ilerlerken sağ tarafımda bir köprü gördüm; ileride de bir kapı vardı. Merak edip kapıya doğru yanaştım. Kapının üzerindeki sembolü inceledim, düşündüm. Acaba bu kapı nereye açılıyordu?..
Bir süre koşuşturmacanın ardından sonunda Domuzkent'e varmıştım.
Alışık olmadığım, yerin diplerindeki bu yer nefesimi daraltıyordu. Bir Eminönü havası alma isteği uyandı içimde.
Çınaraltı'nda da bir çay-simit hiç fena gitmezdi hani... [/i][/color]
- Herakles
- Demirci Çırağı
- Mesajlar: 696
- Kayıt: 10 Oca 2013 11:51
- Sunucu: Sancak
- Klan: Lodos
- Lonca: Dostlar Kervanı
- Konum: Hatay Antakya
- İletişim:
Re: Lahkesis'in Günlüğü
Tarih: 08.01.2014, Saat: 21:30 civarı...
Kahkesis ünün buradan yayıldı Onur... :twisted:Herakles yazdı:Yöneticilerimizle birlikte bu anı ölümsüzleştirmek için fotoğraflar çekildik. Aramızda bulunan "ASİLsoyluDERVİŞ" arkadaşımız kendini zeki sanarak ödülünü almadığını iddia etti. Sonra ödülünü aldığını öğrendik. Arkadaşımız [Etkinlik]Lahkesis arkadaşımıza seslenirken sanırım "Kahkesis" demişti. İşte orada hepimiz gülmeye başladık Hiç bu kadar gülmemiştim açıkçası Hemen ardından [Etkinlik]Lahkesis arkadaşımız "Tövbeler olsun" diye cevap verdi.
Mustafa Kemal ATATÜRK